Ben nedir Murat bey? Birlik bilincinden ne zaman çıktı insan. Hani diyoruz ya unutturulduk diye. Neden unutturulduk, ne zaman unuttuk birlik bilincini, ben olduk?
O ilk elest meclisinde soz vermiştik oysa "bel'a" demistik. Dünyaya geldiğimiz anda bir saikin de bize eşlik eedeceğini bilsekde sonucunu goremedik. Oysa daha yaratılmadan öğrenmiştik bilgiyi beyan etmeyi öğrendikten sonra unuttuk herseyi. Dünyada gözümüzü açtığımız anda ben olduk imtihan sırrı gereği...
evet söylediğiniz gibi imtihan gereği belki. Düne kadar bu yöndeydi benim düşüncem de. Ama değişiyor bazı düşüncelerim. Değişiyor demeyeyim de, farklı yönler, bağlantılar geliyor aklıma. Gözlerimizi açtığımız anda ben olduk. Bazı şeyleri bize göstermek, öğretmek için ben olmamız gerekiyordu. Bizim tecrübe ederek öğrenmemizi istiyor herşeyi. Ve öyle ilahi bir tılsımla falan gelmemiş bu ben bilinci. Yada bizim kendi nefsimizin bir oyunu falan değil. Gayet basit, somut bir yoldan vermiş, bu ben bilincini bize.
Ahmet Önsesveren yazdıklarıma sizinde yorum yapmanızı istiyorum. Fikir istiyorum sizden. Tam ifade edemiyorum çünkü. Yardım edermisiniz. Birşeyler var kafamda.
Gözümüzü açtığımız anda ben olduk. Gördüklerimi ayırdetmeye başladığım zaman, annemi gördüm hiç bana benzemiyordu. Etrafımdakileri gördüm hiçbiri birbirine benzemiyordu. Herkes farklıydı. Birinin saçı kısa, birinin uzun, birinin sarı birinin siyah. Birinin gözü siyah, birinin mavi vs. Herkes farklıydı birbirinden. Bende farklıydım. Onlar kocamandı, ben küçük. Farklı görüntülerin yanında, farklı karakterler, fikirler, sesler duydum. İşte o zaman ben oldum. Ben başkaydım, onlarda başka. Ben, sen, o diye ayırdım.
Kişide iki ben var. Biri saf, olması gereken, aradığımız ben. Ahsen hali. Birde onun üzerini örten ben var. Sonradan kazanılan. Efsel dediğiniz hal. Tıpkı, gün doğduktan sonra toplumdan kendini farklı yerde tutan, herşeyin sorumlusu olarak dışarıyı gösteren kişilik hali ve gece kafanı yastığa koyunca kendinle yüzleştiğin hal gibi, aslında herşeyin fatkında olan hal gibi. İkiside aynı anda mevcut değilmi. Amaç egselden kurtulmak değil. Ahsenle aynı seviyeye getirmek. Birlemek bu mu?
Sadece bir tane "ben" var. Bir de bu "ben"in suistimal edilmiş yanlış kullanılmış hali. . Esfellik bir realite degil. Ahsenin yanlış kullanıldığı çamura batirildigi haldir
Ki ahsen olan saf haldeki "ben" bile hakikatte sanaldir. . Velayet "ben" i buldugun an başlar. Çoğu kişinin son mertebe sandığı "ben"i bulmak aslında velayetin ilk halidir. . Velayetin sonunda ise o "ben" de kalmaz. Buhar olur. Ya da işte en başından beri zaten var olmadığı ortaya çıkar
Ben nedir Murat bey? Birlik bilincinden ne zaman çıktı insan. Hani diyoruz ya unutturulduk diye. Neden unutturulduk, ne zaman unuttuk birlik bilincini, ben olduk?
