Bir gün bir psikoloğu dinlerken seyirciye aşkı sordu. Aşık olduğunuzu nasıl anlarsınız, nasıl bir değişlik oluyor sordu. Seyirci kalbin hızlı hızlı atmaya başlar, onu görünce heyecanlanırsın dedi. Psikolog aynı duygu bir köpekten korktuğunda olmuyor mu dedi. Ben şok, o sırada elimde olan aşkın evrelerini anlatan Ibn_i Hazm'ın kitabınıda okumayı bıraktım
aşkı kadınlar ve erkekler gözüyle görmek gerek sanırım bir araştırma da aşkın kadın ve erkekler inceleniyor beyinlerinden girdikleri makinada hem kadına hem erkeğe sevgilisinin resmini gösteriyorlar ikisinde farklı reaksiyonlar oluşuyor
kadınlar daha çok duygu anlar ondan etkileniyor ve daha fazla kan pompalıyor erkekler sevgilisinin farklı fiziksel resimlerinden etkilenip kan pompalıyor..
Iyi de erkek sadece sevgilisinin resminden etkilenip kan pompalamaz ki. Bu kapsamlı beylerde. FIZİK olayı var. O boyut hitap ediyorsa kimin resmi olursa olsun
bu sevgililer hakkında yapılmış bir araştırma... Yoksa siz erkeklere ne bakıyorsunuz kadın olunca ... Lakin sevgilisinin çeşitli fiziksel resmi cazip geliyor
Araştırmaya göre, aşk, beyinde güven, inanç, haz duyma ve ödüllendirme fonksiyonlarını etkinleştiriyor. Aşık olanlarda oksitosin ve vazopressin maddeleri fazla salgılanıyor ve bu da karşıdaki kişiye olan bağlılığı artırıyor. Tek eşli kadın ya da erkeklerde daha çok oksitoksin salgılanıyor. Aşıkken depomin ve norepinefrin artıyor. Depomin motivasyon artışına, mutluluk, heyecan, uykusuzluk, kalp çarpıntısı ve nefes darlığına neden oluyor. Norepinefrin de heyecan ve enerji düzeyini artırırken, uyku ve iştahı kaçırıyor.
Sinir hücreleri arasında hedeflere uygun bağlantıları etkileyen uyarı maddelerinden sinir büyüme faktörü de (NGF) aşkın süresini biçiyor. Ellerin terlemesine ve heyecanın yükselmesine de neden olan NGF değeri tutkulu aşkın ilk zamanlarında yükseliyor. Araştırmada insanın doğası itibarıyla bu tutkuyu sürdüremediği ortaya çıkıyor ve arzunun şiddetiyle doğru orantılı artan NGF değeri en fazla 3 yıl sonra azalıyor.
Aşk, tutku düzeyinde sevme olayı. Olağan sevmeden kişinin duygularını yönetememesi durumu ile ayırt edilebilir.
Aşkın ve sevginin hormonlarla da ilgili olduğu kanıtlanmıştır. Örneğin, annenin çocuğuna duyduğu karşılıksız, sonsuz sevginin kaynağı doğum sonrası salgılanan hormonlardır. Bu hormonlar yalnız kadınlarda(ve memeli hayvanların dişilerinde) bulunur ve yalnız doğum sonrası salgılanmaya başlar. Ancak aşk olarak tanımlanan ve karşı cinse duyulan tutkulu sevgide farklı hormonlar görev yapar. "Aşk hormonu" olarak tanımlanabilen tek bir hormon henüz bulunamasa da yapılan çalışmalarda bir deneğe aşık olduğu kişi gösterilince kanında mutluluk hormonu, cinsel istek hormonu, stres hormonu ve adrenalinin arttığı tespit edilmiştir. Aşk olgusunda birden çok hormonun rol oynadığı ve bu hormonların görsel, işitsel ya da psikolojik etkilerle salgılandığı öne sürülmüştür.
Bazı deneysel çalışmalarda PET (Position Emission Tomography) ve MRI (Magnetic Resistant Imaging) yardımıyla beyindeki aktif bölgeler gösterilerek Aşkın beyindeki merkezi gösterilmeye çalışılmıştır. Bulunan bazı verilerin olmasına karşılık hala tam olarak bir fikir bütünlüğüne varılamamıştır.
