Yerkabuğuna yaklaşılan her 33 metrede sıcaklık 1 santigrat derece artar. Toprak sıcaklığınıda hesaba katarsak insan türü ennnn fazla1 kilometre derinlikte yaşayabilir. Deniz seviyesinin altındaki olan basıncıda hesaba katarsak insan formu yaşayamaz
Yer kabuğunun altına indikçe ısının sürekli arttigina inanıyorsun niye? Cunki dünyanın ortasında çekirdek var ve yaklaştıkça isi artıyor peki şöyle düşün bir fırın düşün üstünde su kaynıyor bide ateşin alt tarafında su olduğunu düşün ustteki suya elini soktuğunda ateşe yaklaştıkça isi artar git gide peki ateşin diğer tarafina indigindede isi olurmu? Yani zaten senin soyledigin olay o ısınma olayı agartayi arastirilirken ortaya atılmış bir tez
Kabukta yani yaşadığımız bölgede herhangi bir kanıt bırakmadıklarına göre, bu uygarlık oksijeni, yiyeceği, güneş ışığını suyu, doğal kaynakları (demir, bakır, petrol vb.) ve bir çok ihtiyacı yeraltında üretebiliyorlar. Ayrıca bu kadar doğal kaynağı bir arada bulmak ve sürekli kullanmak için, muhtemelen binlerce km alan gerekir deprem vs afetleride önleyebiliyorlarsa ne mutlu onlara. Bu kadar büyük alanı sadece kara bulunan bölgelerin altında yapacaklarına göre (suyun altına yapma ihtimali çok çok düşük), bizlerinde karanın bir çok kısmını kullandığımızı biliyoruz. Bu kadar büyük bir alanı bulmak bence kolay olurdu, hadi bulamadı diyelim bu medeniyet bu kadar teknolojiyi bulmuşken, gezegenlere dağılacağına yeraltına neden insin, inmişlerse muhtemelen evrenden daha muhteşem bir şey bulmaları gerekiyor. Şuan sadece mantık yürüttüm pek bir bilgi birimim yok konu hakkında, daha bir çok sebep bulunabilir. Mantıksız bir şey bu yüzden gerçekliği benim uzaya gitme olasılığımla doğru orantılıdır.
Öncelikle geçen gün sitenin linkini ben atmıştım bi yoruma birilerinin dikkatini çekmiş sanırım. Oyuk dünya olayı benim cok fazla dikkatimi çekmiştir ve bunun üzerine cok fazla araştırma yaptim. Dünyanın katmanları diyorlar yorumda öncelikle ona dikkat ettim dünyanın katmanları olayı oyuk dünyanın araştırılması olayında ortaya atılmış bir tez. Yani dünyanın ortasına kimse gitmediğine göre dünyanın ortasında çekirdek var denilebiliyorsa oyuk dünyada var denilebilir. Yani bu olaya şu şekilde bakalım dünyanın kutularında bulunan delikler ve o deliklerden dünyanın ortasına gidilebilecegi vaad edilen yollar var. 2 ci olarak bunun için kafayı bozmuş insanlar var.
Matematiksel hesaplamalar gözümüzle görmediğim şeylerin bize varlığını söylüyor, mesela neptün eskiden teleskoplarla bile görülmüyordu (1800-1900 civarı) bir bilim adamı matematiksel hesaplamalarla neptünüm var oldugunu buldu yani görmeden. Demek istediğim matematikte dünyanın kütlesi, tabakası, çekirdeği bulunabilir. Yani dünyanın etrafına kimse gitmedi diye çekirdeğin olmadığı söylenemez.
Vee neden bunun araştırılması reddediliyor. Afedersin ama kapadokyada bile yerin altında köyler keşfedildi ama amerikadan gelen bi ekip bu arastirmanin yapılamayacağını öne sürdü
Senin dediğin dünyanın merkeziyle ilgili kapadokyadakiler yerin metrelerce altında yapılmış eski yapılar. Bu dediklerinin hiçbirinin bilimsel bir dayanağı yok daha gerçek şeylere kafa yormanı isterim.
Oyuk dünya kavramı dünyanın bilinen bölgelerinde hatta haritalarda var dünyanın ortasında bi yaşam olduğudur. Bizden 1000 yıl daha ileri zekaya sahip olduklari öne sürülmektedir.
