Ahlak nedir? evrim ile ahlak arasında ilişki varmıdır? Hayvanlarda ahlak olurmu? Homo sapiense özgü siyasal ve ekonomik sistemleri ahlak açısından değerlendirebilirmiyiz.
evrim ve birbirinden farkli seylerdir ahlak acisindan bir degerlendirme yapabilmek icin biraz tarihsel ve arkeolojik bilgi de bilmek lazim neolitik ve kalkolitik donemden baslayarak gunumuze gelirseniz ahlaki acidan degerlendirme yapmadan konuyu ogrenebilirsiniz
Ahlak çok geniş etkileşim alanı olan bir şeydir. Evet ahlak evrimi gibi birsey vardır ama bu bildiğimiz evrimden farklı bir tür evrimdir. İnsanlık deneme yanılma sistemi ile kendine bir ahlak düzeni oluşturmuş ve bu şekilde de devam etmektedir. Her kural bir ahlak kuralidir esasında. Ve doğuştan gelmez. Öğrenilir... Öğrenmede ise aile önemlidir tabiki okulda orda burda bunu ogretmenizin hiçbir yolu yoktur
Tabiki de yok ama bu surecte icerisinde kendinden onceki toplumlardan birseyler alarak gelmistir o sebeple daha iyi anlasilmasi icin bence kulture yasanilan cografyanin gecmisine vs gibi sylere bakilarak degerlendirme yapilmasinin cok daha dogru olacagini dusunuyorum
Onlara birbirlerine gecirmisler zaten. Hani bildiğimiz anlamda yok Gelenek Görenekler vasıtası ile ki bir coğrafyada gelenekler aynıdır birbirine öğrete öğrete devam eder. Bazıları neden ahlaksız in cevabı ni da ben bulamıyorum aile der çıkarım işin içinden peki o aile neden ahlaksız onların aileleri belki bulunduğu topluma daha sonra adapte olanlardır onların da köklerine bakmak lazım belkide
Bir çocuk doğduğunda safi vicdana sahiptir, tamamen hayvani dürtüler. Bu vicdanı, dayım yerindeyse ham hamuru, yoğurup pişirip emek harcayan ebeveynleri olur. Genelde anneler.... Toplum ahlakından farklı tutmak lazım kişinin kendine özgü ahlaki tutarlılığını.
yukarıda Evrim öğrenilir geliştirilir gibi şeyler söylemiş, yani toplum ahlakından bahsediyor. Kültürün şekillendirdiği ahlaktan. Bence başlık bir daha düzenlenmeli toplumsal ve kişisel ahlak ayrı ayrı sorulmalı.
Bir çocuk doğduğunda vicdan a mi sahip hyr her çocuk kötü doğar ahlaki ona toplum verir. Siz şişman birini görünce tepinen gülen bir yetişkin gördünüz mü? Ya da gözlüklü diye gülen. Çocuklar yargılar, dışlar ki tamamen ilkel guduler dir bunlar farklı olanı Yaşatmaz çocuklar. Sonraki şekil evet sizin elinizden cikar
Evet bu soruyu siz bir insan olarak sordunuz. Siz olmasaydınız, insanlar olmasaydı bu soru da olmayacaktı. Yani ahlak insana özgü bir kavramdır ve bence yine insan eliyle inşa edilmiş bütün kavramlar ve olgular ahlak ile değerlendirilebilir.
Bir programda dinlemiştim kaydını bulursam atarım, konuşmacı iki farklı evrimden bahsediyor biri bireysel diğeri toplumsal. Bireysel evrim uzuvlarla kendini savunma kaçma saldırma gibi hayatta kalmamızı sağlayan özellikleri geliştirmiş. Toplumsal evrim ise bir arada yaşamanın avantajlarından kaynaklı. Güvenlik veya besin bulma gibi hayati konularda topluluk üyeleri yalnız üyelere göre daha yüksek ihtimalle hayatta kalmış. Toplum olmak da bu sefer diğer bireylerle uyumlu yaşama zorunluluğu getirmiş. Empati gibi özellikler bu aşamada evrimleşmiş. Sanırım ahlak da bu toplumsal yaşamın gereklerinin toplamı.