Beynin belli bölümleri, aşkın başlatılması, ilerletilip, doyuma ulaştırılmasında farklı derecelerde rol almaktadır. Beyin korteksi (dış yüzeyi) kişinin duygusal ve cinsel anlamda yaşadıklarından öğrendiklerini daha sonra kullanılmak üzere depolama işlevini görmektedir. Beynin frontal korteksi (beynin ön bölgesini örten beyin dış yüzeyi) kişiler arası ilişkiler, duygusal ve cinsel seçimlerde ve kişisel eğilimlerde görev alacak öğrenme işini üstlenmiştir. Bazal ganglion olarak adlandırılan “accumbens çekirdeği” bir ilişkiyi ya da cinsel işlevi başlatmada ve zevk alma işlevinde uyarıcı görev üstlenmektedir. Gene buraya komşu “striatum” bölgesi karşı cinse olan duygusal ya da cinsel çekimi izleyen dönemde yapılacak hareketleri kolaylaştırma, ilgiyi aktif eyleme dönüştürme konusunda ön plandadır. Duygusal yaşantılamada en büyük rolü üstlenen limbik sistem görerek, işiterek, koklayarak ve dokunarak bir takım hislerin edinilmesinde ve duygusal çekim hissetmede önemlidir. Daha önce öğrenilen bilgiler ve yeni edinilen izlenimlerin birleştirilmesi gene bu alanda gerçekleştirilmektedir. Hipotalamus ön çekirdeklerinde erkeklerden beklenen duygusal ve cinsel davranışlar yönetilir. Erkeklik hormonu “testesteron” ve dopamin adlı bir başka hormon bu sistemi aktive etmektedir. Hipotalamusun arka çekirdeklerinden kadına özgü cinsel ve duygusal yaşantılar yönlendirilmektedir. Bu sistem de kadınlık hormonu olan “östrojen” ve serotonin dediğimiz başka bir hormonca aktive edilir. Son olarak hipofiz bezi de beyinden çıkan yapılması uygun bulunan davranışların, hissedişlerin vücudun gerekli organlarına iletilmesini sağlar.
Testesteron, östrojen, melatonini uyaran hormon, tiroid bezi hormonları, progesteron ve prolaktin düzeylerinin artışı cinsel çekim ve eylemleri kuvvetlendirirken; serotonin, dopamin ve GABA denilen hormonların düzeylerindeki artışlar bu durumu azaltmaktadır.
İçinde büyüdüğümüz ailenin bize etkileri ve oluşan alışkanlıklarımız yanında toplum içinde karşılaştığımız bazı olumsuz, örseleyici durumlar da aşkın hissedilişi ve yaşantılanmasına yön vermektedir. Bunlar arasında ailenin aşırı baskıcı ve kısıtlayıcı yapısı, ailede kişinin kendi cinsiyetinden olan ebeveyni ile ilişkileri, onu örnek alabilme durumu, karşıt cinsiyetteki ebeveynin kişiye ve aynı cinsiyetteki ebeveyne olan yaklaşımı, daha önceleri yaşanılan çeşitli boyutlardaki fiziksel, duygusal ve en çok cinsel tacizler sayılabilir. Bu durumlarda kişilerde travma sonrası stres bozuklukları, dissosiyatif bozukluklar, depresyonlar ve kaygı bozuklukları oluşturup, sinir sistemimize ait hormonel dengeleri bozarak insanlarla etkileşimi dolayısı ile aşkın kimyasını olumsuz etkilemektedirler.
Yaşanılan bazı vücutsal sorunlar ve hastalıklar da kişilerle ilişkileri ve karşı cinsle ilişkileri olumsuz etkilemektedir. Kişide yaşın ilerlemesi eğer yetersizlik, pişmanlık ve değersizlik duygularını oluşturursa, kişi zamanında sağlam dostluklar, doyum sağlayıcı işler yapmışsa, kendisiyle barışık olduğundan ileri yaşlarda bile aşkı gençlik yıllarındaki kadar kuvvetli yaşayabilir.
Mevsimlerin etkisi de aşkın yaşanmasında önemlidir. Özellikle bahar ve yaz aylarında güneş ışınlarının insan hormonel sistemine etkileri aşkın daha yoğun hissedilmesine yol açar. Bahar ve yaz ayları tüm doğanın canlanıp, uyanmasına yol açtığı gibi duygusal bakış açımızı da zenginleştirip, cesaretlendirir. Melanosit denen vücuda renk veren hücreler, bu aylarda artar, bu da daha çok bu aylarda gerçekleşmektedir.[1]
ABD'li doktorların son araştırmaları gösteriyor ki aşk kimyasal bir durum ve dopamin, feniletilamin, oxytosin ve norepinephrine içeren bir hapla aşk hali yaratılması mümkün. 1999'dan beri aşkın kimyasını çözmek için uğraşan Emory Üniversitesi, aşkın kimyasını şöyle açıklıyor: "Dopamin, amfetaminin kimyasal bir kuzeni ve kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor".
Norepinephrine, adrenalin üretimini arttırarak ayaklarımızı yerden kesip kalp çarpıntısına neden oluyor. Beynin hipotalamus bölgesinde üretilen oxytosin ise bir insana şefkat duymamızı, onunla ilgilenmemizi sağlıyor. Bütün bunların sonunda da aşk hali ortaya çıkıyor.
Monash Üniversitesi uzmanları ise aşk ilacını ilk kez ortaya atanlardan. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Bölümü'nden Dr. Ali Yağız Üresin ise, "Dopamin coşku durumunda artar ama en çok da şizofrenide yükselir. Aşk ilacı yaratırken şizofreniye de neden olabilirsiniz" diyor.
