Merak mı bilgiyi doğurur, bilgi mi merakı? Sorusu üniversitede tek sorulur finaldi. sayfalarca yazdım ve A aldığım ilk dersi 4. Sınıfta:) Burdada konuştuk bunu, yani o kadar çok konuştum ki:) Sen nerdeydin bu güne kadar ya:)
Evet, soru sormak için bilgi sahibi olmak gerekir. Düzgün üslup, kendini ifade edebilme, soruyu anlaşılır biçimde sorabilme gibi yetiler gerektirir. Bu özellikler de bilgi sayesinde kişiye kazandırılır, doğuştan gelen özellikler değillerdir. Bir konuda bilgi sahibi olmazsanız fikir sahibi de olamazsınız. Fikir sahibi olmanız da, konu hakkında yeni meraklar oluşturarak yeni şeyler öğrenme arzusunu beraberinde getirir. Tabi sorduğunuz soruya göre de değişkenlik gösterir. Örneğin bir şeye bakarak "Bu nedir?" demek, bir soru sayılır. Bu sorunun cevabını aldıktan sonra, konuyla ilgili detaylı soruları sorabilmek için bilgi sahibi olmuş olacaksınız.
Örnek verecek olursak; bir çocuk sıcak sobaya ilk defa ellerken bilgi sahibi olmadan direk dokunur. Eli yandıktan sonra yani daha sonraki dokunuşlarda elinin yanacağını bildiği için başka sobalara ellemeden önce mutlaka sobanın ISISI hakkında daha önceki tecrübesine (yani bilgisine) dayanarak soru sorma gereği duyacaktır
Öğretmen tüm cevapları bildiği halde sınavda bir sürü soru sorar. Bu onun soruların cevabını bilmediği anlamına gelmez. Öğrenci yeterince donanımlı değilse sürekli soru sorar. Bu onun cahil olduğu anlamına gelmez. Olsa olsa soru sormayı bir araştırma yöntemi yada kolaya kacma olarak algıladığı içindir. Soru sormak bazen bildiğini geliştirmek bazen de bildiğini sandığını değillemek içindir. Her halükarda soru sormak için soruyu bağlayıcı perspektif hakkında az çok bilme işi gereklidir.
Einstein’in çocukken anne ve babasıyla geçen diyalogu....
-“ Okula gitmem neden gerekiyor, babacığım?”
-“ Albert, kara cahil biri olarak mı büyümek istiyorsun, yoksa?”
-“Kara cahil de ne demek?”
Salonun diğer ucunda piyanosunun başında duran annesinin kahkahası yükselir.
Baba ve oğul anneye dönerler.
-“Ah Herman’cığım, bilmiyor musun, o oyunda Albert’le başa çıkamayacağını?”
-“Doğrusunu istersen, ne demek istediğini anlayamıyorum.” dedi kocası.
-“Haydi, haydi, bilmezlikten gelme. Bilmiyorum sanki, Albert’i soru sormaktan vazgeçirmek için sorusuna soruyla yanıt vermek taktiğini. Ama görüyorsun ya, yürümüyor” dedi.
Annesinin yanına giden Albert Eski bir Macar halk şarkısını çalan annesinin müziğine daldı.
İki tuşa sert bir vuruşla çalmasını noktalayan anne, oğlunu kolları arasına aldı.
Kocasına gülümseyerek:
-“Görüyorsun ya, Albert’i soru sormaktan alıkoymanın bir yolu vardır: Benim müziğim!”
Einstein annesine dönerek,
-“Soru sormak kötü bir şey mi? Diye sordu.
Babası gülümseyerek:
-“İşte sana! Boşuna övünme, senin müziğinin de onu durduracağı yok.”
Kocasını duymazlıktan gelerek oğluna dönen anne:
-“Soru sormanın hiçbir kötü yanı yok, tatlım. Yeter ki, soruların karşındakini küçük düşürmeye ya da kırmaya yönelik olmasın!”
-“Ama ben öyle bir şey yapmıyorum, anneciğim. Bilmediğim o kadar çok şey var ki, sorarak öğrenmek istiyorum; her şeyi öğrenmek istiyorum.”
Baba gülümseyerek:
-“Peki, dediğin gibi gerçekten her şeyi öğrenmek istiyorsan yavrum, okula neden gitmen gerektiğini sorabilirsin? Okul soruların yanıtlandığı yer değil midir? Diye araya girdi.
-“ Değildir, babacığım!. Yanıtlamak şöyle dursun, soru bile sordurmuyorlar, insana. Okuldan hoşlanmıyorum. Hapishanedeymişim gibi sanki. Öğretmenler gardiyanlardan farksız; sıralar arasında gidip gelen gardiyanlar!”
Einstein’i okul döneminde başarısız yapan Alman eğitim sisteminin yapısıydı.
