Bu sözler Ord. Prof. Dr. İhsan Şükrü Aksel? İn? Psikiyatri? Kitabında yer almaktadır. Kitap 1959 yılında basılmış. O yıllarda yayınlanmış psikiyatri ya da psikoloji kitaplarında benzer pek çok ifadeye rastlayabilirsiniz. Ama bu türden ifadeleri bugün bir psikiyatrist ya da bir psikolog kullanmaya kalksa bilim çevreleri tarafından hemen aforoz edilecektir. Peki o tarihten bu yana ne olmuştur? Eşcinsellik Yanlıları APA? Nın Kongresini Basıyor Eşcinsellik 1973 yılına kadar psikiyatrinin tanı kitabı olan DSM? De bir hastalık olarak tanımlanıyordu. O tarihten sonra DSM? Nin diğer versiyonlarında eşcinselliğin bir hastalık olarak tanımlanmasından vazgeçildi. Peki eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkarılması nasıl olmuştu? Bir baskınla. Yanlış okumadınız, eşcinsel aktivistler APA? Nın (Amerikan Psikiyatri Birliği) kongresini deyim yerindeyse? Basmış? Ve üyeleri baskı altında tutarak bir oylama sonucu eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkartılmasını sağlamışlardı (Ülserin oylama ile hastalık olmaktan çıkarıldığını düşünelim, ne kadar bilimsel değil mi?)! Oylamanın sonuçları da ilginçti. 17,905 APA üyesinden 10,555?i oy kullanmıştı ve oy kullananların 5854?ü eşcinselliğin DSM? Den silinmesine evet, 3810?u hayır demişti.[1] Yani toplam üyelerin %32?sinin oyuyla eşcinsellik bir hastalık olmaktan çıkarılıyordu. Diğer bir ifadeyle ?%32?nin %58?i? El kaldırarak? Artık eşcinsellik bundan böyle hastalık değildir? Demişti. Oylama devam ederken dışarıda yüzlerce eşcinsel aktivist gösteri yapmaya devam ediyordu. Yaşananlar militan bir hokkabazlıktan başka bir şey değildi. Eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkarılmasıyla, daha doğrusu bir? Oldubitti? Ye getirilmesiyle, eşcinsellik yanlısı hareket Amerika? Da giderek güç kazandı. 1980?li yıllarda bu konuda çok yönlü propagandif çalışmalar yapıldı. Eşcinsel lobi; bilim, hukuk, siyaset, sinema vb. Araçlar üzerinde ciddi bir baskı kuruyordu. Eşcinselliğin şaibeli bir? Oylama? Sonucu hastalık olmaktan çıkarıldığı o tarihten bu yana eşcinsellik yanlısı hareketler habire? Eşcinselliğin artık bilimsel açıdan hastalık kabul edilmediğini? Açıklayıp durdular. Ancak tarih eşcinselliğin bilimsel temellere dayalı olarak değil, ?oylama? İle hastalık kategorisinden çıkarıldığını yazmıştı bir kere. Üstelik, psikiyatriyi sürekli kapitalist düzenin aracı olmakla suçlayan eşcinsellik yanlısı hareketler, söz? Eşcinselliğin hastalık olup olmadığına? Gelince kendilerini resmi psikiyatrinin görüşlerine dayandırma gibi ağır bir çelişkiyi de beraberlerinde taşıyageldiler. Eşcinsellik yanlısı hareketler hep ajitatif, magazinel ve militan bir dil kullanmayı tercih ettiler. Eşcinselliğin doğuştan getirildiğine dair bir kanıtları olmamasına rağmen bu varsayımlarını, bilimsel bir gerçekmiş gibi savunmayı sürdürdüler. Eşcinselliğin tedavi edilebilir olduğunu gösteren Dr. Robert Spitzer (Columbia Üniversitesi) gibi bilim adamlarının çalışmalarını yine aynı dili kullanarak karalamayı tercih ettiler ya da yok saydılar.[2],[3], [4] Ne var ki, pskiyatrinin iki yüzlü tutumu bir kez daha kendi içinden gelen biri tarafından deşifre ediliyordu.[5],[6] Zira Spitzer, APA? Nın kendi resmi belgelerine homoseksüelliğin DSM? Den silinmesini sağlayan anahtar kişi olarak geçmişti.