Hayır.. İnsan duygusal bir varlıktır. Ve daima duyguları ile karar verir. Bazen analitik düşünmenin verdiği "güvenlik duygusuyla" biz bunu mantık sanarız. Duygu yok sanarız
Hayır şart değil. Her halukarda yaptığımız her seçim, her karar bir duygunun ürünüdür. Duygu ise bilinçaltımızın en güçlü iletişim dilidir. Bilincimiz gelen sonucu rasyonel hale getirir. Yani özgür irade ile kendi kararımızdan bahsetmek için bilinçaltımızı (o kadar altta değil) izleyebilmemiz çok önemli
beynimiz o kadr bencil o kadar bencil ki sırf kendi isminin baş harfiyle başlıyor diye seni o mesleye yönlendire bilir ve ya o kişiye aşık edebilir... Düşünceler o kadar değişken ki oturduğun koltuğun sertliğine ve yumuşaklığına göre bile değişe bilir. Hatta elinde soğuk bir çay ve ya su varken hakkında konuştuğun kişi ile ilgili olumsuz sözler söyleme ihtimalin sıcak bir çay varken söyleme ihtimalinden kat be kat fazladır...
Hmm bu bir teknikler bütünü.. Burada nasıl aktarabilirim bilmiyorum. En kolayı "kendi kendine konuşmak" . Mesela her kararınızda "gerçekten bunu mu istiyorum" diye sorabilirsiniz. Yada "gerçekten ne hissediyorum" diye... Hatta "bu duygu bana ait mi?" derseniz ve eğer size ait değilse mucizevi bir şekilde o duygunun gittiğini görebilirsiniz
mazlum bey, ben o kadar da karamsar değilim çünkü zihin öğrenen bir şey... Eğer otomatik bir davranışın nedenini bir kez bulursanız (öğrenirseniz) artık onu sürdüremezsiniz mesela bir kola köpüğü anım var ki artık istesem de olmuyor
kafmızın içinde bir kaos var bir savaş var. Biri o çikolatalı pastayı yemek için çırpınırken bir diğeri uzun vadeli hesap yapıp "bak yersen kalp hastası olup hıg der gidersin" diyor " diyeride diyor ki " e yemezsem şişerim.." sonra olan şu "ye ama söz ver yarın spor yapacaksın" diyor ve bizde "he he" diyip böylelikle kendimizi kandırmış oluyoruz vesselem...
aslında o söylediğiniz davranışınızı etkileyen psikolojik bir tramva. Neyi ne için yaptığınızın farkına varma... Ama eğer piyano çalmayı öğrendiyseniz kolay kolay unutamazsınız.
O içinizdeki ses var ya biri yemeni diğeri yememeni söylüyor işte biri vicdan diğeri şeytan. Basit bir anlatım oldu sanırım. Her karar anında yaşadıgın çelişkiyi düşün, illa bir saniye yada dahada uzun süren anlar varya orda kim Allah rızasını gözetiyorsa verdiği karar Allahın rızasına yakın olanı verir nefsini düşünense zevkli ve en çok çıkarını düşünen kararlar verir.
Mazlum bey, saydam inançlar var.. Bilinaçltında inandığımız ve asla sorgulamadığımız hatta çoğu zaman farkında olmadığımız. Ama bu inançlar çoğunlukla "saçma" oluyor ve bir kez görüldüğünde doğal olarak kayboluyor.. Travma biraz daha farklı bir şey. Bırakılmayan enerjilere neden oluyor..
