Önemli bir konu da: İslamda "AMEL (uygulamalar) NİYETE göre değerlendirilir" . Niyet: Doğrusunu bulmakkenİkendimizden kaynaklanmayan farklı çeviri ve yorumlar doğrultusunda bu sefer tam seçemeyip de o zaman akıl ve mantık doğrultusunda doğru bulduğumuzu yaptığımızda işte yine doğru olan odur. Böylece mes'uliyetimiz (sorumlu olma hali) niyet iyi olduğu için ortadan kalkar. Araştırma sırası: KUR'AN (anladığımız açık ayet var mı) - SÜNNET (Hz. Muhammedin bu konuda sahih (sağlam kaynaklı) hadis ve uygulamaları var mı – İCMA (üzerinde fikri birliği gösteren düşünceler var mı) - KIYAS (kıyaslamak yoluyla kendi aklımıza başvurma)... Bu ilk 3 ünde araştırdık da bulamadık ise ve sıra akla danışmaya ve bırakmaya geldiğinde yaptığımız artık bize sorumluluk yüklemez. Bir de bilimsel açıdan aynı konuyu değerlendirecek olursak: Yine aynı koşulları hayal edelim... Yıl 610.. Ortadoğu... Her yer kum çölü... Sürekli kum fırtınaları oluyor... Sadece kadınlar değil erkeklerin de başörtüsü var.. Kendilerini kum tanelerinin yüzlerini yaralamasından / gözlerini ve ağızlarını doldurmasından “KEYFİYE” (KEYFİNE GÖRE) (hoşuna giderse – istersen TAK) ” dedikleri beyaz baş örtülerini yakalarına kadar salarak koruyorlar. Açık renk olması: Güneşi en az derecede emsin ve kadın/erkek bol entarili elbiseler giyilmesi de: Bedenle arasına girecek havanın bedene sıcaktan yalıtım sağlayarak aşırı çöl sıcağına karşı aşırı terleme yapıp aşırı su kaybına sebep olarak ölümlere sebebiyet vermesin. Arabistanda hem kadınların hem de erkelerin baş örtüleri / KEYFİYELERİ vardır. İslam öncesi dönemde de kıyafetleri yine aynıdır. Yani doğrudan İslamla gelmiş (daha önceden yokmuş gibi) bir kıyafet tarzı da değildir. "O coğrafyada İslamla gelmedi önceden de vardı" ise "bu tip kıyafet İslami olandır" demek burada mantıklı değil ancak "çöl coğrafyasında kıyafet böyledir" demek daha doğrudur sanırım. Bugün de kıyafetleri aynıdır, Televizyonlarda başörtülü/entarili krallarını görüyoruz... Başka bir örnek doğadan: Aşırı sıcak havalarda doğada tüylerini kabartan hayvanlar görürüz (tanıyabileceğimiz bir örnek olarak muhabbet kuşları gibi) vücut ısılarını korumak ve dengelemek yani hava ile yalıtım yapmak maksadıyla kabarık dururlar (tüylerini kaldırarak/dikelterek bol entari giymekte ki gibi havanın bedenle dış ortam arasına girmesini sağlarlar) veya soğuk algınlığına yakalandıkları zaman yine vücut ısıları dışarı kaçmasın diye aynı yalıtımı yaparlar.
Önemli bir konu da: İslamda "AMEL (uygulamalar) NİYETE göre değerlendirilir" . Niyet: Doğrusunu bulmakkenİkendimizden kaynaklanmayan farklı çeviri ve yorumlar doğrultusunda bu sefer tam seçemeyip de o zaman akıl ve mantık doğrultusunda doğru bulduğumuzu yaptığımızda işte yine doğru olan odur. Böylece mes'uliyetimiz (sorumlu olma hali) niyet iyi olduğu için ortadan kalkar. Araştırma sırası: KUR'AN (anladığımız açık ayet var mı) - SÜNNET (Hz. Muhammedin bu konuda sahih (sağlam kaynaklı) hadis ve uygulamaları var mı – İCMA (üzerinde fikri birliği gösteren düşünceler var mı) - KIYAS (kıyaslamak yoluyla kendi aklımıza başvurma)... Bu ilk 3 ünde araştırdık da bulamadık ise ve sıra akla danışmaya ve bırakmaya geldiğinde yaptığımız artık bize sorumluluk yüklemez. Bir de bilimsel açıdan aynı konuyu değerlendirecek olursak: Yine aynı koşulları hayal edelim... Yıl 610.. Ortadoğu... Her yer kum çölü... Sürekli kum fırtınaları oluyor... Sadece kadınlar değil erkeklerin de başörtüsü var.. Kendilerini kum tanelerinin yüzlerini yaralamasından / gözlerini ve ağızlarını doldurmasından “KEYFİYE” (KEYFİNE GÖRE) (hoşuna giderse – istersen TAK) ” dedikleri beyaz baş örtülerini yakalarına kadar salarak koruyorlar. Açık renk olması: Güneşi en az derecede emsin ve kadın/erkek bol entarili elbiseler giyilmesi de: Bedenle arasına girecek havanın bedene sıcaktan yalıtım sağlayarak aşırı çöl sıcağına karşı aşırı terleme yapıp aşırı su kaybına sebep olarak ölümlere sebebiyet vermesin. Arabistanda hem kadınların hem de erkelerin baş örtüleri / KEYFİYELERİ vardır. İslam öncesi dönemde de kıyafetleri yine aynıdır. Yani doğrudan İslamla gelmiş (daha önceden yokmuş gibi) bir kıyafet tarzı da değildir. "O coğrafyada İslamla gelmedi önceden de vardı" ise "bu tip kıyafet İslami olandır" demek burada mantıklı değil ancak "çöl coğrafyasında kıyafet böyledir" demek daha doğrudur sanırım. Bugün de kıyafetleri aynıdır, Televizyonlarda başörtülü/entarili krallarını görüyoruz... Başka bir örnek doğadan: Aşırı sıcak havalarda doğada tüylerini kabartan hayvanlar görürüz (tanıyabileceğimiz bir örnek olarak muhabbet kuşları gibi) vücut ısılarını korumak ve dengelemek yani hava ile yalıtım yapmak maksadıyla kabarık dururlar (tüylerini kaldırarak/dikelterek bol entari giymekte ki gibi havanın bedenle dış ortam arasına girmesini sağlarlar) veya soğuk algınlığına yakalandıkları zaman yine vücut ısıları dışarı kaçmasın diye aynı yalıtımı yaparlar.