Genelde din ve ahlak diye geçer bizim ülkemizde ancak ahlak kendi başına beşeri bilimleri ilgilendiren bir konu, bizim türümüze ait bir durum. Diğer hayvanların ya da bize yakın türlerin de bizim ahlaki davranışlarımıza benzettiğimiz bazı davranışları var, zeka ile de türün kendi topluluğunun oluşturduğu bir çeşit düzenle alakalı. Ancak ahlak bilimsel kesin bir veri ile alakalı bir konu olmadığından ne standardı olabilir ne de ölçülebilir. evrim ise bilimsel bir konu bu yüzden birbiri ile örtüşmüyor. Ahlakın evrimi diyebilsek de bu biraz sosyolojik bir kavram oluyor.
Beyin dış kabuğu korteks zamanla kalınlaşarak empati yeteneğinin artmasına yardımcı olmuş, temelinde "kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma" öğretisi yahut duygusu yatan ve bu bağlamda sosyal ağalar kurarak yaşayan insanların klanlar, kavimler boylar şehirler, devletler, milletler vs.) günlük yaşam ve dini ritüeller kuralları zamanla zenginleşerek günümüzde çoğunluğun yaşam tarzı olarak kabul ettiğimiz kurallar silsilesine yani ahlağa dönüşmüştür.
Her canlının iki temel amacı bulunur: A) varlığını korumak ve sürdürmek, b) üremek ve soyunu sürdürmek. Bu iki temel amaç, kaynakların yetersiz olduğu ortamlarda diğer canlılarla etkileşiminde daima çatışmalara neden olur. Ancak, özellikle enerji değerli bir kaynak olduğundan, enerji ekonomisi canlının iki temel ihtiyacından sonra gelen en önemli gereksinimdir. Kaynakların yetersizliği ve enerjinin ekonomik kullanımı ihtiyacı, canlıları bir arada yaşamaya zorlar (tür içi ve türler arası) (örneğin, içgüdülerimiz enerjinin ekonomik kullanımının zorunlu sonucudur). Tür içi ve türler arası etkileşimin zorunluluğu, canlıların genlerinde, içinde bulundukları çevrenin ve popülasyonun ihtiyacı oranında empati genlerinin kazanılmasıyla sonuçlanmıştır (ayna nöronlar). Eğer ayna nöronlar olmasaydı, karşımızdaki canlıya empati kurmamız mümkün olmazdı. Empatinin en gelişmiş halini insanda görürüz ama daha ilkel şekillerine primatlarda rastlarız (bununla ilgili çok sayıda deney var). Önce ahlak ilkelerini tanımlamalıyız: sevgi, saygı, dürüstlük, doğruluk, iyilikseverlik, fedakarlık, hakkaniyet, vb. Ahlak ilkelerini toplumsal normlarla karıştırmayalım (evlilik kurumu, giyim tarzı, iletişim ritüelleri, vb.). Toplumsal normlar toplumdan topluma değişir ve genetik değildir; doğru veya yanlış da değildir. Ancak ahlak ilkeleri doğuştan gelir, 2+2'yi hesaplamaktan daha basittir, tüm insanlarda bulunur. Örneğin, karşı cinsle (veya hemcinsinizle) herhangi bir ritüele göre sözleşme yapmadan bir arada yaşamanız, bazı toplumlarda yanlış olarak değerlendirilirken, bazı toplumlarda doğru bulunabilir. Bu tür bir tercihin ahlakla ilgisi bulunmaz. Ama eğer eşinizi aldatırsanız, ahlaksızlık yaparsınız ve yanlış bir davranıştır. Çünkü bunun yanlışlığını kavramak genlerimize işlemiştir, kültürle bunu değiştiremezsiniz. Bir toplumda çıplak gezebilir, başka bir toplumda her yerinizi örtmeniz gerekebilir. Bunun ahlakla ilgisi bulunmaz, toplumsal normdur ve toplumlar da zamanla değişim gösterebilir ve bu normlar da değişebilir. İnsanlık tarihi bunun binlerce örneğiyle doludur.