VİCDAN? ŞEYTAN? BIRAK BU İŞLERİ BİRKAN? Peki o halde beynin karar verme mekanizmasını geçirdiği bir trafik kazasında kaybeden TAMMY isimli genci ne yapacağız. Adam karar veremediği için odun gibi oturmuş koltuğunda. Peki karar vermemiz beynimizde ki birkaç bilgi sayımsal nöronlara bağlıysa şeytan nerede?... Yanlış anlama bunu gerçekten soruyorum... Nerede?
beyza hanım. Evet saydam inançlar ah anlar yok mu onlar. Bir keresinde ayağının tüm insanlığı ezeceğinden korkan bir şizofren görmüştüm. Sonra yaptığım hızlı bir araştırmada aslında şizofrenilerde hat safaya varan bu gibi mundar düşüncelerin herkeste var olduğunu ve azda olsa "normal" insanları da etkilediği yazıyordu... Freud u doğru anladıysam eğer insanın içinde çıplak gezme isteği varsa ve bunu baskılıyorsa bazı sıkıntılarla karşılaşa bilir. Yemek yerken ellri titrer yada kahveden nefret eder vs... Ne kadar saçma değil mi...
Çook saçma.. Zihin dünyanın en ilginç, en kapsamlı, en büyüleyici ve bir o kadar da en aptal makinesi.. İçine ne koyarsanız onu işliyor Şimdi çok aptal bir benzetme yapacağım ama aynı bilgisayar gibi.. (Evet biliyorum bilgisayar zaten zihin takliti) Muazzam bir işleme gücüne sahip bilgisyarlar. Kodlar yazıyorsunuz ona tıklayınca buraya, öbür sayfaya falan götürüyor.. Çook büyük rakamları işliyor falan.. Ama "abi emin misin bak o sayfa seni bozmasın.. Boşver onu okuma .." falan yapmıyor.. Zihin de öyle.. Ama bilgisyar en azından haddini biliyor.. "Senin için doğru olan bu. Git ve hayatını böyle yaşa " vs gibi akıl vermiyor başka kimseye.. Biz bir de bunu yapıyoruz ya.. Çok komik aslında insanoğlu )) Hayır içlerinde olmayı sevmiyor olsak, tam al eline çekirdeği çitleyerek izle... Ama işte içinde yanında olunca tam o da olmuyor ))
Bir de işin kendi saydam inançlarını bulma kısmı var.. İnsanın ağzından kendinden çok emin bir şekilde dünyanın en saçma cümlesi dökülüyor ve aynı anda bilinç "neyyy ben buna mı inanıyorum" yapıyor )) Eskiden kendimi çok zeki zannederdim.. Zihnimi tanıdıkça pek öyle de değilmiş oluyorum )) Neyse ki yalnız değilim ))
İstanbul'da kendini "star" olarak tanımlayan bir kadınla çalışmıştım. Sorun şuydu.. Hayatına bir erkek girince, hiç bir konser, gala vs ye çağrılmıyor. Üstelik hiç bir davranışı da değişmiyor.. Ama sonuç aynı.. Ayrılıyor yine TV lerde Çalışırken şu çıktı... Henüz çok küçük bir kız çouğuyken bir ara "karanlıktan korkma" durumu çıkmış. Anne şefkatli gidip ışık açıyor, kapıyı aralıyor falan.. Baba şımartmama taraftarı.. Yok korkulacak bir şey deyip ışıkları söndürüyor. Tabi bu çatışma daha derin bir travma yaratıyor. (Anne baba hayatta kalma ile direkt ilişkilendirildiği için) En sonunda durumdan kurtulmak için "erkekler sevmediğinden değil sadee ışıkları söndürür" diye bir kod geliştiryor. O süreç için işe yarıyor. Sonrasında da sıkıntı yok. Ta ki kendini "star (ışık kaynağı" olarak tanımlayana kadar. Velhasıl kodlarımız sadece bilinç düzeyinde bizi etkilemiyor. Aynı zamanda yaydığı mesaj ile "şans, tesadüf" dediğimi herşeyi de etkiliyor
Saçmalıklar... Aptallıklar... Çılgın şeyler... Bence bütün bunlar kendimiz hakkında ki cehaletimizden kaynaklanıyor... bence insan oğlu geride kalmış... Bence kendimiz hakkında ki bu koca surunu ortadan kaldırıp çoktan başka bir yıldıza keşfe çıkmış olmamız gerekiyordu... Bu da saçma ama en azından rutine binmiş hayatımıza bi heyecan gelirdi... Başka bir yıldıza gittiğimizi görmeden ölürsem siz dahil Beyza Üzer hakkım insanlığa haram olsun... Dramatik oldu ama kusura bakmayın..
