Bir gün öleceksek neden yaşıyoruz insanlığın var olma amacı nedir?

İyi akşamlar.
Bu grupta yeniyim ve ilk defa soru sormak istiyorum.

-Eğer bir gün öleceksek neden yaşıyoruz? İnsanlığın var olma amacı nedir?

Not=Lütfen fazla "din"e girmeden düşüncelerinizi yazınız. Ateist değilim.

A
Yorum bölümünü doldurun
Ad Soyad bölümünü doldurun. Lütfen ad ve soyad yazınız (ör: Kemal Atatürk)
yorum gönderilirken bir hata oluştu!
47
47 CEVAP

Yaşamak ölmekten daha güzel ondandır.

B

Yaşamın amacı ölmek

A

Ölmeyeceksin kardeşim inançlıysan yaşarsın

B

Yaşamın amacı mutlu ve anlamlı yaşamak, ölmek nasılsa olacak, olacağı kesin bir şey amaç olamaz, amaç ulaşılması arzu edilen, ulaşılmaya çalışılan olabilir!

B

Ölmeyi güzellemek de anlamsız, özellikle edebiyat dünyasında böyle uçuk kaçık intihar/ölme güzellemeleri görüyorum, oldukça da absürd ve hele genç insanlar için tehlikeli bir trend görüyorum bunu! Bunları yazan/çizenlere "buyur öl o zaman, ne diye bu irinini edebiyat/sanat/felsefe vb adlar altında paraya tahvil ederek masum insanlara bulaştırmaktasın" demek isterdim! Bunu sanat/edebiyat/felsefe gibi soylu isimlerle ilişkilendirmek bana oldukça çirkin geliyor. Sanat/edebiyat/felsefe insanları daha kaliteli yaşatmak içindir, öldürmek/intiharı özendirmek için yapılıyor sanılmaları bunları sanat/edebiyat/felsefe yapmaz. Sadece sorumsuzluk ve sahtekarlık olabilir düşüncesindeyim!

B

Edebiyat budur zaten bence, yapamadığını yazıya dökmek, genelde intiharı öven yazarlarin hiçbiri intihar etmemiştir Camus gibi, hayatın güzelliğinden vsvs den bahseden yazarlar ise intihar etmiştir

Hamit Nibat 6 yıl

Aynen katılıyorum azizim! Yazan / çizenin buyurup kendini öldürmeyip içindeki irinini bir de ona para ödeyen / onu zenginleştiren insanlara pazarlaması işte işin sahtekarlık boyutu dediğim tarafıdır.

Bülent Erbilen 6 yıl

Hamit Nibat Camus intihar etmedi, trafik kazasında öldü.

Sadık Cabak 6 yıl

Ölüm üzerinde düşünülmesi gereken en önemli olgudur. Düşünülmesi eksik oldu, duyumsanması gereken de eklemeliyim. Ölüm üzerinde okumak, düşünmek ölmeyi gerektirmez, çoğu zaman hayatınızı gözden geçirmenize vesile olur. Yapamadıklarınızı yapma cesareti bulursunuz, geçmişe bakmaktan vazgeçip geleceğe doğru bakmaya cesaret edersiniz.

Can Cirak 6 yıl

Yaşam ölümün mahkumudur, ölüm yaşamın bir parçasıdır, ölüyorsak niye yaşıyoruz gibi bi soru? Ölüm yaşamın kendisinin bir iç yazgısıdır, dışardan gelen bir şey değildir yani

H

Sanki birgün zaten herkes ölmeyecek, sanki öyle matah bir şey ki "çok asilce veya çok çalışıp ele geçirilecek, çok önemli bir halt" gibi güzelleniyor. Zıparıp gitmek zaten 1 sn. Lik bir halt, o ki hasbelkader gelmişsin bu dünyaya, anan baban 20 sene emek vermiş, toplum bir sürü maliyet yüklenmiş senin için, doğum masrafından beslenmene kadar, bu kadar insan bu kadar vergi ödemiş seni hayatta tutmak için, sana ümit olmuş seni seven senden uman yakınların var, o zaman yaşamın fütursuzca, düşüncesiz ve sorumsuzca sadece senin tekelinde mi oluyor o halde? Önce insana yakışır biçimde bir yaşa bakalım! Çalış, tembellik yapma, üret, yararlı bir insan ol, birine 3 kuruş bir yararın dokunsun, faturanı biraz öde de nasılsa bir gün gözlerini kemirecek sinekler, fing atacak bedeninde mezar fareleri, o halde acelen ne yani:((