[7] Spitzer? İn eşcinselliğin bir hastalık olmadığını öne süren çalışmaları ayakta alkışlanırken, eşcinsellerin tedavi edilebileceğini ortaya koyan çalışmalarına ise kuşkuyla yaklaşılıyordu. Gerçi, Spitzer? İn o zamanlar bile, eşcinselliğin hastalık olarak adlandırılmasa da normal bir davranış olarak da görülmemesi yönünde bir görüşe sahip olduğu biliniyordu. Ne var ki, gay aktivistlerin militan tutumuna boyun eğmek zorunda kalmıştı.[8] Dahası, bilimsel çalışmaları baskılayan eşcinsel lobiler? Eşcinselliğin hastalık olup olmadığı? Gibi bir araştırma konusunu bilimsel çalışma alanından çıkardılar. Bunu tartışmayı yasakladılar. APA (Amerikan Psikiyatri Birliği) 2000 yılında aldığı bir karar ile bireylerin cinsel yönelimlerini terapi ile değiştirmeye çalışmayı etik ihlali olarak açıkladı.[9],[10] Bunun yerine bilim adamlarını mevcut eşcinsel görüşü pekiştiren araştırmalar yapmaya yönelttiler. Her kim bu konuda muhalif bir şeyler söyleyecek olsa alaycı, tahkir edici, tahfif edici baskılara maruz bırakıldı. Utanma, Eşcinsellik Hakkında Olabildiğince Sık ve Yüksek Sesle Konuş Eşcinsellik gayet? Bilimsel? Bir yöntemle DSM? Den silinmişti. Artık bilimin meşruiyet verici nesnel gücü eşcinsellerin yanındaydı. 1987 yılına gelindiğinde eşcinsellik yanlısı hareketin bir nevi manifestosu sayılabilecek? The Overhauling of Straight America? (Eşcinsel Olmayan Amerika? Nın Yeniden Yapılandırılması/Revizyonu) isimli makale Guide dergisinde yayınlandı.[11] Marshall Kirk ve Erastes Pill (asıl adı Hunter Madsen) tarafından kaleme alınan bu makale eşcinselliği yaygınlaştırmak için takip edilecek stratejiyi anlatıyordu. Yazarlar eşcinsel hareketin yaygınlaşması için özenle hazırlanmış 6 aşamalı stratejik bir plan öngörüyorlardı. Ayrıntılarında Türkiye? De yaşananları da anlamamızı kolaylaştıracak bu belgenin sadece anahatlarını aktaralım. Takip edilecek stratejik harita özetle şu şekilde belirlenmişti:
Bu sözler Ord. Prof. Dr. İhsan Şükrü Aksel? İn? Psikiyatri? Kitabında yer almaktadır. Kitap 1959 yılında basılmış. O yıllarda yayınlanmış psikiyatri ya da psikoloji kitaplarında benzer pek çok ifadeye rastlayabilirsiniz. Ama bu türden ifadeleri bugün bir psikiyatrist ya da bir psikolog kullanmaya kalksa bilim çevreleri tarafından hemen aforoz edilecektir. Peki o tarihten bu yana ne olmuştur?
Eşcinsellik Yanlıları APA? Nın Kongresini Basıyor
Eşcinsellik 1973 yılına kadar psikiyatrinin tanı kitabı olan DSM? De bir hastalık olarak tanımlanıyordu. O tarihten sonra DSM? Nin diğer versiyonlarında eşcinselliğin bir hastalık olarak tanımlanmasından vazgeçildi. Peki eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkarılması nasıl olmuştu? Bir baskınla. Yanlış okumadınız, eşcinsel aktivistler APA? Nın (Amerikan Psikiyatri Birliği) kongresini deyim yerindeyse? Basmış? Ve üyeleri baskı altında tutarak bir oylama sonucu eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkartılmasını sağlamışlardı (Ülserin oylama ile hastalık olmaktan çıkarıldığını düşünelim, ne kadar bilimsel değil mi?)! Oylamanın sonuçları da ilginçti. 17,905 APA üyesinden 10,555?i oy kullanmıştı ve oy kullananların 5854?ü eşcinselliğin DSM? Den silinmesine evet, 3810?u hayır demişti.[1] Yani toplam üyelerin %32?sinin oyuyla eşcinsellik bir hastalık olmaktan çıkarılıyordu. Diğer bir ifadeyle ?%32?nin %58?i? El kaldırarak? Artık eşcinsellik bundan böyle hastalık değildir? Demişti. Oylama devam ederken dışarıda yüzlerce eşcinsel aktivist gösteri yapmaya devam ediyordu. Yaşananlar militan bir hokkabazlıktan başka bir şey değildi.
Eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkarılmasıyla, daha doğrusu bir? Oldubitti? Ye getirilmesiyle, eşcinsellik yanlısı hareket Amerika? Da giderek güç kazandı. 1980?li yıllarda bu konuda çok yönlü propagandif çalışmalar yapıldı. Eşcinsel lobi; bilim, hukuk, siyaset, sinema vb. Araçlar üzerinde ciddi bir baskı kuruyordu.
Eşcinselliğin şaibeli bir? Oylama? Sonucu hastalık olmaktan çıkarıldığı o tarihten bu yana eşcinsellik yanlısı hareketler habire? Eşcinselliğin artık bilimsel açıdan hastalık kabul edilmediğini? Açıklayıp durdular. Ancak tarih eşcinselliğin bilimsel temellere dayalı olarak değil, ?oylama? İle hastalık kategorisinden çıkarıldığını yazmıştı bir kere. Üstelik, psikiyatriyi sürekli kapitalist düzenin aracı olmakla suçlayan eşcinsellik yanlısı hareketler, söz? Eşcinselliğin hastalık olup olmadığına? Gelince kendilerini resmi psikiyatrinin görüşlerine dayandırma gibi ağır bir çelişkiyi de beraberlerinde taşıyageldiler.
Eşcinsellik yanlısı hareketler hep ajitatif, magazinel ve militan bir dil kullanmayı tercih ettiler. Eşcinselliğin doğuştan getirildiğine dair bir kanıtları olmamasına rağmen bu varsayımlarını, bilimsel bir gerçekmiş gibi savunmayı sürdürdüler. Eşcinselliğin tedavi edilebilir olduğunu gösteren Dr. Robert Spitzer (Columbia Üniversitesi) gibi bilim adamlarının çalışmalarını yine aynı dili kullanarak karalamayı tercih ettiler ya da yok saydılar.[2],[3], [4] Ne var ki, pskiyatrinin iki yüzlü tutumu bir kez daha kendi içinden gelen biri tarafından deşifre ediliyordu.[5],[6] Zira Spitzer, APA? Nın kendi resmi belgelerine homoseksüelliğin DSM? Den silinmesini sağlayan anahtar kişi olarak geçmişti.[7] Spitzer? İn eşcinselliğin bir hastalık olmadığını öne süren çalışmaları ayakta alkışlanırken, eşcinsellerin tedavi edilebileceğini ortaya koyan çalışmalarına ise kuşkuyla yaklaşılıyordu. Gerçi, Spitzer? İn o zamanlar bile, eşcinselliğin hastalık olarak adlandırılmasa da normal bir davranış olarak da görülmemesi yönünde bir görüşe sahip olduğu biliniyordu. Ne var ki, gay aktivistlerin militan tutumuna boyun eğmek zorunda kalmıştı.[8]
Dahası, bilimsel çalışmaları baskılayan eşcinsel lobiler? Eşcinselliğin hastalık olup olmadığı? Gibi bir araştırma konusunu bilimsel çalışma alanından çıkardılar. Bunu tartışmayı yasakladılar. APA (Amerikan Psikiyatri Birliği) 2000 yılında aldığı bir karar ile bireylerin cinsel yönelimlerini terapi ile değiştirmeye çalışmayı etik ihlali olarak açıkladı.[9],[10] Bunun yerine bilim adamlarını mevcut eşcinsel görüşü pekiştiren araştırmalar yapmaya yönelttiler. Her kim bu konuda muhalif bir şeyler söyleyecek olsa alaycı, tahkir edici, tahfif edici baskılara maruz bırakıldı.
Utanma, Eşcinsellik Hakkında Olabildiğince Sık ve Yüksek Sesle Konuş
Eşcinsellik gayet? Bilimsel? Bir yöntemle DSM? Den silinmişti. Artık bilimin meşruiyet verici nesnel gücü eşcinsellerin yanındaydı. 1987 yılına gelindiğinde eşcinsellik yanlısı hareketin bir nevi manifestosu sayılabilecek? The Overhauling of Straight America? (Eşcinsel Olmayan Amerika? Nın Yeniden Yapılandırılması/Revizyonu) isimli makale Guide dergisinde yayınlandı.[11] Marshall Kirk ve Erastes Pill (asıl adı Hunter Madsen) tarafından kaleme alınan bu makale eşcinselliği yaygınlaştırmak için takip edilecek stratejiyi anlatıyordu. Yazarlar eşcinsel hareketin yaygınlaşması için özenle hazırlanmış 6 aşamalı stratejik bir plan öngörüyorlardı. Ayrıntılarında Türkiye? De yaşananları da anlamamızı kolaylaştıracak bu belgenin sadece anahatlarını aktaralım. Takip edilecek stratejik harita özetle şu şekilde belirlenmişti: