geçen yasemin adlı arkadaşımız okunan her fatiha-i şerifin ardından söylenen Amin kelimesinin 5.000 yıl önce antik mısır dönemin tanrısı olan (kendilerine göre) amon dan geldiğini söylemiş. Paylaşımı yorum üzerinden yapmak isterdim ama yoruma kapatıldığı için başka seçeneğim yok galiba.. Sormak istiyorum 5000 yıl önce böyle bir olayın yaşandığının kanıtı var mı yasemin arkadaşımızın elinde veya bir yerlerde ?
Ferhat Demircanlı
F
Her dua sonunu inşallah ile bitirmemiz dilegiyle ...
çok doğru; ve neden insanlar Kur'an'da olmayan bir kelime ile bitirir duasını, kendisini neden böyle bir riske atar hiç anlamıyorum..
Bunu yıllardır farkındayım ama insanlara aliskanliklarindan koparamiyorsun malesefki amin duanin önünü kesiyor ve ulasmasi gereken yere aslında sanki bir çelme cakiyor ama ins dediğimde ve öyle bitirdigim vakit duayı kalbim deki o ferahligi hissediyorum ... Bunu eskilerden bir amcam bir saohbetinde dile getirmisti sagolsun ve bende denedim test ettiğimde kalbimi dinledim ve dua sonlarına (hayırlısı ile ins ) çok yakisiyor
Namazda Fatihadan sonra amin demiyormusunuz yani
Yılların alışkanlığı aslında o sona muhakkak amin geliyor dua ile bütün lestigi için ama dikkat etmeye ve soylememeye çalışıyorum... Ecmain deniliyor bir çok eski dua kitaplarında ama benim farkkettigimde.. Aslında ecmain di de amin mi olarak kaldı diye de düşünüyorum. .
"İmam, Fatiha'yı tamamlayıp âmin dedikten sonra siz de 'âmin' deyiniz. Kimin bu sırada 'âmin' demesi meleklerin o anda 'âmin' deyişi ile aynı ana rastlarsa, geçmiş günahları affolunur. " (Müslim, K. Salat, 72; Ebû Dâvud, Salat, 167-168; Tirmizî, Mevâkîttü's-Salat, 116). Bu hadisi şerif uydurmamı hükümsüzmü yani
Bu konu hakkında araştırma yapmak ve tabi iyi bir bilene sormak gerekli dir ... Ama bir hadisi Şerife de vardır peygamberimiz mübarek tırnaklarını keserken yanına yahudi bir çocuk gelir ve bizimkiler de böyle keser deyince Efendimiz tırnaklarını sırayla keserken karışık kesmeye başlar yani onlara benzememiz den bizleri alikoyar.. Ve onlarda amen i kullanır ben burdan da pay bicerek tabi kendi aklım ca anladığım bir şeyi hayatıma yansıtma şeklimdir ins ... Bu hadisi serifi de yeni gördüm arastirmalarimi derinlestiricem sayenizde ins ...
Ayseğül Sokur ecmain ( cümlemizden) anlamını taşıyor. Amin edilen duanın sonunda denilir. Fatiha suresi tefsirini okursanız orada okuduklarımız dua anlamında olduğunu görürsünüz. Bu sebeple amin deniliyor. Bu tüm dinlerde. Dilenilen dua da bulunan tanrının kabul etmesini istedikleri icin o kelimeyi kullanıyorlar.
Ben bu hadisi çok duydum gerek hutbede gerek vaazda gerek namazda nerde dua edilse amin derim belki bir meleğin belki bir salih kulun aminine denk gelir Elbette ameller niyete göredir duada niyete göredir Zat hakkından talep vukuunda Sineden masiva silinmelidir. Her dua müstecap olur amma, Talebin sureti bilinmelidir.
