İfade edemezler çünkü hayat bir filmdir ve genellikle önce kötüler kazansa da nihayetinde iyiler kazanır. Filmlerde iyiler bir türlü konuşamazlar ve olaylar aleyhte gelişir ya hani aynı öyledir hayat da! Meselâ ben mesleğim olmasına rağmen kendimi yeterince ifade ettiğimi düşünmüyorum.
Hayaller, hisler sınırsız fakat kelimeler yetersiz. "Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım." diyor ya şair hani; işte ben de öyleyim...
Konuştuklarında da yanlıs zamanda konuştuğu için yine kaybeden taraf olur, konuştukca açıklama yapmaya çalıstıkca da batar. Sizce neden böyle olur ki??( Belkide artık delirdiginden kendisi bile kendini tanımıyordur, karşı tarafın bundan dolayı olumsuz anlaması normaldir, kendini zeki zannederken açıklama yapmaya çalıstıkca battığı icin belkide en salak insan oldugunun farkına varmıyordur) Sizce??
Her doğru; her zaman, her yerde, herkese, her şekilde söylenmez. Düşünmeden, "Nasıl olsa karşı taraf içimi biliyor. Benim ne düşündüğümü rahatlıkla anlar." diye aklına geleni planlamadan söylerse çok hata yapar. Unutulmamalıdır ki herkesin zihni, hayal dünyası eşsizdir.
Çok haklısınız Hakan Yardım bişeyler anlatmaya çalıstıkca aslında karsıdakinin yanlıs anlamasina sebebiyet verip incinmesine neden olabiliyorsunuz ve buda sana olan bakışlarını değiştiriyor.
Haklısınız Fatma Yumer hanımefendi fakat yukarıda da belirttiğim üzere insanlar bunun farkında olamazlar maalesef. özellikle aşırı öz güvenli insanlarda ve aşırı dışa dönük insanlarda bu durum sıklıkla görülür. Bizde davranış bilimleri ve toplumsal iletişim dersleri okutulmadığı için bu konuda oldukça sıkıntılıyız.
İçe dönük insan da aynı hataya düşebilir fakat çok az iletişim kurduğu için hata yüzdesi az görünür. Aslında hata yapar. Hata yaptıkça da gördüğü tepkilerle daha çok içine kapanır.
Doğulu milletler duygusaldır ve bu yüzden olaylara duygusal ve şahsi bakarlar, tarafsız olamazlar. Bu da iki tarafın birbirini anlayamamasına sebep olur. Önce duygusal sonra fiziksel çatışma çıkar. Hem birey hem toplum planında böyledir maalesef!
Önce düşün; sonra konuş." der özlü söz. Ağızdan çıkan sözün telafisi yoktur. Söz aklınızda iken size tutsaktır. Ağzınızdan çıktıktan sonra siz ona tutsaksınız...
Hata yapmamak derken birde şahsi bakarlar demişsiniz şahsi nasil bakılır ki ?? Sizce şahsi bakan birisi bencil degilmidir ve bu bencillikten dolayıda davranışları acımasızca degilmidir.??
Olaylar ve konular iki yönlüdür; kişiyi ve toplumu ilgilendirenler. Kişiyi ilgilendiren konularda bireysel bakış doğaldır fakat iki kişi ile ilgiliyse empati ile bakılmalı karşıdaki kişinin gözüyle değerlendirme yapılmalıdır. Sadece kişi söz konusuysa tamamen bireysel bakabilir fakat yine de çevredeki insanlar göz ardı edilmemelidir. Ben merkezli yani menfaatçi bakış insanı çirkinleştirir, itici yapar. Şahsi bakış fikrini söyleyip konunun çözümüne katkıda bulunmak ise güzeldir. Menfaatini öne çıkarıp başkalarını yok sayma ise çirkindir. Toplumumuzun en büyük sorunu empati kuramamak ve merkeze kendimizi koymaktır. İşte asıl bencillik budur.
Sizin hic hayatın icinden cıkamadiniz durumlar oldumu yani insanlara zarar vermemek için hic ses cikarmayip sadece kendine zarar veren ve bitiren belki ciddi bir hastalığına yol acacak kadar, sizce bencilmidir böyle insanlar.
Bencillik insanın fıtratında vardır ama kul hakkını çiğneme noktasına gelirse adı bencillik olmaktan çıkar. Zalimlik, eşkıyalık olur. Bencillik bir noktaya kadar kabul edilebilir zaten. Komşusu açken tok yatmak bencilliktir mesela. Haksızlığa göz yummak haksızlığa gizli destektir. Razı olmak da bir nevi onaylamaktır. Tedbirli olmak kaydıyla mücadele etmek gerekir. Aksi takdirde zalimin zulmü artar ve biz de mesul oluruz vesselam...
İfade edemezler çünkü hayat bir filmdir ve genellikle önce kötüler kazansa da nihayetinde iyiler kazanır.
Filmlerde iyiler bir türlü konuşamazlar ve olaylar aleyhte gelişir ya hani aynı öyledir hayat da!
