Asla gelmemeli. Sebebide şu: Suçsuz yere yıllarca yatanin sucsuzlgiu belli olduktan sonra en azından hayatına devam edebilir. Peki idam edilen suçsuz ise bunu geri dönüşü nasıl olacak. İçinde ideolojik kararlar siyasi kararlar olacagida yüzde 100 garanti günümüz hukuk sistemden belli
şu hain diyenler, inşallah sosyolog değilsiniz temennisiyle beraber, bu dediğiniz şeyin kim tarafından tanımlandığı ile ilgili bi ayrım vardır. Haini siyasiler "belirler". bu gün hain denenin yarın heykeli dikilir ki bunun örneği bir değil bin değil haddinden fazladır; aynı zamanda bu hain diye insan asan kesen cezalandırma yetkesine sahip siyasi erkin, dün çıkar ilişkileri içinde kardeş beklediğini bu gün hain ilan etmesi de çok olasıdır. Örnekleri gene gırladır. Siz dar kafalarınızla içinizdeki safi kini kusar halde yasallaşmasına basamak olursunuz lakin bunu kullanacak olanlar akla gelmeyecek bir adaletsiz tutum sergilerler, ki bunun da örneği çoktur. İran'a, suud'a, afganistan'a girmenizi öneririm. Herkes için hayırlısı bu olur zira gitmeseniz oraları Türkiyeye getirmeniz yakındır. ..
Arkadaslar cezalar kisilere degil davranislara verilir. Haliyle cezayı gerektirecek suc, sucu isleyen kisi icin caydırıcı olmalı magdur icin adil olmali. Oldureni oldurmek sadece savas zamaninda degilde bu sucun islendigi her zaman uygulanmali hem boylelikle kan davasi ve benzeri bircok sıkınti kendiliginden hallolur.
Nasıl bir sosyolog burubu bunu anlamadım suçun nasıl önleneceğini tartışmak yerine nasıl infaz edileceğini tartışılıyor arkadaşlar hangi isim altında toplandığınızı ya unuttunuz yada bilmiyorsunuz.
Çocuk tecavüzcüleri için nasıl engellenebilir fikriniz varmı. Yasalar aile terbiyesi aşırı baskı toplum baskısı ben o kadar düşünüyorum nasıl engellenebilir diye ama bu kötü durum içten geliyorsa ne yapacaksın. Benim önerim şu bir iki tane asacaksın bak bakalım kalıyor mu. Cezalar yetersiz. Adam iyi halden az ceza alıyor. Nasıl ve neden güveneyim bu durumda yasalara
Toplumun genel dusuncesi asalim keselim onlar hain vsvs intikamci bir anlayiş egemen bu belli. O yuzden bizde ne demokrasi gelisir nede insan haklari nede refah..
Hocam, bazı suçları önleyemiyorsunuz, örnek; tecavüz, pedofoli, kasten ve keyfiyeten adam öldürmek vb. Gibi suçlara idam gelmesi şart... Bu da toplumsal caydırıcılık bakımından önemlidir.
Yıllardır öyle veya böyle infazlar yapılıyor kimi zaman gaz odalarında kimi zaman bir miting meydanında canlı bir bombayla yada sokak ortasında güpe gündüz tek bir kurşunla.....
Yasa geriye İŞLEMEZ! Fethullah gulen yobazini asamazlar. Yasayı çıkarıp, gelecekte; devrimcileri, sosyalistleri, aydınları asmayi planlıyorlar. Ne de olsa dindar nesil yetiştirmek istiyorlar.
Burada herkes Türkiye Cumhuriyetinden ve demokrasiden yana... Olayı şeriat ile sulandırmayın.. ABD, Belarus, Çin, Kuzey Kore vb. Devletlerde de idam uygulanıyor... Size sorarım: 3 Yaşındaki masum çocuğa tecavüz edip öldüren bir şerefsizi nasıl eğiteceksiniz? Bu şerefsizin cezası ne olmalı???
İdam cezası gelecekse; Her suç için gelsin. Yok adam öldürmüş, yok tecavüz etmiş, yok hırsızlık yapmış,.... Gelecekse en küçüğünden, en büyüğüne kadar gelsin. Yok şuna buna gelsin ama şu suçu işleyen çaresizlikten yapar gibi saçmalıklara inamamaktayım. Madem, bir insanın borcundan dolayı hırsızlık yaptığını düşünen varsa, gitsin o insanın borcunu ödesin, sıkıntıdan kurtarsın. Yok karnı açmış, ekmek çalmış diyen, gitsin açları doyursun. Yok, şu şöyledir, yok bu böyledir de ondan olmuştur diyen, gidip yardım etsin de herkes kurtulsun o zaman. Bunları yapmayacağı belli olanlar, semer biçmeye gelince hemen ölçüsünün ayarını veriyo. Daha basit değil mi? Sadece fikir yürütmek.?
idam cezası caydırıcılıgı en yüksek cezadır... Soruyorum size masum bir insanı öldüren birisinin, adil bir ceza almasının karşılıgı nedir? İdama hayır diyenlere soralım birde, öldürülen masum kişi sizin anneniz babanız veya kardeşiniz, eşiniz dahası çocugunuz oldugunu var sayalım, sizce adil ceza ne olurdu? İdam çok gerekli, adalet için olmasıda gerekir, burada kimse avrupa agzıyla insan haklarından dem vurmasın, avrupa için onların dışındakiler, onlar gibi olmayanlar insan degildir, o medeniyeti milyonlarca masumun kanı üzere kurmuş bir topluluktur, bunuda kafanıza sokun, bizim kendi kanunlarımıza ihtiyacımız var...