Bunuda buyur sevgili kardeşim Peygamber Efendimiz (a. S.m) bir keresinde minbere çıkarken, her adımda "âmin" dedi: Bir adım çıktı, "âmin..."; bir adım daha çıktı, "âmin..."; bir adım daha çıktı, "âmin..." Hutbesi bittikten sonra: "Yâ Rasûlallah! Minbere çıktığınız zaman 'âmin' dediniz, her adımınızda bunu neden söylediniz?" diyerek sebebini sordular. Buyurdu ki: "Cebrail (a. S.) üç dua etti, ben de onlara amin dedim. - Birisi: Cebrail (a. S.): 'Annesine, babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış bir evlat, (onlara güzel hizmet edip, onların hayır duasını alıp) cenneti kazanamadıysa, ona yazıklar olsun/burnu yerde sürtünsün!' dedi, ben de amin dedim.” (Demek ki insanın bir evlat olarak, anne babasının rızasını kazanması, onların elini öpmesi, gönlünü alması, hizmet eylemesi, böylece cenneti kazanması gerekiyor. Ve bu yoldan cenneti kazanmak çok da kolaydır. Buna rağmen bunu başaramayana, anne babasının rızasını almadığı için cennete giremeyene yazıklar olsun ve olacaktır.) - İkincisi: "Cebrail (as): 'Sen peygamber olarak bir insanın yanında anıldığın zaman, sana salat-ü selâm getirmezse; ona yazıklar olsun!.. Onun burnu yere sürünsün!' dedi. Ben de ona amin dedim." “Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salat (rahmet ve sena) ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selâm verin.”(Ahzab, 33/56) mealindeki ayet de salavat-ı şerifenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Allah’ın bu açık teşvik ve davetine rağmen, yanında ismi anıldığı halde Peygamber Efendimize (asm) salavat getirerek kısa yoldan büyük sevaplar kazanmayı düşünmeyen kimse, herhalde “yazıklar olsun”u çoktan hakketmiştir.) - “Üçüncüsü: "Cebrail (as): 'Ramazana eriştiği halde bir insan, buna Ramazanın feyzinden, bereketinden istifade edememiş, Ramazan gelmiş geçmiş de hâlâ Allah'ın mağfiret ettiği bir kul olamamışsa, Allah'ın affını, mağfiretini kazanamamışsa; yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün!' diye dua etti. Ben de ona amin dedim.” (bk. Buharî, el-edebu’l-müfred- 1419/1998, Riyad- 1/338; Taberanî-evsat-h. No: 8994; Bezzar, h. no: 1405; Mecmau’z-zevaid, 10/164)
Şimdi söyle açıklamak isterim aslında evet ameller niyet e goredir ins yanlız bizler ins kelimesinden soyutlanmaktayiz farkında olmadan amin i kullanırken bir kişi bize şunu yapmanız Istiyorum dediğinde yada herhangi bir konuda ins kelimesini kullandığı vakit sanki o olmasını istemediği için ins deyip gecistirdi diyerek algı da yanıltir nedeni ise ins anlam kavramı hayatımızda amin kadar yer almadığı içindir halbuki bizler inşallah a daha muhtaç iz ama amin e okadar değil insan oğlu olarak çoğunlukta benim bakış açım bu arada arkadaslar bunlar kimseyi yanlışa yönlendirmek istemem ama burda araştıran insanlar olduğu için sizler gibi bunu dile getirmekten sakınca görmedim ins ... Birde dua kavramında kendi dua m da şöyle bir sınavdan da gecmisimdir sadece kalben dile getirdiği m bir sözün isteğin sonuna ins ve amin getirmediği m halde oluşumuna Şahit oldum subhanallah ve bunun icindirki olması gereken le Bağlam kurmaktan çok kalbin hissettiği ile onemserim islamiyet in gerekçesini kalbini dinlemekten kastım budur yukarıda belirttigim gibi ins ...