B

Bütün nebatat, hayvanlar ve insanlar yaşamın aşındırmasıyla, vücut fonksiyonları zayıflar ve bir gün durur..

L

Demek ki bu dünyadan ruhlarımız için elde etmemiz gerekenler var. Şayet 'ruh'un sonsuzluğuna inanılıyorsa...

N

Ne gibi şeyler?

Hamit Nibat 6 yıl

Hüzün, keder, kahır, neşe, sevinç, mutluluk, huzur... Hisleri gibi olabilir. Belki de ruhların doyması gerekiyordur. Ve bu tür hisler başka bir hayatta yoktur.

Nihansu Vanlı 6 yıl

Hmm anladım

Hamit Nibat 6 yıl

Yani neyse

Hamit Nibat 6 yıl

Offf yine aynı mod

B

Yok, genel kardeşim

Bülent Erbilen 6 yıl

alıntı kimden? İsmini öğreneyim de kitaplarına boşuna para vermeyeyim ben de

Bülent Erbilen 6 yıl

Ahh bu ergenler, ergenleri zehirleyenler de bu abudik gubidik aforizmaları üfüren sorumsuz tipler, bunlara ne yazar denir ne de sanatçı

Bülent Erbilen 6 yıl

İsyankar olsa gider kendini atar damdan kurtuluruz isyankar değil korkak denir bunlara, kendine kıymıyor da elin genç çocuklarına isyankarım ayakları satıp zibil kitaplarına para döktürüp kendini zengin eden sahtekar bence!

Bülent Erbilen 6 yıl

Böyle yazar geçinen psikopatların kitaplarına asla para vermiyorum, bizlerin paraları ile zenginleşip de daha çok masum insanı veya genç çocuğu zehirleyecek zibil kitaplarını bastıramasınlar diye kendi çapımda protesto ediyorum. Bir gün para verip alacak olursam derhal oturup kendisine bir mektup yazacağım "Ey muhterem! Bak 30 TL paramı cebine indirdin, yazdığın bu paçavrada 400-500 sayfa ölümü güzellemiş ve intiharı özendirmişsin, bunu 12 yaşında ki çocuk da bir kütüphaneden merak edip alıp okuyor 62 yaşında kanser hastası insan da... Ve 15-20 gün de göz nuru döküp okudum! Benden 20 gün de çaldın... Şimdi bu yazdıklarında samimi isen haber ver de ne zaman kendini öldüreceksin gelip seni izlemek istiyorum" deyeceğim:))

Bülent Erbilen 6 yıl

O birgün nasılsa gelecek, niye o birgüne sebep yaşıyor olalım ki?

B

Tekamül

P

Evren niye var diye soruyosun yani..

R

Oyle bir sistem dusunki sifirdan sonsuza butun guzellikleri elde edebilirsin onun icin seni bir sinava tabi tutuyorlar ustelik sinav zamaninda bile ozgursun o zamanda da zengin ve guclu olabilirsin nefsin duygularin hepsi bu sinava dahil bu iste nedeni var oluyor olmanin

Ö

Işte Yaşam la Ölümun amacıni sormuş hatuNn
Kim Bilebilirr

H

Kanaatim yaşamın bir amacı var... En azından mutlu+anlamlı yaşamak olabilir... Ama ölümün bir amacı var mı? Burada konu çatallanıyor: İnanan için anlamı var: Yeniden doğmak / hesap vermek/ cennet/cehennem vs İnanmayan için de doğadan gelen enerjinin tükenip entropi yasasına göre tozlaşıp tekrar enerji olarak geldiği evrenin toplam enerjisine geri katılmak olabilir.