Dopamin, vücutta doğal olarak üretilen bir kimyasaldır. Beyinde, dopamin reseptörlerini aktive ederek nörotransmiter olarak görev yapar. Dopamin, ayrıca, hipotalamustan da salgılanır ve kana karışarak nörohormon görevi yapar. Nörohormon olarak görevi hipofizin ön lobundan prolaktin salgılanmasını baskılamaktır.
Sempatik sinir sistemindeki etkileri dolayısıyla ilaç olarak; kalp atışlarını hızlandırmak ve kan basıncını yükseltmek için kullanılır. Kan-beyin omurilik sıvısı bariyerini geçemediği için merkezi sinir sitemini doğrudan etkileyemez. Parkinson hastalarında ve Dopa-Duyarlı distoni hastalarında, beyindeki dopamin miktarını artırmak için, dopamin sentezinde öncü molekül görevi üstlenebilen L-DOPA molekülü kullanılır, zira L-DOPA kan-beyin bariyerini aşabililir.[2]
DNA yi gelecek nesil icin verdiysen eger saglam bir sekilde
IKINCI VAZIFEN- Türk istiklal ve cumhuriyetini :- )))) yok yok DNA yi populasyon icinde mumkun oldugunca genis bir yelpazeye yaymakdir . Buda bize hayvanlikdan kalan bir durtudur.
kimyasını bir fizik öğrencisi olarak bilemem yalnız bir fizik öğrencisi olarak teslanın dediği gibi nefret elektriğe dönüşmesi ne kadar büyükse aşkın fiziği de bir o kadar büyük ve bazı görüşlerce mümkündür
hocam çok karmaşık ve basit düşünün bir insan karşı tarafa aşık olduğu vakit hormonlarının harekete geçişini elektromanyetik enerjiye çevrildiğini düşünün kişi ile makine arası bağlantı evrensel deha teslanın bulduğu kablosuz olduğunu düşünün
Gecenlerde bir mekale okudum, konu sex bebekleri, japonyada bir firma bunlari uretiyor, ve alicilarina daha fazla sey yasatmak icinde, kisiye özel feromonlarla donatiyor yaziyordu mekalede asiik ediyormu bilemem ama bir seyleri uyaran sunni kimya var
Neden ask acisi ceken adama bi hap versekde iyilesse iyi olmazmi? nesli tukenen bir tur degiliz, biri olmazsa digeri olur, hayvani durtulerle birisinin pesinde illa o olacak diye kosmanin bi geregi yok. Artik.
Aşık olduğumuzda vücudumuzda neler oluyor? Çiçeği burnunda aşıkların çoğu zamanlarının yüzde 90'ını sevdikleri insanı düşünmekle geçiriyor. Bu onların kişisel beyanı. Beyinlerindeki milyarlarca sinir hücresinde kalp çarpıntıları uçuşuyor. Bu durumu Amerikalı antropolog Helen Fisher yaptığı bir klinik çalışmayla kanıtladı. Deneklerinin beyinlerindeki kan akışını gözlemleyen Fisher'in vardığı sonuç şu: Tutku ne kadar artarsa, beyinde heyecan ve keyif duygusunu salgılamaya yarayan hormonlar daha çok uyarılıyor ve aktif hale geliyor. Dopamin, noradrenalin ve phenylethylamin maddelerinin daha çok salgılanmasıyla ellerimiz daha çok terliyor, nefes alış-verişimiz hızlanıyor, tansiyonumuz ve nabzımız yükseliyor! Aşık olanların genellikle yemeden içmeden kesilmesi, uykusuzluk çekmesi gözden kaçmaz. İşte bütün bunların nedeni de aslında bu çok çalışan hormonlar. Onlar yüzünden hem hiperaktif hale geliyoruz, hem yemiyoruz içmiyoruz hem de uyku düzenimiz bozuluyor. İşte bu yüzden de ilişkimize daha bağımlı hale geliyoruz. Eğer söz konusu olan karşılıksız bir aşksa o zaman deyim yerindeyse 'junky'lere dönüyoruz. ''Buna hiç de şaşırmamak gerek'' diyor doktorlar. Çünkü halüsinasyona neden olan ilaçlar, beynimizde salgılanan 'phenylethylamin' maddesini de içeriyor! Aşık olmak hasta olmak mı demek? Bir anlamda evet! Ama bu, 'aşık olmayın'anlamına da gelmiyor elbette. Psikolog Helen Fisher'e göre aşk bir 'takıntılı olma' hali. Olayın temel ekseninde bu var. Kontrol edilmesi veya önüne geçilmesi çok zor. Aşık olanların partnerlerine karşı hissettikleri bu takıntılı durumun nedenini İtalya Pisa Üniversitesi'nden Psikiyatrist Donatella Marazziti de araştırmış. Marazziti, ruhsal dengeyi sağlayan serotonin hormonunun kandaki miktarını incelemiş. Çünkü serotonin miktarı düştüğünde vücutta baş aşağı gidiyor. Psikiyatristin vardığı sonuca göre aşık olanlarda serotonin miktarı normal değerin yüzde 40 altında. Zaten dengede olmayan ruh hali, bir de sevdiğinden yoksun kalırsa, iyice altüst oluyor. Depresyon, korku ve anksiyete ortaya çıkıyor... Marazziti bu durumu 'mikroparanoya' olarak yorumluyor!
