Abdûlgaffar el Hayatî der ki…
“Devlet devrimle yıkılabilecek bir kurum değil, insanlar arasındaki bir ilişki tarzıdır. Devlet, bu ilişki tarzıyla var olur, beslenir, güçlenir, sömürür ve öldürür.
Devlet, otoriter ve hiyerarşik örgütlenmelerle iktidara talip olunarak değil; insanlar arasında devletin kendini yeniden üretemediği yeni ilişkiler; özgürlükçü, dayanışmacı ve yaratıcı yeni bir ‘hayat tarzı’ kurularak eritilebilir. Asıl olan ‘iktidarı almak’ değil, kişinin öncelikle ve kesinlikle kendisinin ‘devlet dışı’na çıkması, ‘devlet dışı’ bir içerikle tanzim edilmiş gündelik hayat ihlallerini tasarlaması ve yaşamasıdır.
Hiç ama hiç unutmamak gerekir: ‘Yaşanacak bir hayatımız vardır!”
Leyla Atadil
L
Devlet bir insan yaratısıdir. Köleleştiren, mülkiyetçi ve yetkinleşmemiş insanların yaratısı. Tıpkı tanrı gibi. Onsuz da yasayabilinir. Komünler şeklinde örgütlenmiş insanların birlikteliği neden mümkün olmasın? Devlet, mülkiyeti özelleştiren zorbaların mülkiyetini korumak için inşa edilmiştir. Yasaları, adaleti onlar kurar dizayn eder. Bu yüzden işte Adalet Mülkün Temelidir. Her şeyi organize eden erktir, iktidardır. Bizim prangamiz kişiler değil devlettir. Onun mutlakiyetine inan(dırıl)mış olmamızdır. Devlet insan ihtiyacı değil ezen insan ihtiyacıdır.
Şeyh Bedreddin'e, Torlak Kemal'e, Börklüce Mustafa'ya, Güneş Ülkesine, "insanlığın kurtuluşu o altınçağa" hacı dayı Aziz Marksa ve onlara inananlara selam olsun.
Az daha slogan atacaktım bee