Arkadaşlar bu kelimelerin kullanımına biraz daha özen gösterelim lütfen. Unutmayalım bir ülkenin en önemli şeyi dilidir. Dil bozulunca her şey bozulur...
Ari dil meselesi 1930 lu yıllarda çok tartışıldı. Fakat bu imkansız. Bir süre sonra tamamen uydurma bir dil haline getirildi Türkçe. Fransızca ve ingilizce olanlara pek dokunulmadı. Arabça ve Farsça kelimeler dilden atıldı. Sonuç: Türkçe 300 500 kelimeyle konuşulan dil haline geldi.. İnsanlar bir sürü konuda istediklerini ifade edememeye başladı.... Savaş = muharebe, harp, mukatele, mücadele, cenk,,,,, Savaş dediğim zaman hangisini kastediyorum sizce? Buna benzer binlerce misal vermek mümkün.. Peki yabancı kelimeler Türkçenin eksiklikliği midir. Hayır. Tüm dillerde benzer durum vardır. Ari olarak kullanılabilecek bir dil belki Afrikada dünyadan tamamen ayrı bir yaşam süren kabilelerde rastlanabilir. Osmanlıca yazıda Arapça Farsça Fransızca vb. Dillerden geçen kelimelerin yazımı farklıdır. Bu yüzden tüm Türkçe olmayan kelimeler bellidir. Ama Latinceye geçilirken bu uygulamada kalktığından artık hangi kelimenin Türkçe hangisinin diğer dillerden geçtiği anlaşılamamaktadır. Asıl sıkıntı budur.
Faruk Talaş yönetkesel, bir nen olmaz, özel öğrenceler, dikuçar, içit, bunlar bir yazıdan ve altındaki yorumlardan aldığım kelimeler... Ve Türkiyede, Türkçe konuşan insanların, konuşmadığı bilmediği bir dile ait gibi duruyor, aslında öyleler. Bir kaç kişinin aralarında konuştuğu bir dil olabilir ama Türkçede milletimizin kullanmadığı kelimeler bunlar ve yüzlerce benzerleri ... M.Kamal da bir ara bu konuda çok uğraştı. Sonun da konuştuğunu kendi dışında kimse anlamaz hale gelince bıraktı...
Bu dil bozulmadan önce kişiler bu sözcükleri anlıyorlardı abdurrahman bey. Şu anki Türkçe bozulmuş bir dildir ve uğraşımız bu yanlışı düzeltmek üzeredir.
Faruk Talaş kimsenin öyle bir derdi yok. Ama ari dil mümkün değil. Tüm diller için geçerli bu. İngilizceden latinceyi, fransızcayı çıkarın ondada 300 500 kelime kalır. Farsçadan arapçayı çıkarın %50 si gider. Ari dil kullanılsın dediğiniz zaman Türkçede biter. Türkçe şu anda milletin konuştuğu tüm kelimelerden oluşur. Asıl sıkıntı yabancı kelimeler ile Türkçe kelimelerin ayırımının ortadan kaldırılmasıdır...
Faruk Talaş milletin kararının üstünde karar olmaz. Kullanmadığı zaman o geçersizdir. Bu dili yapan bu millet olduğuna göre geliştirip değiştirme hakkıda ondadır. Kimse bu iradenin üstüne ipotek koyamaz.
Yusuf Yararman Ben Türkçenin yapısınınkurallarının korunması gerektiğini Türkçe konuşmaya özen gösterilmesini destekliyorum. Ancak ari dil konusunun imkansız olduğunu düşünüyorum...
Fransızca ve İngilizce gibi diller birbirlerinden ve Latince gibi yine batı dillerinden yoğun biçimde sözcükler almışlardır. Demeli, dillerine giren yabancı sözcükler yine aynı dil ailesindendir. Yapı bakımından benzerlik göstermektedir. Ayrıca batı dillerinde sözcük türetme biçimi üç aşağı beş yukarı aynıdır. Bu yüzden başka dilden kök de alsalar, türemiş sözcük de alsalar kolaylıkla kendi dillerine uyarlayabilmektedirler. Ek olarak; İngilizce gibi dillerin kendine ait sözcük türetme kuralı da yoktur. Bu kuralları bile Latince gibi dillerden almışlardır. Bizim aldığımız yabancı sözcükler, aynı dil ailesinden değildir. Türkçe Altay dillerinden... Ancak yoğun biçimde sözcük aldığımız Arapça Sami dillerinden, Farsça ve Fransızca Hint-Avrupa dillerinden... Bu sözcüklerin ne kökleri bizimle ortak, ne de sözcük türetme yapısı benzer. Türkçeyi başka dillerle karıştırmamak gerekir. Tüm Türkçe, kök-ek ilişkisi üzerine kurulmuştur. Bu yapıyı bozarsanız, Türkçe diye bir dil kalmaz. Yabancı sözcükler bu yapıyı bozmaktadır. Türkçe bugüne değin gelebilmişse, bu Kaşgarlı gibi kişilerin bireysel çabaları ve Türkçenin özellikle eylemler açısından çok varsıl ve güçlü bir dil olmasından ileri gelmektedir. İngilizcenin yaşı bin yılı geçmez. Türkçe ile karşılaştırılamaz bile... Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, Türkçenin yaşını yaklaşık dokuz bin yıl olarak belirlemiştir. Böylesine eski, köklü, güçlü ve varsıl bir dilin yabancı sözcüklere gereksinimi yoktur. (A)
Arapçadan dilimize giren "âlem" sözcüğü, Türkçede "evren, el gün, başkaları, ortam, çevre, eğlence, eğlenti" gibi yedi sözcüğün yerine geçerek çok türlü anlamlara geliyor. En anlaşılır söylemle, siz "âlem" sözcüğünü çıkarırsanız, yedi sözcük kazanırsınız. Ancak çıkarmazsanız, zamanla bu yedi sözcük tek tek yok olur. Çünkü yabancı sözcükler, yerine geldiği sözcüğü zamanla unutturmaktadır. Örneğin; "zaman" demişken, Arapçadan dilimize giren "zaman" sözcüğü, Türkçesi olan "öy" sözcüğünü unutturmuş, yerine geçmiştir. Bunun gibi binlerce örnek vardır. Bilimsel veriler, dil devriminden önce ve sonra, sözvarlığımızın azalmadığını, tersine arttığını göstermektedir. Giden yabancı sözcüğün türlü anlamlarının her biri için başka sözcükler türetilmiş ve sözvarlığı artmıştır. (A)
Dil Devrimi sırasında uzun zamandır kullanılan birçok yabancı sözcük Türkçeleriyle değişmişti. Örneğin; geçmişte yerleşmiş ve değiştirilemez denen "ehlivukuf" sözcüğü "bilirkişi" ile, "beynelmilel" sözcüğü "uluslararası" sözcüğü ile, "itimat" sözcüğü "güven" ile, "vukuat" sözcüğü "olay" ile, "kainat" sözcüğü "evren" ile, "nizamname" sözcüğü "tüzük" ile, "müselles" sözcüğü "üçgen" ile değişmiştir. Bunlar gibi binlerce örnek vardır. Ayrıca günümüzde de uzun yıllardır dilimizde olan Arapça “hayran” sözcüğü yerine, son zamanlarda İngilizceden “fan” sözcüğü girebilmiştir. Eğer İngilizceden bu sözcük gelip, kaç yıllık Arapça sözcüğün yerini alabiliyorsa, Türkçe kökenli “tutkun” sözcüğü de alabilir. (A)
İşin içine "Ari" olan girdiği zaman bu yapay bir seçmeciliğe oradan ırkçılığa ve faşizme gider. O yüzden dediğiniz gibi bu mecraları çok zorlamamak lazım.
Niçin ırkçılık olsun ki? Neden Türkler kendi dilini korumaya çalıştığında ırkçı damgası yiyor? Dilini yasayla koruyan Fransızlara ırkçı dendiğini duydunuz mu hiç?
