Kuran’a göre Kuran ayet midir, Allah’tan bir işaret midir, delil midir?

KURAN’A a GÖRE KURAN ALLAH’TAN BİR İŞARET MİDİR, DELİL MİDİR, MUCİZE MİDİR?

Kuran’a göre Kuran ayet midir, Allah’tan bir işaret midir, delil midir?

Kuran’daki bazı metinlere bakınca aslında Kuran’ın ayet olmadığı çıkıyor ortaya. Müslüman çeviriciler büyük bir kurnazlıkla ayet kelimesini mucizeye çevirmişler.

Kuran meallerine bakarsanız ayet kelimesinin geçtiği yerlere parantez içinde “mucize” ibaresini koymuşlar.. Oysa mucize başka bir kelime...

Neden mi böyle yapmışlar?

Buyrun.

Mucize…. Arapçası معجزة, okunuşu muejiza… Ayet kelimesi ile alakası yok yani…

Ayeti delil diye çeviren de var. Ayet o zamanın toplumunda "Allah’tan gelen metinler” olarak algılanıyor. Bu durum itibariyle yani “Allah’tan gelmesi sebebiyle” “delil” sayılıyor zaten...

Şimdi Kuran’daki bu metinlerde ayet kelimesini gördüğümüz yerlere parantez içinde “mucize”yi eklemeden, onun yerine delil kelimesini iliştirerek okuyalım.

Ayetin Arapça tam anlamı delil, veri veya işaret demek.

Ankebut Suresi -50.Dediler ki: “Ona Rabbinden ayetler indirilseydi ya!” De ki: “ayetler Allah katındadır. Bana gelince, ben açıkça uyaran biriyim.

Enam Suresi -37. Dediler ki: “Ona Rabbinden bir ayet indirilseydi ya!” De ki: “Kuşkusuz, Allah bir ayet indirmeye Kaadir’dir. Fakat çokları bilmiyorlar.”

Öncekilerin Allah’tan geldiğini iddia ediyorsan, ona benzer metinler isterler senden, konu bu. Öncekilerin Allah’tan gelmediğini diğerleri biliyordu çünkü. Hem Tevrat hem de İncil o dinlerin azizleri tarafından yazılmıştı. (10 Emir hariç)

Enbiya Suresi- 5. Şöyle de dediler: “Saçma sapan rüyalar bunlar! Belki de uydurduğu bir yalandır. Belki de bir şairdiro. Hadi bir ayet getirsin bize, öncekilere gönderildiği gibi…”

ŞUARA SURESİ-154 “Sen ancak bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir ayet getir.”

İSRA SURESİ- 59 AYET” Bizi ayet göndermekten alıkoyan, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır”

ENAM-35. Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik açıp yerin dibine inerek, yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir ayet getirmeye gücün yetiyorsa durma, yap!

Bak bu metin çok dikkat çekici:

En’am Suresi-109. Tüm yeminleriyle Allah’a yemin ettiler ki, eğer kendilerine bir ayet gelirse ona mutlaka inanacaklar. Söyle onlara: “ayetler ancak Allah’ın katındadır.” ayet geldiğinde bile iman etmeyeceklerini anlamıyor musunuz?

Şimdi anladın mı neden ayet kelimesini gördükleri yerde parantez içinde mucize kelimesini eklediklerini?

Kuran’ın kendisine göre delil yok, herhangi bir veri yok, kanıt yok, işaret yok.

Ayeti mucize diye çevirirseniz Enam 109’dan şu anlam çıkar: “Mucizeler ancak Allah katındadır” Bu önermeye göre hadis külliyatındaki tüm mucizeler kurana ters bir durum...

1- Miraç
2- Ayın yarılması (bunun bir deyim olduğunu daha önce açıklamıştık)
3- susuz kalındığı zaman, parmakları arasından su akması... Vs vs diğerlerini sizler araştırın, hadislerde onlarcası var...

Halifeler ve İslam krallığı döneminde bu külliyatı yazanlar, ayet ve mucize farkını bilmiyorlar mıydı?

Madem Kuran “Mucizeler Allah katındadır” yazıyor, o halde hadisleri yazanlar Muhammedin parmaklarından su aktığını nasıl yazdılar? Kuranla yönetilen topraklarda kurana muhalefetten kelleleri uçmaz mıydı?

Demek ki “ayet” başka şey “mucize” başka...

yukarıda belirttiğim gibi ayet “Allah’tan gelen metin” olması sebebiyle delil diye düşünülüyor dönemin muhatapları tarafından....

Ama Kuran ısrarla “ayetler Allah katındadır” diyor...

Kurana göre ayetler yani deliller Allah katında ise o halde adil yargılama nasıl olacak?

“19 mucizesi” diye kıvrananlara da bir sözüm var... Eğer ayet kelimesini siz de ısrarla “mucize” diye çeviriyorsanız, Kuran’a muhalefet etmiş oluyorsunuz... Çünkü o halde Kurana göre “mucizeler Allah katındadır” ve size ulaşmış olması Kuran’a ters bir durum...

Yok eğer 19’ u ısrarla mucize diye sunacaksanız ve tamam ayet i delil olarak çevirecekseniz, elinizdeki metinler delil değil Kuran’a göre, ayet veya işaret değiller, neyle neyi ispat etmeye çalışıyorsunuz o zaman? O halde reddettiğiniz hadis yazarlarından ne farkınız kalıyor?

Aynı soruyu “Muhammed’in tek mucizesi Kuran’dır” diyenlere de soruyorum.

Kuran ısrarla “ayetler ancak Allah katındadır” vurgusunu yapıyorken yani deliller, işaretler Allah katındadır diyorken elinizdeki metnin Allah’tan olduğunu neye dayanarak iddia ediyorsunuz?

K
0 kişi takip ediyor.
Misafir olarak yayınla
8
8 CEVAP

Mucize diye bir şey yoktur. Miraç ta yoktur Ayın yarılması diye bir şey de yoktur. Asıl bunlar ebu bilmemkimlerin masallarıdır.

Sözde Miraçta farz olan namaz zaten Mekki ayetlerde vardır. Miraca delil gösterdikleri İsra suresi ile namaz ayetleri arasında neredeyse sekiz sene var...

Kuranın nerden geldiğini anlamak için Levhi Mahfuz nedir onu bulmak ve anlamak gerekir. BURUC 21-22

M

yorum... Kuranın kendisi ayetlerin allah katında olduğunu belirtiyor

Karmati Silistre 6 yıl

Onlar masal ama kuran ne? Elinde okuduğun kitabı kim nerede yazdı tarihi ne?

Sedat Cenker 6 yıl

Ayrıca levh-i mahfuz "muhafaza edilen/korunan levhalar " demektir. Önceleri bunun musaya gelen levhalar olduğunu düşünürdüm ama SÜMER TABLETLERİNİ okuyunca herşey yerli yerine oturdu