Ben bir açıklama yapayım. Öncelikle gerçek bilgi demek, hakkında bilimsel verilerle kanıtlar olan bilgi demektir. Bu agarta, şambala gibi hikayeler, çok eskiden "mu" adı verilen bir pasifik kıtası olduğu varsayımına dayanmaktadır. Jeologlar radarların keşfinden bu yana, pasifik okyanusundaki tektonik faaliyetleri ve zamansal katmanları incelemişlerdir. özellikle uydu teknolojisinden sonra bu alanlar, denizcilik açısından da önem arzettiği için tabiri caizse karış karış taranmıştır. Buralardan elde edilen bilimsel verilere göre, pasifik okyanusunda milyonlarca yıldır böyle "kıta batması" tarzında bir olay olmamıştır. Yani "Mu kıtası" olayı jeoloji biliminin verilerine göre "hurafedir" ve hakkında hiçbir bilimsel kanıt yoktur. Bu konuda öne sürülen şeyler eski uygarlıkların yazıtlarıdır. Zaten "mu" kıtası hikayesi, "atlantis" hikayesinden türetilmiştir. Anlantis ise eski yunan mitolojisinde cennet tarzı biryerdir. Eğer yunan mitolojisindeki Zeus gibi, poseidon gibi olaylar ne derece gerçekse, bu efsanevi kıta hikayesi de o kadar gerçektir. Son olarak Türkiye'nin en büyük jeoloğu olan ve aynı zamanda dünyanın en büyük 3 bilim akademisine üye olan Celal Şengör, pasifiğin karış karış tarandığını ve hiçbir şekilde kıta batması olayının jeolojik katmanlar tarihinde olmadığını söylemiştir. Gelelim oyuk dünya meselesine. Öncelikle gezegenlerin nasıl oluştuğundan bahsedelim. Gezegenler yıldız patlamaları sonucu uzay boşluğuna savrulan malzemelerin, çekim kuvveti ile milyonlarca yılda yavaş yavaş bir araya gelmesi ile oluşur. Bir araya gelen bu malzemeler büyüdükçe, yapı küresel bir şekil almaya başlar. Bu gezegenler başka çekim kuvvetleri ile etkileşim içinde olduklarından, gezegenlerin iç yapısı katmanlar şeklinde olur. Fizik kanunları gereği, katmanların en üstünde en hafif olanlar, en altında ise en ağır ve yoğun olanlar bulunur. Yani suyun dibinde bir baloncuk nasıl duramıyorsa, magmanın içinde de bir boşluk duramaz. Boşluklar ve yarıklar, yerin çok çok yakın kısımlarında bazen deprem gibi etkilerle oluşabilir. Ancak basınç yüzünden anında magma ile dolar ya da tekrar kabuk kayaçları tarafından doldururlur. Sadece doldurulmakla kalmaz, dev basınç altında bunlar ezilir. Bugün insanlar okyanus tabanlarına bile bizzat inememişlerdir. Çünkü okyanus tabanındaki basınç korkunç derecede fazladır. En derin yerlerde, mesela 10 km derinlikte basınç yaklaşık 101.325.000 Paskal kuvvetindedir. Dünyanın en sağlam malzemeleri bile bu basınca dayanamamaktadır. Kaldı ki, yerin altına, çok daha yoğun olan magmaya indiğinizde oluşan basıncı düşünün. Bu rakam yüzlere, hatta binlere katlanacaktır. Daha da derine inin, dünyanın çekirdeği 6371 km derinliktedir. Bu derinlikteki basıncı oluşturan magma da, okyanus suyunun birim yoğunluğundan kat kat fazladır. "Magmanın içinde boşluk var demek, ya da magma yerine dev bir boşluk var demek, dünyanın içi boştur, sadece dışarıda kabuğu var demek," bilimin besinden bile anlamamak ve bilmemek demektir. Bunlar, bilimsel bilgi sahibi olmayan, çok basit jeoloji, fizik-basınç hesabı bile yapamayan insanların uydurduğu hurafelerdir. Bu hurafeleri söylemek, dünya düzdür demekten bile daha absürttür. Bu konuda hiçbir bilimsel kanıt yoktur, olmadığı gibi bunlar fizik kanunlarına da terstir.