Alabilir tabi ama bu sadece birilerinin orurup "Saf" Türkçe yaratmak istemesi gibi siyasi bir tercih yüzünden olmaz. Benim çok sevdiğim bir örnektir: Türkçe ye Bilgisayarlr ilk girdiğinde adı Kompüter iken daha sonra pek yerinde bir imalat olan bilgisayar onun yerini almıştır. Bugün kimse kompütör demez. Hatta İngilizce sevdalıları bile bilgisayar der. Demek ki bir kelime halk arasında kabul görerek, batılı bir kelimenin yerine geçebiliyor. Türkçe çok özel bir dil. Pek çok baatı dilinde kelime türetme olanağı sınırlıdır. Örneğin Türkçe'de demir ile demirci aynı kökten üremiş iki kelimedir. Fakat örneğin İngilizce de Demir Iron Demirci ise Blacksmith dir. Dolayısı ile bu dilelrde kaelime üretilir türetilmez. Ayrıca tek bir kelimede hem arapça hem farsça hem türkçe kuraları ile tek bir kelime oluşmaz. Bu bize mahsus bir şey.
Dolayısıyle Türkçe kelime sayaısı İngilizce eklime sayısından her zman az olacaktır. Zira bizde bir takım kelimeler ekler ile türetiliyor İngilizce de ise her ey için kelime üretilmesi gerekecek. Ayrıca bir kelimenin biiiiirden fazla anlama gelemsi de sadece Türkçe ye mahsus bir durum değil. Her dilde böyle durumlar vardır. Hatta Film çevirilerinde çoğu zaman karşılaşınca güldüğümüz hatlar da gnelede bu gibi durumlardan kaynaklanıyor.
Bakın bu konuda yanılıyorsunuz işte. Öncelikle sözcük sayımızın İngilizceden az olmasının öncelikli nedeni, zamanında sözcük türetmek yerine var olan yabancı sözcükleri dilimize almış olmamızdır. İngilizcenin sözcük dağarcığının geniş olmasının nedeni toplama bir dil olmasıdır. Bunu ben demiyorum, İngilizler diyor.
Son olarak Arapça ve Farsça dan şikayet ediyoruz ancak bu diller eskiden beri bilim üretilen diller olduğundan bu dillerde pek çok durumu karşılayan pek çok kelime vardır ancak Türkçe de bunların bazıları oluşmamıştır. Dolayısı ile özellikle bir bilim ile uğraşanlar ya da tercüme yapanlar bazen çok zor durumlarda kalabiliyorlar. Ben işimle ilgili Türkçeye tercümelerde bazen çok zorlanıyorum. Arapça ve farsaçda bir karşılığı olabilen kelimeler türkçe de aynı anlamı verecek bir karşılığa sahip olmayabiliyor maalesef. Bu böyle olduğu sürece de Türkçe ister istemez bu kelimeleri bir yerlerden ödünç alacak. Bence önemli olan şu kelimeleri atalım değil. Dili zenginleştirmek için biim üreemsini sağlamaktır. Yoksa bu çabalar sadece ırkçı bir takım siyasi sebeplerden kaynaklanan boş çabalar olarak kalır.
Öncelikle Türkçe doğasından ötürü (sondan eklemeli olduğu için) bilim için çok uygun bir dildir. Çevirirken sıkıntı çekmenizin nedeni -önceden de belirttiğim gibi- zamanında sözcük üretmeye çabalamak yerine yabancı sözcük almamızdır.
Sözcük zamanında türetieln bir şey değildir. O dilde bilim yapılırsa ürer. Birisi uydurdu diye olmaz. Örneğin Arapça'nın zenginliği Bilinen tüm matematik ve sosyal bilimlerde bilim üretilmi olmasıdır. Ayrıca Türkçe'nin fakir olmasının diğer bir sebebe de Osmanlıca'dan ideolojik olarak kolay yoldan "kurtulmanın" tercih edilmiş olmasıdır. Aslında Osmanlıca Türkçe, Arapça ve Farsca nın karışımı bir dildi ve bu dilde pek çok şey üremişdi. Öyle ki Osmanlıca bir metini ana dili arapça ya da farsça olan birisi kolayca anlayamaz. Fakat 20. yüzyılın başlarında iyice ivme kazanana milliyetçilik ideolojisi dili de etkilemiştir. Öte yandan unutmayın ki TC kurulduğunda İstanbul da kalan muhalefet susuturulamamış idi. HArf devirimi ve Türkçeleştirme nin zmanlaması (örneğin harf devrimi saçim öncesi propaganda dönemine denk getirilmiş ve yeni harfler ile basılan matbanın ithalatı ise sadece Hükümete yakın Hakimiyet-i mlliye ve Cumhuriet gibi gaztelere tanınmış idi.
Berke TunçDağhan Yanılıyorsunuz. Osmanlı da bilim üretenlerin kullandığı dil Osmanlıca idi. Onlar sizin bugünkü bakış açınızla yaklaşmıyorlardı dillere. O yüzden Osmanlıca kulandıklarında aman bu Arapça bu Farscça zinhar bunları kullanmayayım gibi bir düşünceleri olmadı. Osmanlıca Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı bir dil idi. Medreselerde bu dili tahsil ettiler.
Berke TunçDağhan Burada dil'in orijinal olarak diğerlerinden üstün olup olmadığı gibi bir tartışma yok. Zaten böyle bir tartışma "Milliyetçi" ve ideolojik bir tartışma olur. Dilin zenginliği ise bilimsel bir seri Türkçe'ye çeviri iken anlaşılır. Bilmiyorum hiç başka bir dilden herhangi bir bilim alanında bir çeviri yapmak ile uğraştınız mı? Ancak şu anki haliyle Türkçe maalesef yetersiz. Pek çok kavram Türkçe de sadece bir kelimeye karşılık geliyor aradaki farkı Öte yandan ideolojik pozisyon olarak Osmanlıca denilince "Arapça ve Farsça tarafından işgal edilmiş" Türkçe olarka anlamayı bir kenara bırakırsanız şunu göreceksiniz. Her uygarlıkta üst yönetici sınıflar halkın anlamasına engel olmak için bir üst dil geliştirmişlerdir. Bu Roma'da Latince'dir Osmanlı'da Osmanlıca dır. Bu amaca da çok iyi hizmet etmiştir. Bunun gerisi ideoljidir.
Çok somut bir örnek vereyim. Governance diye bir kelime var İngilizce de bunu karşılamak için Türkçe de, aslen daha önce Türkçe'de kullanılmayan bir kelime türetildi. "Yönetişim" deniyor. Gördüğünüz gibi aslında şu aşamada sadece belirli akdemisyenlerin anlayabileceği fakat halk kitlelerine bir şey ifade etmeyecek bir kelime. Fakat bunu Arapçaya çevirmek çok kolay. Çünkü İngilizce'ye bu kelime sözlüklere bakarsak 14. yüzyılda girmiş. Bunu Arapça da karşılayan kelime de bir o kadar eski. Fakat bizde son 10 yıl içerisinde türetilmiş. Çünkü bir karşılık bulmak gerekmiş. Halbuki bir Osmanlı siyasetçisi buna karşılık gelen Arapça kelimeyi kullanbilirdi. Bizdeki sorun şu Bizde öz Türkçeye geçiş altyapısı hazırlanmadan siyasi bir karar ile olmuştur. Bunü temellendirmemi isterseniz. Türk dilleri olan Azerice'ye Türkmenceye Kırgız caya bakın. Bugünkü türkçe den çok fazla Arapça kelime görürsünüz. Çünkü onlar bizmki gibi bir dil "Devrimi" yapmayı düşünmediler.
Başka bir örnek: Meslea matamatikte Müselles yerine Üçgen (Bu arada üçgen birebir Triangle olarak anılan yabancı dilden -Fransızca -aktarmadır. Örneğin yukarıda bahsettiğim "bilgisayar" örneği gibi benzersiz bir kelime değildir) dendiği yazılmıştı. Fakat basit trigonometri (trigonometri Yunanca kökünden gelen bir yabancı kelime. Türkçe'de karşılığı yok fakat Arapça da var) ile sınırlı oldu bu çalışmalar. Örneğin yine Arapça da karşılığı olan bizde Müştak adı ile bilinen ve İngilizce deki "derivative" bizde Türev olarak çevrildi ve kabul gördü. Fakat bunun tersi olan İntegral'in (ki arapça da karşılığı vardır) aynen yabancı hali ile Integral olarak dilimize geçti. Gördüğünüz gibi aslında Osmanlıca'dan Türkçeye geçtik herşeyi de aktardık diye bir şey yok. Demek ki abes ile iştigal etmişiz. Yanlış anlamayın Türkçe diline sahip olmak abes değil bunun bir altyapısı olmadan dili "Emperyalist işgalden" kurtarma sevdası abes olan.