B

"Eğer birgün öleceksek niye yaşıyoruz?"
"Eğer yaşıyorsak birgün neden ölmeliyiz?"
Neden yaşıyoruz?
Neden ölüyoruz?
Varolma amacımız ve yok olma amacımız ne?

Kesin bir cevap yok..
Sadece insanca pek insanca anlam yüklemeler, yorumlamalar var.
İnsan biçimsel beklentilerin belirleyici olduğu düşünce sistemleri..
İnsan öleceğini bilerek nasıl yaşar, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür diyor şükrü erbaş..

B

Ölümsüz olmak için,
Çünkü her hücre geninde yaşamını devam ettirme güdüsüne sahiptir, bunun mümkün olmadığı durumda kendini bir sonraki nesle aktarma güdüsü ile hareket eder, üreme bu sebepledir. Ölümsüz olmaya gelince her birey ölümsüzlüğün formülünü ayrı yorumlar, tesla elektrikle, Graham telefonla, da vinci mona lisayla, 4. Murat bağdatla,... Vs ölümsüzleşmiştir

S

Şükrü'ye soralım biz de o halde:)) 1."Eğer bir gün öleceksek niye yaşıyoruz?" (Yarın sabah tekrar acıkacaksa bugün neden yemek yemiş:)) 2 . "Eğer yaşıyorsak bir gün neden ölmeliyiz?" (Eğer şuan toksa yarın neden tekrar acıkacak?) 3. "Neden yaşıyoruz?" (Neden yemek yiyor?) 4. "Neden ölüyoruz?" (Neden acıkıyor?) 5. "Varolma amacımız ve yok olma amacımız ne?" (Neden acıkır neden doyar?). Devam edelim: Bir gün emekli olacaksa neden çalışmış? Telefon bataryası bitecekse neden şarj ediyor? Bir gün ölecekse neden çocuk yapmış (varsa) vs vs ... Bunlar gibi soruları cevaplarsa ben de onun sorularını cevaplayacağım:)))

B

Neden takıldın hocam şukrü erbaşa

Ontolojik sorular herkesin zihnini meşgul ettiği gibi onunkinide meşgul etmiş, duygularinı bu sözlerle ifade etmiş..

B

takılmam şu ki kardeşim... O neden cep telefonunu şarj ediyor o ki bitecek... Bana söylesin ... Ben de ona cevap vereyim:))

B

Aslında yukarıda verdiğin cevaba benzer bir sonuca varmış o da.. Hiçlik diyor.. Birgün hiç olmamış gibi olmak hali.. Senin genel kütleye dahil olmak dedigin şey gibi.. Aslında siz onunla iyi dost olabilirsiniz bence