Bunu söyle de kabul edebiliriz karşı tarafın kalbinden geçen nedir bilemeyiz onun ettiği dua ya amin deriz ama kendi dua mız için Hayırlısı ile ins getirmeliyiz hadisi serif teki eylem hali ile edilen amin bana bu nu cagristirdi. ..
Yıllar önce bir yerde okumuştum ya bir ayeti tefsiriydi yada bir başka konuda okumuştum hatırlamıyorum ama sevgili bir kardeşimiz yazmış yine bunuda okuyun lütfen vaktinizi aldıysam hakkınızı helal edin İnşallah kelimesi, Allah’ın geleceğe dönük cümlelerimiz arasında ve üslûbumuz içinde kullanmamızı istediği bir vahiy kelâmıdır. Malûm, bir kısım Yahudi ve müşrikler Peygamber Efendimize (asm) mağarada üç yüz yıldan fazla yatan gençlerin hikâyesinin ne olduğu, Zülkarneyn hakkında ne bildiği ve ruhun ne olduğuna dair sorular sormuşlardı. Peygamber Efendimiz (asm) de o an cevap vermemiş, her gün kendisine gelerek âyetler indirip duran Cebrâil’in (as) bu sorularla ilgili de âyetler indireceği kanaatiyle, “Yarın gelin, cevap vereyim” demiş, ancak “inşallah” dememişti. Fakat Cebrail’in inmesi ve vahyin gelmesi haftalarca gecikti. Peygamber Efendimiz (asm) bundan müteessir oldu. Nihayet haftalar sonra Hazret-i Cebrâil (as) gelince Peygamber Efendimiz (asm) bunun nedenini sordu. Hazret-i Cebrâil (as) de sırayla Meryem Sûresinin 64. âyetini, Kehf Sûresinin 23. ve 24. âyetlerini ve Duhâ Sûresini indirdi. O an indirilen âyetleri buraya alalım: “Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Gelecek olan, geçmiş olan ve ikisi arasında bulunan ne varsa O’nun ilminde ve kudretindedir. Rabbin hiçbir şeyi unutmuş değildir.”1 “Hiçbir şey hakkında ‘Yarın bunu muhakkak yapacağım’ deme. Ancak ‘İnşallah’ deyip, Allah’ın dilemesi şartına bağlarsan müstesnadır. Unuttuğun zaman da, yine Rabbini an ve ‘Umulur ki, Rabbim beni bundan daha hayırlı ve doğru bir yola eriştirir’ de.”2 Görüldüğü gibi Cenab-ı Allah gelecekle ilgili konuşmalarımızda “inşallah” dememizi şart koşuyor. Çünkü, gelecek bizim elimizde değil. Gelecek Allah’ın takdirindedir. Gelecekte nasıl bir tecellî gerçekleşeceğini bilmiyoruz. Sadece olmasını arzu ettiğimiz şeyler söz konusu. İşte bunları konuşurken Allah’ın dilemesi şartına bağlayarak konuşmamız gerekiyor. Ki, “İnşallah” kelâmı bize bunu sağlıyor. Bu pencereden bakınca, “Allah nasip eder inşallah” gibi bir cümlede yanlışlık yoktur. Fakat bu kelime ile, gelecekle ilgili bir şeyler yapmayı kendi üzerimizden atan bir tembelliği veya kendi yapabileceğimiz şeyleri Allah’a havale eden vurdumduymazca bir havaleciliği kastetmemeye dikkat etmeliyiz. Yani bu kelimeyi, içerdiği manevî kuvveti sarsıcı şekilde kullanmamalıyız. Bu kelime kararlılığımıza gölge düşürmüyor. Tam tersine, “Allah’ın dileği ile örtüşmesi halinde ben kararlıyım” mânâsını içeriyor. Oysa bazen kararsız olduğumuz ve hattâ olumsuz düşündüğümüz bir meselede de—sırf muhataptan kaçmak için—“inşallah” deyip geçiyoruz. Bu yanlıştır. Çünkü bu durumda bu kelâmı bir kaçış cümlesi olarak kullanıyoruz. Muhatabımız da çileden çıkıyor. “İnşallah’la maşallahla olmaz!” gibi—belki bilmeyerek—yanlış sözler sarf edebiliyor. Bu yanlışlıkta bizim de payımızın olduğunu unutmamalıyız
Bende bu inşaallah kelimesinin ulumsuz algılanmasından rahatsız oluyorum
Tsk paylaşımın içi n Harun Dereno anlatmak istedigimin manasına tam olarak verdinizmi peki amacım sorgulamak değil çok şükür sadece hakkıyla anlamak hakka varabilmek için ins ...