Dilin asıl amacı iletişimdir, dolayısıyla hangi dilde en kolay iletişime geçebiliyorsanız, o dil diğerlerinden üstündür. Dilimizin bilim için uygun olduğunu söylerken türetkenliğine değiniyordum. Ayrıca dil devriminde her şey için karşılık bulunmadı zaten, bu çok belli. Benim savunduğum şey: Yabancı sözcüklerin tümü için bir karşılık bulunulabileceğidir. Zaten 20. yüzyıldan itibaren dilimize teknolojiyle ilgili sözcükler dışında yeni sözcükler türetmemize gerek yok. Tümünün karşılığı var.
Örneğin yukarıda yazdım size.. Governance.. İngilizce de 14. yüzyıldan ber olan bir kelime. Gördüğünüz gibi Teknoloji ile ilgili değil. Sadece Teknoljoi değil. Bilim olan her alanda eksikler var..
Alın bir yönetim terim pek popüler son zmanlarda "Stakeholder" bunun karşılığı imal edildi "Paydaş" deniyor Ama bu da yapay. Yani Türkçe de olmayan bir kelime fakat yüzyıllar önce arapça da vardı. Bunu sebebi de şudur. Araplar dünya hakimiyeti kurdukları zmanlarda bilim ile ilgilenmişler idi. Tüm batı bilimi ve felsefesini Arapça ya tercüme etmiş ve kulanmışlardı. Biz ise ideolojik olarka bir günde bu "yabncı" etkilerden kurtulmaya çalıştık. Dil devrimi yapıldıktan sonra Türkçe süzlüklerden binlerce kelime eksilmiştir. Yerine yenileri konulmadan !
Berke TunçDağhan Ykarı da yazdım Governance nın yönetişim olduğunu. Fakat arapçada 5-6 yüzyıldı olan karşılık bizde yeni bilriyior.. Yani eksiğimiz sadece Teknoloji terimleri ile sınırlı değil.
Sonuçta aynı yere varıyoruz. Bilime uygun olan ve olmayan dile diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sadece o dilde bilim üretildiği kadar zenginleşir dil diyorum. Bilim denilince de sadece Teknoloji yi anlamamalısınız. Verdiğim örnekler Siyaset bilimi, İşletme vs gibi alanlardandı. Bunalr da bilimin içersindedir. Eksiğimiz sadece Televizyon'un karşılığını bulamamak değil.
yukarıda da belirttiğim gibi, Türkçeye yeni giren -sizin deyiminizle- ''yapay'' sözcüklerin olmasının nedeni, yüzyıllar önce, tıpkı günümüzde olduğu gibi kendimiz sözcük türetmek yerine yabancılardan sözcük almamızdır. Ayrıca yine yukarıda belirttiğim gibi, dil devriminden sonra sözcükler eksilmemiş, aksine artmıştır.
Hocam ayrıldığımız nokta da o zaten. "Yabancı Sözcük" ideolojik bir yaklaşım. Yunanca olmasa Latince olmazdı Latince olmasa İngilizce, Fransızca, İtalyanca.....
olmazdı. Ama İngilizler kalkıp Dillerini yabancı etkilerden arındırmaya kalkmıyor. Bunu zaten dilleri bilimle uğraşılmadığında fakir kalmış bizler yapıyorzu bir tek.
Dil'i diyerlerinin etkisnden kurtarılacak millyetçi bir ülkü olarak görüp görmeme meslesi bu. Osmanlıca konuşan bilim adamının bu tür kaygızı yoktu sizin var.
İngilizlerin yabancı sözcüklerini atmaları için pek bir neden yok. Çünkü zaten çoğu sözcüğü onlar buluyor artık. Önceden aldıkları sözcükleri de aynı dil ailesindeki komşu dillerden aldıkları için dilleri için pek bir tehdit değil. Ancak Türkçenin olayı başka. Dil, bir topluma ulus denme nedenidir. Korumak ya da korumamak o ulusa kalmıştır. Osmanlı denilen Arap-Fars tutkunu devlet, pek korumamış, hatta saray dilini Arapça ve Farsça yapacak kadar ileri gitmiştir.
Ayrıca Dil devriminden sonra Türkçedeki kelime sayısı yarı yarıya azlmıştır. Çoğalmamıştır. Bugün türkçedeki keime sayısı yaygın avrupa dillerine gre %50 daha az kelime içermektedir. Ki bilim alanında buu %50 daha yukarılardadır.. Arapça da böyle bir sorun olduğunu hiç duymadım.. Tabi son dönem teknolojik eklimeler konsunda sorun vrdır muhtemelern ama her türlü bilimle ilgili kelimelerde bir sıkıntı yok
Hocam bunalr 1930 ların Nazizim ve Faşist ideolojiden etkilenerek oluşturulan milliyetçiliğin söylemi. Dil'in devleti tanımalamsı filan da çok milliyetçi tanım bunlar hiç bir bilimselliği yok. Biraz güncel ulus ve devlet teorilerini okumanızı öneririm.
Yani atılacak bir şey gözü ile bakmıyorlar.. Dilleri ile ilgli kendilerini ispat sorunalrı yok. Bugün İngiliz okuluna gidin 15yy de Geofffrey Chaucer in yazdığı Canterbury Tales i de, Şekspir'in yazdığı Sonnet leri de gayet iyi anlıyorlar. Siz Osmanlı'nın o yıllarda ürettiği herhangibir şeyi okuyamazsınız. LAtin harflerine çevirsem de anlamazsınız. ALfabe ni narkasına sığınmayın.. Biz işimize gelince yeni devletiz işimize gelince osmanlı. Ermeni soy kırımı olmadı diyoruz. Osmanlı'nın yaptığı bir eylemi sahipleniyoruz, OSmanlı nın Devlet Borçlarini üstleniyoruz. İtfaiye, Polis teşkilatı ile PTT yi 1800 lere dayandırıyoruz. Ama iş dil, milliyetçilik vs olunca O başka devletti diyoruz.. Bunlar ideolojik tercihtir. İşimize gelince Osmanlı, işimize gelince Osmanlı'nın devamıyız. Bunu da tartışması olmaz. Malum bilimsel değil dogmatik alana gimiş oluyoruz.
Evet haklısınız, Osmanlıcayı anlayamıyorum. Ancak 1000 yıl önceki Türkçeyi anlayabiliyorum ne hikmetse? Acaba bu yabancı sözcükülerle ilgili olabilir mi?
Berke TunçDağhan o Aynı milliyetçiliğin parçaalrı.. Bir takım sözler seçiliyor. Türk tarihi Mö 3000-400 lere götürülüyor.. Bunalrın hepsi uyduma.. Buyrun Orhun yatlarındna bir bölüm.. Bakalım ne kadrını anlyorsunuz ?? Yabancı kelimelerden olabilir mi?
Buyrun bu da 11. Yüzyıl Kutadgu Bilg (saadet veren bilgi ) adını bile anlamadınız sanırım ?? https://gokturkanitlari.appspot.com/kutadgubilig-i.html Böyle yukarıdaki gib zorlama metinlerle değil. Tarihi belgelerle gelin.. O zaman ne kadrını anlıyorsanız konuşalım.. Gördüğünüz gibi Dil Devrimi de yüzünü Doğuya ve orijine dönen bir hareket değildir. Tersine Batılı dillerdeki kelimeleri nasıl karşılarım? Arapça kelimeleri nasıl karşılarım? Mantığı ile yapılmıştır.. Türk ile Trükleşme ile alakası yoktur. Politik bir harekettir. O dönemdeki yeni milliyetçilik / nasyonal sosyalizm kavramlarını millete benimsetmek için uydurulmuştur.