Bülent Bursa 6 yıl

Aziz dostum, edebiyatta/sanatta/felsefede ölüm güzellemelerini veya intihar özendirmelerini pek yararlı ve iyiniyetli bulmuyorum aslında... Gerekçelerimi önceki mesajlarımda yazmaya çalıştım. O yüzden tekrar etmem de yersiz olur. Ancak hiçlik konusuna eğilirsek şayet- bu bilimsel olarak zaten olanaklı bulunmuyor. Bilim ve fizik dünyasında kanıtlandı bu... Bir şey vardan yok, yoktan var olmuyor... Evrende sürekli bir enerjisel form değişikliği var ve evrenin toplam enerjisi de sabit ve değişmiyor. E=m. C2... O yüzden felsefi veya edebi anlamlarında HİÇLİK TEORİLERİ artık sönmüş teorilerdir diye düşünmekteyim... Ama e işte ilgi çekiyor... Hele ki ergen yaşlarda ... Bunlar da yazılıp duruyor yani bilim dışında... Derseniz ki "edebiyat kurgudur gerçek olmak zorunda değildir"... Ben de gerçek olmayan veya işlevsel olmayan eserleri pek yararlı bulmuyorum aslında... Yani temanın ayakları biraz yere basmalı.. 500 sayfa okunması az bir şey değil.. İnsanın 30 gününü ve 30 TL sini alır.. Bunun karşılığı; doyurucu, hayatta işe yarayacak, bilimsel sağlıklı görüşler kazandırmalıdır derim. Yoksa: Aklı bir karış havada, sırf duygu yüklü, gerçeklerden kopuk, pür romantik veya sürrealist gençlerle bir ülke zor ileri gider. Öyle bir topluma refah ve huzur zor gelir düşüncesindeyim. Kalkınamayan toplumlarda da kuru edebiyat kimseye yarar sağlamaz. Yani edebiyat-şiir-hikaye-roman gibi eserler topluma da bir parça yarar sağlamalıdır düşüncesindeyim. Yoksa 1000 sayfa madam bilmem kimin kızının aşk triplerini okuyup duralım kime ne yarar??? Yani bizim gibi ülkelere duygu yüklü değil, kafası çalışan bilimsel görüşlü insanlar daha çok lazımdır düşüncesindeyim. Bu da sadece roman-şiir-hikaye ve öykü ile olmaz kanaatindeyim. Şu sayfada okunan örnek verilen önerilen kitaplara bakıyorum. İçlerinde inci tanesi niyetine bir tane bilimsel görüşlü / inceleme / araştırma kitabı örneği göremedim. Üniversitelere bak %95 ı sözel (lak lak) %5 fen bilimleri.. Sonrada ATATÜRKÇÜYÜZ?? Ne diyordu ATATÜRK "Hayatta TEK YOL GÖSTERİCİ BİLİMDİR FENDİR".

Bülent Erbilen 6 yıl

sözlerinize katılmakla beraber konu edilen konunun herkesin zihnini az çok kemiren varoluşsal kaygılar olduğunun altını çizmek isterim ve hayatımızı aydinlatan bilimsel keşifler bu anlamda içimizdeki karanlığa ışık olamıyor. Şöyle ki, enerjinin yokedilemezliği veya varedilemezliği, her ne saglamm bulgu olursa olsun, gözlemlenen yaşam döngüsü bizde varolan enerjisel potansiyel her ne lanet farklı formda varolmaya devam ederse etsin, el emegi göz nuru ile, sürekli varoluşarak kendimizde varettiğimiz, temelinde onlarca deneyim olan şahsiyetimiz, benlik inşamız, düşlerimizle, düşüncelerimizle, kimlik arayışlarımızla kendimiz belki edebiyatta varolmaya devam edebilir ama işlevselliğini kaybeden yaşam organizmamızın çözülüşüyle bir daha sonsuz düzlemde varolmayacak silik bir nokta gibi akışla beraber yok olup gidecek.. İşte ıstırap vern bu.. Pozitif yada bilmem ne bilimler neler neler üretirse üretsin, ortada insan doğasının hep varolmak ve kendini ölümün ötesine taşımak isteyen güçlü dürtüsü var.. Henüz ölümün ötesine dokunan yok. Bilim, malumunuz bugünle ilgilidir ve elle tutulanı, gözlemlenebileni konu edinir, niiçinle ilgilenmez, nasılla ilgilenir, ama insan bilimin hayalinin ötesine uzanmak ister, çünkü anlık olmak onu tatmin etmez, içsel boşluk sonsuz zaman düzlemine yayabileceği bir varoluşla elde edebileceği bir mutlulukla dodurulabilir, ki bu imkansız. Nihayetinde insandaki üzerini örttüğü varoluşsal kaygılar hep varolacagı gibi, edebiyat sayfalarındada insan ve yaşama dair konular hiç eksik olmayacaktır. Bu, yaşamı yadsımak ve önemsizleştirmek, bilimi tukaka etmek olarak değerlendirilmesin ama herşey hali hazırda bilinebilirleşmiş değildir, alan geniş, hep bilinemeyen birşeyler varolacaktır.. Bilim kilisesi ve peygamberlerinin cevap bulduğu sorular bulamadıkları yanında bir hayli azdır. Saygılar..