askin kimyasinin olusmasi icın katalizör gerekli... Yok ise eger ask da yalan, var biraz da sen oyalan olur! ( not: Katalizör kisiye ozeldir! Devreden cikar ise kimyada bozulur gider iyisi mi aski mantık ile selamlayalım
leyla ve mecnun, kerem ve aslı, ferhat ve şirin, mem u zin'den sonra o kimya yok oldu. Ve hiçbir insan tarafından üretilemedi ve salgılanmadı. Bence aslada olmayacak..
Sevmenin kutsallığını yaşayıpda gözyaşı dökmekde güzeldir ki bunu düşünmem, sevmenin ne demek olduğunu bilmeyenlerle kıyaslamam üzerinedir. Onlar timsah misali gözyaşları dökerler...
aşık olmayan bilmez aşk aklı baştan eder kulagı duymaz gözü görmez hiç bie arzu ve şehvet barundırmaz köle eder insanı aşık olmayan bilmez aşkı kalemde yazmaz
Nilüfer Tebke aynen katılıyorum.. Biraz yukardaki yorumları okudum çogu aşık olmamış ama aşkı yaşadıklarını geçici arzuların aşk oldugunu sanıyorlar birazda o nedenden gaza geldim yazdım
düşünce sistemine. Göz zevkine. Ekonomik durumuna. Çekim gücüne göre. Aşık olunur. Heyecan ise. Bilinmeyene olur. Bilindikten sonra heyacan biter. Sevgi oluşmussa. Devamlılık arzeder.
Bir gün bir psikoloğu dinlerken seyirciye aşkı sordu. Aşık olduğunuzu nasıl anlarsınız, nasıl bir değişlik oluyor sordu. Seyirci kalbin hızlı hızlı atmaya başlar, onu görünce heyecanlanırsın dedi. Psikolog aynı duygu bir köpekten korktuğunda olmuyor mu dedi. Ben şok, o sırada elimde olan aşkın evrelerini anlatan Ibn_i Hazm'ın kitabınıda okumayı bıraktım
aşkı kadınlar ve erkekler gözüyle görmek gerek sanırım bir araştırma da aşkın kadın ve erkekler inceleniyor beyinlerinden girdikleri makinada hem kadına hem erkeğe sevgilisinin resmini gösteriyorlar ikisinde farklı reaksiyonlar oluşuyor
kadınlar daha çok duygu anlar ondan etkileniyor ve daha fazla kan pompalıyor erkekler sevgilisinin farklı fiziksel resimlerinden etkilenip kan pompalıyor..
Iyi de erkek sadece sevgilisinin resminden etkilenip kan pompalamaz ki. Bu kapsamlı beylerde. FIZİK olayı var. O boyut hitap ediyorsa kimin resmi olursa olsun
bu sevgililer hakkında yapılmış bir araştırma... Yoksa siz erkeklere ne bakıyorsunuz kadın olunca ... Lakin sevgilisinin çeşitli fiziksel resmi cazip geliyor
Benim kendi görüşüm aşk şehvet duygusuna takılmış modern isimdir. Gecici bir şey buda. Kımyasi, yapısı, tanımlama terimleri hiç bilmem
bana da öyle geliyor ama yine de aşka bunu pek yakıştıramıyorum bee susuyorum
CO2
why
Zehir:)
benden size H2O gelsin
Bir bardak soğuk olanından mı:)
bardağı tam dolduranından
Aşk sanat eserine benzer biriciktir kimyası da bence o
Aşkın kimyasını bilmem ama tabiatında bencillik vardır
Aşkın kimyası FİZİKTİR
yani
Yani fizik
Fiziği güzel olana kimya saygı duyar
güzel kadın
Ve güzel adam
Araştırmaya göre, aşk, beyinde güven, inanç, haz duyma ve ödüllendirme fonksiyonlarını etkinleştiriyor. Aşık olanlarda oksitosin ve vazopressin maddeleri fazla salgılanıyor ve bu da karşıdaki kişiye olan bağlılığı artırıyor. Tek eşli kadın ya da erkeklerde daha çok oksitoksin salgılanıyor. Aşıkken depomin ve norepinefrin artıyor. Depomin motivasyon artışına, mutluluk, heyecan, uykusuzluk, kalp çarpıntısı ve nefes darlığına neden oluyor. Norepinefrin de heyecan ve enerji düzeyini artırırken, uyku ve iştahı kaçırıyor.
evet bunu araştırdım aynı şeyi izlemiş olabiliriz
birde uyuşturucu etki yapması çok ilginc
Aynı şeyi izlemiş olabiliriz ya da yaşamış olabiliriz
hem izledik o halde hem yaşadık.. Ama önemli olan anlamak
Evet, ama aşklar da hep anlamadan gelip geçiyor ... Herşeyi anladığın anda aşk arka kapıdan terk edip gidiyor ...