Evet inşallah geçiştirmek için söylenen bir söz olduğu algısını yaşayan biri olarak bende çok kizmisimdir bunun nedeni ise( inşallah ) kulaklarimizin isitmedigi ve algımizda oluşumu olmadığı içindir ...
Hatami anladım Allah affetsin ama kalben art niyetle düşündüğüm bir durum degildi ..
Allah razı olsun Rabbim hidayetinizi imanınızı artırsın inşaallah cennetinede dahil eylesin gönlünüzdekini hakkınızda hayırlı kılsın İşte bu tür yorumlar malesef bu dinimizi sorgulayan aciz bırakmak isteyen ateist ve İslam düşmanlarına zemin hazırlıyor dahada coşturuyor malesef allah bizi bunların şerrinden ve kendi ve kendi gibi aciz mahlukların iddia ettikleri fikirlerden muhafaza eylesin inşallah Son olarak onlarada bu ayet kapak olsun Ey insanlar! İşte size bir misal veriliyor, ona iyi kulak verin: Sizin Allah’tan başka yalvardığınız bütün sahte tanrılar güç birliği yapsalar da, bir sinek bile yaratamazlar. Hatta sinek onlardan bir şey kapsa, onu dahi kurtarıp geri alamazlar. İsteyen de, kendinden istenilen de, kaçan da kovalayan da ne kadar güçsüz! (Hac 22:73, Suat Yıldırım)
Allah onlardan haberdar dir gören ve gozetleyendir kardeşim gene aynı yere geliriz aslında söylemleri inkar dir ama kalbleri sadece Allahc. C. bilir belkide inanan bir kalbe ama tersini söyleyen bir dile düşünen bir beyne sahipler dir bilemeyiz yanlız en kötüsü bizler gibi görünüp bizden olmayanlar dir islamiyet te onlar bu insanların çoğuna sebeb tir aslında ve bizleri de yaniltirlar ... Kalbin ferah olsun ins kızma ve kırılma Rabbim herseyi bilendir ... İyi dileklerin için tsk ederim ins Allah razı olsun cumlemizle kardeşim. ..
Bunlar alışkanlık ve alıntı değil arkadaşlar. Dinimiz Kuran ve Peygamber efendimizin sünnetine göredir. Amin denmesinin hükmü sünnettir. Bizler Kuran'a ve sünnetlere uyarız. Peygamberimizin sünnetini Kuran da yok diyemeyiz sünnet olduğu için riayet ederiz. Peygamberler hatta ilk insan Adem babamız bile Allaha secde etmişler ve dua etmişlerdir. Din yaşamak içindir, sorgulamak inanan insanlara göre iyi bir davranış değildir. Kuranda Allaha inanan, tevekkül eden insanın hayatında olan herşey vardır. Kuranı Kerim Allahın emirlerini, sünnetlerde peygamber efendimizin yaşamından örnek alıp uygulayacağımız yaşam biçimidir. Hükmü sünnet ise sünnete uymak için yapılır. Allahu Tealaya duamızdan sonra "ALLAHIM DUAMI KABUL ET" demek yani AMİN demek ne güzel bir anlam kazanıyor. Allah dualarınızı kabul etsin inşaallah. AMİN.