Bülent Bursa 6 yıl

Aziz Adaşım! Yazılarınızda ki zenginlikten anlayabildiğim kadarıyla dolu bir insansınız, dolu insanlarla yazışabilmek de bu mecraların en güzel tarafı ki helal olsun bilime bize böyle olanaklar sundu. Bilgisayar ve net başında; sözel sebeplerden dolayı değil sayısal sebeplerden dolayı üretilmiş bir makine ile yazışabiliyoruz yani... Son yanıtınızın bel kemiği gördüğüm cümlelerini kopyalarsam: "İşte ıstırap veren bu... Pozitif yada bilmem ne bilimler neler neler üretirse üretsin, ortada insan doğasının hep var olmak ve kendini ölümün ötesine taşımak isteyen güçlü dürtüsü var.. Henüz ölümün ötesine dokunan yok." .İşte bu cümleleriniz bir önce ki yanıtımda anlatmaya çalıştıklarımı açıklamama yardımcı olacak hareket noktalarımdır artık. Şöyle ki; evet, insanın var olduğundan beri cevap aradığı ızdırap veren ve çözümü için uğraştığı ana sorunu ölümdür. Yani ölümsüzlük insanın var oluş konularında ki nihai zaferi olacaktır. Seçtiğim cümlelerinizden katılmadığım ise "Pozitif yada bilmem ne bilimler neler neler üretirse üretsin" kısmı... İşte burada sizden ayrılıyorum. Çünkü dile getirdiğiniz: Bu ortak ızdırapın çözümü onbinlerce yıldır yazılan; temcit pilavı gibi kendini tekrar eden; roman-şiir-hikaye-öykülerde değil sadece bilimde yatıyor. Elbette anlıyorum ki bilime karşı olmak gibi bir amacınız yoktur, ancak "Pozitif yada bilmem ne bilimler neler neler üretirse üretsin" dediğinizde bilimi bu ortak ızdırabın yegane çaresi görmediğinizi veya göremediğinizi anlıyorum. İşte konu böyle değil... Dert / tasa / ortak ızdırap şayet "ölüm ise", bilim artık bunu bir "nihai son olarak değil" de bilakis "bir hastalık" olarak görmektedir. Ruslar hapı üzerinde çalışıyorlar. Rus devlet başklanı "denemelerde son 2 yılımız" dedi.. Fransız - Almanlar başka bir kulvarda çalışıyorlar, Japon ve Amerikalılar kök hücreyi deniyorlar. İngilizler kopyalama / klonlama üzerinde yoğunlaştılar. Yani bugün henüz açıklanmasa da Rusların insan klonladığı da tahmin ediliyor. Ve artık insan beyninden bir makineye veri aktarımı gerçekleşiyor. Engelli insanlara takılan robotik kollar ve ayaklar çalıştırılabiliyor. Şimdi sırada makineden insana ters veri aktarımı var. Yakın bir gelecekte; zihinler-hayaller-anılar-düşler-geçmiş öğrenilmişlikler vs topluca cd lere aktarılabilecek, insan bedeni klonlama işi de ortaya serilince; eskimiş bedenler, ya kendi iliğinden veya herhangi bir hücresinden klonlanıp yenilenecek. Yeni sıfır beynede cd den eski kayıtlar atılınca, alın size ölümsüzlük! 80 yaşında eskimiş beden biyolojik atık çöpüne giderken, 0-16 yaş arasında diyelim o insandan önceden klonlanmış ve hazır edilmiş yeni genç Einstein' lar uyanabilecek... http://her-an.org/2013/05/2045-inisyatifinin-olumsuzluk-projesi/ 2045 e kadar bu işlerin tamamlanması öngörülüyor. Belki daha erken. 