Delik mi varmış
tartışma güzel olur burda okurum yerimi ayırıyorum
Yerkabuğuna yaklaşılan her 33 metrede sıcaklık 1 santigrat derece artar. Toprak sıcaklığınıda hesaba katarsak insan türü ennnn fazla1 kilometre derinlikte yaşayabilir. Deniz seviyesinin altındaki olan basıncıda hesaba katarsak insan formu yaşayamaz
Yer kabuğunun altına indikçe ısının sürekli arttigina inanıyorsun niye? Cunki dünyanın ortasında çekirdek var ve yaklaştıkça isi artıyor peki şöyle düşün bir fırın düşün üstünde su kaynıyor bide ateşin alt tarafında su olduğunu düşün ustteki suya elini soktuğunda ateşe yaklaştıkça isi artar git gide peki ateşin diğer tarafina indigindede isi olurmu? Yani zaten senin soyledigin olay o ısınma olayı agartayi arastirilirken ortaya atılmış bir tez
Ateşe diğer taraftan indiğinde de ısı artar. Isı homojen olarak her yere dağılıyor.
Kabukta yani yaşadığımız bölgede herhangi bir kanıt bırakmadıklarına göre, bu uygarlık oksijeni, yiyeceği, güneş ışığını suyu, doğal kaynakları (demir, bakır, petrol vb.) ve bir çok ihtiyacı yeraltında üretebiliyorlar. Ayrıca bu kadar doğal kaynağı bir arada bulmak ve sürekli kullanmak için, muhtemelen binlerce km alan gerekir deprem vs afetleride önleyebiliyorlarsa ne mutlu onlara. Bu kadar büyük alanı sadece kara bulunan bölgelerin altında yapacaklarına göre (suyun altına yapma ihtimali çok çok düşük), bizlerinde karanın bir çok kısmını kullandığımızı biliyoruz. Bu kadar büyük bir alanı bulmak bence kolay olurdu, hadi bulamadı diyelim bu medeniyet bu kadar teknolojiyi bulmuşken, gezegenlere dağılacağına yeraltına neden insin, inmişlerse muhtemelen evrenden daha muhteşem bir şey bulmaları gerekiyor. Şuan sadece mantık yürüttüm pek bir bilgi birimim yok konu hakkında, daha bir çok sebep bulunabilir. Mantıksız bir şey bu yüzden gerçekliği benim uzaya gitme olasılığımla doğru orantılıdır.
Biyolojik açıdan: Güneş ışığı olmadığı için hepsin de D vitamini eksik olacak bu bille onları öldürmeye yeterli olacaktır
Agarta zaten dünyanın ortasında bir güneş sistemi bulunduğunu öne sürüyor
Öncelikle geçen gün sitenin linkini ben atmıştım bi yoruma birilerinin dikkatini çekmiş sanırım. Oyuk dünya olayı benim cok fazla dikkatimi çekmiştir ve bunun üzerine cok fazla araştırma yaptim. Dünyanın katmanları diyorlar yorumda öncelikle ona dikkat ettim dünyanın katmanları olayı oyuk dünyanın araştırılması olayında ortaya atılmış bir tez. Yani dünyanın ortasına kimse gitmediğine göre dünyanın ortasında çekirdek var denilebiliyorsa oyuk dünyada var denilebilir. Yani bu olaya şu şekilde bakalım dünyanın kutularında bulunan delikler ve o deliklerden dünyanın ortasına gidilebilecegi vaad edilen yollar var. 2 ci olarak bunun için kafayı bozmuş insanlar var.
Matematiksel hesaplamalar gözümüzle görmediğim şeylerin bize varlığını söylüyor, mesela neptün eskiden teleskoplarla bile görülmüyordu (1800-1900 civarı) bir bilim adamı matematiksel hesaplamalarla neptünüm var oldugunu buldu yani görmeden. Demek istediğim matematikte dünyanın kütlesi, tabakası, çekirdeği bulunabilir. Yani dünyanın etrafına kimse gitmedi diye çekirdeğin olmadığı söylenemez.
Dünyanın ortasına gitmeden peki bunun olmadığını nasıl soyleyebilirsin ?
Matematiksel hesaplamalarla.
Vee neden bunun araştırılması reddediliyor. Afedersin ama kapadokyada bile yerin altında köyler keşfedildi ama amerikadan gelen bi ekip bu arastirmanin yapılamayacağını öne sürdü
Senin dediğin dünyanın merkeziyle ilgili kapadokyadakiler yerin metrelerce altında yapılmış eski yapılar. Bu dediklerinin hiçbirinin bilimsel bir dayanağı yok daha gerçek şeylere kafa yormanı isterim.