Psikologun biri aşk köpekliktir diyo
Sinir hücreleri arasında hedeflere uygun bağlantıları etkileyen uyarı maddelerinden sinir büyüme faktörü de (NGF) aşkın süresini biçiyor. Ellerin terlemesine ve heyecanın yükselmesine de neden olan NGF değeri tutkulu aşkın ilk zamanlarında yükseliyor. Araştırmada insanın doğası itibarıyla bu tutkuyu sürdüremediği ortaya çıkıyor ve arzunun şiddetiyle doğru orantılı artan NGF değeri en fazla 3 yıl sonra azalıyor.
Aşk, tutku düzeyinde sevme olayı. Olağan sevmeden kişinin duygularını yönetememesi durumu ile ayırt edilebilir.
Aşkın ve sevginin hormonlarla da ilgili olduğu kanıtlanmıştır. Örneğin, annenin çocuğuna duyduğu karşılıksız, sonsuz sevginin kaynağı doğum sonrası salgılanan hormonlardır. Bu hormonlar yalnız kadınlarda(ve memeli hayvanların dişilerinde) bulunur ve yalnız doğum sonrası salgılanmaya başlar. Ancak aşk olarak tanımlanan ve karşı cinse duyulan tutkulu sevgide farklı hormonlar görev yapar. "Aşk hormonu" olarak tanımlanabilen tek bir hormon henüz bulunamasa da yapılan çalışmalarda bir deneğe aşık olduğu kişi gösterilince kanında mutluluk hormonu, cinsel istek hormonu, stres hormonu ve adrenalinin arttığı tespit edilmiştir. Aşk olgusunda birden çok hormonun rol oynadığı ve bu hormonların görsel, işitsel ya da psikolojik etkilerle salgılandığı öne sürülmüştür.
Bazı deneysel çalışmalarda PET (Position Emission Tomography) ve MRI (Magnetic Resistant Imaging) yardımıyla beyindeki aktif bölgeler gösterilerek Aşkın beyindeki merkezi gösterilmeye çalışılmıştır. Bulunan bazı verilerin olmasına karşılık hala tam olarak bir fikir bütünlüğüne varılamamıştır.
Beynin belli bölümleri, aşkın başlatılması, ilerletilip, doyuma ulaştırılmasında farklı derecelerde rol almaktadır. Beyin korteksi (dış yüzeyi) kişinin duygusal ve cinsel anlamda yaşadıklarından öğrendiklerini daha sonra kullanılmak üzere depolama işlevini görmektedir. Beynin frontal korteksi (beynin ön bölgesini örten beyin dış yüzeyi) kişiler arası ilişkiler, duygusal ve cinsel seçimlerde ve kişisel eğilimlerde görev alacak öğrenme işini üstlenmiştir. Bazal ganglion olarak adlandırılan “accumbens çekirdeği” bir ilişkiyi ya da cinsel işlevi başlatmada ve zevk alma işlevinde uyarıcı görev üstlenmektedir. Gene buraya komşu “striatum” bölgesi karşı cinse olan duygusal ya da cinsel çekimi izleyen dönemde yapılacak hareketleri kolaylaştırma, ilgiyi aktif eyleme dönüştürme konusunda ön plandadır. Duygusal yaşantılamada en büyük rolü üstlenen limbik sistem görerek, işiterek, koklayarak ve dokunarak bir takım hislerin edinilmesinde ve duygusal çekim hissetmede önemlidir. Daha önce öğrenilen bilgiler ve yeni edinilen izlenimlerin birleştirilmesi gene bu alanda gerçekleştirilmektedir. Hipotalamus ön çekirdeklerinde erkeklerden beklenen duygusal ve cinsel davranışlar yönetilir. Erkeklik hormonu “testesteron” ve dopamin adlı bir başka hormon bu sistemi aktive etmektedir. Hipotalamusun arka çekirdeklerinden kadına özgü cinsel ve duygusal yaşantılar yönlendirilmektedir. Bu sistem de kadınlık hormonu olan “östrojen” ve serotonin dediğimiz başka bir hormonca aktive edilir. Son olarak hipofiz bezi de beyinden çıkan yapılması uygun bulunan davranışların, hissedişlerin vücudun gerekli organlarına iletilmesini sağlar.
Testesteron, östrojen, melatonini uyaran hormon, tiroid bezi hormonları, progesteron ve prolaktin düzeylerinin artışı cinsel çekim ve eylemleri kuvvetlendirirken; serotonin, dopamin ve GABA denilen hormonların düzeylerindeki artışlar bu durumu azaltmaktadır.