1873' te AKDENİZ dibinde "ölümsüz canlı bulundu" (bir tür deniz anası). Şimdi uğraşılan; bu canlıda ki ölümsüzlük geni insana bir aşı yoluyla nasıl aktarılabilir? Bilim okumayıp, sürekli; cukkalı şiirler-oturttmalı aforizmalar-aşk/meşk/cinayet/katliam vs okuduğumuzdan, bizim "ölümsüzlüğün olanaklı olduğunun bulunduğundan" 144 yıldır haberimiz bile yok belki! Artık biyonik gözler görüyor, biyonik kulaklar duyuyor, diyabet ve benzeri genetik bir sürü hastalık GENOMA müdahale ile çözüldüler. Diyabet ameliyatla tedavi ediliyor. Anne rahmine gerek kalmadan 3-5 aya bir kuzu doğacak. İngilterede ilk klon koyun doly yaşlanıp babaanne oldu bile... Suni ortamda (cam tüp içinde) döllenme işi zaten çözülmüş, artık "eskimiş bir bilimsel gelişme".. Tüp bebekler her yerde peynir ekmek gibi çoğaldı:)) Kanıksandı bile artık! Demode bir gelişme sayılıyor artık ampül gibi:)). Dünya dışı yaşam alanları deneniyor. 1 Yıla Mars ta yaşam başlatılacak. Milyarlaca ışık yılı ötelerden ilk sesler kaydedildi. 15-20 yıla kuzenlere yatıya gelecekler:)) Çinliler kuantum ışınlamanın ilk başarılı deneyini yaptılar. 10 yıla insan bile ışınlanacak belki. Veya biz de kuzenlere bayrama yatıya gideceğiz:)) Gözle görülemeyen atomlar parçalanıp tüm evreni yok edecek termonükleer enerji kaynakları bulundu. Şuan CERN de atom altı parçacıklar parçalanırsa daha içinden ne çıkacak diye inceleniyor. Yani sözümün özeti: İşte bunlar %95 i lak lak (sözel) branşlardaki üniversiteler veya %95 i edebiyat-öykü-hikaye-şiir vb lak lak toplumlarınca keşfedilmediler. Bunlar %95 i fen bölümlü toplumlarca; edebiyat-öykü-hikaye-şiir okuduğu kadar, en az bir o kadar da bilimsel kitapları tüketen / bilimsel gelişmelere meraklı / bilimsel adamlarını en azından kitaplarını tüketerek destekleyen / onurlandıran toplumlarca bulunuyorlar. Yani mesele; "ölüm ızdırabı veya ölüm ötesine dokunmak ve bu varoluşsal ızdıraptan kurtulmaksa" bunun çaresi yine sadece bilimde. Yoksa 10.000 yıldır yazılan: Mesneviler-lirik destanlar-en cukkalı şiirler- en derinnnn "dünya klasiği" raskolnikov romanlar - bir hırsızın seceresini sayıp dökmeler" - en şaşalı madame bovery aşk romanları - en popüler hikaye ve öyküler - sır/mır türü cart curtlar - sadece birbirlerini tekrar edip durdular.. Güzel söz sanatları ile insanları belki anlık mutlu ettiler veya beyin kıvrımlarında dolaşıp onları uyuşturdular. Uyuşan ve entellektüel tatmin bulduğunu sanan insanlar da dönüp bilime burun kıvırdılar. Ama "ölümse" "ızdırapları" işte bu ızdırabın çaresi de onlara pembe hülyalar satan edebiyatta değil burun kıvırdıkları bilimdedir. Elbette yararlı yanları da olmuştur. Tabi ki bu fikirlerim kökten bir ret değil. Radikalizme karşıyımdır. Söylemek istediğim ise "okuma gücümüz de maddi-biyolojik sınırlıdır." O yüzden tüm okuma güç ve yeteneğimizi duygusal eserlere ayırıp heba etmeyelim. En azından %50-%50 kardeş payı yaparak okuyalım:)) Bakın bilim okursak bunlardan haberimiz oluyor ve ölüm ızdırabımız da otomatik azalıyor haberimiz olunca:)) Hiç bir edebi eser beni aşağıda ki link kadar "ölüm ızdırabından kurtaramadı":)) Dünyanın en LİRİK ölümsüzlük şiirini sunuyorum aşağıda ki linkte:)) "Rusya 2045 Sosyal Hareketi ve Ölümsüzlük Şirketi" !!! Sevgiler.

