Şartlanmış bir aklın sevgisi ile ruhun saf sevgisi farklıdır. Şartlanmış bir akıl ancak limitli bir şekilde sevebilir çünkü şartlanmalarla sınırlanmıştır..�
Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki, bir bütün olarak içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur; işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür; bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir.
Niye olmasın kat kat geri verenleri de, aldığını vermeyenleri de gördüm ama hepsinde aşkı yaşadım. Karşımızdakiyle ilişkilendirdiğimiz sürece sevgi ticaret işine dönüşüyor.
Ego, latince “Ben” anlamına gelir, kelime olarak bize genelde negatif bir olgu ifade etse de gerçek farklıdır. �Ben yani Ego, birimizi diğerinden farklılaştıran, evrendeki yaşamın çeşitliliğini sağlayan baş öğedir. Her birimiz milyonlarca parçadan oluşan Tanrısallığın birer hücresiyiz. Her bir hücrenin duvarları ve işlevsel farklılıkları vardır. Tıpkı bedenimizdeki hücrelerin bizim tüm özelliklerimizi taşıması gibi, biz de Tanrısallığın tüm özelliklerini taşırız. Fakat tek başına Tanrı değilizdir; Tanrı, hepimizin bütününden ortaya çıkar, tıpkı hücrelerin birleşiminden bir Adem çıktığı gibi.�Pilavın lezzetli olması pirinçlerin tane tane olmasına bağlıdır. Yoksa yapış yapış, lapa gibi bir şey ortaya çıkar ki ne görüntüsü ne de lezzeti güzel olur.�Hal böyleyken, biz insanların lapalaşmış pilav gibi yekpare olabileceği aklınıza yatıyor mu? Elbette ki farklılıklarımız olacaktır, bu çeşitliliği de sağlayan da “Ego”muzdur.�Yani sorun olan bir “Ego”ya sahip olmamız değildir, sorun “Ego”muzun bize sahip olmasıdır…�Kendi mesleğimden Şöyle örneklendireyim; Hepimizin cep telefonu var. telefonlarımızda da sayısız aplikasyon, fotoğraf vs. Yüklü. Başkasının telefonunu elinize aldığınızda onun size ait olmadığını hemen anlarsınız. Ya arka planı farklıdır, ya aplikasyonları, ya da içindeki numaralar. Zaman içinde siz telefonunuzu kendinize özgün hale getirmişsinizdir çünkü.�Bizler de aslında birer cep telefonu gibiyiz. “Ego”muz da bizim yazılımımız. İster android, ister IOS ister windows vs. Tabanlı olalım, her birimizin birer yazılımı var ve üzerine yüklediğimiz aplikasyonlar da bizleri farklılaştırıyor. Ve yine tıpkı her yazılımda olduğu gibi bizlerin de hatalı bölümleri, işlevsel zaafları var. İşimize çok yarayan programlarımız var, işimize hiç yaramayan programlarımız da var.�Şimdi kim kime cep telefonunda o yazılım var diye kızabilir, hor görebilir ki?�İşte yaptığımız terapiler; bu programların yenilenmesi, kaldırılması, yeni program yenilenmesi, kaldırılması, yeni program yüklenmesi veya doğrudan bugların yani işlevsel hataların giderilmesine yönelik.�Ego’yu yenmek, ego’yu kırmak… Ego’nuzu yok etmekle olmaz. �Alın cep telefonunuzdan silin tüm yazılımı, telefon işinize yarar mı bir daha? “Ego” yok edilemez, zaten de edilmemeli. Bu dünyada olduğumuz sürece ona ihtiyacımız var. �Biz sadece onun mu bize, bizim mi ona hizmet edeceğimize karar verebiliriz
Sevginden emin olursan karşındaki sevsede sevmese de etkilenmezsin...
Bağlandığınız şey duygılarınız kişi değil.
Hımm. O duyguları başka bir insanda verebilir evrenin bize suna bileceği sayısız alternatif var. Değil mi ?
Kendinde olmayan hiçbişeyi başkası veremez karşındaki herkes sende ne varsa ayna olabilir iç dünyana.
Şartlanmış bir aklın sevgisi ile ruhun saf sevgisi farklıdır. Şartlanmış bir akıl ancak limitli bir şekilde sevebilir çünkü şartlanmalarla sınırlanmıştır..�
Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki, bir bütün olarak içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur; işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür; bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir.