Oyuk dünya kavramının bunu ifade ettigini sanmıyorum
Oyuk dünya kavramı dünyanın bilinen bölgelerinde hatta haritalarda var dünyanın ortasında bi yaşam olduğudur. Bizden 1000 yıl daha ileri zekaya sahip olduklari öne sürülmektedir.
Ben bir açıklama yapayım. Öncelikle gerçek bilgi demek, hakkında bilimsel verilerle kanıtlar olan bilgi demektir. Bu agarta, şambala gibi hikayeler, çok eskiden "mu" adı verilen bir pasifik kıtası olduğu varsayımına dayanmaktadır. Jeologlar radarların keşfinden bu yana, pasifik okyanusundaki tektonik faaliyetleri ve zamansal katmanları incelemişlerdir. özellikle uydu teknolojisinden sonra bu alanlar, denizcilik açısından da önem arzettiği için tabiri caizse karış karış taranmıştır. Buralardan elde edilen bilimsel verilere göre, pasifik okyanusunda milyonlarca yıldır böyle "kıta batması" tarzında bir olay olmamıştır. Yani "Mu kıtası" olayı jeoloji biliminin verilerine göre "hurafedir" ve hakkında hiçbir bilimsel kanıt yoktur. Bu konuda öne sürülen şeyler eski uygarlıkların yazıtlarıdır. Zaten "mu" kıtası hikayesi, "atlantis" hikayesinden türetilmiştir. Anlantis ise eski yunan mitolojisinde cennet tarzı biryerdir. Eğer yunan mitolojisindeki Zeus gibi, poseidon gibi olaylar ne derece gerçekse, bu efsanevi kıta hikayesi de o kadar gerçektir. Son olarak Türkiye'nin en büyük jeoloğu olan ve aynı zamanda dünyanın en büyük 3 bilim akademisine üye olan Celal Şengör, pasifiğin karış karış tarandığını ve hiçbir şekilde kıta batması olayının jeolojik katmanlar tarihinde olmadığını söylemiştir.
Gelelim oyuk dünya meselesine. Öncelikle gezegenlerin nasıl oluştuğundan bahsedelim. Gezegenler yıldız patlamaları sonucu uzay boşluğuna savrulan malzemelerin, çekim kuvveti ile milyonlarca yılda yavaş yavaş bir araya gelmesi ile oluşur. Bir araya gelen bu malzemeler büyüdükçe, yapı küresel bir şekil almaya başlar. Bu gezegenler başka çekim kuvvetleri ile etkileşim içinde olduklarından, gezegenlerin iç yapısı katmanlar şeklinde olur. Fizik kanunları gereği, katmanların en üstünde en hafif olanlar, en altında ise en ağır ve yoğun olanlar bulunur. Yani suyun dibinde bir baloncuk nasıl duramıyorsa, magmanın içinde de bir boşluk duramaz. Boşluklar ve yarıklar, yerin çok çok yakın kısımlarında bazen deprem gibi etkilerle oluşabilir. Ancak basınç yüzünden anında magma ile dolar ya da tekrar kabuk kayaçları tarafından doldururlur. Sadece doldurulmakla kalmaz, dev basınç altında bunlar ezilir. Bugün insanlar okyanus tabanlarına bile bizzat inememişlerdir. Çünkü okyanus tabanındaki basınç korkunç derecede fazladır. En derin yerlerde, mesela 10 km derinlikte basınç yaklaşık 101.325.000 Paskal kuvvetindedir. Dünyanın en sağlam malzemeleri bile bu basınca dayanamamaktadır. Kaldı ki, yerin altına, çok daha yoğun olan magmaya indiğinizde oluşan basıncı düşünün. Bu rakam yüzlere, hatta binlere katlanacaktır. Daha da derine inin, dünyanın çekirdeği 6371 km derinliktedir. Bu derinlikteki basıncı oluşturan magma da, okyanus suyunun birim yoğunluğundan kat kat fazladır. "Magmanın içinde boşluk var demek, ya da magma yerine dev bir boşluk var demek, dünyanın içi boştur, sadece dışarıda kabuğu var demek," bilimin besinden bile anlamamak ve bilmemek demektir. Bunlar, bilimsel bilgi sahibi olmayan, çok basit jeoloji, fizik-basınç hesabı bile yapamayan insanların uydurduğu hurafelerdir. Bu hurafeleri söylemek, dünya düzdür demekten bile daha absürttür. Bu konuda hiçbir bilimsel kanıt yoktur, olmadığı gibi bunlar fizik kanunlarına da terstir.