Sedat Cenker 6 yıl

Levh-i mahfuz göklerdeki on emir levhalarıdır

Orhan Vergili 6 yıl

Nedir onlar Orhan Vergili

Sedat Cenker 6 yıl

LEVH-İ MAHFUZ VE KAYNAKLARI Kuran'da bahsedilen (Buruc Suresi: Ayet 21-22) ,Kuran'ın korunmuş bir levhada Allah'ın katında, gökte olduğu yani orjinal dilinde söylersek Levh-i Mahfuz fikri, Yahudilerden alınmıştır. Tevrat'ın Yasa’nın Tekrarı kitabında (Bölüm 10/ Ayet 1-5) Yahudiler'in altın buzağı günahından sonra Tanrı'nın emriyle Musa'nın sinirlenerek parçaladığı levhalarla aynı olan iki levha daha yonttuğu, Tanrı’nın bunların üzerine On Emri yazdığı ve Musa’ya bunları akasya ağacından bir sandıkta saklamasını emrettiği anlatılmaktadır. Burada ''levha'' için kullanılan kelime, Arapça kelime ile aynıdır. Yahudi Kutsal Kitabı'nın 1. Krallar 8. Bölüm Ayet 9’da, bu iki levhanın, Musa’nın Tanrı’nın emri uyarınca yaptığı Antlaşma Sandığı’nda korunduğunu öğreniyoruz. Tanrı’nın emriyle ve gücüyle yazılan ve Yahudilerin, sonra da Müslümanlar'ın kabul ettikleri Levh-i Mahfuz anlatımı budur. yukarıda verdiğimiz Buruc Suresi 21- 22’deki anlatımdan, Muhammet’in bir değil, en azından iki “Levh-i Mahfuz” bulunduğunu düşündüğü anlaşılıyor, çünkü günümüzdeki Müslümanlar'ın de anladıkları üzere, ayetteki ifadenin Arapçası, “korunan levha” değil, “korunan bir levhadır”. Bu durumda burada, Musa’nın hazırlayıp Antlaşma sandığında koruduğu iki taş levhadan(10 Emir Levhaları) söz ediliyor olmalıdır. Bunlar Tanrı’nın, halkıyla birlikte olduğunu simgeleyen İsrailoğulları'nın Tapınma Çadırında korunduğu için, bunların Tanrı’nın huzurunda korunduğunu söylemek doğaldı. Levh-i Mahfuz’un göklerde korunduğu düşüncesi buradan çıkıyordu ve bu inançtan, Levh-i Mahfuz’un çok eski bir tarihe ait olduğu sonucuna varmak güç değildi. Ama neden Muhammet Kuran’ın “korunan bir levhaya” yazıldığını iddia ediyor? Bu soruya cevap vermek için, yine Yahudilere başvurmamız ve Antlaşma Sandığı’nda korunan iki levhanın üzerinde, Yahudilerin, Muhammet döneminde ve öncesinde ne yazıldığını düşündüklerini öğrenmemiz gerekiyor. Tevrat'ın son kitabı Yasa’nın Tekrarı’nda bu levhalarda sadece On Emrin yazdığı açıkça belirtilse de, bir süre sonra, bütün Eski Antlaşma kitaplarının ve Talmud’un tamamının da bu levhalara yazıldığı ya da en azından bu levhalarla birlikte verildiği inancı ortaya çıkmıştı. Muhammet, Yahudilerin Kutsal Kitaplarıyla ilgili iddialarını duyduğunda, kendi vahyinin de Levh-i Mahfuzlar'dan(korunmuş levhalardan) birinin üzerine yazıldığını iddia etmesi onun için doğaldı. Aksi takdirde vahyinin, Tevrat'ın yetkisiyle aynı yetkiye sahip olduğunu iddia etmesinin zor olacağını düşünüyordu. “Korunan bir levha” kelimesinin ne demek olduğunu anlamayan Müslümanlar, yukarıda değindiğimiz bütün bu olağanüstü hikayeyi zaman içinde kurgulamışlardır. Yahudilerin, levhaların içerikleri konusunda ne düşündüklerini öğrenmek için Talmud'un Berakot risalesine başvurmamız gerekiyor. Burada şunları okuyoruz: “Haham Simeon ben Lakiş ‘Halkın öğrenmesi için üzerine yasalarla buyrukları yazdığım taş levhaları sana vereceğim’ (Tevrat Mısır'dan Çıkış 24: 12) ‘dendiğinde neler yazılmıştır?’ dedi. Levhalar –bunlar, On Emir; okunan Yasa; Emirler yani Mişna’dır:– bunları ben yazdım ve şunlar da Peygamberler ve Ayografyalardır: Sen bunları öğreteceksin, bu, Gemara demektir. Ve bu, bütün bunların Musa’ya Sina’da verildiğini öğretmektedir.’” Kuran’ın, üzerine yazıldığının söylendiği Levh-i Mahfuz efsanesinin bir Yahudi kaynağından alındığına dair kanıtları tamamlamak için, geriye sadece, Talmud'un Pirke Avot Risalesi, böl. 5: 6’da, başka dokuz şeyin yanı sıra iki Yasa tabletinin de dünyanın yaratılışı sırasında, ilk Şabat başlamadan önce günbatımında yaratıldığının söylendiğini belirtmek kalıyor.