ölüm insanoglunun başına gelebilecek en zor şeydir, idam mahkumlarına şu soruyu sorarsanız ''agırlaştırılmış mühebbetmi yoksa idammı?'' %90 mühebbeti tercih edecektir... Ayrıca her öldüren ölümü göze alarak yapmıyor sadece öldürmeklede sınırlı degil tecavüzcüler hele hele çocuklara... Bakın mühebbet hapis idamdan zor olsaydı inanın mühebbet yemiş olanların çogunun intihar etmeleri gerekirdi ama %90'ı yaşıyor
YAHUDİ ASILLI SUUD HANEDANLIĞI Hicret’ten sonra 851 senesinde ANZA kabilesinin bir kolu olan Al -MASALIKH grubundan bir kaç adam buğday, mısır ve öteki yiyecek ürünleri almak üzere bir kervan kurarak Necd’den Irak’a gitti. Bu kervanın lideri Sahmi Bin Hatlul’du. Kervan Basra’ya gelince, yiyecek almak için durdu. Yiyeceği daha ucuza almak için pazarlık ettikleri sırada Yahudi tüccar Murdakai Bin İbrahim bin Mose, kervandakilere nereli olduklarını sordu. ANZA kabilesinin El Masalikh kolundan geldiklerini söyleyen kervandakilere Yahudi tüccar Murkadai büyük bir sevinçle sarılarak kendisinin de aslen o kabileden geldiğini fakat babasının aile içi ihtilaflar yüzünden kabileden ayrıldığını ve bu bölgeye yerleştiğini söyledi. Yanında çalışanlara dönen Murkadai, kervandakilerin develerini her çeşit yiyecekle doldurmalarını emretti. Bu durumdan çok duygulanan kervandakiler, Murdakai’nin anlattığı her uydurma hikayeye hiç tereddüt etmeden inandılar. Kervanın yükünü alıp da hareket etmeye başlayacağı an, Yahudi tüccar onlarla Necd’e gelmek istediğini ve ata topraklarını görmek istediğini söyledi. Bu istek kervan üyeleri tarafından memnuniyetle karşılandı. Kervanla birlikte Necd’e gelen Murkadai, burada kaldığı süre içerisinde burada tanıştığı insanlara çeşitli propagandalar yaptı ve çevresinde bir grup oluşturmaya başladı. Yaptığı propagandalar Yemen, Hicaz ve Necd bölgesinde etkin olan Müslüman din adamı Şeyh Salih Salman Abdullah El Tamimi’nin tepkili muhalefetiyle karsılaşmıştı. Şeyh, Murkadai’nin gerçek niyetini çözmüş ve onu bölgeden sürdürmüştü. El Kasım bölgesine sürülen Murkadai burada ismini değiştirerek Markan Bin İbrahim Musa ismini aldı. Bir sure sonra sürgün edildiği bu bölgeden ayrılan Murkadai El-Katif yakınlarındaki Diriye kasabasına yerleşerek burada yeni hikayeler uydurarak propagandalara başlar. Uydurduğu hikayeler arasında en çok bilinenlerden birisi Hz Muhammed’in kalkanının Uhud savaşında putperestler tarafından ele geçirildiği ve kalkanın daha sonra Banu Kunakiya adli bir Yahudi kabilesine satıldığı, onlarında bu kalkanı eşsiz bir hazine gibi sakladıkları hikayesiydi. Bu hikayelerle ve propagandalarla saygınlık kazanan Murkadai, bu kasabaya tamamen yerleşerek burayı kafasında tasarladığı Yahudi krallığının merkezi olarak görüyordu. Markan Bin İbrahim Musa (Murkadai), kral olmak için bölgedeki birkaç Bedevi kabilesiyle yakınlaştı ve onların güvenini kazandıktan sonra krallığını ilan etti… Bu bölgede güçlü olan Ajman ve Banu Halid kabilesi birleşerek gerçek kimliğini ve amacını deşifre ettikleri Murkadai’ye karşı büyük bir saldırı başlatırlar. Saldırı da canını zor kurtaran Murkadai, bugün El Riyad olarak bilinen o zamanlar El Arid olarak adlandırılan bölgedeki El Mailibid Gusabiya’daki bir çiftliğe sığınır. Çiftlik sahibi iyi niyetli bir adam olduğundan Murkadai’ye kalması için bir barınak ve yetecek kadar yiyecek verir. Mukadai burada 1 ay kaldıktan sonra çiftlik sahibini öldürerek mallarına el koyar ve çevredekilere de çiftlik sahibinin hırsızlar tarafından öldürüldüğünü söyler. Çiftliğe kurulduktan sonra, hemen Madaffa adında bir misafirhane kurarak çevresinde topladığı insanlara kendisinin bir Arap şeyhi olduğunu söyleyerek Şeyh Salih Salman Abdullah Tamimiye karşı düşmanlık uyandıran propagandalara girişir ve bir gün Şeyh Tamimi’yi el Zalafi kasabasındaki camide öldürtür. Kendini iyice güvende hisseden Murkadai, birden çok kadınla evlenerek bir sürü çocuk yapar. Suudi kabilesini kuran Murkadai, gizliden kendi inançlarını tatbik etmeye başlar ve çevrede ekonomik olarak güçlü olan kabilelerin tarlalarını ya parayla satın alarak ya da ayak oyunlarıyla ele geçirir ve kısa bir süre içinde bölgede çok büyük bir güç olur. Bu şekilde Suudi kabilesi ortaya çıkmış olur. Murkadai’nin oğullarından El Mukaran’in iki oğlu olur. Bunlardan birisinin adı Muhammed ötekisinin adı da Suud’du. Suudi krallığının ismi buradan gelmektedir. Amaçları önünde engel gördüklerini ya kadın, ya para ya da güçle susturdular. Suudi ailesinin Arapların en önemli kabilelerinden Rabia, Anza ve Almasalih kabileleriyle hiçbir ilgisi olmadığını ve Yahudi olduklarını yazmak isteyen biyografi yazarlarını ya parayla ya da korkuyla vazgeçirttiler. Elinde uyduruk bağlantılarla yazdığı bir kitapta Suudi krallarının soyunu Hz. Muhammed’e dayandıran Krallık kütüphanesi müdürü Muhammed El Tamimi’ye Suudi krallığı tarafından Suudi Arabistan Mısır Konsolosluğu aracılığıyla çok büyük para verildi. Zamanla çok güçlenen Suudi ailesi Arapların önde gelen ailelerini ve kabilelerini yeteri kadar Müslüman olmamakla ya da dönme olduklarını