Devletin görevi vatandaşının ihtiyaç yollarını açmak, ihtiyaçlarını gidermek, imkanlar sunmaktır. Ülkemizde İŞKUR'un resmi verilerine göre 4 milyon işsiz/iş arayan kayıt dışı ile birlikte toplam 7 milyon işsiz/iş arayan yer almaktadır. Korkunç, ürkütücü ve çığ gibi gibi büyüyen bu tablo karşısında devlet çaresiz, aciz, yetemez, tıkanık bir haldedir. Malumunuz üzere ülkemizde kalitesi, niteliği, donanımı, yetkinliği tartışılmakla birlikte yüzlerce üniversite vardır. Bu korkunç, ürkütücü işsiz/iş arayan tablosunun içerisinde 1 milyonun üstünde de ''Üniversite Mezunu'' işsiz/iş arayan vardır.
Öncelikle devlet kimseye zorla gel üniversite oku demedi. Ayrıca her üniversite bitirene de iş garantisi vermedi. Bu devletin bakış açısı. Peki. Vatandaşın bakışı ise: Devlet iş yolları açmayacak, istihdam sağlamayacak, iş bulmaya yardımcı olmayacaksa neden bu kadar üniversite, fakülte, bölüm açıyor? Mezun veriyor? Ülkemizde ne kadar: Öğretmen, Mühendis, Teknisyen vb. Çalışacak insan varsa bunların ihtiyaç analizleri çıkarılmadan neden plansızca, organize olmadan bu işler yapılıyor? Bu işin içerisinden nasıl çıkılacak? Çıkılabilir ya da çıkılabilir mi sizce? Bu çok ciddi kronik bir sorun bu arada.
Devlet tanımı ile ilgili bir yorum da ben yapmak istiyorum. Vatandaşından farklı değildir; vatandaşı hücre olarak kabul edersek devleti de vücut olarak görmek gerekir. Kısacası şikayet ettiğimiz bir çok konuda ve özellikle bu sayfanın bu konu başlığında tartışılan “eğitim” hususunda. Temel sorunun sebebi vatandaşın tercihleridir. 3 milyon öğrencinin girdiği sınavın son aşamalarında istihdam sorunu olmayan bölümlere yerleşenler ilk 10 bin ve göreceli olarak yoğun istihdamı olan bölümler ise ilk 50 bin de öğrenci almaktadır. Bu arada 250 bin ile yerleşip, lisans eğitiminde kendini geliştiren ve 120 binde yerleşen ama hatalı bölüme giden öğrenciden daha rahat istihdam olanlar (torpil etkilemediği halde- lisans döneminde aldığı bireysel gayretler sebebi ile) mevcuttur. Israrla söylemek istediğim “eğitim” alanında aileler 4 veya 5 yıl sonrasını düşünerek bölüm tercih etsinler. Bu arada 3 milyon öğrencinin girdiği sınavda % 10 luk kısım bilinçli ve ilkokul dan itibaren hazırlanmakta. (300 bin kişi yapar bu rakam)
Sonuç olarak 2 milyon 700 bin kişinin sıkıntısını tartışıyoruz burada. Çocuğu üniversite sınavına girmiş, girecek anne ve babalar düşünmediği müddetçe başkasından düşünmesini bekleyemeyiz.
Burada göz ardı edilen daha büyük bir tehlikeden bahs edeyim. Son yıllarda “beyin göçü” miktarı artmıştır. Göç edenler, ömürlerinin 15-25 yılını eğitime harcayan üniversite sınavında %5 lik dilimde yer alanlar olunca 10 yıl sonrası için tehlike sinyali gelmektedir.
Çözüm nerede? Özgür Demirtaş hoca adres gösteriyor. Videosu aşağıda, merak eden izler.
https://www.youtube.com/watch?v=IjB44zx61GY