Orhan Vergili 6 yıl

orhan hocam senin olduğun yerde de Tevrat bağlantılı kelam etmeye gelmiyo hay dilimi eşek arıları soksun Hocam ben seni tanıdım anladım da sana kendimi anlatamadım bi türlü Ben Kurandan konuşurken ortamda hadislerle bağlantılı bir eleştiri yoksa asla hadisle tevatürle Kurandan örnek vermem. Levhi mahfuzu maddi bir şey gibi algılamaya ne gerek var hocam şimdi. Hem 10 emirin yazılı olduğu levha diyosun 10 emiri alacak levha ne kadar büyük olabilir. 600 sayfalık Kuranı yazacak levhamı arayalım bide şimdi Hicr 9 da ayet ayet biz indirdik biz koryacağız diyor. Yunus 61 de yeryüzünde ve semada en küçük zerrenin dahi içinde yazılı olduğu apaçık bir kitaptan bahseder Kuranda bu kitaptan bir parçadır. Dolayısıyla Kurana göre bozulmamış hali ile diğer kitaplar da ondan bir parçadır. Taha 52: Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitaptadır. Rabbim, yanılmaz ve unutmaz.” Ne yapalım yani bu ayete bakıp Musa burda Kuranın ineceğine dair gönderme mi yapmış diyelim biz de Zuhruf 4 de "ümmül kitabi" dediği Allahın katındaki bir kitaptır bu. Musa da bu kitabı işaret eder Muhammed de Levhi Mahfuz da. Bunun yeryüzünde insanın ulaşabileceği bir kitap tablet levha olmadığı açıktır yani hocam. Walla Hollywood senaryosu gibi yazıyosun helal olsun sana Şu hadis kaynaklı bilgilerden yani İslamın içine sokuşturulmuş İsrailiyattan kurtarman lazım hocam kendini. Bence o zaman senaryolar daha gerçekçi olacak Saygılar

Mert Aygan 6 yıl

Kuran'ın kendisi İsrailiyyat farkında değilsiniz

Orhan Vergili 6 yıl

Ayrıca her şeyin yazılı olduğu kitap Amel defteri kitabı olup Yaşayanın Yükselişi adlı apokrif kitapta ( 1 veya 2.yüzyıla ait) Israiloğulları'na ait tüm şeylerin yazılı olduğu kitaptır

Orhan Vergili 6 yıl

com-hwqphtejh9tagabou15d.jpg

Orhan Vergili 6 yıl

İsrailin çocuklarının tapularının yazılı olduğu kitap diyo hocam tapu kadastronun kitabı olmasın bu Şaka bi yana da hocam amel defteri bu herşeyin yazılı olduğu kitabın daha kapsamlı olması gerekmiyomu. Mesela evrenle dünya ile alakalı İsrailin çocuklarının dışındakilerle alakalı bilgiler falan...

Mert Aygan 6 yıl

lefh i mahfuz un önceki dinlerdeki karşılığı the divine plan dır

Karmati Silistre 6 yıl

Bu daha mantıklı gibi Kuran açısından da bakarsanız anlatım yeryüzünde ve semada zerre kadar bir şey yoktur ki bu kitabın içinde yazmasın der... İlâhî plan o kitaba göre yapılıyor olabilir...

Mert Aygan 6 yıl