Ben bir açıklama yapayım. Öncelikle gerçek bilgi demek, hakkında bilimsel verilerle kanıtlar olan bilgi demektir. Bu agarta, şambala gibi hikayeler, çok eskiden "mu" adı verilen bir pasifik kıtası olduğu varsayımına dayanmaktadır. Jeologlar radarların keşfinden bu yana, pasifik okyanusundaki tektonik faaliyetleri ve zamansal katmanları incelemişlerdir. özellikle uydu teknolojisinden sonra bu alanlar, denizcilik açısından da önem arzettiği için tabiri caizse karış karış taranmıştır. Buralardan elde edilen bilimsel verilere göre, pasifik okyanusunda milyonlarca yıldır böyle "kıta batması" tarzında bir olay olmamıştır. Yani "Mu kıtası" olayı jeoloji biliminin verilerine göre "hurafedir" ve hakkında hiçbir bilimsel kanıt yoktur. Bu konuda öne sürülen şeyler eski uygarlıkların yazıtlarıdır. Zaten "mu" kıtası hikayesi, "atlantis" hikayesinden türetilmiştir. Anlantis ise eski yunan mitolojisinde cennet tarzı biryerdir. Eğer yunan mitolojisindeki Zeus gibi, poseidon gibi olaylar ne derece gerçekse, bu efsanevi kıta hikayesi de o kadar gerçektir. Son olarak Türkiye'nin en büyük jeoloğu olan ve aynı zamanda dünyanın en büyük 3 bilim akademisine üye olan Celal Şengör, pasifiğin karış karış tarandığını ve hiçbir şekilde kıta batması olayının jeolojik katmanlar tarihinde olmadığını söylemiştir. Gelelim oyuk dünya meselesine. Öncelikle gezegenlerin nasıl oluştuğundan bahsedelim. Gezegenler yıldız patlamaları sonucu uzay boşluğuna savrulan malzemelerin, çekim kuvveti ile milyonlarca yılda yavaş yavaş bir araya gelmesi ile oluşur. Bir araya gelen bu malzemeler büyüdükçe, yapı küresel bir şekil almaya başlar. Bu gezegenler başka çekim kuvvetleri ile etkileşim içinde olduklarından, gezegenlerin iç yapısı katmanlar şeklinde olur. Fizik kanunları gereği, katmanların en üstünde en hafif olanlar, en altında ise en ağır ve yoğun olanlar bulunur. Yani suyun dibinde bir baloncuk nasıl duramıyorsa, magmanın içinde de bir boşluk duramaz. Boşluklar ve yarıklar, yerin çok çok yakın kısımlarında bazen deprem gibi etkilerle oluşabilir. Ancak basınç yüzünden anında magma ile dolar ya da tekrar kabuk kayaçları tarafından doldururlur. Sadece doldurulmakla kalmaz, dev basınç altında bunlar ezilir. Bugün insanlar okyanus tabanlarına bile bizzat inememişlerdir. Çünkü okyanus tabanındaki basınç korkunç derecede fazladır. En derin yerlerde, mesela 10 km derinlikte basınç yaklaşık 101.325.000 Paskal kuvvetindedir. Dünyanın en sağlam malzemeleri bile bu basınca dayanamamaktadır. Kaldı ki, yerin altına, çok daha yoğun olan magmaya indiğinizde oluşan basıncı düşünün. Bu rakam yüzlere, hatta binlere katlanacaktır. Daha da derine inin, dünyanın çekirdeği 6371 km derinliktedir. Bu derinlikteki basıncı oluşturan magma da, okyanus suyunun birim yoğunluğundan kat kat fazladır. "Magmanın içinde boşluk var demek, ya da magma yerine dev bir boşluk var demek, dünyanın içi boştur, sadece dışarıda kabuğu var demek," bilimin besinden bile anlamamak ve bilmemek demektir. Bunlar, bilimsel bilgi sahibi olmayan, çok basit jeoloji, fizik-basınç hesabı bile yapamayan insanların uydurduğu hurafelerdir. Bu hurafeleri söylemek, dünya düzdür demekten bile daha absürttür. Bu konuda hiçbir bilimsel kanıt yoktur, olmadığı gibi bunlar fizik kanunlarına da terstir.