Haydaaa!!! Hakkaten dramatik olmuş. Bari "annen hariç" diyeydiniz Ben size n'ettim mazlum bey... Vallahi de insanevladı kendi bilincini aşsın, dünya barışı kursun da yıldızlara gitsi gayri diye ömrümü vakfettim.. Saçımı süpürge ettim.. Çorumun çocuğumun rızkını eğitimlere verdim (Buyrun drama böyle yapılır ) Lakin işte aldığımız yol belli.. Zaman makinesi yaptılar da gitmedik mi? Uzaylılar geldi de çay, çorba vermedik mi? N'aapiim madem dışarı gitmek için tesis yetersiz, Ben de gittikçe içime gidiyorum.. Bu da mı gol değil sayın Seçer?
hah işte bu... Ya zaten en sevdiği hayvan karga en sevdiği dizi GAME OF THRONES en sevdiği hava bulutlu puslu hava olan bir insan durumu ne kadar dramatize edebilir ki! Kodum bozuk bi kere... Ama bakın Beyza hanım duruma ne kadar da hakim... Kadınların şu bir türlü klişeleşmeyen "saçlı süpürge" metaforu her zaman olduğu gibi gene işe yaradı... Böyle bir duyguyu en son NightWatch ların Jon Snow u ppıçaklarken "FOR THE WATCH" dedikleri anda yaşamıştım... Haklısınız.. Size hakkımı helal etme konusunda kafa patlatacağım. ( öyle yok direk helal ) ama böyle hızlı bir şekilde düşününce bence de "gol" olur bu...
Yerine göre değişir
Hayır.. İnsan duygusal bir varlıktır. Ve daima duyguları ile karar verir. Bazen analitik düşünmenin verdiği "güvenlik duygusuyla" biz bunu mantık sanarız. Duygu yok sanarız
Sinir anında önümüze sunulan ilk secenek ne olursa olsun seceriz . Ama ferah animızda mantık olarak bize uygun olanı seceriz
Hayır şart değil. Her halukarda yaptığımız her seçim, her karar bir duygunun ürünüdür. Duygu ise bilinçaltımızın en güçlü iletişim dilidir. Bilincimiz gelen sonucu rasyonel hale getirir. Yani özgür irade ile kendi kararımızdan bahsetmek için bilinçaltımızı (o kadar altta değil) izleyebilmemiz çok önemli
Peki nasıl olacak izlemek
beynimiz o kadr bencil o kadar bencil ki sırf kendi isminin baş harfiyle başlıyor diye seni o mesleye yönlendire bilir ve ya o kişiye aşık edebilir... Düşünceler o kadar değişken ki oturduğun koltuğun sertliğine ve yumuşaklığına göre bile değişe bilir. Hatta elinde soğuk bir çay ve ya su varken hakkında konuştuğun kişi ile ilgili olumsuz sözler söyleme ihtimalin sıcak bir çay varken söyleme ihtimalinden kat be kat fazladır...
özgür irade tamamen yoktur diyemeyiz belkide ama büyük ihtimalle yok çünkü kanıtlar bunu gösteriyor...
Hmm bu bir teknikler bütünü.. Burada nasıl aktarabilirim bilmiyorum. En kolayı "kendi kendine konuşmak" . Mesela her kararınızda "gerçekten bunu mu istiyorum" diye sorabilirsiniz. Yada "gerçekten ne hissediyorum" diye... Hatta "bu duygu bana ait mi?" derseniz ve eğer size ait değilse mucizevi bir şekilde o duygunun gittiğini görebilirsiniz
mazlum bey, ben o kadar da karamsar değilim çünkü zihin öğrenen bir şey... Eğer otomatik bir davranışın nedenini bir kez bulursanız (öğrenirseniz) artık onu sürdüremezsiniz mesela bir kola köpüğü anım var ki artık istesem de olmuyor
kafmızın içinde bir kaos var bir savaş var. Biri o çikolatalı pastayı yemek için çırpınırken bir diğeri uzun vadeli hesap yapıp "bak yersen kalp hastası olup hıg der gidersin" diyor " diyeride diyor ki " e yemezsem şişerim.." sonra olan şu "ye ama söz ver yarın spor yapacaksın" diyor ve bizde "he he" diyip böylelikle kendimizi kandırmış oluyoruz vesselem...
