Tanrı neden dinlere ihtiyaç duysun?

Tanrı ve Şeytan arasında olan iddiayı hepimiz biliriz ve genel kanı şu yöndedir. Tanrı kendi yarattığı kullarının kendisini bileceğinden şüphe dahi etmedi.

Peki gelelim bir tanrının bilinilirliğine!
Gerçekten bir tanrı buna ihtiyaç duyar mı?
Mutlak bir tanrının varlığı zaten idrak sahibi olan bir zeka tarafından tezahür edilir yada idrak edilir. Varlığı yaratılmış her cisme tecelli eden varlığı düşünerek bulmak biraz abest ile iştigal değil mi? Kendini yetersiz bulan ve bu noktada insan algısı veya idraki üzerinde yaptırıma giden, onları varlığı ile ilgili bilgilendiren bir tanrı yetersiz bir tanrı değil mi? Bu bakımdan tanrı, insan idraki ile her cisimde tezahürü bilinen yada bulunan bir varlık değil o zaman. Şayet kutsal kitaplarda ki tanrı tasviri, bahsedilen sıfatlarda bir tanrı olsaydı, insan aklı bu kitaplara ihtiyaç dahi duymadan bu varlığı sorgusuz kabul ederdi. Güneşin varlığının belki bir delile ihtiyacı var lakin ışığının ve sıcaklığının başka bir kaynaktan geldiğinin iddiası bile kabul edilemez bir iddia olur. Bu bakımdan tanrı ile insan ilişkisi de buna benzer bir ilişkidir.

Peki dinler bu noktada samimi midir?
Bence hiçbir din tanrıdan gelmedi ve mutlak olan bir tanrı asla kendisini anlatmadı. Dinlerin şekillerine bakarsak eğer tanrı arayışında olan insanoğlunun çabasını görmekteyiz. Sürekli bir tanrı kavramı peşinde koşan ve onu var etmeye çalışan bir zihnin evrimini görürüz.

Doğada evrimsel süreç geçirenlerden biri de insan zihni ile birlikte tanrı tasviridir. Sürekli şekil değiştiren ve karakter olarak kendisini geliştiren tanrı kalıbı ile insan algısı ve çağdaş düşünce yapısı aynı paralellikte ilerlemekte. Bu bakımdan dinlerin tanrı eseri kutsal birer öğreti olduğunu iddia etmek yeterince saçma bir iddia olduğunu bu noktada kabul etmek gerekiyor.

Peki neden dinler bir tanrı arayışına sürükler insanı?

Çünki insanın varlığını bildiği ve mutlaklığını ispat ettiği bir tanrı var olmadı. Idrakı mümkün olan bir tanrıyı anlatmak kadar onu küçük düşüren bir başka girişim var mı dinler kadar? Kendisini anlatma ihtiyacı duyan bir tanrı zaten eksiktir. Dinlere baktığımız da ise sürekli bu eksiğini tamamlayan bir tanrı görürüz. Ya inandığı ve zekasına güvendiği insanın zekasına cidden güvenmiyor, yada insan, var olduğunu düşündüğü tanrısına kalıplar belirliyor. Bir tanrının kendisini anlatması ve kendisinin varlığına dair ispat arayışına girmesi zaten yeterince mizahsen bir durum.

O halde tanrı var ise nasıl bilinir?

Bu sorunun cevabını bir inançlı ile asla tartışamazsınız! O'na göre tanrı varlığını deliller ile anlatmıştır ve onun delil diye kabûl ettiği yegane kaynak ise kendi kutsal kitabıdır. Süreç içerisinde bu kutsal kitaplar var olmasaydı, inandığı kalıplardaki tanrının asla var olamayacağını asla idrak edemezdi ve hatta bu kalıpları yaratan etkenlerin de yine aynı kutsal metinler olduğunu da asla anlamayacaktır.

Peki neden tanrı dinlere ihtiyaç duysun?
Bu sorunun cevabını asla bir inançlı veremez çünkü inandığı metinlerde buna karşılık gelen bir cevap tam olarak yoktur. Esasında bir tanrının bir dine de ihtiyacı yoktur. Bu noktada tanrının din gönderdiği iddiası bile onu eksik gösterir. Çünkü varlığının delili ya yetersizdir yada insanların idraki ile algılanmasına muhtaçtır. Kendi varlığının ispatı peşinde olan tanrı zaten yeterince beceriksiz değil mi? Neden her devirde bir kendini var etme amacında olsun. Dinlere bakarsak eğer, toplumu düzene sokmaktan çok varlığına dair toplumları ikna derdine düşen ve insanoğlu tarafından kendisine duyulan şüpheleri mucizeler ile yada korkutarak gidermeye çalışan tanrıyı görüyoruz.

Bütün bu durumları ele alır isek elimde tartışmasız tek sonuç kalıyor!

Tanrı asla var olmadı yada bir tanrıyı var edip ona kalıplar hazırlayan asla tanrı değildi..

G
0 kişi takip ediyor.
Misafir olarak yayınla
30
30 CEVAP

Tanrının bilinilirliği.. Tanrı buna neden ihtiyaç duymasın?

S

Soru senin 2. Paragraf tersi, hafife alma lütfen, ki senin soru sert..

Sedat Candur 5 yıl