Günümüz Türkçesi ve 1000-2000 yıl Türkçesi arasındaki farklar, dilin gelişmesi yüzündendir. yukarıdaki attığınız görseller de Türkçe. Hatta çoğu sözcüğün birbirine benzediğini görebilirsiniz. Dilimize Arapça ve Farsça girmemiş olsaydı, 200-300 yıl önceki Osmanlıcayı da rahatlıkla anlayabilirdim.
Madem kurduğumuz tümcelerdeki açıklara bakarak söz söylüyoruz, öyleyse ben de şunu derim: Dilin değişiminin Orta Asya'da ya da Anadolu'da olmasıyla bir ilgisi yoktur. Zamanla ve toplumun karşılaştığı şeylerle ilgilidir.
Orta asya da Anadolu da karşılaşılan olaylardan daha farklı olaylarla karşılaşıldığını da kabul edersiniz herhalde.. Mesela Çinliler değil de Bizans lılar ile karşılaşılıyor daha ziyade anadolu da.. Halkalrın adetleri filan da epey değişik. Hasılı insanın etkileştiği yerlerin dilleri ile etkisi kaçınılmaz. Fakat bu sizn millyetçi Trükçeleştirme sevdası yüzyıllarca süren etkileşim ve birikimi uydurma kelimeler ile değiştrmek üzere farklı bir yol seçmiş.. İdeoljik olarak beğenebilrsinzi ama tarihi perspektiften tam bir felakettir. Tirol ile balık avlamak gibi bir şey.
Bu yaklaşımnızı da epey bilimsel buluyormuşsunuz sanırım.. Onun yerine kurmaca bir Türkçe uydurmakta bir sorun da görmüyorsunuz. Tebrikler.. Böyle potansiyelli müthiş bir dilin neden olup gelişemediğine de yıllarca beraber şaşar kalırız birlikte.
Türkçe türetmek üzere olan bir dildir. Sizin bildiğiniz dillere benzemez. Kök-ek ilişkisine dayanır. Bu ilişkiyi ortadan kaldırırsanız Türkçe diye bir şey kalmaz. Dolayısıyla burada sorun olarak görülecek bir şey yoktur. Çünkü dilin doğasıdır bu. Elbette böyle türetken -sizin deyiminizle uydurgan- bir dili konuşmaktan zevk almıyorsanız konuşmamakta özgürsünüz.
Kalmıyor ki yarısı arapça yaruıs farça da olsa aynı kırallara göre üretiyorlar.. Hem de ne arap ne de Fars bir şey anlamıyor. Türkçe diye bir şeyin kalıp kalmamsı devlet politikası ie belirlenmez. Ayrıca bir memelektteki dili konuşmama tercihi gibi bir özgürlüğü nasıl imal ettinzi? Olur şey mi? Kişiler mi kalmış dili b sadeleştirmek? Öyle olsa Dolayısıyla filan gibi eski moda lafları siz çıkarırdınız lugatinizden çoktan. Kendi tavsiyenize uayarak. Ama tabii yok öyle bir şey.
Evet, zamanında dilimize o kadar çok yabancı sözcük geçmiş ki, hem Arapça hem de Farsa sözcükleri birleştirip yeni sözcükler türetmişiz. Örneğin: İbadethane. Başka bir dili konuşmakta özgür olduğunuzu, gördüğüm kadarıyla Türkçenin doğasını beğenmediğiniz için belirttim. Ayrıca karşı çıkmayacağınızı ve konunun değişmeyeceğini bilseydim, kuşkusuz, olabildiğince Öztürkçe sözcükler kullanırdım.
Hocam tam dediğime geliyorsunuz. Şimdi dilimizi yabancı dillerin ki bu arapca ve Farsca oluyor (öyle belirlemişsiniz) ama bu biz hemen bizden 100 yıl önce yaşayanları anlamaz hale getiriken üstelik de madem istiladan kurtarıp orijinale dönüyoruz 1000 yıl öncekileri de anlamamızı kolaylaştırmamış ama biz bunun çoook iyi olduğuna da bir şekilde eminiz. İşte bunlar tamamen ideolojik olarak Tarihe geriye doğru bakıp anlamlandırma demektir. Tarihi mantığı ve bütünlüğünden koparırsanaız böyle olur. Önce ideolojiye inanırsınız sonra da bu ideoloji doğrultusunda düşman gördüğünüz şeyleri aradan çıkarırsınız olan dilinize olur.
Berke TunçDağhan Burada Türkçe nin doğazı ile ilgili tek bir kelime konuşulmadı. Burada ideolojik olarak dilin nasıl olasmı gerektiğinin kendi dinamiklerine bakılmadan planlanması sonucu dilinnasıl fakirleşitiği ve buna da ideolojik bir bakışla yabancı dillerin istilasından kurtulma olarak bakıldığı konusu konuşuldu bunlar tamaen farklı şeyler.
Yusuf Yararman, tam olarak anlatmaya çalıştığım şeyi yazmışsınız. Öncelikle bunun için sağ olun. Ancak bir fark var, ben dilime yabancı sözcüklerin girmesini kabullenmiyorum. Yani diğer dillerde de yabancı sözcük olması benim için bir gerekçe değil; ki zaten dil devrimini başarıyla gerçekleştirmiş tonla ülke var. Örneğin Macaristan, dilindeki Latince ve Almanca kökenli sözcükleri çıkarmış, yerine kendi sözcüklerini türetmiş. Artık çok az yabancı kökenli sözcükleri var. Hatta günümüzün sözcük dağarcığı bakımından en zengin dilleri arasında. Türkçe de arındırılmak için çok uygun. Tek yapmamız gereken, aramızda didişmek yerine Türkçe konuşmaya çabalamak. Zaten Atatürk sağ olsun, bize pek fazla bir şey kalmadı.
Ari dil meselesi 1930 lu yıllarda çok tartışıldı. Fakat bu imkansız. Bir süre sonra tamamen uydurma bir dil haline getirildi Türkçe. Fransızca ve ingilizce olanlara pek dokunulmadı. Arabça ve Farsça kelimeler dilden atıldı. Sonuç: Türkçe 300 500 kelimeyle konuşulan dil haline geldi.. İnsanlar bir sürü konuda istediklerini ifade edememeye başladı.... Savaş = muharebe, harp, mukatele, mücadele, cenk,,,,, Savaş dediğim zaman hangisini kastediyorum sizce? Buna benzer binlerce misal vermek mümkün.. Peki yabancı kelimeler Türkçenin eksiklikliği midir. Hayır. Tüm dillerde benzer durum vardır. Ari olarak kullanılabilecek bir dil belki Afrikada dünyadan tamamen ayrı bir yaşam süren kabilelerde rastlanabilir. Osmanlıca yazıda Arapça Farsça Fransızca vb. Dillerden geçen kelimelerin yazımı farklıdır. Bu yüzden tüm Türkçe olmayan kelimeler bellidir. Ama Latinceye geçilirken bu uygulamada kalktığından artık hangi kelimenin Türkçe hangisinin diğer dillerden geçtiği anlaşılamamaktadır. Asıl sıkıntı budur.
Eğer TDH betine bir bakarsanız dediğimi anlarsınız.
Faruk Talaş TDH beti nedir?
Bulabilirsem link atayım.
Faruk Talaş yönetkesel, bir nen olmaz, özel öğrenceler, dikuçar, içit, bunlar bir yazıdan ve altındaki yorumlardan aldığım kelimeler... Ve Türkiyede, Türkçe konuşan insanların, konuşmadığı bilmediği bir dile ait gibi duruyor, aslında öyleler. Bir kaç kişinin aralarında konuştuğu bir dil olabilir ama Türkçede milletimizin kullanmadığı kelimeler bunlar ve yüzlerce benzerleri ... M.Kamal da bir ara bu konuda çok uğraştı. Sonun da konuştuğunu kendi dışında kimse anlamaz hale gelince bıraktı...
Bu dil bozulmadan önce kişiler bu sözcükleri anlıyorlardı abdurrahman bey. Şu anki Türkçe bozulmuş bir dildir ve uğraşımız bu yanlışı düzeltmek üzeredir.
Faruk Talaş yönetkesel, bir nen olmaz, özel öğrenceler, dikuçar, içit, ve benzeri kelimeler ne zaman kullanıldı ve anlaşıldı?
Ve bu sözcükleri anlayamamız bizim sorunumuz
Faruk Talaş niçin bunlar uydurma. Türkçe değil ki?
abdurrahman bey Türkçesi varken neden yabancı sözcük kullanmak isteyesiniz ?
Faruk Talaş kimsenin öyle bir derdi yok. Ama ari dil mümkün değil. Tüm diller için geçerli bu. İngilizceden latinceyi, fransızcayı çıkarın ondada 300 500 kelime kalır. Farsçadan arapçayı çıkarın %50 si gider. Ari dil kullanılsın dediğiniz zaman Türkçede biter. Türkçe şu anda milletin konuştuğu tüm kelimelerden oluşur. Asıl sıkıntı yabancı kelimeler ile Türkçe kelimelerin ayırımının ortadan kaldırılmasıdır...
Ari dil sözcük çıkartmak değildir. Sözcüklerin diline göre olan karşılığını bulmaktır.
Bu: Yes=Evet Gibidir.
Faruk Talaş millet kullanırsa o kelime geçerlidir. Ama kullanmadığı zaman bırakılmalıdır...
Direndiğimiz nen de budur işte. İnsanların bunu kullanması
Aksi durumda insanlar bozuk bir dil kullanırlar.
Türkçe nedir ?
Faruk Talaş milletin kararının üstünde karar olmaz. Kullanmadığı zaman o geçersizdir. Bu dili yapan bu millet olduğuna göre geliştirip değiştirme hakkıda ondadır. Kimse bu iradenin üstüne ipotek koyamaz.
Arapçadan yada farsçadan oluşan bir dil midir ?
Onların dili bu sözcüklere anlam buluyor Türkçe bulamıyor mu ?
Gayet güzel bulunuyor efendim
Faruk Talaş ben diyorum ki farsçadan Arabça yı çıkarınca Farsça kalmaz... Tüm diller içinde yabancı dillerde kelimeler bulunur...
veya ingilizceden fransızcayı latinceyi çıkarın ne kalacak?
Diğer dillerde bulunması bu yanlışı meşru mu kılar ?
Bu yanlış değildir. Dillerin gelişmesinde ki doğallıktır.. Yabancı kelimeler her dilde olur..
İngilizce gibi köklerinin çoğu latince vb. Oluşmuş basit bir dili örnek vermeniz doğru olmaz
Faruk Talaş Farsça Arabça içinde aynısını demezsiniz sanırım...
Farsça arapçayı mı baza alır sözcüklerinde ?
Eğer öyle ise o dil zaten bozulmuş demektir
Faruk Talaş Farsçanın %50 si Arabçadır.
Faruk Talaş Peki siz bir bir dil belirtin onun üzerinden konuşalım, kıyaslıyalım.. İngilizce farsça olmadı....
Örneğin Kürtçe diye bir dil yoktur. Çünkü Kürtçe köklü bir sözcük de yoktur yani her sözcüğünü Arapçadan Farsçadan ve Türkçeden almıştır
Faruk Talaş tamam Kürdçede olmadı.. Uygun bir dil seçin onun üzerinden konuşalım.
Bakın demek istediğimi anlamadınız sanırım.
Eğer siz sözcüklerinizi bozarsanız o dil size ayit olmaz
Yusuf Yararman @Mortaza Firuzi
Yusuf Yararman bu arkadaş iranda yaşayan bir Azerbaycanlı kardeşimizdir.. tabii başka kaynaklarıda araştırabilirsiniz.
bu tartışmayı taşısak iyi olacak. Burası uygun değil. Şikayetler var...
Yusuf Yararman bu arkadaş bu konuda uzman. Doktorası olan biri..
Yusuf Yararman Ben Türkçenin yapısınınkurallarının korunması gerektiğini Türkçe konuşmaya özen gösterilmesini destekliyorum. Ancak ari dil konusunun imkansız olduğunu düşünüyorum...
Fransızca ve İngilizce gibi diller birbirlerinden ve Latince gibi yine batı dillerinden yoğun biçimde sözcükler almışlardır. Demeli, dillerine giren yabancı sözcükler yine aynı dil ailesindendir. Yapı bakımından benzerlik göstermektedir. Ayrıca batı dillerinde sözcük türetme biçimi üç aşağı beş yukarı aynıdır. Bu yüzden başka dilden kök de alsalar, türemiş sözcük de alsalar kolaylıkla kendi dillerine uyarlayabilmektedirler. Ek olarak; İngilizce gibi dillerin kendine ait sözcük türetme kuralı da yoktur. Bu kuralları bile Latince gibi dillerden almışlardır. Bizim aldığımız yabancı sözcükler, aynı dil ailesinden değildir. Türkçe Altay dillerinden... Ancak yoğun biçimde sözcük aldığımız Arapça Sami dillerinden, Farsça ve Fransızca Hint-Avrupa dillerinden... Bu sözcüklerin ne kökleri bizimle ortak, ne de sözcük türetme yapısı benzer. Türkçeyi başka dillerle karıştırmamak gerekir. Tüm Türkçe, kök-ek ilişkisi üzerine kurulmuştur. Bu yapıyı bozarsanız, Türkçe diye bir dil kalmaz. Yabancı sözcükler bu yapıyı bozmaktadır. Türkçe bugüne değin gelebilmişse, bu Kaşgarlı gibi kişilerin bireysel çabaları ve Türkçenin özellikle eylemler açısından çok varsıl ve güçlü bir dil olmasından ileri gelmektedir. İngilizcenin yaşı bin yılı geçmez. Türkçe ile karşılaştırılamaz bile... Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, Türkçenin yaşını yaklaşık dokuz bin yıl olarak belirlemiştir. Böylesine eski, köklü, güçlü ve varsıl bir dilin yabancı sözcüklere gereksinimi yoktur. (A)
Arapçadan dilimize giren "âlem" sözcüğü, Türkçede "evren, el gün, başkaları, ortam, çevre, eğlence, eğlenti" gibi yedi sözcüğün yerine geçerek çok türlü anlamlara geliyor. En anlaşılır söylemle, siz "âlem" sözcüğünü çıkarırsanız, yedi sözcük kazanırsınız. Ancak çıkarmazsanız, zamanla bu yedi sözcük tek tek yok olur. Çünkü yabancı sözcükler, yerine geldiği sözcüğü zamanla unutturmaktadır. Örneğin; "zaman" demişken, Arapçadan dilimize giren "zaman" sözcüğü, Türkçesi olan "öy" sözcüğünü unutturmuş, yerine geçmiştir. Bunun gibi binlerce örnek vardır. Bilimsel veriler, dil devriminden önce ve sonra, sözvarlığımızın azalmadığını, tersine arttığını göstermektedir. Giden yabancı sözcüğün türlü anlamlarının her biri için başka sözcükler türetilmiş ve sözvarlığı artmıştır. (A)
Dil Devrimi sırasında uzun zamandır kullanılan birçok yabancı sözcük Türkçeleriyle değişmişti. Örneğin; geçmişte yerleşmiş ve değiştirilemez denen "ehlivukuf" sözcüğü "bilirkişi" ile, "beynelmilel" sözcüğü "uluslararası" sözcüğü ile, "itimat" sözcüğü "güven" ile, "vukuat" sözcüğü "olay" ile, "kainat" sözcüğü "evren" ile, "nizamname" sözcüğü "tüzük" ile, "müselles" sözcüğü "üçgen" ile değişmiştir. Bunlar gibi binlerce örnek vardır. Ayrıca günümüzde de uzun yıllardır dilimizde olan Arapça “hayran” sözcüğü yerine, son zamanlarda İngilizceden “fan” sözcüğü girebilmiştir. Eğer İngilizceden bu sözcük gelip, kaç yıllık Arapça sözcüğün yerini alabiliyorsa, Türkçe kökenli “tutkun” sözcüğü de alabilir. (A)
İşin içine "Ari" olan girdiği zaman bu yapay bir seçmeciliğe oradan ırkçılığa ve faşizme gider. O yüzden dediğiniz gibi bu mecraları çok zorlamamak lazım.
Niçin ırkçılık olsun ki? Neden Türkler kendi dilini korumaya çalıştığında ırkçı damgası yiyor? Dilini yasayla koruyan Fransızlara ırkçı dendiğini duydunuz mu hiç?