Ben bir açıklama yapayım. Öncelikle gerçek bilgi demek, hakkında bilimsel verilerle kanıtlar olan bilgi demektir. Bu agarta, şambala gibi hikayeler, çok eskiden "mu" adı verilen bir pasifik kıtası olduğu varsayımına dayanmaktadır. Jeologlar radarların keşfinden bu yana, pasifik okyanusundaki tektonik faaliyetleri ve zamansal katmanları incelemişlerdir. özellikle uydu teknolojisinden sonra bu alanlar, denizcilik açısından da önem arzettiği için tabiri caizse karış karış taranmıştır. Buralardan elde edilen bilimsel verilere göre, pasifik okyanusunda milyonlarca yıldır böyle "kıta batması" tarzında bir olay olmamıştır. Yani "Mu kıtası" olayı jeoloji biliminin verilerine göre "hurafedir" ve hakkında hiçbir bilimsel kanıt yoktur. Bu konuda öne sürülen şeyler eski uygarlıkların yazıtlarıdır. Zaten "mu" kıtası hikayesi, "atlantis" hikayesinden türetilmiştir. Anlantis ise eski yunan mitolojisinde cennet tarzı biryerdir. Eğer yunan mitolojisindeki Zeus gibi, poseidon gibi olaylar ne derece gerçekse, bu efsanevi kıta hikayesi de o kadar gerçektir. Son olarak Türkiye'nin en büyük jeoloğu olan ve aynı zamanda dünyanın en büyük 3 bilim akademisine üye olan Celal Şengör, pasifiğin karış karış tarandığını ve hiçbir şekilde kıta batması olayının jeolojik katmanlar tarihinde olmadığını söylemiştir.
Gelelim oyuk dünya meselesine. Öncelikle gezegenlerin nasıl oluştuğundan bahsedelim. Gezegenler yıldız patlamaları sonucu uzay boşluğuna savrulan malzemelerin, çekim kuvveti ile milyonlarca yılda yavaş yavaş bir araya gelmesi ile oluşur. Bir araya gelen bu malzemeler büyüdükçe, yapı küresel bir şekil almaya başlar. Bu gezegenler başka çekim kuvvetleri ile etkileşim içinde olduklarından, gezegenlerin iç yapısı katmanlar şeklinde olur. Fizik kanunları gereği, katmanların en üstünde en hafif olanlar, en altında ise en ağır ve yoğun olanlar bulunur. Yani suyun dibinde bir baloncuk nasıl duramıyorsa, magmanın içinde de bir boşluk duramaz. Boşluklar ve yarıklar, yerin çok çok yakın kısımlarında bazen deprem gibi etkilerle oluşabilir. Ancak basınç yüzünden anında magma ile dolar ya da tekrar kabuk kayaçları tarafından doldururlur. Sadece doldurulmakla kalmaz, dev basınç altında bunlar ezilir. Bugün insanlar okyanus tabanlarına bile bizzat inememişlerdir. Çünkü okyanus tabanındaki basınç korkunç derecede fazladır. En derin yerlerde, mesela 10 km derinlikte basınç yaklaşık 101.325.000 Paskal kuvvetindedir. Dünyanın en sağlam malzemeleri bile bu basınca dayanamamaktadır. Kaldı ki, yerin altına, çok daha yoğun olan magmaya indiğinizde oluşan basıncı düşünün. Bu rakam yüzlere, hatta binlere katlanacaktır. Daha da derine inin, dünyanın çekirdeği 6371 km derinliktedir. Bu derinlikteki basıncı oluşturan magma da, okyanus suyunun birim yoğunluğundan kat kat fazladır. "Magmanın içinde boşluk var demek, ya da magma yerine dev bir boşluk var demek, dünyanın içi boştur, sadece dışarıda kabuğu var demek," bilimin besinden bile anlamamak ve bilmemek demektir. Bunlar, bilimsel bilgi sahibi olmayan, çok basit jeoloji, fizik-basınç hesabı bile yapamayan insanların uydurduğu hurafelerdir. Bu hurafeleri söylemek, dünya düzdür demekten bile daha absürttür. Bu konuda hiçbir bilimsel kanıt yoktur, olmadığı gibi bunlar fizik kanunlarına da terstir.