Meselâ ben mesleğim olmasına rağmen kendimi yeterince ifade ettiğimi düşünmüyorum.
Mesleğiniz nedir...
Edebiyat öğretmeniyim.
Aslın da en güzel sekilde ifade edersiniz.. Ancak hassas yapıda olan kişiler incitmekten korktuğu için zorlanır...
Hayaller, hisler sınırsız fakat kelimeler yetersiz. "Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım." diyor ya şair hani; işte ben de öyleyim...
Konuştuklarında da yanlıs zamanda konuştuğu için yine kaybeden taraf olur, konuştukca açıklama yapmaya çalıstıkca da batar. Sizce neden böyle olur ki??( Belkide artık delirdiginden kendisi bile kendini tanımıyordur, karşı tarafın bundan dolayı olumsuz anlaması normaldir, kendini zeki zannederken açıklama yapmaya çalıstıkca battığı icin belkide en salak insan oldugunun farkına varmıyordur) Sizce??
Her doğru; her zaman, her yerde, herkese, her şekilde söylenmez. Düşünmeden, "Nasıl olsa karşı taraf içimi biliyor. Benim ne düşündüğümü rahatlıkla anlar." diye aklına geleni planlamadan söylerse çok hata yapar. Unutulmamalıdır ki herkesin zihni, hayal dünyası eşsizdir.
Çok haklısınız Hakan Yardım bişeyler anlatmaya çalıstıkca aslında karsıdakinin yanlıs anlamasina sebebiyet verip incinmesine neden olabiliyorsunuz ve buda sana olan bakışlarını değiştiriyor.
Haklısınız Fatma Yumer hanımefendi fakat yukarıda da belirttiğim üzere insanlar bunun farkında olamazlar maalesef. özellikle aşırı öz güvenli insanlarda ve aşırı dışa dönük insanlarda bu durum sıklıkla görülür. Bizde davranış bilimleri ve toplumsal iletişim dersleri okutulmadığı için bu konuda oldukça sıkıntılıyız.
İçe dönük insan nasıldır, peki??
İçe dönük insan da aynı hataya düşebilir fakat çok az iletişim kurduğu için hata yüzdesi az görünür. Aslında hata yapar. Hata yaptıkça da gördüğü tepkilerle daha çok içine kapanır.
Doğulu milletler duygusaldır ve bu yüzden olaylara duygusal ve şahsi bakarlar, tarafsız olamazlar. Bu da iki tarafın birbirini anlayamamasına sebep olur. Önce duygusal sonra fiziksel çatışma çıkar. Hem birey hem toplum planında böyledir maalesef!
Onun içinmi kapılarını kapatır bütün herkese.
Önce düşün; sonra konuş." der özlü söz. Ağızdan çıkan sözün telafisi yoktur. Söz aklınızda iken size tutsaktır. Ağzınızdan çıktıktan sonra siz ona tutsaksınız...
Elbette sebep budur. Hata yapmamak ve dolayısıyla örselenmemek için insanlardan kaçarlar.
Ne kadar düşünsende bazen söyledin söylenmistir çünki vakit yanlıştır buda seni daha aptal yapar ve gözden düşürür.
Hata yapmamak derken birde şahsi bakarlar demişsiniz şahsi nasil bakılır ki ?? Sizce şahsi bakan birisi bencil degilmidir ve bu bencillikten dolayıda davranışları acımasızca degilmidir.??
Olaylar ve konular iki yönlüdür; kişiyi ve toplumu ilgilendirenler. Kişiyi ilgilendiren konularda bireysel bakış doğaldır fakat iki kişi ile ilgiliyse empati ile bakılmalı karşıdaki kişinin gözüyle değerlendirme yapılmalıdır. Sadece kişi söz konusuysa tamamen bireysel bakabilir fakat yine de çevredeki insanlar göz ardı edilmemelidir. Ben merkezli yani menfaatçi bakış insanı çirkinleştirir, itici yapar. Şahsi bakış fikrini söyleyip konunun çözümüne katkıda bulunmak ise güzeldir. Menfaatini öne çıkarıp başkalarını yok sayma ise çirkindir. Toplumumuzun en büyük sorunu empati kuramamak ve merkeze kendimizi koymaktır. İşte asıl bencillik budur.
Sizin hic hayatın icinden cıkamadiniz durumlar oldumu yani insanlara zarar vermemek için hic ses cikarmayip sadece kendine zarar veren ve bitiren belki ciddi bir hastalığına yol acacak kadar, sizce bencilmidir böyle insanlar.
Bencillik insanın fıtratında vardır ama kul hakkını çiğneme noktasına gelirse adı bencillik olmaktan çıkar. Zalimlik, eşkıyalık olur. Bencillik bir noktaya kadar kabul edilebilir zaten. Komşusu açken tok yatmak bencilliktir mesela. Haksızlığa göz yummak haksızlığa gizli destektir. Razı olmak da bir nevi onaylamaktır. Tedbirli olmak kaydıyla mücadele etmek gerekir. Aksi takdirde zalimin zulmü artar ve biz de mesul oluruz vesselam...