" Toplumsal normlar toplumdan topluma değişir ve genetik değildir; doğru veya yanlış da değildir." Tüm çoğrafyalar'da ortak olan bir toplumsal norm yok mu? Tecavüz hangi toplumda iyi bir şey olarak algılanmış? Adam öldürmek? Çocuğun anne babası ile evlenen bir toplum/millet var mı? Bunlar evrensel normlar değil mi? Başkasının cinsel hayatını takip etmek, ahlak ile mi ilgilidir yoksa toplumsal norm mudur? Aristotales der ki: “Bütün erdemler arasında sadece adalet diğer insanların iyiliğiyle ilgili bir şeydir, çünkü başkalarıyla kurulan ilişkide ortaya çıkar. Kısaca adalet erdemin bir parçası değildir, ta kendisidir. Aynı şekilde adaletsizlik de kötülüğün bir parçası değil ta kendisidir.”
bahadır Hocam, toplumsal normlar da ortak bir norm yok mudur? Tüm toplumsal normların birleştiği bir norm örneğin çocuk ile annenin/babanın evlenmesi yasak, tecavüz yasak. Bunlar evrensel norlar diyebilir miyiz?
Genlerin ensest ilişkiye karşı çözümünü en iyi anlatan kitap, 1800'lerde ömrünü ilkel kabileleri incelemeye adayarak atalarımız hakkında önemli tespitler yapmış olan George Frazer'ın "İnsan, Tanrı ve Ölümsüzlük" kitabıdır diyebilirim. Çocuğunun babası olduğu olgusunun bilincinde olmayan ilkel dönem insanında dahi, içgüdüsel olarak enseste karşı önlemler var (bu, sosyal hayvanlarda da var). Aslında ahlak ilkeleri açısından ensestin doğruluğu veya yanlışlığı söz konusu olmasa bile, soyun devamı açısından sorunlu olduğundan sorunlu (popülasyon içi gen çeşitliliğini azaltma, zararlı genlerin baskınlaşarak etkinleşmesi vb.). özellikle bir arada yetişme en önemli koruma (aynı ortamda büyümüş olması kardeşleri, anne-babayı koku, ten, vb. Nedenlerde enseste karşı koruyor). Bunun tam tersine; ayrı yetişme, örneğin iki kardeşin farklı ailelerde yetişmesi, bu korumayı sağlamadığından enseste yatkınlaştırıyor. Sonuçta insanoğlu yüce bir varlık değil; evriminin bir ürünü.
Ahlak ilk topluluklarda özellikle güçlü olanın sahip olduğu metaların korunması için zamanla ortaya çıkmış bir kavramdır. Bu toplumlarda "kadın" ve "mal" meta olarak görüldüğü için ahlak "cinsellik" ve "çalmak" gibi konulara daha çok odaklanmaktadır... Kadının görece olarak daha az meta olarak görüldüğü kısmen komün yaşamı benimsemiş toplumlarda ise ahlak daha çok "yalan söylemek", "halkın zararına davranışlarda bulunmak" gibi kavramlar üzerine evrilmiştir.
Sosyal canlılarda sembolik düşünce, hiyerarşi ve kurallar var. Kurallara uymaları gerektiğini bilirler, yoksa başlarına iş alırlar. Bu durumda bir çeşit ahlaktan bahsetmek mümkün. Biz de, ceza/dışlanma endişesiyle empatiyi harmanlayıp, biraz daha gelişkin sistemler ortaya çıkardık. Bizdeki ahlak anlayışının yaygınlığı, kurumlara ve çevreye duyulan güvene göre değişkenlik gösteriyor. "Herkes yapıyor", "kimi kime şikayet edeceksin?" vb. Argümanların yaygınlığı, güven erozyonunun işaretleri mesela. Ahlak öğretisinin içeriği de, gene ilgili topluluğun tarihçesine ve organizasyon modeline göre değişiyor: Zor koşullarda mülkiyetçi/otoriter, bolluk durumunda görece birey merkezli, kozmopolit ve özgürlükçü. Benzer eğilimleri hayvanlarda da görebiliriz: Otoriter ve saldırgan şempanze ve babunlara karşılık özgürlükçü/barışçıl bonoblar. İkinci tür hiyerarşilere düğada daha nadir rastlanır ister istemez.
https://youtu.be/Z4eGJq0rjw0 bunu bir izleyin derim..
evrim ve birbirinden farkli seylerdir ahlak acisindan bir degerlendirme yapabilmek icin biraz tarihsel ve arkeolojik bilgi de bilmek lazim neolitik ve kalkolitik donemden baslayarak gunumuze gelirseniz ahlaki acidan degerlendirme yapmadan konuyu ogrenebilirsiniz
Ahlak çok geniş etkileşim alanı olan bir şeydir. Evet ahlak evrimi gibi birsey vardır ama bu bildiğimiz evrimden farklı bir tür evrimdir. İnsanlık deneme yanılma sistemi ile kendine bir ahlak düzeni oluşturmuş ve bu şekilde de devam etmektedir. Her kural bir ahlak kuralidir esasında. Ve doğuştan gelmez. Öğrenilir... Öğrenmede ise aile önemlidir tabiki okulda orda burda bunu ogretmenizin hiçbir yolu yoktur
Tabiki de yok ama bu surecte icerisinde kendinden onceki toplumlardan birseyler alarak gelmistir o sebeple daha iyi anlasilmasi icin bence kulture yasanilan cografyanin gecmisine vs gibi sylere bakilarak degerlendirme yapilmasinin cok daha dogru olacagini dusunuyorum
Onlara birbirlerine gecirmisler zaten. Hani bildiğimiz anlamda yok Gelenek Görenekler vasıtası ile ki bir coğrafyada gelenekler aynıdır birbirine öğrete öğrete devam eder. Bazıları neden ahlaksız in cevabı ni da ben bulamıyorum aile der çıkarım işin içinden peki o aile neden ahlaksız onların aileleri belki bulunduğu topluma daha sonra adapte olanlardır onların da köklerine bakmak lazım belkide
Bir çocuk doğduğunda safi vicdana sahiptir, tamamen hayvani dürtüler. Bu vicdanı, dayım yerindeyse ham hamuru, yoğurup pişirip emek harcayan ebeveynleri olur. Genelde anneler.... Toplum ahlakından farklı tutmak lazım kişinin kendine özgü ahlaki tutarlılığını.
yukarıda Evrim öğrenilir geliştirilir gibi şeyler söylemiş, yani toplum ahlakından bahsediyor. Kültürün şekillendirdiği ahlaktan. Bence başlık bir daha düzenlenmeli toplumsal ve kişisel ahlak ayrı ayrı sorulmalı.
Bir çocuk doğduğunda vicdan a mi sahip hyr her çocuk kötü doğar ahlaki ona toplum verir. Siz şişman birini görünce tepinen gülen bir yetişkin gördünüz mü? Ya da gözlüklü diye gülen. Çocuklar yargılar, dışlar ki tamamen ilkel guduler dir bunlar farklı olanı Yaşatmaz çocuklar. Sonraki şekil evet sizin elinizden cikar
Evet bu soruyu siz bir insan olarak sordunuz. Siz olmasaydınız, insanlar olmasaydı bu soru da olmayacaktı. Yani ahlak insana özgü bir kavramdır ve bence yine insan eliyle inşa edilmiş bütün kavramlar ve olgular ahlak ile değerlendirilebilir.