İçinde büyüdüğümüz ailenin bize etkileri ve oluşan alışkanlıklarımız yanında toplum içinde karşılaştığımız bazı olumsuz, örseleyici durumlar da aşkın hissedilişi ve yaşantılanmasına yön vermektedir. Bunlar arasında ailenin aşırı baskıcı ve kısıtlayıcı yapısı, ailede kişinin kendi cinsiyetinden olan ebeveyni ile ilişkileri, onu örnek alabilme durumu, karşıt cinsiyetteki ebeveynin kişiye ve aynı cinsiyetteki ebeveyne olan yaklaşımı, daha önceleri yaşanılan çeşitli boyutlardaki fiziksel, duygusal ve en çok cinsel tacizler sayılabilir. Bu durumlarda kişilerde travma sonrası stres bozuklukları, dissosiyatif bozukluklar, depresyonlar ve kaygı bozuklukları oluşturup, sinir sistemimize ait hormonel dengeleri bozarak insanlarla etkileşimi dolayısı ile aşkın kimyasını olumsuz etkilemektedirler.
Yaşanılan bazı vücutsal sorunlar ve hastalıklar da kişilerle ilişkileri ve karşı cinsle ilişkileri olumsuz etkilemektedir. Kişide yaşın ilerlemesi eğer yetersizlik, pişmanlık ve değersizlik duygularını oluşturursa, kişi zamanında sağlam dostluklar, doyum sağlayıcı işler yapmışsa, kendisiyle barışık olduğundan ileri yaşlarda bile aşkı gençlik yıllarındaki kadar kuvvetli yaşayabilir.
Mevsimlerin etkisi de aşkın yaşanmasında önemlidir. Özellikle bahar ve yaz aylarında güneş ışınlarının insan hormonel sistemine etkileri aşkın daha yoğun hissedilmesine yol açar. Bahar ve yaz ayları tüm doğanın canlanıp, uyanmasına yol açtığı gibi duygusal bakış açımızı da zenginleştirip, cesaretlendirir. Melanosit denen vücuda renk veren hücreler, bu aylarda artar, bu da daha çok bu aylarda gerçekleşmektedir.[1]
ABD'li doktorların son araştırmaları gösteriyor ki aşk kimyasal bir durum ve dopamin, feniletilamin, oxytosin ve norepinephrine içeren bir hapla aşk hali yaratılması mümkün. 1999'dan beri aşkın kimyasını çözmek için uğraşan Emory Üniversitesi, aşkın kimyasını şöyle açıklıyor: "Dopamin, amfetaminin kimyasal bir kuzeni ve kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor".
Norepinephrine, adrenalin üretimini arttırarak ayaklarımızı yerden kesip kalp çarpıntısına neden oluyor. Beynin hipotalamus bölgesinde üretilen oxytosin ise bir insana şefkat duymamızı, onunla ilgilenmemizi sağlıyor. Bütün bunların sonunda da aşk hali ortaya çıkıyor.
Monash Üniversitesi uzmanları ise aşk ilacını ilk kez ortaya atanlardan. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Bölümü'nden Dr. Ali Yağız Üresin ise, "Dopamin coşku durumunda artar ama en çok da şizofrenide yükselir. Aşk ilacı yaratırken şizofreniye de neden olabilirsiniz" diyor.
Dopamin, vücutta doğal olarak üretilen bir kimyasaldır. Beyinde, dopamin reseptörlerini aktive ederek nörotransmiter olarak görev yapar. Dopamin, ayrıca, hipotalamustan da salgılanır ve kana karışarak nörohormon görevi yapar. Nörohormon olarak görevi hipofizin ön lobundan prolaktin salgılanmasını baskılamaktır.
Sempatik sinir sistemindeki etkileri dolayısıyla ilaç olarak; kalp atışlarını hızlandırmak ve kan basıncını yükseltmek için kullanılır. Kan-beyin omurilik sıvısı bariyerini geçemediği için merkezi sinir sitemini doğrudan etkileyemez. Parkinson hastalarında ve Dopa-Duyarlı distoni hastalarında, beyindeki dopamin miktarını artırmak için, dopamin sentezinde öncü molekül görevi üstlenebilen L-DOPA molekülü kullanılır, zira L-DOPA kan-beyin bariyerini aşabililir.[2]
Okuyan adamin hali baska vesselam
okuyan adamın hali buysa yaşayan adamın hali nasıldır ağabey
cok yasayan cok ceker, ne guzel okumayla isi bitirmissiniz, biz cok yasayanlardan akillisiniz masALlah.
Estağfurullah abi.. Senin gibi yaşama potansiyeline erişme imkanımız bile Yok bizim
süper teşekkür ederim
Vücud DNA sini bir dahaki nesle en guvenli sekilde, kimin ile verecegine vucudun KIMYASAL yapisi uzerinden karar veriyor.
Aslında çok kutsal hatta mükemmel bir şey sanılır oysa gerçek şu ki yataktan sonra biten duygudur En Reeli Bu!
DNA yi gelecek nesil icin verdiysen eger saglam bir sekilde
IKINCI VAZIFEN- Türk istiklal ve cumhuriyetini :- )))) yok yok
DNA yi populasyon icinde mumkun oldugunca genis bir yelpazeye yaymakdir .