Bülent Erbilen 6 yıl

Dünyanın en cezbedici öyküsünden-romanından-hikayesinden kısa bir özet: "Hareketin manifestosunda, günümüzde insanlığın evrimi devam ettirmek için gerekli olan rehberlikten tamamen yoksun olduğu, halihazırdaki teknoloji ne ölçüde ilerlemiş olursa olsun bedenlerimize hapsolduğumuz müddetçe hastalıklar ve ölümden kurtulamayacağımız, bu nedenle teknolojik ilerlemenin yepyeni bir hayat formunu netice verecek şekilde yönlendirilmesi için yeni bir ideolojik paradigmaya ihtiyaç olduğu, bunun da bizi insanın artık sadece çevresini değil bizatihi kendisini de yeniden inşa edeceği bir bilimsel ve teknolojik devrime götüreceğinden bahsediliyor. Bunun yolu olarak da yapay bir insan bedeni prototipinin inşa edilmesi gösteriliyor. Bu şekilde her şey kökten değişmiş olacak. Bu beden sadece biyolojik bedeni ikame etmeyecek, ondan daha da mükemmel olacak, gerekirse yüksek sıcaklık ve basınca, radyasyona dayanacak, oksijene ve gıdaya ihtiyaç duymayacak, hatta nöral arayüzlerle bir kişi birçok bedeni aynı anda kontrol edebilecek vs. Vs. Ve bu mekanik bir bedenin inşasının ötesinde insanlığı entelektüel, ahlaki, fiziksel, zihni ve spiritüel gelişimine yön verecek yeni bir teknoloji, değerler ve dünya görüşü sistemi ortaya çıkaracak."

Bülent Erbilen 6 yıl

Anlamın ve amacın misafiriyiz gibi geliyor bana

H

Tabiatta her şeyin karşıtı var! Yaşamınkide ölüm oluyor, bu durumda tabiat olduģu yaşam olacaksa ölümde var oluşdur
Valla yeni uydurdum bu fikri:)) teori oldu

Y

Var olduğumuz süreçte kendi (bireysel) var olus nedenimizi bulalim diye var olmus olabiliriz

N

Kapsamlı olarak, Ölmeden yaşadığımızı düşünsene...

M

oyun

C

Birak gereksiz islere cevap arama sen simdi yasa zamani gelince olursun... Boyle garip metafizik sorularin cevabi yok....

C

Ben HİÇlikten geldim, HİÇliğe gidiyorum.
Bunu bir saniye unuttuğumda, kendimi bir şey zannediyorum, sahiplenerek sırtıma boş yükler yükleyen bir aptala dönüşüyorum, keyfimi kaçırıyorum, kibirli oluyorum, küçümsüyorum, fark atmaya çalışıyorum, rekabete giriyorum, öfkeleniyorum, sahip olduğumu zannettiğim şeyleri kaybetmekten korkuyorum. Ben HİÇim, Hiçlikten geldim, hiçliğe gidiyorum.
Hiç bir şeyin ve hiç kimsenin sahibi değilim, ne zaman bu gerçek olmayan dünyayı terk ederim bilmiyorum. Bu bedenin bile sahibi değilim, annemin babamın, eşimin, çocuğumun sahibi değilim, sahipmişim gibi yapmayı bıraktığımda özgürüm, huzurluyum. BEN HİÇİM.

A

Topraga daha cok fosil lazm ondan

F

Dine girmeyelim de nereye girelim bu sorunun cevabı din ile slakali ve yüce kitabımız da var din den korkmayın yav bu kadar bir de din het şeye karışır öyle dini karistirma diye saçmalayan uyuzkara bakmayin siz

A

Hatipoğlu Hocaya sorsaydınız dini karıştırmadan olmazki!