Bir programda dinlemiştim kaydını bulursam atarım, konuşmacı iki farklı evrimden bahsediyor biri bireysel diğeri toplumsal. Bireysel evrim uzuvlarla kendini savunma kaçma saldırma gibi hayatta kalmamızı sağlayan özellikleri geliştirmiş. Toplumsal evrim ise bir arada yaşamanın avantajlarından kaynaklı. Güvenlik veya besin bulma gibi hayati konularda topluluk üyeleri yalnız üyelere göre daha yüksek ihtimalle hayatta kalmış. Toplum olmak da bu sefer diğer bireylerle uyumlu yaşama zorunluluğu getirmiş. Empati gibi özellikler bu aşamada evrimleşmiş. Sanırım ahlak da bu toplumsal yaşamın gereklerinin toplamı.
Genelde din ve ahlak diye geçer bizim ülkemizde ancak ahlak kendi başına beşeri bilimleri ilgilendiren bir konu, bizim türümüze ait bir durum. Diğer hayvanların ya da bize yakın türlerin de bizim ahlaki davranışlarımıza benzettiğimiz bazı davranışları var, zeka ile de türün kendi topluluğunun oluşturduğu bir çeşit düzenle alakalı. Ancak ahlak bilimsel kesin bir veri ile alakalı bir konu olmadığından ne standardı olabilir ne de ölçülebilir. evrim ise bilimsel bir konu bu yüzden birbiri ile örtüşmüyor. Ahlakın evrimi diyebilsek de bu biraz sosyolojik bir kavram oluyor.
Beyin dış kabuğu korteks zamanla kalınlaşarak empati yeteneğinin artmasına yardımcı olmuş, temelinde "kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma" öğretisi yahut duygusu yatan ve bu bağlamda sosyal ağalar kurarak yaşayan insanların klanlar, kavimler boylar şehirler, devletler, milletler vs.) günlük yaşam ve dini ritüeller kuralları zamanla zenginleşerek günümüzde çoğunluğun yaşam tarzı olarak kabul ettiğimiz kurallar silsilesine yani ahlağa dönüşmüştür.
Ahlak bencil varlıkların bir arada empati yaparak yaşamasını sağlayan şeydir.
Bir çok noktada başarılı bir çok noktada ise başarısız ve verimsizdir.
Ahlak olmadan toplum olmaz ancak ahlakı belirlemek çok zordur.
Ayrıcs kolay manipüle edilen ve bazı noktalarda insanın ayağına takılan bir bağ olabiliyor
Sonrasında kendini iyi hissediyorsan ahlakidir, kötü hissediyorsan gayri ahlakidir .