Buda bize hayvanlikdan kalan bir durtudur.
kimyasını bir fizik öğrencisi olarak bilemem yalnız bir fizik öğrencisi olarak teslanın dediği gibi nefret elektriğe dönüşmesi ne kadar büyükse aşkın fiziği de bir o kadar büyük ve bazı görüşlerce mümkündür
manuel derken arabadan anlamam pek
Yani kurguyu biz yaparsak
hocam çok karmaşık ve basit düşünün bir insan karşı tarafa aşık olduğu vakit hormonlarının harekete geçişini elektromanyetik enerjiye çevrildiğini düşünün kişi ile makine arası bağlantı evrensel deha teslanın bulduğu kablosuz olduğunu düşünün
tüm dünyayı aydınlatabiliriz
Peki biz bu kimyasal formülleri manuel olarak yaparsak aşık olur muyuz ?
Gecenlerde bir mekale okudum, konu sex bebekleri, japonyada bir firma bunlari uretiyor, ve alicilarina daha fazla sey yasatmak icinde, kisiye özel feromonlarla donatiyor yaziyordu mekalede
asiik ediyormu bilemem ama bir seyleri uyaran sunni kimya var
yani aşk ilacı çıkar yakinda
HAni ispatim yok ama, cok eskiden simyacilar bile bununla cok ugrasmis, ve basaranlarin oldugu da yazar bir yerlerde tarihi öykuler bunlarla dolu
duyguların kimya ile deneysel düzene sokulması çok itici bence
Neden ask acisi ceken adama bi hap versekde iyilesse iyi olmazmi? nesli tukenen bir tur degiliz, biri olmazsa digeri olur, hayvani durtulerle birisinin pesinde illa o olacak diye kosmanin bi geregi yok. Artik.
öyle bir adam var mı ki
Hımmm herkesin kimyası farklı.. Doğru.. Kimya biraz ruh gibi birşey sanırım ..
Su
Testesteron
Aşık olduğumuzda vücudumuzda neler oluyor?
Çiçeği burnunda aşıkların çoğu zamanlarının yüzde 90'ını sevdikleri insanı düşünmekle geçiriyor. Bu onların kişisel beyanı. Beyinlerindeki milyarlarca sinir hücresinde kalp çarpıntıları uçuşuyor. Bu durumu Amerikalı antropolog Helen Fisher yaptığı bir klinik çalışmayla kanıtladı. Deneklerinin beyinlerindeki kan akışını gözlemleyen Fisher'in vardığı sonuç şu: Tutku ne kadar artarsa, beyinde heyecan ve keyif duygusunu salgılamaya yarayan hormonlar daha çok uyarılıyor ve aktif hale geliyor. Dopamin, noradrenalin ve phenylethylamin maddelerinin daha çok salgılanmasıyla ellerimiz daha çok terliyor, nefes alış-verişimiz hızlanıyor, tansiyonumuz ve nabzımız yükseliyor! Aşık olanların genellikle yemeden içmeden kesilmesi, uykusuzluk çekmesi gözden kaçmaz. İşte bütün bunların nedeni de aslında bu çok çalışan hormonlar. Onlar yüzünden hem hiperaktif hale geliyoruz, hem yemiyoruz içmiyoruz hem de uyku düzenimiz bozuluyor. İşte bu yüzden de ilişkimize daha bağımlı hale geliyoruz. Eğer söz konusu olan karşılıksız bir aşksa o zaman deyim yerindeyse 'junky'lere dönüyoruz. ''Buna hiç de şaşırmamak gerek'' diyor doktorlar. Çünkü halüsinasyona neden olan ilaçlar, beynimizde salgılanan 'phenylethylamin' maddesini de içeriyor!
Aşık olmak hasta olmak mı demek?
Bir anlamda evet! Ama bu, 'aşık olmayın'anlamına da gelmiyor elbette. Psikolog Helen Fisher'e göre aşk bir 'takıntılı olma' hali. Olayın temel ekseninde bu var. Kontrol edilmesi veya önüne geçilmesi çok zor. Aşık olanların partnerlerine karşı hissettikleri bu takıntılı durumun nedenini İtalya Pisa Üniversitesi'nden Psikiyatrist Donatella Marazziti de araştırmış. Marazziti, ruhsal dengeyi sağlayan serotonin hormonunun kandaki miktarını incelemiş. Çünkü serotonin miktarı düştüğünde vücutta baş aşağı gidiyor. Psikiyatristin vardığı sonuca göre aşık olanlarda serotonin miktarı normal değerin yüzde 40 altında. Zaten dengede olmayan ruh hali, bir de sevdiğinden yoksun kalırsa, iyice altüst oluyor. Depresyon, korku ve anksiyete ortaya çıkıyor... Marazziti bu durumu 'mikroparanoya' olarak yorumluyor!
güzel teşekkür ederim
Rica ederim
Yine mi(!)
derken ben yeni geldim daha önce soruldu mu?