iddia ederek suçladılar ve Suudi adaleti adıyla bir çoğunu katlettiler.”SUUDI FAMILY” adıyla yayımlanan kitabin 98-101. sayfalarında Suudi hanedanının özellikle Necd bölgesinde yasayan Müslümanları zındık olarak ilan etmişler ve buradaki Müslümanların kanlarının, paralarının, mallarının ve karılarının kendilerine kapatma olarak helal olduklarını deklare ettikleri yazılmaktadır. Yine kitapta yazılanlara göre Vahhabi çizgisinde olmayan Müslümanların Müslümanlığının geçerli olmayacağı iddia edilmektedir. Özde gizli Yahudi olan Suudi hanedanlığı kendileri gibi gizli Yahudi olan Vahhab tarafından kurulan Vahhabilik doktrini adı altında yıllardır birçok insani acımasızca katletmişlerdir. Ülkede birçok insan yoksul olmasına rağmen, Suudi hanedanı koskoca ülkeye kendi isimlerini vererek ülkenin her şeyini kendi üzerlerine geçirmekte ve bütün doğal kaynaklardan sadece kendi kabileleri yararlanmaktadır. Hanedanlığın en ufak bir politikasını eleştirecek olan herhangi bir insanin cezası Vahhabilik gereği idamdır. 20. yüz yılın başlarında Arap bölgesini zorla ele geçiren Suudi ailesinden Kral Abdul Aziz Osmanlı imparatorluğunun emrine girmek istemiş fakat Osmanlı yöneticileri tarafından zalim, güvenilmez ve vahşi bulunarak reddedilmiştir. Bunun üzerine bölgede güç olamaya başlayan İngilizlere yaklaşarak bölgede bir çok katliama imza atmıştır. Suudi hanedanının Yahudi olduklarına dair yukarıda adı geçen “Tarih-i Âl-i Suud” (Suud Hanedanının Tarihi) kitabındaki belgelerin yanı sıra bu habis ailenin kendi itirafları da yer almaktadır: * 1960 yılında Kahire’de yayın yapan “Savl El Arap” radyosu ile Yemen’de yayın yapan Sana’a radyoları Suudi ailesinin gizli Yahudiler olduğunu iddia ettiler. Konuyla ilgili iddiaları yalanlamayan Kral Faysal, 17 Eylül 1969’da Washington Post gazetesine verdiği demeçte “Biz Suudi hanedanının Yahudi akrabaları vardır!!! Yahudilere karşı husumet besleyen Arap ve İslam otoriteleriyle ayni noktada değiliz!!! Bizim ülkemiz Yahudiliğin ilk kaynağı olup yeryüzüne dağıldığı yerdir!!!” demiştir.
https://youtu.be/hpiHlECBcMA bu filmi izleyin cellat çoban ve kasap "The hangman ; shepherds and butchers ondan sonra karar verin 1987G. Afrika True story
Uğur Vedat ... Dışarıda içeride olmayı tercih eden binlerce suçlu var. Ailesi beklentisi her ögün yiyecek yemegi olmayanlar var onlar için içeride olmak sıcak yatak ve 3 ögün yemek demek, anlıyacagınız, her an suç işleme potansiyeline sahip kişilerin sayısı çok..
Idam iyibirsey ama bugune kadar hep iyiler muslumanlar ve masumlar asilmistir bu dunyadaki duzen degismedikce yine biz ulkemizde hep masumlari astirirlar o yuzden gelmesin vatan hainlerini ingilizi almani natosu BM leri koruyor
Çiftlikte yaşayan hayvanların tek arzuları kendilerine iyi davranılmasıdır. Fakat borç batağında bulunan ve kendini alkole veren çiftlik sahibi hayvanlara kötü davranır ve dahası sıklıkla onlara yemek vermeyi unutur. Bunun üzerine hayvanlar sitem eder ve Koca Reis ya da Binbaşı lakaplı yaşlı domuz önderliğinde ayaklanma çıkarmayı planlarlar. Fakat planları gerçekleşmeden yaşlı domuz ölür ve hayvanlar öndersiz kalır.
Bir gün yine aç bırakıldıklarında daha fazla dayanamazlar ve ayaklanma çıkartırlar. Çiftlikteki tüm insanlara saldırıp onların kaçmalarına neden olurlar. Böylece çiftliği ele geçirirler ve önder olarak yaşlı domuzun yakını olan Napolyon lakaplı domuzu seçerler. İlk iş olarak yaşlı domuzun söylemlerinden kendilerine bir kanun çıkartırlar. Asla insanlar gibi olmayacaklar, asla başka bir hayvanı öldürmeyecekler, asla insanların yaşadığı yerde yaşamayacaklar, yattıkları yataklarda yatmayacaklar ve onlar gibi giyinmeyeceklerdir.
İlk başta her şey yolunda gider ve kendi aralarında yaptıkları eşit iş dağılımı ile çiftliği mükemmel bir şekilde işletirler. Snowball adındaki domuz okumayı öğrenir ve diğer hayvanlara da öğretir. Hayvanlar içinde düşünen biri olduğu için zamanla liderliğini kaybetmekten korkan Napolyon’un kinini kazanmaya başlar. Napolyon gücünü koruyabilmek için gizliden olarak yavru köpekleri polis gibi eğitip kendi himayesine alır. Gücü eline geçirdiğinde de ilk olarak Snowball’u hain ilan ederek çiftlikten attırır.
Napolyon gücün verdiği ihtiras ile kendine göre kararlar almaya başlar. İlk olarak kelime oyunları ile anayasada ufak değişikliklere gider. Örneğin çok çalıştıkları için insanların yaşadığı yerde yaşayabileceklerini söyler, insanların yattığı yerde sadece çarşaf varsa yatılamayacağını belirtir. Bunun gibi ufak değişiklikler ile kendini haklı çıkartmayı her zaman başarır. Fakat bu zamanla çiftlik üzerine rahatsızlık yaratır. Bunun üzerine çiftliğe televizyonu getirir ve sürekli kendini haklı gösteren ve öven yayınlar ile diğer hayvanların beynini yıkamaya başlar.
Çiftlikte bir sorun olduğunda bir zamanlar kovdurduğu ve ortalıkta görünmeyen Snowball’a suçu atar ve gizliden sabotaj yaptığını belirtir. Güzel bir şey olduğunda da kendi marifeti olduğunu bağıra bağıra anlatır. Karşı görüş olduğunda ise polis köpekleri ortaya salarak korku yaratır.