A

Böyle bir sorunun dini açıklaması olur ilmi olmaz sakat mantıksız bir soru ne demenizi bekliyorsun dna ve rna birleşti füzyon oldu derken amino asitler sulardan çıktı maymun yaptılar maymunlarda bu tasam monoton daha zevkli hale getirelim insan olalim hem dertlenir hem demlenir hem de keyif ederiz dediler kendilerin e bir amaç belirlediler bu arada kendilerini bilge sanan fel

A

Allah'ı unutmadan yaşa işte...
O sana söyler ne yapcağını.
Yok Allah yok diyorsan, o zaman kafana göre yaşa..
Ne olcaksa görücez işte ...

Kendi adıma Allahsız bir yaşam istemiyorum.
Böcek değilim, hav hav değilim.

S

Dünya ya gelmeden önce nerdeydin

A

İnançsal boyutuna girmeyecek olursak eğer tek bir cevabı var: Tesadüf ..

O

Lanet olsun can tatlı geliyor ışte geride sevdiklerimizi gözü yaşlı bırakmak istemiyorum herzaman belkilerle yaşıyoruz bende ölmek istiyorum ama intehara cesaret edemiyorum kendiliğinden olmasını istiyorum ve bu çok uzun bir zaman alıyor

P

illaki bir anlamı olması gerekir diye bir kural yok bide bu açıdan bak

B

Yıllardır bu soruyu düşünüyorum ve çıkış bulamıyorum

K

Din'e girmeyek diyorsan yasamin bi anlami yok intihar edebilirsin, Din'e girelim diyorsan rabbimize kulluk edip ruhu gelistirip oldukten sonraki yasam icin kendimizi hazirlikli hale getirmemiz icindir yasam.

M

Rabbine teslim olan her beyin-ruh oteki tatafta abd baskani gibidir yapamayacagi sey yoktur en guclu o'dur....

M

Yaşamın anlamı yoktur. Bunu idrak edebilmek için şunu düşünün. Biz hayatımızda her şeyi araçsallaştırırız. Çocuk yapmak için evleniriz, Yemek ve barınmak için çalışırız, kendimizi iyi hissetmek için eğlenceli bir şeyler yaparız. Ama yaşamak araçsal bir şeye dönüşemez. Yaşamak esastır (ilktir, önceldir) Diğer her şey ondan çıkar ama hiç bir şey onu neden sonuç döngüsünde bir altına alamaz. O yüzden yaşamaı araç gibi değil AMAÇ gibi görmek durumundayız.

C

Her şeyi araçlaştırma güdüsü yaşamın araç oluşunu seziyor olmamızdan dolayı da olabilir .

Süleyman Karazor 6 yıl

Bahşedilen hediyenin uzun hikayesidir yaşam

A

Eşinizin size olan sadakati, çok iyi bir işe başlamadan önceki sınav/mülakat, karşılıksız çıkarsız menfaatsiz sevgi.

I

Doğa'nın kanunudur bu. Hersey sürekli olarak değişir. Kalmak diye bir sey yoktur. Tabiat, sonsuz yeni biçimler yaratır, şimdi olan eskiden hiç yoktur; eskiden olan bir daha gelmeyecektir. Her şey yenidir ve yine de eskidir.

B

neden not yazma ihtiyacı duydun bende onu anlamadım. ))

S

Ha ölmüşsün, ha yaşamışsin, hayat kısa, hayatını yaşa.

E

"Eger bir gun oleceksek neden yasiyoruz" kendi basina bir paradoksu ifade eder zaten, yani " eger bir gün oleceksek yasiyor olmaliyiz" degil mi.
Yaşamak ise zaten içgudusel bir eylemdir, yeriz iceriz, aci ve mutluluk duyariz, bu isin dogallik iceren kismi, neden yasiyoruza gelirsek; belki bi soruya net bir cevap vermek hic bir zaman mumkun olmayacak ama dini gorusu saymazsak hayatin dogalligini neden sonuc ilskilerini bilim acikliyo ve arastiriyo. Amac bakimindan ise dini gorusleri bir kenara birakirsak bu amacin biz insanlara birakildigini goruruz, herkes kendi yasaminin amacini belirleyebilir. Ve her seye ramen yasam tatlidir ve hayat bir nebzede yarini bilmedigimiz icin guzeldir

M