Apla Aşk. Meşk bizi bozar))) Burası bir tapınak)))
nasil
apla derken... Bozan bozulan bir şey yok beyefendi
Neyse..! Espiriyi anlamadınız Selamlar
Bol miktarda genetik ve genetiğin getirmiş olduğu cinsel dürtüler, eser miktarda zeka.
Nilüfer Tebke Agah Aydın çok güzel açıklar tavsiye ederim
peki teşekkür ederim
Aşkın tek kimyası değil, tüm bölümleri:)
HAhahahahahaha ogluna yazik ya
Dünya tersine döndü:)
Kani deli akıyor bazilarinin
askin kimyasinin olusmasi icın katalizör gerekli... Yok ise eger
ask da yalan, var biraz da sen oyalan olur! ( not: Katalizör kisiye ozeldir! Devreden cikar ise kimyada bozulur gider iyisi mi aski mantık ile selamlayalım
Ask ve mantik birlikte zor Gülhan
neden mantiga yatana asik olamaz misin? Yasmin
Bence biri gelince diğeri devre dışı kalıyor
hayir buna katilmiyorum! Sen sende olana asik olursun :)) tamami ile mantik devrede
Aptal aşık kime denir peki
zaten aptal olana
Bilmiyorum
çok sevdiğim bir kelime bilmiyorum... Tesekkür ederim
h2o :))
leyla ve mecnun, kerem ve aslı, ferhat ve şirin, mem u zin'den sonra o kimya yok oldu. Ve hiçbir insan tarafından üretilemedi ve salgılanmadı. Bence aslada olmayacak..
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=885004345013998&id=314483922066046&fref=gc&dti=1335713849781608&hc_location=ufi
içeriği acilmadi
Bende açılıyor ama nette sorun olabilir. Bir dede ile ninenin tatlı bir muhabbeti vardı.
acilmiyor Özlem Kygs
Hadi yaa sileyim o zaman
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=885004345013998&id=314483922066046&fref=gc&dti=1335713849781608&hc_location=ufi
Hocam 20 hormon aynı anda aynı miktarda beyni doldurur aşk işte bu 20 hormonun sana hissettirdiğini kısaca böyle
Aşkın kimyası bence gözlerin gülümsemesidir...
önce güler, sonra ağlar...
Aşk bunu hep yapar maalesef...)
Aşkın gözyaşları
Sevmenin kutsallığını yaşayıpda gözyaşı dökmekde güzeldir ki bunu düşünmem, sevmenin ne demek olduğunu bilmeyenlerle kıyaslamam üzerinedir. Onlar timsah misali gözyaşları dökerler...
Allahini seversen sevmenin kutsalligi ne imis
belkide o erdemli kadına ulaşma sanatı
Belki de o yüce erdemini kadının erdemine indirme sanatı:))
anlam kayması yaşadim
Co2+3*He( F+No)/0.4 dür. Kimyası dediniz...
Aşkito da aşkın felsefi yanı olmalı:))
aşkın kurucusu... Gören yok, tanıyan yok! Bir eline gecirseler
Aşkın felsefi yanı, elleri sıcak sudan soğuk suya değdirmemektir...)
O edebi yanı:))
Edebi felsefe...)
Şimdi oldu:)
aşkın fazla kimya ie alakalı olduguna inanmıyorum.. Aşkı yaşayan bilir şevhet geçici heves heyecan gibi bedenle alakalı konularla karıştırılmamalıdır
elde etme dürtüsü barındırır elde edince yada beklenti dışında olunca biter gibi geliyor lakin sevgi sizin tabire uyar
aşık olmayan bilmez aşk aklı baştan eder kulagı duymaz gözü görmez hiç bie arzu ve şehvet barundırmaz köle eder insanı aşık olmayan bilmez aşkı kalemde yazmaz
leyla aşkı sizinkisi ne leyla var... Ne mecnun yada aşkı bölerek konuşalım
beklentisizlik aşk
Nilüfer Tebke aynen katılıyorum.. Biraz yukardaki yorumları okudum çogu aşık olmamış ama aşkı yaşadıklarını geçici arzuların aşk oldugunu sanıyorlar birazda o nedenden gaza geldim yazdım
Cinselliktir
buda bir az şey oldu ama
Yo gerçeği bu en temeli başlangıç noktası
temelden yıkık yazık
Cinsellik buralarda bir tabu olduğu için mi böyle diyosun
sadece amaç olması çok çirkin
Bir de duygular la alakalıdır "her duygu gelip gecicidir"
sizi deşifre etmiyorum lakin anlamda vermiyorum genel sordum ... Niye özelime yazılıyor anlamadım
Önce sabır sonra sevgi
düşünce sistemine. Göz zevkine. Ekonomik durumuna. Çekim gücüne göre. Aşık olunur. Heyecan ise. Bilinmeyene olur. Bilindikten sonra heyacan biter. Sevgi oluşmussa. Devamlılık arzeder.
Aşıksan yandin