Bir keresinde çiftlikte kıtlık başladığında tavukların yumurtalarını satmaya karar verir. Fakat tavuklar karşı çıkınca onları hain ilan eder ve hepsine ölüm cezası verir. Anayasada da maddeyi değiştirir hiçbir hayvan öldürülemez, hainler hariç olarak belirtir. Bunun üzerine tüm tavuklar öldürülür. Napolyon başkan olmanın konforunu sonuna kadar yaşamak ister ve bu yüzden bir zamanlar çiftlikten kaçırdıkları insanlar ile anlaşma yapar. Kendi keyfi için çiftliğin ürünleri onlara satar ve ihtişam içinde hayatına devam eder.
Çiftlikte işler iyice kötüye gitmiştir ve artık hayvanlar iyice rahatsız olmuştur. Daha fazla dayanamayan bir grup çiftliği terk ederek canlarını kurtarırlar. Kötü yönetim dolayısı ile çiftlik iyice batmıştır ve sonunda domuzlar dahil hepsinin mezarı olur.
Çiftliğin insan sahipleri değişir ve kaçan hayvanlar bir umutla geri dönerler. Umdukları şey yönetime gelen yeni insan sahiplerinin onlara iyi davranmasıdır. Döngü başa dönmüştür.
Idam cezasini istemek veya istememek olmalimi olmamalimi bunlar bu ulkede sadece yorumdan ve tartismadan oteye gecmez cunku demokratik laik tc rejimi sistemi buna izin vermez bosuna kendinizi kandirmayin bence bu ulkeye idam gelmesi demek laik demokratik anayasayi kaldirip cöpe atmak yerine baska bir rejim baska bir hukuk sistemi getirmek demektir buda mumkun degil tabiki
Buna ilk karsi cikacak olan muhalefet partileri olur laik ordu olur yargi olur yök olur vs kurumlar buna karsi cikar o nedenle bu ulkede zor biraz kendinizi kandirmayin bosuna derim ben
Hukuk, toplumun yapısını oluşturur. Medya, toplumun psikolojisini oluşturur; eğer bunlar dürüst bir biçimde idare edilirse, toplumdaki suç oranı ciddi şekilde düşecektir.
Çocuklara karşı işlenen sapıklık taciz gibi olaylarda kesinlikle idam olsun tabiiki bütün insanlığa karşı işlenen bazı durumlarda olsun ki toplumda sapık tecavüzcü kalmasın önce çocuklarımız için ben olsun diyorum
Idam cezası caydırıcı olsaydı idam uygulanan ülkelerde suç islenmezdi ancak cezalar öyle ağır olmalı ki madur olan kimselerin içi rahat olmalı hakları sonuna kadar korunmalı
ben güçlü bir ülke için bir süre totaliterliği ve idamı normal görebilirim zira bir kaç nesil sonra yaratılmış istenen asıl nesilde görmem
üzerinde düşünülmemesi gerektiğini düşünüyorum
Bence hapis verilebilecek en kötü cezadır. İdam ilkel ve kolay kurtuluştur. Ama bizim ülkemizde muhakkak bir gün gelir
Asla gelmemeli. Sebebide şu: Suçsuz yere yıllarca yatanin sucsuzlgiu belli olduktan sonra en azından hayatına devam edebilir. Peki idam edilen suçsuz ise bunu geri dönüşü nasıl olacak. İçinde ideolojik kararlar siyasi kararlar olacagida yüzde 100 garanti günümüz hukuk sistemden belli
Kişilerin yaşam hakkı ellerinden alınıyorsa, kısasa kısas olmalı..
Belli başlı insanlık dışı suçlara ve kesinlikle hainlere idam ivedi bir şekilde şart!
Tecavüz ülkeye yapılan hainlik ve toplu cinayet vb olaylar için idam olması gerekiyor...
gelsin
Hayat dolu bir ceza... Kısasta hayat vardır.
Vatan hainleri ve çocuk tecavüzcüleri idam edilmeli diye düşünüyorum
Kesinlikle gelmemeli kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz herkes suçuna göre ceza almalı adalet budur.
şu hain diyenler, inşallah sosyolog değilsiniz temennisiyle beraber, bu dediğiniz şeyin kim tarafından tanımlandığı ile ilgili bi ayrım vardır. Haini siyasiler "belirler". bu gün hain denenin yarın heykeli dikilir ki bunun örneği bir değil bin değil haddinden fazladır; aynı zamanda bu hain diye insan asan kesen cezalandırma yetkesine sahip siyasi erkin, dün çıkar ilişkileri içinde kardeş beklediğini bu gün hain ilan etmesi de çok olasıdır. Örnekleri gene gırladır. Siz dar kafalarınızla içinizdeki safi kini kusar halde yasallaşmasına basamak olursunuz lakin bunu kullanacak olanlar akla gelmeyecek bir adaletsiz tutum sergilerler, ki bunun da örneği çoktur. İran'a, suud'a, afganistan'a girmenizi öneririm. Herkes için hayırlısı bu olur zira gitmeseniz oraları Türkiyeye getirmeniz yakındır. ..
ohooo nerdeymişiz biz hocam yav bura sosyolog sokağı filan değil şeriat is coming durağı resmen. B
Sosyoloji s sinden bi haber duygu yogun sloganik tiplerle sosyoloji konuşmak abesle spriptiz yapmaktir.
İlla sorunlara sosyolog diliylemi tanımlamak lazım var olan sorunlar değilmi çözüm önerin ...
Arkadaslar cezalar kisilere degil davranislara verilir. Haliyle cezayı gerektirecek suc, sucu isleyen kisi icin caydırıcı olmalı magdur icin adil olmali. Oldureni oldurmek sadece savas zamaninda degilde bu sucun islendigi her zaman uygulanmali hem boylelikle kan davasi ve benzeri bircok sıkınti kendiliginden hallolur.
Caydırıcı olur iyi olur tecavüz, hırsızlık, hayvanlara işkence yapanlara uygulanmasi gereken caydırıcı bir uygulamadır bolece bu tür şeyler yok olur
Bazı suçlar için idamın gelmesi şart... Tevavüz ve haksız yere öldürme gibi...
Kasıtlı cinayetler için gelmeli
Sayın üyelerimiz lütfen saygı çerçevesini geçmeyelim..