Sevgi karşımızdakinden yansımassa büyür mü sizce?
Aşk hibe sanatıdır. Verdiğini geri almak yokturr.
Niye olmasın kat kat geri verenleri de, aldığını vermeyenleri de gördüm ama hepsinde aşkı yaşadım. Karşımızdakiyle ilişkilendirdiğimiz sürece sevgi ticaret işine dönüşüyor.
Bu sözlerimden sevdiğimiz kişiyi önemsemiyeceğimiz anlamı da çıkmasın!..
bu seferkiler ego kokmuyor mu ?
Almadım kokuyu ben
Ama nedense ben bu konuda seninle aynı fikirde değilim her insanda biraz ego vardır. Aslında ego gelişmemize hizmet eder. Ego yok edilemez
Yok edelim demedim bende severim ego mu.
Egosu beyninden büyükse eğer sıkıntı o zaman başlıyor.
Seni kontrol ediyosa ego Dur demeyi bileceksin, kaybolmaya başladığında da Şahlan Biraz diyebilmelisin.
Ego, latince “Ben” anlamına gelir, kelime olarak bize genelde negatif bir olgu ifade etse de gerçek farklıdır. �Ben yani Ego, birimizi diğerinden farklılaştıran, evrendeki yaşamın çeşitliliğini sağlayan baş öğedir. Her birimiz milyonlarca parçadan oluşan Tanrısallığın birer hücresiyiz. Her bir hücrenin duvarları ve işlevsel farklılıkları vardır. Tıpkı bedenimizdeki hücrelerin bizim tüm özelliklerimizi taşıması gibi, biz de Tanrısallığın tüm özelliklerini taşırız. Fakat tek başına Tanrı değilizdir; Tanrı, hepimizin bütününden ortaya çıkar, tıpkı hücrelerin birleşiminden bir Adem çıktığı gibi.�Pilavın lezzetli olması pirinçlerin tane tane olmasına bağlıdır. Yoksa yapış yapış, lapa gibi bir şey ortaya çıkar ki ne görüntüsü ne de lezzeti güzel olur.�Hal böyleyken, biz insanların lapalaşmış pilav gibi yekpare olabileceği aklınıza yatıyor mu? Elbette ki farklılıklarımız olacaktır, bu çeşitliliği de sağlayan da “Ego”muzdur.�Yani sorun olan bir “Ego”ya sahip olmamız değildir, sorun “Ego”muzun bize sahip olmasıdır…�Kendi mesleğimden Şöyle örneklendireyim; Hepimizin cep telefonu var. telefonlarımızda da sayısız aplikasyon, fotoğraf vs. Yüklü. Başkasının telefonunu elinize aldığınızda onun size ait olmadığını hemen anlarsınız. Ya arka planı farklıdır, ya aplikasyonları, ya da içindeki numaralar. Zaman içinde siz telefonunuzu kendinize özgün hale getirmişsinizdir çünkü.�Bizler de aslında birer cep telefonu gibiyiz. “Ego”muz da bizim yazılımımız. İster android, ister IOS ister windows vs. Tabanlı olalım, her birimizin birer yazılımı var ve üzerine yüklediğimiz aplikasyonlar da bizleri farklılaştırıyor. Ve yine tıpkı her yazılımda olduğu gibi bizlerin de hatalı bölümleri, işlevsel zaafları var. İşimize çok yarayan programlarımız var, işimize hiç yaramayan programlarımız da var.�Şimdi kim kime cep telefonunda o yazılım var diye kızabilir, hor görebilir ki?�İşte yaptığımız terapiler; bu programların yenilenmesi, kaldırılması, yeni program yenilenmesi, kaldırılması, yeni program yüklenmesi veya doğrudan bugların yani işlevsel hataların giderilmesine yönelik.�Ego’yu yenmek, ego’yu kırmak… Ego’nuzu yok etmekle olmaz. �Alın cep telefonunuzdan silin tüm yazılımı, telefon işinize yarar mı bir daha? “Ego” yok edilemez, zaten de edilmemeli. Bu dünyada olduğumuz sürece ona ihtiyacımız var. �Biz sadece onun mu bize, bizim mi ona hizmet edeceğimize karar verebiliriz