Abdûlgaffar el Hayatî der ki…
“Devlet devrimle yıkılabilecek bir kurum değil, insanlar arasındaki bir ilişki tarzıdır. Devlet, bu ilişki tarzıyla var olur, beslenir, güçlenir, sömürür ve öldürür.
Devlet, otoriter ve hiyerarşik örgütlenmelerle iktidara talip olunarak değil; insanlar arasında devletin kendini yeniden üretemediği yeni ilişkiler; özgürlükçü, dayanışmacı ve yaratıcı yeni bir ‘hayat tarzı’ kurularak eritilebilir. Asıl olan ‘iktidarı almak’ değil, kişinin öncelikle ve kesinlikle kendisinin ‘devlet dışı’na çıkması, ‘devlet dışı’ bir içerikle tanzim edilmiş gündelik hayat ihlallerini tasarlaması ve yaşamasıdır.
Hiç ama hiç unutmamak gerekir: ‘Yaşanacak bir hayatımız vardır!”
Leyla Atadil
L
yahu gökhanım elma ile armutu aynı sepete koyuyorsun ortada bir insan ve bu insanın içgüdüleri, düşünceleri var.. Herkes aynı olamaz ve olmayacak.. Bir topluluğun insan gibi yaşayabilmesi için, insani kurallara ( ki bu kuralları yine o insan topluluğu ortak yapısına göre belirleyecek ) ihtiyaç var, ben bizim gibi toplumlardaki soruna dikkat çekiyorum, Amerika da, Rusya da, isveç de farklımı sanıyorsun, en ileri ülkelerden İzlanda başbakanı istifa etmedimi son dönemde çıkan off-shore banka hesabı yüzünden, bunlar olacak, insanın fıtratı bu