Çocuk yaştaki evliliklere ilişkin Diyanet işleri Başkanlığının tutumu?

Doğru bir tutum sergilenmiş ve hep yerden yere vuracak da değiliz. Takdir de etmiyorum. Geç kalınmış, beklenmiş, çok çocuğun hayatına mal olmuş bir tutumdan anca dönülmüştür ama dönülmüştür. Neticede geçen bir yazımda demiştim. Biz kabul etmeyeceğiz, karşı çıkacağız ve eleştirilereceğiz ki, fikirleri değişsin.
Bu basit bir açıklama değil. Bin yıllık bir töre ve bir o kadar da kök salmış bir kültürün içindeki bir kanserin kazınmasıdır. Bu duruma normal bakan, sünnet diye bakan milyonlarca kişinin zihniyetlerini sorgulaması için ufak da olsa ilk hareketlerden biridir.
Doğru tavır ne ise, er yada geç o tavrı kabul edecekler.

Uzatmadan haberi vereyim.

Diyanet İşleri Başkanı ali Erbaş çocuk yaştaki evliliklere ilişkin, "Zaman zaman doğru ile yanlışı iyi ile kötüyü ayırt edebilme yetisine sahip olmayan çocuk yaştaki kızlarımız evlendirilebilmektedir. İnsanın onuruna uygun bir şekilde hayatını sürdürme hakkını gasp etmek ve özellikle çocukları türlü istismarlara maruz bırakmak dinimizde haram, yasaktır. Henüz sorumluluk bilincinde olmayan bir çocuğun evliliğe zorlanmasının dini ve ilmi bir meşruiyeti, temeli yoktur. Yuva kurmanın eş, anne olmanın anlamını idrak etme rüştüne erişmemiş bir kızın evlendirilmeye çalışılması asla kabul edilemez bir durumdur" dedi.

G
0 kişi takip ediyor.
Misafir olarak yayınla
17
17 CEVAP

Evlenme yaşını Devlet belirler!
Devlet denilen tüzel kişilik vatandaşların istekleri (iradeleri) doğrultusunda tarafların haklarını korur.
İslam ma'rufa uymayı emreder. Yani Arap için Arap örfüne, Türk için Türk örfüne uymayı emreder. Örf: Bir toplumun yazılı olmayan hukukudur. Konsensüs sağladığı ortak paydasıdır.
İslam Arap mahalli hukukunu (örfünü) yasa yapmıştır. Kime? Pek tabii Araplara!
Kur'an hem "قُرْءٰنًا عَرَبِیًّا " yani Arabî bir kitaptır. Yani Arap dilini, dolayısıyla Arap mütearifesini, evren tasavvurunu esas alan bir kitaptır.
Hem de "حُكْمًا عَرَبِیًّا" Arabî bir yasadır. Yani Araplara has bir yasamadır. Yani Arap örfünü kanun yapmıştır.
Örf değişince yasalar da değişir.
Ne Arap örfü evrenseldir. Ne de İslam evrenseldir. Tarihi ve mahallidir. İslam'ın evrensel olduğu iddiası çok sonra çıkmış ve sadece bir slogandır.
Dinin makasıdı /hedefleri evrenseldir.
İslam cahiliyenin bağrından çıkmıştır! Ve cahiliyenin devamıdır. İslam hiç bir yeni itikad, ibadet ve o toplumda bilinmeyen yasalar getirmemiştir.
İslam ne yeni bir kozmoloji, ne yeni bir tıb/biyoloji getirmiştir. Tıbb-ı Nebevî denilen tıp Arapların koca karı tıbbıdır. Peygamber ne doktor, ne de eczacıdır. O çağının insanıdır.
Cahiliye Arapları hırsızın elini keserlerdi. İslam da bunu yasa yapmıştır. Cahiliye Arapları üç talakla boşanırdı, Mesela şair A'şâ böyle boşanmıştır. İslam da bunu şeriat yapmıştır.
Yani Allah'ın yasaları dediğimiz şeriat Arap örfünün teşrîidir.
Haliyle "Kız kocasının yanında büyür" diyen Arapların örfü bazı toplumlara, hassaten bu çağa uymaz.
Boşuna Diyanet'i günah keçisi ilan etmeyelim.
Yapacağı bir şey yoktur. Önlerindeki müesses İslam büluğ çağına gelenlerin evlenebileceğini söyler. Kur'an'da bile nikah (cinsel ilişki) bazı ayetlerde büluğ anlamında kullanılmıştır.
Bu dinin peygamberi 9 yaşında olan Aişe annemizle evlenmiştir. O çağda ve o toplumda hiç kimse de buna itiraz etmemiş, peygamberi kınamamıştır. Hadi bunu kabul etmediniz, Aişe'nin yaşını indira gandi yaparak 18'e çıkardınız. Pekala peygamberin arkadaşlarının yani kendi yaşıtı olan Ömer'in Ebubekir'in kızını aldığını, kendi kızlarını yine ahbabına verdiği de inkar edebilecek misiniz? Bunun Berdel'den ne farkı vardır?
Kurtubî hanımlarının sayısını 31, İbn Habîb 25 olarak sayar. Mesela cariyeleri vardır. Bu cariyeler hem örtünmez, hem de bunlara nikah kıyılmaz. Çünkü çağında krallar, Arap beyleri böyle yaparlardı.
Uzatmak istemiyorum.
Diyanet'e nikah kıyma yetkisini verdikten sonra bunların geleceğini hesaplamalıydınız.
Bir taraftan İslamcı gençlik yetiştireceğiz diyeceksiniz.
Bir taraftan da "Dar tayt, çorap pantolon giyen kızlar beni tahrik ediyor! Ben zurna mıyım? Yoksa siz öküz müsünüz, tahrik olmuyor musunuz?" diyen felsefe öğretmenini kapı önüne koyacaksınız. Çelişki üstüne çelişki..
Pek tabii teşhircilik önlenmelidir. Hiç olmaz ise resmi kurumlarda bunun bir sınırı olmalıdır. Bu ayrı bir mesele.
Diyanet'in durumu yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal. Bir tarafta din, diğer tarafta çağdaş toplum.
Boşuna "İslam'a uymayan bir çağı teperim ben" diye tepinmeyin! Bugün değilse, yarın, biz değilsek çocuklarımız yaşadığımız çağdan kaçamayız.
Demek istemem şu ki; dinin sabiteleri, değişmezleri vardır, değişkenleri vardır. Şeriat bunlardandır. Şeraitin (şartların) değişmesiyle ümmetin ve bireylerin hakkı hukuku gözetilerek (maslahat) şeriat da değişir.
Evlenme ve boşanma ile ilgili şerî yasalar 1500 sene öncesinin Arap örfüdür. Şeriatın up-date edilmesi gerekir. Nokta.
Ilhami Güler'in dediği gibi Sabit Din, Dinamik Şeriat"
Gerçi sabit dinin yani itikadının bir çok unsuru da tarihseldir, mahallidir. Mesela cinleri, tacavüzcü şeytanları gibi. Dünya (en yakın) semasının yıldızlarının şeytanlara atılacak mermi olması gibi
Arşına oturmuş bir kral gibi tasvir edilen gökteki tanrı gibi.
---

Y