Vedud Bazan yorumlarınızda daha ciddi ve seviyeli olmanızı tavsiye ederim...
Saygılarımla...
Nasıl bir sosyolog burubu bunu anlamadım suçun nasıl önleneceğini tartışmak yerine nasıl infaz edileceğini tartışılıyor arkadaşlar hangi isim altında toplandığınızı ya unuttunuz yada bilmiyorsunuz.
Caydırıcılık da bir önleme yoludur
Kimseyi infaz etmiyoruz lütfen dikkatli okuyun.. Toplumun düşuncesi nedir bu konuda onu öğrenmeye çalişiyoruz..
Çocuk tecavüzcüleri için nasıl engellenebilir fikriniz varmı. Yasalar aile terbiyesi aşırı baskı toplum baskısı ben o kadar düşünüyorum nasıl engellenebilir diye ama bu kötü durum içten geliyorsa ne yapacaksın. Benim önerim şu bir iki tane asacaksın bak bakalım kalıyor mu. Cezalar yetersiz. Adam iyi halden az ceza alıyor. Nasıl ve neden güveneyim bu durumda yasalara
Toplumun genel dusuncesi asalim keselim onlar hain vsvs intikamci bir anlayiş egemen bu belli. O yuzden bizde ne demokrasi gelisir nede insan haklari nede refah..
Hocam, bazı suçları önleyemiyorsunuz, örnek; tecavüz, pedofoli, kasten ve keyfiyeten adam öldürmek vb. Gibi suçlara idam gelmesi şart... Bu da toplumsal caydırıcılık bakımından önemlidir.
İdamı bir tarafa bırakıp tarafsız gerçek bir adalet ve hukuk inşa etmek lazım bağımsız!!!!
Yıllardır öyle veya böyle infazlar yapılıyor kimi zaman gaz odalarında kimi zaman bir miting meydanında canlı bir bombayla yada sokak ortasında güpe gündüz tek bir kurşunla.....
Bunu tartışmak bile ayıptır. Magara devrinde mıyız.
Yasa geriye İŞLEMEZ! Fethullah gulen yobazini asamazlar. Yasayı çıkarıp, gelecekte; devrimcileri, sosyalistleri, aydınları asmayi planlıyorlar. Ne de olsa dindar nesil yetiştirmek istiyorlar.
Burada herkes Türkiye Cumhuriyetinden ve demokrasiden yana... Olayı şeriat ile sulandırmayın.. ABD, Belarus, Çin, Kuzey Kore vb. Devletlerde de idam uygulanıyor...
Size sorarım: 3 Yaşındaki masum çocuğa tecavüz edip öldüren bir şerefsizi nasıl eğiteceksiniz? Bu şerefsizin cezası ne olmalı???
Abd de bunun cezası idam değil hapis
Emre Evi ABD'de idam cezası olduğunu söyledim...
Benim düşüncem, idamı isterim. Fakat azılı suçlular yerine, suçsuzlar aşılır diye endişem var. Bizim ülkede de olmayacak birşey değil hani
Vatan hainliginin ve cocuklara tecavüzün karşılığı kesinlikle idam olmalı
Cezalar bireyi kazanmaya yönelik olmalı, insan hayatına son veren hiç bir ceza olmamalı.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, idamdan daha büyük cezadır. Suçsuz birinin idam edilmesi olasılığı nedeniyle, idam cezası olmamalıdır.
İdam cezası gelecekse;
Her suç için gelsin. Yok adam öldürmüş, yok tecavüz etmiş, yok hırsızlık yapmış,....
Gelecekse en küçüğünden, en büyüğüne kadar gelsin. Yok şuna buna gelsin ama şu suçu işleyen çaresizlikten yapar gibi saçmalıklara inamamaktayım.
Madem, bir insanın borcundan dolayı hırsızlık yaptığını düşünen varsa, gitsin o insanın borcunu ödesin, sıkıntıdan kurtarsın. Yok karnı açmış, ekmek çalmış diyen, gitsin açları doyursun. Yok, şu şöyledir, yok bu böyledir de ondan olmuştur diyen, gidip yardım etsin de herkes kurtulsun o zaman.
Bunları yapmayacağı belli olanlar, semer biçmeye gelince hemen ölçüsünün ayarını veriyo. Daha basit değil mi? Sadece fikir yürütmek.?
idam cezası kesin gelmeli terör ve tecavüz suclululari icin kökten cozum idam
idam cezası caydırıcılıgı en yüksek cezadır... Soruyorum size masum bir insanı öldüren birisinin, adil bir ceza almasının karşılıgı nedir? İdama hayır diyenlere soralım birde, öldürülen masum kişi sizin anneniz babanız veya kardeşiniz, eşiniz dahası çocugunuz oldugunu var sayalım, sizce adil ceza ne olurdu? İdam çok gerekli, adalet için olmasıda gerekir, burada kimse avrupa agzıyla insan haklarından dem vurmasın, avrupa için onların dışındakiler, onlar gibi olmayanlar insan degildir, o medeniyeti milyonlarca masumun kanı üzere kurmuş bir topluluktur, bunuda kafanıza sokun, bizim kendi kanunlarımıza ihtiyacımız var...
ölüm insanoglunun başına gelebilecek en zor şeydir, idam mahkumlarına şu soruyu sorarsanız ''agırlaştırılmış mühebbetmi yoksa idammı?'' %90 mühebbeti tercih edecektir... Ayrıca her öldüren ölümü göze alarak yapmıyor sadece öldürmeklede sınırlı degil tecavüzcüler hele hele çocuklara... Bakın mühebbet hapis idamdan zor olsaydı inanın mühebbet yemiş olanların çogunun intihar etmeleri gerekirdi ama %90'ı yaşıyor
İntihar etmeleri engelleniyor
Bana kalsa"şeriat"gelsin........
Şeriat olan ülkeleri görüyoruz... Avrupaya kaçıp seriat istiyorlar... Seriat kadini köle yapar
İğneleme yapıyor
İğneleme yapmıyorum.. Şeriat olan ülkelerin başında kiler gerçek Müslüman değil yazık ki..