aslında o söylediğiniz davranışınızı etkileyen psikolojik bir tramva. Neyi ne için yaptığınızın farkına varma... Ama eğer piyano çalmayı öğrendiyseniz kolay kolay unutamazsınız.
O içinizdeki ses var ya biri yemeni diğeri yememeni söylüyor işte biri vicdan diğeri şeytan. Basit bir anlatım oldu sanırım. Her karar anında yaşadıgın çelişkiyi düşün, illa bir saniye yada dahada uzun süren anlar varya orda kim Allah rızasını gözetiyorsa verdiği karar Allahın rızasına yakın olanı verir nefsini düşünense zevkli ve en çok çıkarını düşünen kararlar verir.
Mazlum bey, saydam inançlar var.. Bilinaçltında inandığımız ve asla sorgulamadığımız hatta çoğu zaman farkında olmadığımız. Ama bu inançlar çoğunlukla "saçma" oluyor ve bir kez görüldüğünde doğal olarak kayboluyor.. Travma biraz daha farklı bir şey. Bırakılmayan enerjilere neden oluyor..
VİCDAN? ŞEYTAN? BIRAK BU İŞLERİ BİRKAN? Peki o halde beynin karar verme mekanizmasını geçirdiği bir trafik kazasında kaybeden TAMMY isimli genci ne yapacağız. Adam karar veremediği için odun gibi oturmuş koltuğunda. Peki karar vermemiz beynimizde ki birkaç bilgi sayımsal nöronlara bağlıysa şeytan nerede?... Yanlış anlama bunu gerçekten soruyorum... Nerede?
TAMMY i araştıra bilirsin... İnternet çağındayız nede olsa... ;D
beyza hanım. Evet saydam inançlar ah anlar yok mu onlar. Bir keresinde ayağının tüm insanlığı ezeceğinden korkan bir şizofren görmüştüm. Sonra yaptığım hızlı bir araştırmada aslında şizofrenilerde hat safaya varan bu gibi mundar düşüncelerin herkeste var olduğunu ve azda olsa "normal" insanları da etkilediği yazıyordu... Freud u doğru anladıysam eğer insanın içinde çıplak gezme isteği varsa ve bunu baskılıyorsa bazı sıkıntılarla karşılaşa bilir. Yemek yerken ellri titrer yada kahveden nefret eder vs... Ne kadar saçma değil mi...
