O zaman şöyle diyoruz. Algıladığımız kadar herşey var. Algılamak içinde düşünmek gerek. Çünkü hayatın ne kadar gerçek olduğu, bizim onu ne kadar algıladığımız ile alakalıdır. Düşünen fakat duyu yetisinden (görme/tatma/dokunma/işitme/hissetme) yoksun olan biri hayatı var diye algılar mı?
Bu akşam biraz ısındı beyinleriniz. Farkındayım. Az daha zorlayın hadi.
Gören Dardağan
G
Bir kitapta şöyle bir yazı okumuştum;
Sokaklarda yaşayan bir gariban bir çayırda uyuya kalır, uyandığında buyuk bir kralligin kralidir irkilir "fena bir kabustu" der, gununu kraliyetin rutin işleriyle geçirir yorulur odasına çekilir uyuyakalır ve çayırda gariban olarak uyanır.
Gerçek ve idealar dünyası böyle tanimlanir, gerçekmiyiz yoksa idea mi?
(Diger postta yazmistim burdada fikir verebilir)