YAHUDİ ASILLI SUUD HANEDANLIĞI Hicret’ten sonra 851 senesinde ANZA kabilesinin bir kolu olan Al -MASALIKH grubundan bir kaç adam buğday, mısır ve öteki yiyecek ürünleri almak üzere bir kervan kurarak Necd’den Irak’a gitti. Bu kervanın lideri Sahmi Bin Hatlul’du. Kervan Basra’ya gelince, yiyecek almak için durdu. Yiyeceği daha ucuza almak için pazarlık ettikleri sırada Yahudi tüccar Murdakai Bin İbrahim bin Mose, kervandakilere nereli olduklarını sordu. ANZA kabilesinin El Masalikh kolundan geldiklerini söyleyen kervandakilere Yahudi tüccar Murkadai büyük bir sevinçle sarılarak kendisinin de aslen o kabileden geldiğini fakat babasının aile içi ihtilaflar yüzünden kabileden ayrıldığını ve bu bölgeye yerleştiğini söyledi. Yanında çalışanlara dönen Murkadai, kervandakilerin develerini her çeşit yiyecekle doldurmalarını emretti. Bu durumdan çok duygulanan kervandakiler, Murdakai’nin anlattığı her uydurma hikayeye hiç tereddüt etmeden inandılar. Kervanın yükünü alıp da hareket etmeye başlayacağı an, Yahudi tüccar onlarla Necd’e gelmek istediğini ve ata topraklarını görmek istediğini söyledi. Bu istek kervan üyeleri tarafından memnuniyetle karşılandı. Kervanla birlikte Necd’e gelen Murkadai, burada kaldığı süre içerisinde burada tanıştığı insanlara çeşitli propagandalar yaptı ve çevresinde bir grup oluşturmaya başladı. Yaptığı propagandalar Yemen, Hicaz ve Necd bölgesinde etkin olan Müslüman din adamı Şeyh Salih Salman Abdullah El Tamimi’nin tepkili muhalefetiyle karsılaşmıştı. Şeyh, Murkadai’nin gerçek niyetini çözmüş ve onu bölgeden sürdürmüştü. El Kasım bölgesine sürülen Murkadai burada ismini değiştirerek Markan Bin İbrahim Musa ismini aldı. Bir sure sonra sürgün edildiği bu bölgeden ayrılan Murkadai El-Katif yakınlarındaki Diriye kasabasına yerleşerek burada yeni hikayeler uydurarak propagandalara başlar. Uydurduğu hikayeler arasında en çok bilinenlerden birisi Hz Muhammed’in kalkanının Uhud savaşında putperestler tarafından ele geçirildiği ve kalkanın daha sonra Banu Kunakiya adli bir Yahudi kabilesine satıldığı, onlarında bu kalkanı eşsiz bir hazine gibi sakladıkları hikayesiydi. Bu hikayelerle ve propagandalarla saygınlık kazanan Murkadai, bu kasabaya tamamen yerleşerek burayı kafasında tasarladığı Yahudi krallığının merkezi olarak görüyordu. Markan Bin İbrahim Musa (Murkadai), kral olmak için bölgedeki birkaç Bedevi kabilesiyle yakınlaştı ve onların güvenini kazandıktan sonra krallığını ilan etti… Bu bölgede güçlü olan Ajman ve Banu Halid kabilesi birleşerek gerçek kimliğini ve amacını deşifre ettikleri Murkadai’ye karşı büyük bir saldırı başlatırlar. Saldırı da canını zor kurtaran Murkadai, bugün El Riyad olarak bilinen o zamanlar El Arid olarak adlandırılan bölgedeki El Mailibid Gusabiya’daki bir çiftliğe sığınır. Çiftlik sahibi iyi niyetli bir adam olduğundan Murkadai’ye kalması için bir barınak ve yetecek kadar yiyecek verir. Mukadai burada 1 ay kaldıktan sonra çiftlik sahibini öldürerek mallarına el koyar ve çevredekilere de çiftlik sahibinin hırsızlar tarafından öldürüldüğünü söyler. Çiftliğe kurulduktan sonra, hemen Madaffa adında bir misafirhane kurarak çevresinde topladığı insanlara kendisinin bir Arap şeyhi olduğunu söyleyerek Şeyh Salih Salman Abdullah Tamimiye karşı düşmanlık uyandıran propagandalara girişir ve bir gün Şeyh Tamimi’yi el Zalafi kasabasındaki camide öldürtür. Kendini iyice güvende hisseden Murkadai, birden çok kadınla evlenerek bir sürü çocuk yapar. Suudi kabilesini kuran Murkadai, gizliden kendi inançlarını tatbik etmeye başlar ve çevrede ekonomik olarak güçlü olan kabilelerin tarlalarını ya parayla satın alarak ya da ayak oyunlarıyla ele geçirir ve kısa bir süre içinde bölgede çok büyük bir güç olur. Bu şekilde Suudi kabilesi ortaya çıkmış olur. Murkadai’nin oğullarından El Mukaran’in iki oğlu olur. Bunlardan birisinin adı Muhammed ötekisinin adı da Suud’du. Suudi krallığının ismi buradan gelmektedir. Amaçları önünde engel gördüklerini ya kadın, ya para ya da güçle susturdular. Suudi ailesinin Arapların en önemli kabilelerinden Rabia, Anza ve Almasalih kabileleriyle hiçbir ilgisi olmadığını ve Yahudi olduklarını yazmak isteyen biyografi yazarlarını ya parayla ya da korkuyla vazgeçirttiler. Elinde uyduruk bağlantılarla yazdığı bir kitapta Suudi krallarının soyunu Hz. Muhammed’e dayandıran Krallık kütüphanesi müdürü Muhammed El Tamimi’ye Suudi krallığı tarafından Suudi Arabistan Mısır Konsolosluğu aracılığıyla çok büyük para verildi. Zamanla çok güçlenen Suudi ailesi Arapların önde gelen ailelerini ve kabilelerini yeteri kadar Müslüman olmamakla ya da dönme olduklarını iddia ederek suçladılar ve Suudi adaleti adıyla bir çoğunu katlettiler.”SUUDI FAMILY” adıyla yayımlanan