O çocukluğunda da dahiydi, zamanının üstünde bir çocuktu ve bu da onu anlaşılmaz yapıyordu.
Sorularının hiçbir zaman tam karşılığını bulamaması onu eğitim sisteminden soğutmuştu.
O dönem için bu eğitim sisteminin zihni tıkayan bir yönü vardı.
Öyle olmasaydı binlerce Alman Hitler gibi bir delinin arkasından gitmezdi herhalde.
Bu diyalogda dikkat edilmesi gereken en önemli kavram ise Einstein’in merakı ve sürekli sorgulaması.
Şu bir gerçek ki; merak öğrenmenin temelidir. Merakı olmayan keşfedemez. Sorgulamayan gerçeği bulamaz.
Soru sormaya başladığınızda öğrenmeye de başlayacaksınız demektir.
Soru sormaktan çekinmeyin.
Okulda, dershanede ve cevap alabileceğiniz her yerde soru sormak için tüm cesaretinizi toplayın.
Güzel bir söz her halde hepiniz biliyordur.
“Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun, bilse sorardı.”
Yani soru sormadan önce mutlaka biraz bilgi sahibi olmak için emek harcamak gerek.
Bilgiyi elde ederken çıkan pürüzler, soru sorma eylemini ardından getirecektir.
Bilgi ise merakla elde edilir.
Tabi bir de zorlama ve ezbere bilgi vardır ki; kısa bir süre sonra silinip gider.
Biz bu bilgiden bahsetmiyoruz. Bizim bahsettiğimiz kalıcı ve faydalı bilgi.
Bunun yolu da, başta merak ve sonra sorgulayıp soru sormaktır.
Her soruda insan kendinden bir parca birakir ve her soruda biršeyler alir ve kendini bulmayi ôgrenir... Ve Insan az cok kendini fikrini sorusuyla ortaya koyar...
Soru sorman bilgi sahibi olman gerekmez cevaplaman için bilgi sahibi olmalısın Oyle olsaydı kardeşim evrende kaç yıldız var diye sormazdı bilen sormaz bilen cevaplar.
Yıdızların çokça olduğunu bilmekde bir bilgidir. Ne kadar olduğunu bilmeyi sormak ise bilgiye bilgi katmaktır. Soru sormak bir bilgi eylemimidir sözüne istinaden evet bilgi eylemidir...
Çözülmesi çok zor denklemi bilmediğim halde, bilebilecek birisine bunun cevabı nedir diye sorsam bile denklemin ne olduğunu bilmem bilgisiyle o denklemi soruyorumdur... Sizin tanımınızlada örtüşüyor olsada yinede ben soru sormak bilgi eylemidir diyorum fethiye hanım...
Bilgi oluşumu soru oluşumu ile başlar demişsiniz ve soru sormak bilgi eylemimidir aradığımız cevap bu fethiye hanım bende bunu ifade etmek istemiştim. Çocuğu bu konuya dahil edersek işin içinden çıkamayız. ) Anneye senin adın ne anne diye sorabilecek tek kişi çocuklardır, anneye denklem ne diye sormazlar sanırım...)
En sevdiğim konu.
Bir aciklama alalim sevdiginiz konu hakkinda..
Merak mı bilgiyi doğurur, bilgi mi merakı? Sorusu üniversitede tek sorulur finaldi. sayfalarca yazdım ve A aldığım ilk dersi 4. Sınıfta:) Burdada konuştuk bunu, yani o kadar çok konuştum ki:) Sen nerdeydin bu güne kadar ya:)
nekadar zamandir gruptayim bilmiyorum... Zira burda olmak gûzel...
Cok konular kacirmišim demekki..
Eyvallah, hoşgeldin tekrardan.
Soru sormanin amacı bilgi almaktır, cevabı bilinen soruyu sormak sorgulamaktir
Gûzel dediniz..
Uğur bilgi meraktan mi doğar
Yoksa merak mi bilgiden?
Bunu seninle konuşmuştuk de mi daha evvel:)
Evet o yuzdn yazdim
Soru sormakmi ônemli cevap alabilmekmi..
Her ikisi de
Soru sormak daha önemlidir akıllı insan sorar Cahil ise cevap verir.
soru soran ve soruya cevap veren kišiler arasinda soru soran zekasini cevap veren de ûstûn bilgisini konušturur...
Bana göre öyle deil.
Her sorulan soruya verilen cevap bildiginden degildir diyorsun.. Bilmišlik yapmak icinde olabilir anlamindami dûšûncen..
Bir insanin ne kadar bilgi sahibi oldugu sordugu sorularin perspektifinden anlasilabilir
Soru sorma yetenegi ilk konušmayi ôgrenmekle hayatimiza acilan bir pencere...