Çook saçma.. Zihin dünyanın en ilginç, en kapsamlı, en büyüleyici ve bir o kadar da en aptal makinesi.. İçine ne koyarsanız onu işliyor Şimdi çok aptal bir benzetme yapacağım ama aynı bilgisayar gibi.. (Evet biliyorum bilgisayar zaten zihin takliti) Muazzam bir işleme gücüne sahip bilgisyarlar. Kodlar yazıyorsunuz ona tıklayınca buraya, öbür sayfaya falan götürüyor.. Çook büyük rakamları işliyor falan.. Ama "abi emin misin bak o sayfa seni bozmasın.. Boşver onu okuma .." falan yapmıyor.. Zihin de öyle.. Ama bilgisyar en azından haddini biliyor.. "Senin için doğru olan bu. Git ve hayatını böyle yaşa " vs gibi akıl vermiyor başka kimseye.. Biz bir de bunu yapıyoruz ya.. Çok komik aslında insanoğlu )) Hayır içlerinde olmayı sevmiyor olsak, tam al eline çekirdeği çitleyerek izle... Ama işte içinde yanında olunca tam o da olmuyor ))
Bir de işin kendi saydam inançlarını bulma kısmı var.. İnsanın ağzından kendinden çok emin bir şekilde dünyanın en saçma cümlesi dökülüyor ve aynı anda bilinç "neyyy ben buna mı inanıyorum" yapıyor )) Eskiden kendimi çok zeki zannederdim.. Zihnimi tanıdıkça pek öyle de değilmiş oluyorum )) Neyse ki yalnız değilim ))
İstanbul'da kendini "star" olarak tanımlayan bir kadınla çalışmıştım. Sorun şuydu.. Hayatına bir erkek girince, hiç bir konser, gala vs ye çağrılmıyor. Üstelik hiç bir davranışı da değişmiyor.. Ama sonuç aynı.. Ayrılıyor yine TV lerde Çalışırken şu çıktı... Henüz çok küçük bir kız çouğuyken bir ara "karanlıktan korkma" durumu çıkmış. Anne şefkatli gidip ışık açıyor, kapıyı aralıyor falan.. Baba şımartmama taraftarı.. Yok korkulacak bir şey deyip ışıkları söndürüyor. Tabi bu çatışma daha derin bir travma yaratıyor. (Anne baba hayatta kalma ile direkt ilişkilendirildiği için) En sonunda durumdan kurtulmak için "erkekler sevmediğinden değil sadee ışıkları söndürür" diye bir kod geliştiryor. O süreç için işe yarıyor. Sonrasında da sıkıntı yok. Ta ki kendini "star (ışık kaynağı" olarak tanımlayana kadar. Velhasıl kodlarımız sadece bilinç düzeyinde bizi etkilemiyor. Aynı zamanda yaydığı mesaj ile "şans, tesadüf" dediğimi herşeyi de etkiliyor
Saçmalıklar... Aptallıklar... Çılgın şeyler... Bence bütün bunlar kendimiz hakkında ki cehaletimizden kaynaklanıyor... bence insan oğlu geride kalmış... Bence kendimiz hakkında ki bu koca surunu ortadan kaldırıp çoktan başka bir yıldıza keşfe çıkmış olmamız gerekiyordu... Bu da saçma ama en azından rutine binmiş hayatımıza bi heyecan gelirdi... Başka bir yıldıza gittiğimizi görmeden ölürsem siz dahil Beyza Üzer hakkım insanlığa haram olsun... Dramatik oldu ama kusura bakmayın..
Haydaaa!!! Hakkaten dramatik olmuş. Bari "annen hariç" diyeydiniz Ben size n'ettim mazlum bey... Vallahi de insanevladı kendi bilincini aşsın, dünya barışı kursun da yıldızlara gitsi gayri diye ömrümü vakfettim.. Saçımı süpürge ettim.. Çorumun çocuğumun rızkını eğitimlere verdim (Buyrun drama böyle yapılır ) Lakin işte aldığımız yol belli.. Zaman makinesi yaptılar da gitmedik mi? Uzaylılar geldi de çay, çorba vermedik mi? N'aapiim madem dışarı gitmek için tesis yetersiz, Ben de gittikçe içime gidiyorum.. Bu da mı gol değil sayın Seçer?
hah işte bu... Ya zaten en sevdiği hayvan karga en sevdiği dizi GAME OF THRONES en sevdiği hava bulutlu puslu hava olan bir insan durumu ne kadar dramatize edebilir ki! Kodum bozuk bi kere... Ama bakın Beyza hanım duruma ne kadar da hakim... Kadınların şu bir türlü klişeleşmeyen "saçlı süpürge" metaforu her zaman olduğu gibi gene işe yaradı... Böyle bir duyguyu en son NightWatch ların Jon Snow u ppıçaklarken "FOR THE WATCH" dedikleri anda yaşamıştım... Haklısınız.. Size hakkımı helal etme konusunda kafa patlatacağım. ( öyle yok direk helal ) ama böyle hızlı bir şekilde düşününce bence de "gol" olur bu...
Durum berabere.