kitabin 98-101. sayfalarında Suudi hanedanının özellikle Necd bölgesinde yasayan Müslümanları zındık olarak ilan etmişler ve buradaki Müslümanların kanlarının, paralarının, mallarının ve karılarının kendilerine kapatma olarak helal olduklarını deklare ettikleri yazılmaktadır. Yine kitapta yazılanlara göre Vahhabi çizgisinde olmayan Müslümanların Müslümanlığının geçerli olmayacağı iddia edilmektedir. Özde gizli Yahudi olan Suudi hanedanlığı kendileri gibi gizli Yahudi olan Vahhab tarafından kurulan Vahhabilik doktrini adı altında yıllardır birçok insani acımasızca katletmişlerdir. Ülkede birçok insan yoksul olmasına rağmen, Suudi hanedanı koskoca ülkeye kendi isimlerini vererek ülkenin her şeyini kendi üzerlerine geçirmekte ve bütün doğal kaynaklardan sadece kendi kabileleri yararlanmaktadır. Hanedanlığın en ufak bir politikasını eleştirecek olan herhangi bir insanin cezası Vahhabilik gereği idamdır. 20. yüz yılın başlarında Arap bölgesini zorla ele geçiren Suudi ailesinden Kral Abdul Aziz Osmanlı imparatorluğunun emrine girmek istemiş fakat Osmanlı yöneticileri tarafından zalim, güvenilmez ve vahşi bulunarak reddedilmiştir. Bunun üzerine bölgede güç olamaya başlayan İngilizlere yaklaşarak bölgede bir çok katliama imza atmıştır. Suudi hanedanının Yahudi olduklarına dair yukarıda adı geçen “Tarih-i Âl-i Suud” (Suud Hanedanının Tarihi) kitabındaki belgelerin yanı sıra bu habis ailenin kendi itirafları da yer almaktadır: * 1960 yılında Kahire’de yayın yapan “Savl El Arap” radyosu ile Yemen’de yayın yapan Sana’a radyoları Suudi ailesinin gizli Yahudiler olduğunu iddia ettiler. Konuyla ilgili iddiaları yalanlamayan Kral Faysal, 17 Eylül 1969’da Washington Post gazetesine verdiği demeçte “Biz Suudi hanedanının Yahudi akrabaları vardır!!! Yahudilere karşı husumet besleyen Arap ve İslam otoriteleriyle ayni noktada değiliz!!! Bizim ülkemiz Yahudiliğin ilk kaynağı olup yeryüzüne dağıldığı yerdir!!!” demiştir.
Bunun gibi virüs hepsi...
https://youtu.be/hpiHlECBcMA bu filmi izleyin cellat çoban ve kasap "The hangman ; shepherds and butchers ondan sonra karar verin 1987G. Afrika True story
Uğur Vedat ... Dışarıda içeride olmayı tercih eden binlerce suçlu var. Ailesi beklentisi her ögün yiyecek yemegi olmayanlar var onlar için içeride olmak sıcak yatak ve 3 ögün yemek demek, anlıyacagınız, her an suç işleme potansiyeline sahip kişilerin sayısı çok..
Yolsuzluk yapan yetim hakki yiyende teror kapsamina alinmali bnce
Yetim hakkı yemek ne ya ?
gelmez sadece arada bir gaz almaya yarayan bir söylemden öte bişey değil
Idam iyibirsey ama bugune kadar hep iyiler muslumanlar ve masumlar asilmistir bu dunyadaki duzen degismedikce yine biz ulkemizde hep masumlari astirirlar o yuzden gelmesin vatan hainlerini ingilizi almani natosu BM leri koruyor
Ben olumlu bakmıyorum. Düzgün bir adalet sistemi kâfi.
Düzgün bir adalet sistemi uzun bir süre gelmez bu ülkeye
Umarım gelir. Ümidimizi kesmeyelim.
Ömür boyu hapis verip vicdan azabı yaşatmak çok daha adaletlidir öldürmek ödül gibi olur.
IDAM VATAN HAINLERINE TECAVUZCULERE KESINLIKLE GELMELI.
Tecavuzlerde ve devlete ihanet edenlere gelmeli.
Vatan hainleri asılmalı diyenler nolur George orwel animal farm okusun tekrar konuşsun
En azından özetini okuyun
Çiftlikte yaşayan hayvanların tek arzuları kendilerine iyi davranılmasıdır. Fakat borç batağında bulunan ve kendini alkole veren çiftlik sahibi hayvanlara kötü davranır ve dahası sıklıkla onlara yemek vermeyi unutur. Bunun üzerine hayvanlar sitem eder ve Koca Reis ya da Binbaşı lakaplı yaşlı domuz önderliğinde ayaklanma çıkarmayı planlarlar. Fakat planları gerçekleşmeden yaşlı domuz ölür ve hayvanlar öndersiz kalır.
Bir gün yine aç bırakıldıklarında daha fazla dayanamazlar ve ayaklanma çıkartırlar. Çiftlikteki tüm insanlara saldırıp onların kaçmalarına neden olurlar. Böylece çiftliği ele geçirirler ve önder olarak yaşlı domuzun yakını olan Napolyon lakaplı domuzu seçerler. İlk iş olarak yaşlı domuzun söylemlerinden kendilerine bir kanun çıkartırlar. Asla insanlar gibi olmayacaklar, asla başka bir hayvanı öldürmeyecekler, asla insanların yaşadığı yerde yaşamayacaklar, yattıkları yataklarda yatmayacaklar ve onlar gibi giyinmeyeceklerdir.
İlk başta her şey yolunda gider ve kendi aralarında yaptıkları eşit iş dağılımı ile çiftliği mükemmel bir şekilde işletirler. Snowball adındaki domuz okumayı öğrenir ve diğer hayvanlara da öğretir. Hayvanlar içinde düşünen biri olduğu için zamanla liderliğini kaybetmekten korkan Napolyon’un kinini kazanmaya başlar. Napolyon gücünü koruyabilmek için gizliden olarak yavru köpekleri polis gibi eğitip kendi himayesine alır. Gücü eline geçirdiğinde de ilk olarak Snowball’u hain ilan ederek çiftlikten attırır.