Alabilir tabi ama bu sadece birilerinin orurup "Saf" Türkçe yaratmak istemesi gibi siyasi bir tercih yüzünden olmaz. Benim çok sevdiğim bir örnektir: Türkçe ye Bilgisayarlr ilk girdiğinde adı Kompüter iken daha sonra pek yerinde bir imalat olan bilgisayar onun yerini almıştır. Bugün kimse kompütör demez. Hatta İngilizce sevdalıları bile bilgisayar der. Demek ki bir kelime halk arasında kabul görerek, batılı bir kelimenin yerine geçebiliyor. Türkçe çok özel bir dil. Pek çok baatı dilinde kelime türetme olanağı sınırlıdır. Örneğin Türkçe'de demir ile demirci aynı kökten üremiş iki kelimedir. Fakat örneğin İngilizce de Demir Iron Demirci ise Blacksmith dir. Dolayısı ile bu dilelrde kaelime üretilir türetilmez. Ayrıca tek bir kelimede hem arapça hem farsça hem türkçe kuraları ile tek bir kelime oluşmaz. Bu bize mahsus bir şey.
Dolayısıyle Türkçe kelime sayaısı İngilizce eklime sayısından her zman az olacaktır. Zira bizde bir takım kelimeler ekler ile türetiliyor İngilizce de ise her ey için kelime üretilmesi gerekecek. Ayrıca bir kelimenin biiiiirden fazla anlama gelemsi de sadece Türkçe ye mahsus bir durum değil. Her dilde böyle durumlar vardır. Hatta Film çevirilerinde çoğu zaman karşılaşınca güldüğümüz hatlar da gnelede bu gibi durumlardan kaynaklanıyor.
Bakın bu konuda yanılıyorsunuz işte. Öncelikle sözcük sayımızın İngilizceden az olmasının öncelikli nedeni, zamanında sözcük türetmek yerine var olan yabancı sözcükleri dilimize almış olmamızdır. İngilizcenin sözcük dağarcığının geniş olmasının nedeni toplama bir dil olmasıdır. Bunu ben demiyorum, İngilizler diyor.
Ayrıca Türkçede bir sözcüğün türetilmiş olması gerekmez. Örneğin: Araba.
Son olarak Arapça ve Farsça dan şikayet ediyoruz ancak bu diller eskiden beri bilim üretilen diller olduğundan bu dillerde pek çok durumu karşılayan pek çok kelime vardır ancak Türkçe de bunların bazıları oluşmamıştır. Dolayısı ile özellikle bir bilim ile uğraşanlar ya da tercüme yapanlar bazen çok zor durumlarda kalabiliyorlar. Ben işimle ilgili Türkçeye tercümelerde bazen çok zorlanıyorum. Arapça ve farsaçda bir karşılığı olabilen kelimeler türkçe de aynı anlamı verecek bir karşılığa sahip olmayabiliyor maalesef. Bu böyle olduğu sürece de Türkçe ister istemez bu kelimeleri bir yerlerden ödünç alacak. Bence önemli olan şu kelimeleri atalım değil. Dili zenginleştirmek için biim üreemsini sağlamaktır. Yoksa bu çabalar sadece ırkçı bir takım siyasi sebeplerden kaynaklanan boş çabalar olarak kalır.
Öncelikle Türkçe doğasından ötürü (sondan eklemeli olduğu için) bilim için çok uygun bir dildir. Çevirirken sıkıntı çekmenizin nedeni -önceden de belirttiğim gibi- zamanında sözcük üretmeye çabalamak yerine yabancı sözcük almamızdır.
Sözcük zamanında türetieln bir şey değildir. O dilde bilim yapılırsa ürer. Birisi uydurdu diye olmaz. Örneğin Arapça'nın zenginliği Bilinen tüm matematik ve sosyal bilimlerde bilim üretilmi olmasıdır. Ayrıca Türkçe'nin fakir olmasının diğer bir sebebe de Osmanlıca'dan ideolojik olarak kolay yoldan "kurtulmanın" tercih edilmiş olmasıdır. Aslında Osmanlıca Türkçe, Arapça ve Farsca nın karışımı bir dildi ve bu dilde pek çok şey üremişdi. Öyle ki Osmanlıca bir metini ana dili arapça ya da farsça olan birisi kolayca anlayamaz. Fakat 20. yüzyılın başlarında iyice ivme kazanana milliyetçilik ideolojisi dili de etkilemiştir. Öte yandan unutmayın ki TC kurulduğunda İstanbul da kalan muhalefet susuturulamamış idi. HArf devirimi ve Türkçeleştirme nin zmanlaması (örneğin harf devrimi saçim öncesi propaganda dönemine denk getirilmiş ve yeni harfler ile basılan matbanın ithalatı ise sadece Hükümete yakın Hakimiyet-i mlliye ve Cumhuriet gibi gaztelere tanınmış idi.
Türetilmil olması gerekmior elbette ama türetme ile pek çok kelime elde edilebiliyor.
Bahsettiğim şey bu. Osmanlıda bilim yapılmadı mı? Yapıldı. Ancak bu buluşlara Türkçe ad türetmek yerine Arapça ve Farsça adlar verildi.
Ayrıca Türkçenin yoksul olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Türkçe pek çok yönden diğer dillerden üstündür.
Berke TunçDağhan Yanılıyorsunuz. Osmanlı da bilim üretenlerin kullandığı dil Osmanlıca idi. Onlar sizin bugünkü bakış açınızla yaklaşmıyorlardı dillere. O yüzden Osmanlıca kulandıklarında aman bu Arapça bu Farscça zinhar bunları kullanmayayım gibi bir düşünceleri olmadı. Osmanlıca Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı bir dil idi. Medreselerde bu dili tahsil ettiler.
Berke TunçDağhan Burada dil'in orijinal olarak diğerlerinden üstün olup olmadığı gibi bir tartışma yok. Zaten böyle bir tartışma "Milliyetçi" ve ideolojik bir tartışma olur. Dilin zenginliği ise bilimsel bir seri Türkçe'ye çeviri iken anlaşılır. Bilmiyorum hiç başka bir dilden herhangi bir bilim alanında bir çeviri yapmak ile uğraştınız mı? Ancak şu anki haliyle Türkçe maalesef yetersiz. Pek çok kavram Türkçe de sadece bir kelimeye karşılık geliyor aradaki farkı Öte yandan ideolojik pozisyon olarak Osmanlıca denilince "Arapça ve Farsça tarafından işgal edilmiş" Türkçe olarka anlamayı bir kenara bırakırsanız şunu göreceksiniz. Her uygarlıkta üst yönetici sınıflar halkın anlamasına engel olmak için bir üst dil geliştirmişlerdir. Bu Roma'da Latince'dir Osmanlı'da Osmanlıca dır. Bu amaca da çok iyi hizmet etmiştir. Bunun gerisi ideoljidir.
Çok somut bir örnek vereyim. Governance diye bir kelime var İngilizce de bunu karşılamak için Türkçe de, aslen daha önce Türkçe'de kullanılmayan bir kelime türetildi. "Yönetişim" deniyor. Gördüğünüz gibi aslında şu aşamada sadece belirli akdemisyenlerin anlayabileceği fakat halk kitlelerine bir şey ifade etmeyecek bir kelime. Fakat bunu Arapçaya çevirmek çok kolay. Çünkü İngilizce'ye bu kelime sözlüklere bakarsak 14. yüzyılda girmiş. Bunu Arapça da karşılayan kelime de bir o kadar eski. Fakat bizde son 10 yıl içerisinde türetilmiş. Çünkü bir karşılık bulmak gerekmiş. Halbuki bir Osmanlı siyasetçisi buna karşılık gelen Arapça kelimeyi kullanbilirdi. Bizdeki sorun şu Bizde öz Türkçeye geçiş altyapısı hazırlanmadan siyasi bir karar ile olmuştur. Bunü temellendirmemi isterseniz. Türk dilleri olan Azerice'ye Türkmenceye Kırgız caya bakın. Bugünkü türkçe den çok fazla Arapça kelime görürsünüz. Çünkü onlar bizmki gibi bir dil "Devrimi" yapmayı düşünmediler.
