Aşk beyinde yaşanıyor ise biter, yürekte ise bitmez... Çünkü beyin sürekli sorgular, sorunlar çıkarır, bunların bazılarını çözer veya çözdüğünü sanır. Beyin her ne şekilde algılarsa algılasın neticede bir yargıya varır. Bu yargı doğru veya yanlış mı? Beyin buna bazen mantıklı, bazen duygusal cevap verir. İşte bu duygusal veya mantıksal cevaplar, beynin med-Cezirleridir.. ''Aşk bodrumda yaşanıyor güzelim'' şeklindeki bir söylem, insan yüreğinden kaynaklanıyor olamaz. Bu durum beyinle alakalıdır.. Buradaki yürek: Beden ve zihnin dışında, ruhsal boyutunda ötesinde 'Hiçlik' olarak adlandırılan bir duruma işaret eder.. Beynin algılamalarına karşı zihin sürekli üretir. Bu üretim olumlu veya olumsuz olabilir.. İnsanın mutlu olduğu an zihindeki bilgi akışının durduğu andır. İşte zihnin durduğu an ruhun huzura erdiği andır.. Zihin çevresel etkenlere karşı sürekli üretir, kurar.. 'Baskı' ve öğretilmiş 'korkular' zihnin olumsuz bilgi akışına devam etmesi ve sürekli 'olumsuz' olana odaklanması ve bunların 'kaygıya' neden olması neticesinde, ruh huzura kavuşamaz.. Onun için ÖZGÜR OLMALI İNSAN DÜŞÜNCESİNDE ZEBANİLER GÖRMEMELİ HER GECESİNDE .... .. Şiirin devamı bende kalsın... Tüm dinlerin ve bilimin insanın mutluluğu üzerine 'kafa yorduğu' söylense de dinlerde peşin kabul ve biat kültürü oluştuğundan, bugüne kadar herhangi bir dini öğretinin mutlak mutluluğu yarattığı veya sağladığı da söylenemez... Ruh-Beden-zihin üzerine çalışan, bilim, sanat ve tasavvuf gruplarının esasında varmak istedikleri ve bazen vardıkları yer 'Hiçlik' dir. Orada iyi/kötü yoktur, korku ve kaygılar yoktur.. Algılar/yargılar da yoktur.. Buraya varmak için zihnin kaygı üretmesini durdurmak gerekir. Bunun içinde zihin her şeyden önce özgür olmalıdır...
Aşk beyinde yaşanıyor ise biter, yürekte ise bitmez... Çünkü beyin sürekli sorgular, sorunlar çıkarır, bunların bazılarını çözer veya çözdüğünü sanır. Beyin her ne şekilde algılarsa algılasın neticede bir yargıya varır. Bu yargı doğru veya yanlış mı? Beyin buna bazen mantıklı, bazen duygusal cevap verir. İşte bu duygusal veya mantıksal cevaplar, beynin med-Cezirleridir.. ''Aşk bodrumda yaşanıyor güzelim'' şeklindeki bir söylem, insan yüreğinden kaynaklanıyor olamaz. Bu durum beyinle alakalıdır.. Buradaki yürek: Beden ve zihnin dışında, ruhsal boyutunda ötesinde 'Hiçlik' olarak adlandırılan bir duruma işaret eder.. Beynin algılamalarına karşı zihin sürekli üretir. Bu üretim olumlu veya olumsuz olabilir.. İnsanın mutlu olduğu an zihindeki bilgi akışının durduğu andır. İşte zihnin durduğu an ruhun huzura erdiği andır.. Zihin çevresel etkenlere karşı sürekli üretir, kurar.. 'Baskı' ve öğretilmiş 'korkular' zihnin olumsuz bilgi akışına devam etmesi ve sürekli 'olumsuz' olana odaklanması ve bunların 'kaygıya' neden olması neticesinde, ruh huzura kavuşamaz..
Onun için
ÖZGÜR OLMALI İNSAN DÜŞÜNCESİNDE
ZEBANİLER GÖRMEMELİ HER GECESİNDE
....
.. Şiirin devamı bende kalsın...
Tüm dinlerin ve bilimin insanın mutluluğu üzerine 'kafa yorduğu' söylense de dinlerde peşin kabul ve biat kültürü oluştuğundan, bugüne kadar herhangi bir dini öğretinin mutlak mutluluğu yarattığı veya sağladığı da söylenemez... Ruh-Beden-zihin üzerine çalışan, bilim, sanat ve tasavvuf gruplarının esasında varmak istedikleri ve bazen vardıkları yer 'Hiçlik' dir. Orada iyi/kötü yoktur, korku ve kaygılar yoktur.. Algılar/yargılar da yoktur.. Buraya varmak için zihnin kaygı üretmesini durdurmak gerekir. Bunun içinde zihin her şeyden önce özgür olmalıdır...