Napolyon gücün verdiği ihtiras ile kendine göre kararlar almaya başlar. İlk olarak kelime oyunları ile anayasada ufak değişikliklere gider. Örneğin çok çalıştıkları için insanların yaşadığı yerde yaşayabileceklerini söyler, insanların yattığı yerde sadece çarşaf varsa yatılamayacağını belirtir. Bunun gibi ufak değişiklikler ile kendini haklı çıkartmayı her zaman başarır. Fakat bu zamanla çiftlik üzerine rahatsızlık yaratır. Bunun üzerine çiftliğe televizyonu getirir ve sürekli kendini haklı gösteren ve öven yayınlar ile diğer hayvanların beynini yıkamaya başlar.
Çiftlikte bir sorun olduğunda bir zamanlar kovdurduğu ve ortalıkta görünmeyen Snowball’a suçu atar ve gizliden sabotaj yaptığını belirtir. Güzel bir şey olduğunda da kendi marifeti olduğunu bağıra bağıra anlatır. Karşı görüş olduğunda ise polis köpekleri ortaya salarak korku yaratır.
Bir keresinde çiftlikte kıtlık başladığında tavukların yumurtalarını satmaya karar verir. Fakat tavuklar karşı çıkınca onları hain ilan eder ve hepsine ölüm cezası verir. Anayasada da maddeyi değiştirir hiçbir hayvan öldürülemez, hainler hariç olarak belirtir. Bunun üzerine tüm tavuklar öldürülür.
Napolyon başkan olmanın konforunu sonuna kadar yaşamak ister ve bu yüzden bir zamanlar çiftlikten kaçırdıkları insanlar ile anlaşma yapar. Kendi keyfi için çiftliğin ürünleri onlara satar ve ihtişam içinde hayatına devam eder.
Çiftlikte işler iyice kötüye gitmiştir ve artık hayvanlar iyice rahatsız olmuştur. Daha fazla dayanamayan bir grup çiftliği terk ederek canlarını kurtarırlar. Kötü yönetim dolayısı ile çiftlik iyice batmıştır ve sonunda domuzlar dahil hepsinin mezarı olur.
Çiftliğin insan sahipleri değişir ve kaçan hayvanlar bir umutla geri dönerler. Umdukları şey yönetime gelen yeni insan sahiplerinin onlara iyi davranmasıdır. Döngü başa dönmüştür.
George Orwell Hayvan cifliginin ozeti iyi olmus
Tecavüzcüler mutlaka idam edilmeli.
Tam adaleti sağlayabilirseniz olur.
Kesinlikle gelmeli..
idam ceza değil suçtur.
uygar bir ülkede idam tartışması bile olmamalı,
bilinçli bir halk, sorunların sonuçları ile değil, sorunun sebeplerini ortadan kaldırmaya çalışır.
peki haksız yere birini öldüren sonra yine öldüren bir insan için modern toplum ne der acaba? (amerika modern toplum değil zaten)
Idam cezasini istemek veya istememek olmalimi olmamalimi bunlar bu ulkede sadece yorumdan ve tartismadan oteye gecmez cunku demokratik laik tc rejimi sistemi buna izin vermez bosuna kendinizi kandirmayin bence bu ulkeye idam gelmesi demek laik demokratik anayasayi kaldirip cöpe atmak yerine baska bir rejim baska bir hukuk sistemi getirmek demektir buda mumkun degil tabiki
Buna ilk karsi cikacak olan muhalefet partileri olur laik ordu olur yargi olur yök olur vs kurumlar buna karsi cikar o nedenle bu ulkede zor biraz kendinizi kandirmayin bosuna derim ben
Insanlar neden suç işliyor onu araştırmak en doğrusu olacaktır.
İnsanlar neden suç işliyor ? +Maddi konular +Namus +Hayvan ve çocuk tecavüzculerini de psikolojik sorun olarak görüyorum
işte bu ve buna benzer sorunların kaynağı bizim tartışmamız gereken şeyler.
Hukuk, toplumun yapısını oluşturur. Medya, toplumun psikolojisini oluşturur; eğer bunlar dürüst bir biçimde idare edilirse, toplumdaki suç oranı ciddi şekilde düşecektir.
Hukuk medya eğitim bunlar önemli kesinlikle
Aile
Çocuklara karşı işlenen sapıklık taciz gibi olaylarda kesinlikle idam olsun tabiiki bütün insanlığa karşı işlenen bazı durumlarda olsun ki toplumda sapık tecavüzcü kalmasın önce çocuklarımız için ben olsun diyorum
Kısas olmalı
İdam çözüm değil
Hırsızlık yapıyor diye hırsızı idam etmezsiniz o adamı hırsızlığa mecbur bırakan duruma çözüm bulursun
Bazı suçluların sonradan suçsuz olduğu anlaşıldığı unutulmamalı
Suçsuz olduğu anlaşıldıktan sonra birini hapiste çıkarabilirsiniz ama ölüyü diriltemezsiniz
Idam cezası caydırıcı olsaydı idam uygulanan ülkelerde suç islenmezdi ancak cezalar öyle ağır olmalı ki madur olan kimselerin içi rahat olmalı hakları sonuna kadar korunmalı
?
Ben idamin gelmesini canı gönülden istiyrm cocuklara tecavz edenler annesini babasini kesip öldürnler vs bu yaratiklar nefes almamali birinn ocagini sondrdugu vakit anında cehennemin dibini boylayip azabi tatmali
Gelmesin yine masumları asarlar gerçek suçlular yine dışarıda olur
Belki Allah affedecek. Allah'ın verdiğini Allah alir
Gelmesi gerekiyor, çünkü günümüzde bazı cezalar yetersiz kalıyor.
Eğitim şart. Cellat okulu açılmalı. O kadar idamı bilinçli cellatlar yapsın. Idam olmadan olmaz.
İğneleme mi ciddi mi? Anlamadım
Ciddiyim. Idam gelmeli. Şöyle bir hakkı kullandım: "%80 ciddi konuya %20 espiri gider. Ama %80 espiri içine %20 ciddi mesele gitmez"
Amerika'da idam mevcut ama suç oranı hala çok yüksek
İdam çözüm değildir
İdam bizim ulkemize uygun bir ceza sistemi olmadigini coktan anladik. Bu kadar cahilin verebilecegi bir karar degil
Kesinlikle tecavuz ve vatan hainlerine gelmeli
İ-DAM.... GEL-ME-Lİ............. OKADAR....