Başka bir örnek: Meslea matamatikte Müselles yerine Üçgen (Bu arada üçgen birebir Triangle olarak anılan yabancı dilden -Fransızca -aktarmadır. Örneğin yukarıda bahsettiğim "bilgisayar" örneği gibi benzersiz bir kelime değildir) dendiği yazılmıştı. Fakat basit trigonometri (trigonometri Yunanca kökünden gelen bir yabancı kelime. Türkçe'de karşılığı yok fakat Arapça da var) ile sınırlı oldu bu çalışmalar. Örneğin yine Arapça da karşılığı olan bizde Müştak adı ile bilinen ve İngilizce deki "derivative" bizde Türev olarak çevrildi ve kabul gördü. Fakat bunun tersi olan İntegral'in (ki arapça da karşılığı vardır) aynen yabancı hali ile Integral olarak dilimize geçti. Gördüğünüz gibi aslında Osmanlıca'dan Türkçeye geçtik herşeyi de aktardık diye bir şey yok. Demek ki abes ile iştigal etmişiz. Yanlış anlamayın Türkçe diline sahip olmak abes değil bunun bir altyapısı olmadan dili "Emperyalist işgalden" kurtarma sevdası abes olan.
Dilin asıl amacı iletişimdir, dolayısıyla hangi dilde en kolay iletişime geçebiliyorsanız, o dil diğerlerinden üstündür. Dilimizin bilim için uygun olduğunu söylerken türetkenliğine değiniyordum. Ayrıca dil devriminde her şey için karşılık bulunmadı zaten, bu çok belli. Benim savunduğum şey: Yabancı sözcüklerin tümü için bir karşılık bulunulabileceğidir. Zaten 20. yüzyıldan itibaren dilimize teknolojiyle ilgili sözcükler dışında yeni sözcükler türetmemize gerek yok. Tümünün karşılığı var.
Örneğin yukarıda yazdım size.. Governance.. İngilizce de 14. yüzyıldan ber olan bir kelime. Gördüğünüz gibi Teknoloji ile ilgili değil. Sadece Teknoljoi değil. Bilim olan her alanda eksikler var..
Governance'nin karşılığı ''Yönetişim'' değil miydi? Ayrıca çok eksik olduğunu zaten biliyorum ve bu eksikleri tamamlamak için çabalıyorum.
Alın bir yönetim terim pek popüler son zmanlarda "Stakeholder" bunun karşılığı imal edildi "Paydaş" deniyor Ama bu da yapay. Yani Türkçe de olmayan bir kelime fakat yüzyıllar önce arapça da vardı. Bunu sebebi de şudur. Araplar dünya hakimiyeti kurdukları zmanlarda bilim ile ilgilenmişler idi. Tüm batı bilimi ve felsefesini Arapça ya tercüme etmiş ve kulanmışlardı. Biz ise ideolojik olarka bir günde bu "yabncı" etkilerden kurtulmaya çalıştık. Dil devrimi yapıldıktan sonra Türkçe süzlüklerden binlerce kelime eksilmiştir. Yerine yenileri konulmadan !
Berke TunçDağhan Ykarı da yazdım Governance nın yönetişim olduğunu. Fakat arapçada 5-6 yüzyıldı olan karşılık bizde yeni bilriyior.. Yani eksiğimiz sadece Teknoloji terimleri ile sınırlı değil.
Sonuçta aynı yere varıyoruz. Bilime uygun olan ve olmayan dile diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sadece o dilde bilim üretildiği kadar zenginleşir dil diyorum. Bilim denilince de sadece Teknoloji yi anlamamalısınız. Verdiğim örnekler Siyaset bilimi, İşletme vs gibi alanlardandı. Bunalr da bilimin içersindedir. Eksiğimiz sadece Televizyon'un karşılığını bulamamak değil.
yukarıda da belirttiğim gibi, Türkçeye yeni giren -sizin deyiminizle- ''yapay'' sözcüklerin olmasının nedeni, yüzyıllar önce, tıpkı günümüzde olduğu gibi kendimiz sözcük türetmek yerine yabancılardan sözcük almamızdır. Ayrıca yine yukarıda belirttiğim gibi, dil devriminden sonra sözcükler eksilmemiş, aksine artmıştır.
Bilim derken elbette teknolojiyi kastetmiyorum. Örneğin ''Yönetişim'' sözcüğü. Teknolojiyle ilgili değil ancak yine geri kaldığımız bir konu.
Hocam ayrıldığımız nokta da o zaten. "Yabancı Sözcük" ideolojik bir yaklaşım. Yunanca olmasa Latince olmazdı Latince olmasa İngilizce, Fransızca, İtalyanca.....
olmazdı. Ama İngilizler kalkıp Dillerini yabancı etkilerden arındırmaya kalkmıyor. Bunu zaten dilleri bilimle uğraşılmadığında fakir kalmış bizler yapıyorzu bir tek.
Dil'i diyerlerinin etkisnden kurtarılacak millyetçi bir ülkü olarak görüp görmeme meslesi bu. Osmanlıca konuşan bilim adamının bu tür kaygızı yoktu sizin var.
İngilizlerin yabancı sözcüklerini atmaları için pek bir neden yok. Çünkü zaten çoğu sözcüğü onlar buluyor artık. Önceden aldıkları sözcükleri de aynı dil ailesindeki komşu dillerden aldıkları için dilleri için pek bir tehdit değil. Ancak Türkçenin olayı başka. Dil, bir topluma ulus denme nedenidir. Korumak ya da korumamak o ulusa kalmıştır. Osmanlı denilen Arap-Fars tutkunu devlet, pek korumamış, hatta saray dilini Arapça ve Farsça yapacak kadar ileri gitmiştir.
Ayrıca Dil devriminden sonra Türkçedeki kelime sayısı yarı yarıya azlmıştır. Çoğalmamıştır. Bugün türkçedeki keime sayısı yaygın avrupa dillerine gre %50 daha az kelime içermektedir. Ki bilim alanında buu %50 daha yukarılardadır.. Arapça da böyle bir sorun olduğunu hiç duymadım.. Tabi son dönem teknolojik eklimeler konsunda sorun vrdır muhtemelern ama her türlü bilimle ilgili kelimelerde bir sıkıntı yok
Hocam ne diyorsunuz? Yunanca ve LAtince olmasa İngilizce diye bir dil olmaz..
Aynen dediğinizi diyorum işte?
Hocam bunalr 1930 ların Nazizim ve Faşist ideolojiden etkilenerek oluşturulan milliyetçiliğin söylemi. Dil'in devleti tanımalamsı filan da çok milliyetçi tanım bunlar hiç bir bilimselliği yok. Biraz güncel ulus ve devlet teorilerini okumanızı öneririm.
Yani atılacak bir şey gözü ile bakmıyorlar.. Dilleri ile ilgli kendilerini ispat sorunalrı yok. Bugün İngiliz okuluna gidin 15yy de Geofffrey Chaucer in yazdığı Canterbury Tales i de, Şekspir'in yazdığı Sonnet leri de gayet iyi anlıyorlar. Siz Osmanlı'nın o yıllarda ürettiği herhangibir şeyi okuyamazsınız. LAtin harflerine çevirsem de anlamazsınız. ALfabe ni narkasına sığınmayın.. Biz işimize gelince yeni devletiz işimize gelince osmanlı. Ermeni soy kırımı olmadı diyoruz. Osmanlı'nın yaptığı bir eylemi sahipleniyoruz, OSmanlı nın Devlet Borçlarini üstleniyoruz. İtfaiye, Polis teşkilatı ile PTT yi 1800 lere dayandırıyoruz. Ama iş dil, milliyetçilik vs olunca O başka devletti diyoruz.. Bunlar ideolojik tercihtir. İşimize gelince Osmanlı, işimize gelince Osmanlı'nın devamıyız. Bunu da tartışması olmaz. Malum bilimsel değil dogmatik alana gimiş oluyoruz.
Evet haklısınız, Osmanlıcayı anlayamıyorum. Ancak 1000 yıl önceki Türkçeyi anlayabiliyorum ne hikmetse? Acaba bu yabancı sözcükülerle ilgili olabilir mi?