Bilmeden soru sorulmaz
Sorulur
Bilmediğin birşey söyle
Yaşamak için konuşmak mi gerek ?
Yaşamayı da konuşmayı da bildiğini gösterdin. Bilmediğin demiştim.
Sen olayı doğmaktan almışsın aslında öyle deildir
Evet, soru sormak için bilgi sahibi olmak gerekir. Düzgün üslup, kendini ifade edebilme, soruyu anlaşılır biçimde sorabilme gibi yetiler gerektirir. Bu özellikler de bilgi sayesinde kişiye kazandırılır, doğuştan gelen özellikler değillerdir. Bir konuda bilgi sahibi olmazsanız fikir sahibi de olamazsınız. Fikir sahibi olmanız da, konu hakkında yeni meraklar oluşturarak yeni şeyler öğrenme arzusunu beraberinde getirir. Tabi sorduğunuz soruya göre de değişkenlik gösterir. Örneğin bir şeye bakarak "Bu nedir?" demek, bir soru sayılır. Bu sorunun cevabını aldıktan sonra, konuyla ilgili detaylı soruları sorabilmek için bilgi sahibi olmuş olacaksınız.
Tešekkûr cok gûzel acikladiniz..
Rica ederim, sorunuz ilginç ve güzeldi.
Soru sormayan insanın beyni soru soranla aynı devirde çalışmaz. Bilgi soruyu gerektirir, bu yüzdende soru sormak bilgili eylemi gerektirir...
Katiliyorum..
Hayat sevince güzeldir..
Cocukken soruyorduk sorular bilmeden fikir sahibi olmadan.
Ozaman o meraktandir diyebiliriz...
Örnek verecek olursak; bir çocuk sıcak sobaya ilk defa ellerken bilgi sahibi olmadan direk dokunur.
Eli yandıktan sonra yani daha sonraki dokunuşlarda elinin yanacağını bildiği için başka sobalara ellemeden önce mutlaka sobanın ISISI hakkında daha önceki tecrübesine (yani bilgisine) dayanarak soru sorma gereği duyacaktır
Öğretmen tüm cevapları bildiği halde sınavda bir sürü soru sorar. Bu onun soruların cevabını bilmediği anlamına gelmez. Öğrenci yeterince donanımlı değilse sürekli soru sorar. Bu onun cahil olduğu anlamına gelmez. Olsa olsa soru sormayı bir araştırma yöntemi yada kolaya kacma olarak algıladığı içindir. Soru sormak bazen bildiğini geliştirmek bazen de bildiğini sandığını değillemek içindir. Her halükarda soru sormak için soruyu bağlayıcı perspektif hakkında az çok bilme işi gereklidir.
Genelde az da olsa bilgi gerektiren bir olaydir ayni zamanda zekanin olcusudur
Einstein’in çocukken anne ve babasıyla geçen diyalogu....
-“ Okula gitmem neden gerekiyor, babacığım?”
-“ Albert, kara cahil biri olarak mı büyümek istiyorsun, yoksa?”
-“Kara cahil de ne demek?”
Salonun diğer ucunda piyanosunun başında duran annesinin kahkahası yükselir.
Baba ve oğul anneye dönerler.
-“Ah Herman’cığım, bilmiyor musun, o oyunda Albert’le başa çıkamayacağını?”
-“Doğrusunu istersen, ne demek istediğini anlayamıyorum.” dedi kocası.
-“Haydi, haydi, bilmezlikten gelme. Bilmiyorum sanki, Albert’i soru sormaktan vazgeçirmek için sorusuna soruyla yanıt vermek taktiğini. Ama görüyorsun ya, yürümüyor” dedi.
Annesinin yanına giden Albert Eski bir Macar halk şarkısını çalan annesinin müziğine daldı.
İki tuşa sert bir vuruşla çalmasını noktalayan anne, oğlunu kolları arasına aldı.
Kocasına gülümseyerek:
-“Görüyorsun ya, Albert’i soru sormaktan alıkoymanın bir yolu vardır: Benim müziğim!”
Einstein annesine dönerek,
-“Soru sormak kötü bir şey mi? Diye sordu.
Babası gülümseyerek:
-“İşte sana! Boşuna övünme, senin müziğinin de onu durduracağı yok.”
Kocasını duymazlıktan gelerek oğluna dönen anne:
-“Soru sormanın hiçbir kötü yanı yok, tatlım. Yeter ki, soruların karşındakini küçük düşürmeye ya da kırmaya yönelik olmasın!”
-“Ama ben öyle bir şey yapmıyorum, anneciğim. Bilmediğim o kadar çok şey var ki, sorarak öğrenmek istiyorum; her şeyi öğrenmek istiyorum.”
Baba gülümseyerek:
-“Peki, dediğin gibi gerçekten her şeyi öğrenmek istiyorsan yavrum, okula neden gitmen gerektiğini sorabilirsin? Okul soruların yanıtlandığı yer değil midir? Diye araya girdi.