O ilk elest meclisinde soz vermiştik oysa "bel'a" demistik. Dünyaya geldiğimiz anda bir saikin de bize eşlik eedeceğini bilsekde sonucunu goremedik. Oysa daha yaratılmadan öğrenmiştik bilgiyi beyan etmeyi öğrendikten sonra unuttuk herseyi. Dünyada gözümüzü açtığımız anda ben olduk imtihan sırrı gereği...
evet söylediğiniz gibi imtihan gereği belki. Düne kadar bu yöndeydi benim düşüncem de. Ama değişiyor bazı düşüncelerim. Değişiyor demeyeyim de, farklı yönler, bağlantılar geliyor aklıma. Gözlerimizi açtığımız anda ben olduk. Bazı şeyleri bize göstermek, öğretmek için ben olmamız gerekiyordu. Bizim tecrübe ederek öğrenmemizi istiyor herşeyi. Ve öyle ilahi bir tılsımla falan gelmemiş bu ben bilinci. Yada bizim kendi nefsimizin bir oyunu falan değil. Gayet basit, somut bir yoldan vermiş, bu ben bilincini bize.
Ahmet Önsesveren yazdıklarıma sizinde yorum yapmanızı istiyorum. Fikir istiyorum sizden. Tam ifade edemiyorum çünkü. Yardım edermisiniz. Birşeyler var kafamda.
Gözümüzü açtığımız anda ben olduk. Gördüklerimi ayırdetmeye başladığım zaman, annemi gördüm hiç bana benzemiyordu. Etrafımdakileri gördüm hiçbiri birbirine benzemiyordu. Herkes farklıydı. Birinin saçı kısa, birinin uzun, birinin sarı birinin siyah. Birinin gözü siyah, birinin mavi vs. Herkes farklıydı birbirinden. Bende farklıydım. Onlar kocamandı, ben küçük. Farklı görüntülerin yanında, farklı karakterler, fikirler, sesler duydum. İşte o zaman ben oldum. Ben başkaydım, onlarda başka. Ben, sen, o diye ayırdım.
Yok hayır. Saf ben bilinci farkli. Bi de diğerleri ile kiyad yaparak tanim getirilen ben kalıbı farkli
Saf ben bilinci. Okyanusun kendi içinde bir damla var varsaymasi. . Ahseni Takvim hali. Saf benlik hali. . Orada kişi tam abd idir.
Bu saf benlik haline tanım getirip. Kendini bizzat var zannettigi anda ise essfelessafilin yaşantısı başlar
Ahmet Önsesveren diğer tarafta etiketledim sizi. Biz biraz konuştuk birşeyler. Bölmeyelim isterseniz.
Kişide iki ben var. Biri saf, olması gereken, aradığımız ben. Ahsen hali. Birde onun üzerini örten ben var. Sonradan kazanılan. Efsel dediğiniz hal. Tıpkı, gün doğduktan sonra toplumdan kendini farklı yerde tutan, herşeyin sorumlusu olarak dışarıyı gösteren kişilik hali ve gece kafanı yastığa koyunca kendinle yüzleştiğin hal gibi, aslında herşeyin fatkında olan hal gibi. İkiside aynı anda mevcut değilmi. Amaç egselden kurtulmak değil. Ahsenle aynı seviyeye getirmek. Birlemek bu mu?
Sadece bir tane "ben" var. Bir de bu "ben"in suistimal edilmiş yanlış kullanılmış hali. . Esfellik bir realite degil. Ahsenin yanlış kullanıldığı çamura batirildigi haldir
Ki ahsen olan saf haldeki "ben" bile hakikatte sanaldir. . Velayet "ben" i buldugun an başlar. Çoğu kişinin son mertebe sandığı "ben"i bulmak aslında velayetin ilk halidir. . Velayetin sonunda ise o "ben" de kalmaz. Buhar olur. Ya da işte en başından beri zaten var olmadığı ortaya çıkar
Bizim ufkumuz. Felsefi olarak dahi en fazla "ben"e kadar gider. Bizim ufkumuz sınırınımız, velayetin başladığı yerdir.
Isim vermezsek bir şey giydirmemiz gerekmez. Öznesiz cümleler, "biz" cümlelerden daha hakikidir..