Nasıl ki din ayrı, dinci ayrı dindar ayrı. Bunun gibi, bilim, bilimci ve bilimsel de ayrı. Bilimcilik; çok karşı olduğu o dinler gibi bir inanç paradigması aslında. Bilimcinin de ön kabulleri, dogmaları, üstünden geçip sorgulamadıkları var. Bilimcinin de mitolojisi var. Efsanesi var. Bir miladı var. Sınırları belli kalıpları var. Mesela bilimciye göre; ya bilimden ya dinden yanasındır. Bilimden taraf isen, din karşıtı olmak zorundasındır. Oysa bilim nötrdür. Bir dinin ne karşısındadır ne de yanında. Bilim sadece işini yapar. Belli ölçüleri bulunan bir disiplindir.
.Bilimcilik dininin mitolojisine göre; insanlık uzun bin yıllar boyunca karanlık devrelerde yaşadı. İlkel bir bilinçli, gelişmiş bir hayvandı. Ormanlarda mağaralarda hayat sürdü.
.Bilimcilik dininin mitolojisine göre; insanlık uzun bin yıllar boyunca karanlık devrelerde yaşadı. İlkel bir bilinçli, gelişmiş bir hayvandı. Ormanlarda mağaralarda hayat sürdü. Belki yüzbinlerce yıl süren karanlıktan sonra güneş ilk defa yunan’da doğdu. Bu ilk pırıltıya felsefe dendi.
Sonra bu güneşi söndürmek isteyenler hücuma geçti. Yüzbin yıllık karanlık devam etsin isteyenler çoktu. Türlü yollarla karşı atağa geçmişlerdi.VE milat: Ortaçağ avrupası idi. Güneşin doğuşu, tarihin başlangıcı, insanlığın varoluşu ortaçağda başlar.Ortaçağda, yedi başlı karanlıklar ejderhasının en büyük temsilcisi hristiyanlığa karşı, kahramanca çarpışan efsane bilim Mesihleri türedi.Ortaçağda, yedi başlı karanlıklar ejderhasının en büyük temsilcisi hristiyanlığa karşı, kahramanca çarpışan efsane bilim Mesihleri türedi.Çok zayiat verildi engizisyon mahkemelerinde. Çok adam asıldı veya yakıldı. Ama miladı başlatan kişi Galileo, ejderhayı tuş etmeyi başarmıştı.
Neden yadirgandi ve öldürüldü peki boylesine dahi bir adam?
Galileo öldürülmesi. Resmen direkten döndü. Galileo benim de kahramanim. Bir idol şahsiyet.
İşte tarih bundan ibarettir. Ortaçağ avrupasındaki “din-bilim” kavgası; bütün insanlığın özetidir. Diğer bütün her şey, uygarlıklar, dinler, insanlar vb sadece ayrıntıdır.Bilimcinin deposunda “din” kalıbı bir tanedir ne yazık ki. Yani bilimciye göre, hristiyanlık da budizm de müslümanlık da hep aynıdır. Tek kalıptır. Ve bir insan, ya karanlığın tarafındadır. Ya da ışığın. Ya dinin yanındadır ya bilimin.Bu mitolojiye, ideolojiye uymayan gerçekleri görmezden gelmek gibi de bir dinci kalıba sahiptir bilimci.Görmez derken, ya gerçekten farkında bile olmaz. Çünkü kendinden son derece emindir. “Vardır bir açıklaması” diye düşünür. Ya da farkına bile varsa, es geçer.
Tüm insanlığın ortaçağ avrupası kalıbına indirgenemeyeciğinin hiç farkına varmaz mesela. O dönemki “din” tarifinin diğer bir çok dinle bazen çok alakasız olduğunu bilemez.Ancak bu mitoloji ve bu ideoloji öyle bir işlenir ki. Hemen herkesin zihninin bir köşesinde yer etmiştir ki. Çoğu kişi dünyaya insanlığa ve tarihe bu ideolojik-mitolojik bakış dışında bakmayı pek beceremez.
İnanın, şu an bu yazıyı okuyan nice kişiler bile, bu etki altındadır. Çoktan şuuraltı buna göre konumlanmıştır. Seçici algı ile de her okuduğu, baklığı, öğrendiği şey bu konumlanmaya uygun, bunu destekleyen şekildedir.Böyle olunca da bilimcilik dininin insanlığın şuuraltına ektiği dünya görüşünden kurtulmak öyle çok da kolay değildir
Aynı zeminde kalarak, münferit olaylarla kurtulamazsınız. Veya karşıtsanız bile mücadele edemezsiniz bilimcilik ile.Sorun şu veya bu olay, şu veya bu bilgi-görüş değil. Temel alınan zemindir.Bu zemin, “bilim” diye anlatılsa da. Gerçekte bir “inançsal” zemindir. Objektif bilime dayalı bir zemin değildir.Bu dinin de kötü adamları vardır. Hemen bertaraf edilmelidir.Mesela bir yerde dinsel bir kelime kullanıldığı an, hemen hücuma geçer. Karanlığa karşı savaşan ışık askeri edası ile. Hıristiyan bir rahibe kafa tutan Galileo edası ile. Dinsel bir tabire kesinlikle taviz vermez. Veremez.
Oysa bilim objektiftir, nötrdür. Basmakalıp bir “din” kalıbı da oluşturmaz. Bilim kesin donelerle, tanımı tarifi yapılmış kavramlarla ilgilenir.“Bu adam dinden bahsediyor, o zaman ezilmesi gereken bir bilim karşıtıdır” gibi bir davranış-tavır bilimin değildir, bilimcilik dini mensubu birinin işidir.Bu ayrımın farkına varmak gerek. Bilimcilik bir dünya görüşüdür. Bir ideolojidir. Bilim değildir. Bilim ile bilimciliği. Bilimsel kişilik ile bilimci kişiliği iyi ayırd etmek gerekir.Bilimsel kişilik ayrımcı değildir. Hiç bir şeyin karşıtı değildir. Oysa bilimci kişiliğin karşıt olduğu pek çok şey vardır. Dünya görüşüne ve ideolojisine uymayan şeylere karşı katı bir düşmanlık içindedir.Maalesef en kötüsü. Kafa yapısının engizisyoncu yapısına yakın olmasıdır. Bilimcilik dinine tabi olmayanların sosyal hayatta, akademik hayatta yer almasını istemez. Elinden gelse yaşamalarına bile imkan vermeyecek kadar keskindir bazıları.Dinci ile bilimci arasında öyle çok fark yoktur. Bu ikisi birbirinin düşmanı da olsa, inandıkları davaları farklıdır sadece. Yapıları birbirine çok benzemektedir. Akademik dünya bilimcinin, siyasi dünya ise dincinin baskısı altındadır.
Toplum ise genelde “dinsel tefekkür” ile “dincilik”i karıştırdığı için. Dindarca yaşam ile din dikte etmeli yaşamı karıştırdığı için. Bilimciye birçok hazır bahane ve malzeme sunmaktadır. Dine düşmanlık etsin diye. “Hala bu karanlık kafalar. Karanlık çağda mıyız?” gibi şikayetler etmesi için.
Peki filmlerde işlenen sihirbazlık, bu fikrin uzantısı mıdır? Tarihte elbette bu sırların çözülmesinde başarılı olan kişiler olduğundan mı sihirbazlık kendisine temel bulmuştur?