-“ Değildir, babacığım!. Yanıtlamak şöyle dursun, soru bile sordurmuyorlar, insana. Okuldan hoşlanmıyorum. Hapishanedeymişim gibi sanki. Öğretmenler gardiyanlardan farksız; sıralar arasında gidip gelen gardiyanlar!”
Einstein’i okul döneminde başarısız yapan Alman eğitim sisteminin yapısıydı.
O çocukluğunda da dahiydi, zamanının üstünde bir çocuktu ve bu da onu anlaşılmaz yapıyordu.
Sorularının hiçbir zaman tam karşılığını bulamaması onu eğitim sisteminden soğutmuştu.
O dönem için bu eğitim sisteminin zihni tıkayan bir yönü vardı.
Öyle olmasaydı binlerce Alman Hitler gibi bir delinin arkasından gitmezdi herhalde.
Bu diyalogda dikkat edilmesi gereken en önemli kavram ise Einstein’in merakı ve sürekli sorgulaması.
Şu bir gerçek ki; merak öğrenmenin temelidir. Merakı olmayan keşfedemez. Sorgulamayan gerçeği bulamaz.
Soru sormaya başladığınızda öğrenmeye de başlayacaksınız demektir.
Soru sormaktan çekinmeyin.
Okulda, dershanede ve cevap alabileceğiniz her yerde soru sormak için tüm cesaretinizi toplayın.
Güzel bir söz her halde hepiniz biliyordur.
“Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun, bilse sorardı.”
Yani soru sormadan önce mutlaka biraz bilgi sahibi olmak için emek harcamak gerek.
Bilgiyi elde ederken çıkan pürüzler, soru sorma eylemini ardından getirecektir.
Bilgi ise merakla elde edilir.
Tabi bir de zorlama ve ezbere bilgi vardır ki; kısa bir süre sonra silinip gider.
Biz bu bilgiden bahsetmiyoruz. Bizim bahsettiğimiz kalıcı ve faydalı bilgi.
Bunun yolu da, başta merak ve sonra sorgulayıp soru sormaktır.
Bilgi merakı doğurur merakta bilgiyi yükseltir.
Cok dogru...
Her soruda insan kendinden bir parca birakir ve her soruda biršeyler alir ve kendini bulmayi ôgrenir... Ve
Insan az cok kendini fikrini sorusuyla ortaya koyar...
bilgi sahibi olmak içinde akıl sahibi olmak gerekiyor)
Amenna...
Soru sorman bilgi sahibi olman gerekmez cevaplaman için bilgi sahibi olmalısın
Oyle olsaydı kardeşim evrende kaç yıldız var diye sormazdı bilen sormaz bilen cevaplar.
Soru sorabilmek için bilgi sahibi olmak gerekmez bilgi sorunun kalitesini arttırır.
Bilgi sorma şeklinin kalitesini arttırır demek istediniz degilmi
Sorma şeklini de kalitelileştirir, sorular da özelleşir ama sorunun özelleşmesi kaliteyle alakalı değil sanırım. Kısacası evet
Yıdızların çokça olduğunu bilmekde bir bilgidir. Ne kadar olduğunu bilmeyi sormak ise bilgiye bilgi katmaktır. Soru sormak bir bilgi eylemimidir sözüne istinaden evet bilgi eylemidir...
Evet
"Bilgelik için tek anahtar devamlı soru sormaktır. Şüphe ederek bir araştırmaya başlarız. Araştırmakla da doğruya ulaşırız. " ~Peter Abelard
BİLMEZ Kİ SORSUN, SORMAZ KI BİLSİN
Bugûn duydugum en gûzel cûmle...
Onlara zaten bişi demiyoz meral hanım...)
Bilgisi olmayan soru soramaz
Az bilir cok bilir o ayri mesele
Çözülmesi çok zor denklemi bilmediğim halde, bilebilecek birisine bunun cevabı nedir diye sorsam bile denklemin ne olduğunu bilmem bilgisiyle o denklemi soruyorumdur... Sizin tanımınızlada örtüşüyor olsada yinede ben soru sormak bilgi eylemidir diyorum fethiye hanım...
Bilgi oluşumu soru oluşumu ile başlar demişsiniz ve soru sormak bilgi eylemimidir aradığımız cevap bu fethiye hanım bende bunu ifade etmek istemiştim. Çocuğu bu konuya dahil edersek işin içinden çıkamayız. ) Anneye senin adın ne anne diye sorabilecek tek kişi çocuklardır, anneye denklem ne diye sormazlar sanırım...)
Bu soru tipki yumurtami tavuktan tavukmu yumurtadana donmus
SORDUĞU SORU KİŞİNİN KALİTESİNİ BELİRLER....