Kuran’da Düşünme Organı Neden Kalptir?
Bu durum Arapçanın özelliğinden kaynaklanır. Her dilin kendine göre bir tabir şekli vardır. Akıl kelimesi Türkçeye geçmiş olan Arapça bir kelimedir. Akıl kelimesinin asıl anlamı “bağlamak”tır. Akıllı insan yanlış yapmamak doğru davranmak için kendini bağlar. Türkçede akıl kelimesinin karşılığı “us” kelimesidir. Uslu çocuk dediğimiz zaman terbiyeli ve güzel davranan çocuğu kastederiz.
Akıllanma, uslanma, iyi davranma daha çok kalbe bağlı davranışlardır. İyi huylu insanların da kötü huylu insanların da beyinleri vardır. Ama kötü davranıp başkalarına zarar veren kişiye ”beyinsiz” değil, “kalpsiz” deriz. Yanlış yapıp kendi kendisine zarar veren kimseye de ”kalpsiz” değil, “beyinsiz” deriz.
İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin?.. (Araf Suresi, 155)
“Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah’a karşı ‘bir sürü saçma şeyler’ söylemişler.” (Cin Suresi, 4)
Birtakım beyinsiz insanlar: “Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?” “ (Bakara Suresi, 142)
Çerkezce’de de, aynen Arapça da olduğu gibi düşünmek ve anlamak işlemi kalbe bağlanır. Bu, dilin yapısındaki bir özelliktir. Kuran Çerkezce inseydi düşünme organı olarak “kalp” kelimesi kullanılacaktı. Ama Türkçe inseydi “beyin” kelimesi kullanılırdı.
Toplumda akıl ve zeka aynı gibi düşünülür. Zeka, beynin içindeki organizasyonla alakalı bir durumdur. Akıl ise bir insanın vicdanını sonuna kadar kullanarak hayatının her anında Allah’ın en razı olacağı ve Kuran’a en uygun olan tavrı seçmesi ve bunun sonucunda da tüm hayatını kapsayan bir düşünce ve tavır mükemmelliği kazanmasıdır. beyinle alakalı zeka ile, kalbin kavraması ve vicdanla alakalı akıl farklı kavramlardır.
Allah ayette, ”… Kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain (tatmin) olur.” (Ra’d Suresi, 28) der. Bir başka ayette kalpleri tatmin olan ve öğüt alanların temiz akıl sahibi müminler olduğunu bildirir. Aklın temiz olması, nefsin değil, vicdanın öne çıkması ile elde edilen bir özelliktir. Vicdan da beyinle değil, kalbin kavrayışıyla alakalı bir durumdur. Nefs, vicdanın zıttı bir kavramdır. Nefs ve vicdan sürekli çatışır. Vicdanı ile hareket etmeyen kişilerin ”…Kalplerinde hastalık vardır…” (Bakara Suresi, 10) Nefsi öne geçirdikleri için vicdanlarının sesini duyamaz olurlar ve ”Böylece kalplerinin üzerini mühürlemiştir, artık onlar kavrayamazlar.” (Münafikun Suresi, 3)
Aklın/vicdanın kalpte olduğu ve “akılsız”ların kalplerinin kapalı olduğu için akledemedikleri bir ayette şöyle ifade edilir:
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir. (Hac Suresi, 46)
Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. (Araf Suresi, 179)
Nurhan hanıma teşekkürler.......
peki teşekkürler........