Ki zaten ben asla ''Osmanlı torunuyum! Heyooo!'' gibi havalara girmem. Osmanlıyı da acuna kattıkları şeyler olmasaydı hiç sevmezdim.
Berke TunçDağhan o Aynı milliyetçiliğin parçaalrı.. Bir takım sözler seçiliyor. Türk tarihi Mö 3000-400 lere götürülüyor.. Bunalrın hepsi uyduma.. Buyrun Orhun yatlarındna bir bölüm.. Bakalım ne kadrını anlyorsunuz ?? Yabancı kelimelerden olabilir mi?
Buyrun bu da 11. Yüzyıl Kutadgu Bilg (saadet veren bilgi ) adını bile anlamadınız sanırım ?? https://gokturkanitlari.appspot.com/kutadgubilig-i.html Böyle yukarıdaki gib zorlama metinlerle değil. Tarihi belgelerle gelin.. O zaman ne kadrını anlıyorsanız konuşalım.. Gördüğünüz gibi Dil Devrimi de yüzünü Doğuya ve orijine dönen bir hareket değildir. Tersine Batılı dillerdeki kelimeleri nasıl karşılarım? Arapça kelimeleri nasıl karşılarım? Mantığı ile yapılmıştır.. Türk ile Trükleşme ile alakası yoktur. Politik bir harekettir. O dönemdeki yeni milliyetçilik / nasyonal sosyalizm kavramlarını millete benimsetmek için uydurulmuştur.
Günümüz Türkçesi ve 1000-2000 yıl Türkçesi arasındaki farklar, dilin gelişmesi yüzündendir. yukarıdaki attığınız görseller de Türkçe. Hatta çoğu sözcüğün birbirine benzediğini görebilirsiniz. Dilimize Arapça ve Farsça girmemiş olsaydı, 200-300 yıl önceki Osmanlıcayı da rahatlıkla anlayabilirdim.
o da oamanlıca olmazdı.. Bir kere tarihte ki olaylar o olmasa bu olmasa denmez..
Berke TunçDağhan Dilin değişmesi ile evet. Çünkü artık orta sya da yaşamıyoruz..
İdeolojik yaklaşmasanız sizde gayet mantıklı birisniz ama maalesef bir yerde iş gelip ideolojiyi dayatmaya geliyor..
Madem kurduğumuz tümcelerdeki açıklara bakarak söz söylüyoruz, öyleyse ben de şunu derim: Dilin değişiminin Orta Asya'da ya da Anadolu'da olmasıyla bir ilgisi yoktur. Zamanla ve toplumun karşılaştığı şeylerle ilgilidir.
Orta asya da Anadolu da karşılaşılan olaylardan daha farklı olaylarla karşılaşıldığını da kabul edersiniz herhalde.. Mesela Çinliler değil de Bizans lılar ile karşılaşılıyor daha ziyade anadolu da.. Halkalrın adetleri filan da epey değişik. Hasılı insanın etkileştiği yerlerin dilleri ile etkisi kaçınılmaz. Fakat bu sizn millyetçi Trükçeleştirme sevdası yüzyıllarca süren etkileşim ve birikimi uydurma kelimeler ile değiştrmek üzere farklı bir yol seçmiş.. İdeoljik olarak beğenebilrsinzi ama tarihi perspektiften tam bir felakettir. Tirol ile balık avlamak gibi bir şey.
Öyleyse siz de Osmanlı devletinin dilinin Osmanlıca olduğunu kabul edersiniz? Tıpkı Göktürkçe, Uygurca gibi?
Onu siz kabul etmiyorsunuz Arapça Farsça diyerek küçümsemeye çalışıyorsunuz..
Evet küçümsüyorum. Ancak Arapça ve Farsçayı değil. Arapça-Farsça-Türkçe karışımı bozuk bir dil diyebileceğimiz bir dil olan Osmanlıcayı küçümsüyorum.
Bu yaklaşımnızı da epey bilimsel buluyormuşsunuz sanırım.. Onun yerine kurmaca bir Türkçe uydurmakta bir sorun da görmüyorsunuz. Tebrikler.. Böyle potansiyelli müthiş bir dilin neden olup gelişemediğine de yıllarca beraber şaşar kalırız birlikte.
Türkçe türetmek üzere olan bir dildir. Sizin bildiğiniz dillere benzemez. Kök-ek ilişkisine dayanır. Bu ilişkiyi ortadan kaldırırsanız Türkçe diye bir şey kalmaz. Dolayısıyla burada sorun olarak görülecek bir şey yoktur. Çünkü dilin doğasıdır bu. Elbette böyle türetken -sizin deyiminizle uydurgan- bir dili konuşmaktan zevk almıyorsanız konuşmamakta özgürsünüz.
Kalmıyor ki yarısı arapça yaruıs farça da olsa aynı kırallara göre üretiyorlar.. Hem de ne arap ne de Fars bir şey anlamıyor. Türkçe diye bir şeyin kalıp kalmamsı devlet politikası ie belirlenmez. Ayrıca bir memelektteki dili konuşmama tercihi gibi bir özgürlüğü nasıl imal ettinzi? Olur şey mi? Kişiler mi kalmış dili b sadeleştirmek? Öyle olsa Dolayısıyla filan gibi eski moda lafları siz çıkarırdınız lugatinizden çoktan. Kendi tavsiyenize uayarak. Ama tabii yok öyle bir şey.
Evet, zamanında dilimize o kadar çok yabancı sözcük geçmiş ki, hem Arapça hem de Farsa sözcükleri birleştirip yeni sözcükler türetmişiz. Örneğin: İbadethane. Başka bir dili konuşmakta özgür olduğunuzu, gördüğüm kadarıyla Türkçenin doğasını beğenmediğiniz için belirttim. Ayrıca karşı çıkmayacağınızı ve konunun değişmeyeceğini bilseydim, kuşkusuz, olabildiğince Öztürkçe sözcükler kullanırdım.
Ayrıca, ''dolayısıyla'' sözcüğü Türkçedir.
Hocam tam dediğime geliyorsunuz. Şimdi dilimizi yabancı dillerin ki bu arapca ve Farsca oluyor (öyle belirlemişsiniz) ama bu biz hemen bizden 100 yıl önce yaşayanları anlamaz hale getiriken üstelik de madem istiladan kurtarıp orijinale dönüyoruz 1000 yıl öncekileri de anlamamızı kolaylaştırmamış ama biz bunun çoook iyi olduğuna da bir şekilde eminiz. İşte bunlar tamamen ideolojik olarak Tarihe geriye doğru bakıp anlamlandırma demektir. Tarihi mantığı ve bütünlüğünden koparırsanaız böyle olur. Önce ideolojiye inanırsınız sonra da bu ideoloji doğrultusunda düşman gördüğünüz şeyleri aradan çıkarırsınız olan dilinize olur.
Berke TunçDağhan Burada Türkçe nin doğazı ile ilgili tek bir kelime konuşulmadı. Burada ideolojik olarak dilin nasıl olasmı gerektiğinin kendi dinamiklerine bakılmadan planlanması sonucu dilinnasıl fakirleşitiği ve buna da ideolojik bir bakışla yabancı dillerin istilasından kurtulma olarak bakıldığı konusu konuşuldu bunlar tamaen farklı şeyler.
Yusuf Yararman, tam olarak anlatmaya çalıştığım şeyi yazmışsınız. Öncelikle bunun için sağ olun. Ancak bir fark var, ben dilime yabancı sözcüklerin girmesini kabullenmiyorum. Yani diğer dillerde de yabancı sözcük olması benim için bir gerekçe değil; ki zaten dil devrimini başarıyla gerçekleştirmiş tonla ülke var. Örneğin Macaristan, dilindeki Latince ve Almanca kökenli sözcükleri çıkarmış, yerine kendi sözcüklerini türetmiş. Artık çok az yabancı kökenli sözcükleri var. Hatta günümüzün sözcük dağarcığı bakımından en zengin dilleri arasında. Türkçe de arındırılmak için çok uygun. Tek yapmamız gereken, aramızda didişmek yerine Türkçe konuşmaya çabalamak. Zaten Atatürk sağ olsun, bize pek fazla bir şey kalmadı.