Türk Tabipler Birliği açıklama yapıyor; "Savaş bir halk sağlığı sorunudur" ve açıklamasına savaşın psikolojik ve fiziksel etkilerinden bahsederek barış propagandası yapıyor.
Ardından benim ülkemin çok düşünen halkı(!) Atatürk'ün sözlerinden alıntı yapıyor ( Beni Türk hekimlerine emanet ediniz), Türk Tabipler Birliğini karalıyor, hakaret ediyor, terörist olmakla suçluyor ve kısacası linç ediyor.
Peki benim gerizekalı halkımın bazı fertleri, Atatürk gibi, benim dahi sempati duyduğum liderin; barış üzerine sözlerini bilmiyor mu?
Richard Nixon bu durumu çok güzel bir sözle özetlemiş; "Barış için savaşmak, bekaret için sevişmeye benzer."
Pek çoğunuz sıcacık koltuğunda keyif çatarken, evinde, elinde çekirdek televizyon izlerken insanlar ölüyor. Bunun ise bir televizyon şovuymuş gibi sloganlar atıyor, tükürükler saçarak öldürün diyorsunuz. Ölüyoruz be dostlar, yok yere ölüyoruz.
Şimdi diyeceksiniz ki Terör örgütleri sınırımıza gelmiş, önlem almayacak mıyız? Arkadaşım önlemi bu sorunu nasıl kökten çözerim diye almak gerekir. Bugün adamı öldürürsün, yarın çocuğu sana düşman olur. Çocuğunu öldürürsün, kuzeni sana düşman olur. Bu nefret döngüsünü anlamayacak kadar sığ mısınız?
"15 yıldır AKP yi iktidarda olmasını sağlayan pkk, pyd, ypg ile olan savaşı... Bıraksınlar şu silahı da kurtulalım artık akp den"
Pkk tarafından en azından hatırladığım kadarı ile 4 defa silah bırakıp demokratik çözümün getirilmesi talep edildi, hatta Türkiye yetkilileri ülke dışında bazı ülkelerde barış görüşmeleri yaptı, iyi sonuçlar elde edilecekti ki Akp hükümeti sürekli bu savaşı yenilemek için askeri müdahalelere devam etti, sürekli gözaltılar, ev baskınları, dernek, parti baskınları, içeriye alınanlara yıllarca ceza verilerek hiçbir şekilde silahın bırakılmasına izin verilmedi. Bu şartlar altında kendi vatandaşı ile düşman bir hükümetin barış istemesi imkânsız...