Her canlının iki temel amacı bulunur: A) varlığını korumak ve sürdürmek, b) üremek ve soyunu sürdürmek. Bu iki temel amaç, kaynakların yetersiz olduğu ortamlarda diğer canlılarla etkileşiminde daima çatışmalara neden olur. Ancak, özellikle enerji değerli bir kaynak olduğundan, enerji ekonomisi canlının iki temel ihtiyacından sonra gelen en önemli gereksinimdir. Kaynakların yetersizliği ve enerjinin ekonomik kullanımı ihtiyacı, canlıları bir arada yaşamaya zorlar (tür içi ve türler arası) (örneğin, içgüdülerimiz enerjinin ekonomik kullanımının zorunlu sonucudur). Tür içi ve türler arası etkileşimin zorunluluğu, canlıların genlerinde, içinde bulundukları çevrenin ve popülasyonun ihtiyacı oranında empati genlerinin kazanılmasıyla sonuçlanmıştır (ayna nöronlar). Eğer ayna nöronlar olmasaydı, karşımızdaki canlıya empati kurmamız mümkün olmazdı. Empatinin en gelişmiş halini insanda görürüz ama daha ilkel şekillerine primatlarda rastlarız (bununla ilgili çok sayıda deney var). Önce ahlak ilkelerini tanımlamalıyız: sevgi, saygı, dürüstlük, doğruluk, iyilikseverlik, fedakarlık, hakkaniyet, vb. Ahlak ilkelerini toplumsal normlarla karıştırmayalım (evlilik kurumu, giyim tarzı, iletişim ritüelleri, vb.). Toplumsal normlar toplumdan topluma değişir ve genetik değildir; doğru veya yanlış da değildir. Ancak ahlak ilkeleri doğuştan gelir, 2+2'yi hesaplamaktan daha basittir, tüm insanlarda bulunur. Örneğin, karşı cinsle (veya hemcinsinizle) herhangi bir ritüele göre sözleşme yapmadan bir arada yaşamanız, bazı toplumlarda yanlış olarak değerlendirilirken, bazı toplumlarda doğru bulunabilir. Bu tür bir tercihin ahlakla ilgisi bulunmaz. Ama eğer eşinizi aldatırsanız, ahlaksızlık yaparsınız ve yanlış bir davranıştır. Çünkü bunun yanlışlığını kavramak genlerimize işlemiştir, kültürle bunu değiştiremezsiniz. Bir toplumda çıplak gezebilir, başka bir toplumda her yerinizi örtmeniz gerekebilir. Bunun ahlakla ilgisi bulunmaz, toplumsal normdur ve toplumlar da zamanla değişim gösterebilir ve bu normlar da değişebilir. İnsanlık tarihi bunun binlerce örneğiyle doludur.
" Toplumsal normlar toplumdan topluma değişir ve genetik değildir; doğru veya yanlış da değildir." Tüm çoğrafyalar'da ortak olan bir toplumsal norm yok mu? Tecavüz hangi toplumda iyi bir şey olarak algılanmış? Adam öldürmek? Çocuğun anne babası ile evlenen bir toplum/millet var mı? Bunlar evrensel normlar değil mi? Başkasının cinsel hayatını takip etmek, ahlak ile mi ilgilidir yoksa toplumsal norm mudur? Aristotales der ki: “Bütün erdemler arasında sadece adalet diğer insanların iyiliğiyle ilgili bir şeydir, çünkü başkalarıyla kurulan ilişkide ortaya çıkar. Kısaca adalet erdemin bir parçası değildir, ta kendisidir. Aynı şekilde adaletsizlik de kötülüğün bir parçası değil ta kendisidir.”
Ergün Sülek bahsettikleriniz ahlaksal ilkeler, toplumsal normlar değil
bahadır Hocam, toplumsal normlar da ortak bir norm yok mudur? Tüm toplumsal normların birleştiği bir norm örneğin çocuk ile annenin/babanın evlenmesi yasak, tecavüz yasak. Bunlar evrensel norlar diyebilir miyiz?
Genlerin ensest ilişkiye karşı çözümünü en iyi anlatan kitap, 1800'lerde ömrünü ilkel kabileleri incelemeye adayarak atalarımız hakkında önemli tespitler yapmış olan George Frazer'ın "İnsan, Tanrı ve Ölümsüzlük" kitabıdır diyebilirim. Çocuğunun babası olduğu olgusunun bilincinde olmayan ilkel dönem insanında dahi, içgüdüsel olarak enseste karşı önlemler var (bu, sosyal hayvanlarda da var). Aslında ahlak ilkeleri açısından ensestin doğruluğu veya yanlışlığı söz konusu olmasa bile, soyun devamı açısından sorunlu olduğundan sorunlu (popülasyon içi gen çeşitliliğini azaltma, zararlı genlerin baskınlaşarak etkinleşmesi vb.). özellikle bir arada yetişme en önemli koruma (aynı ortamda büyümüş olması kardeşleri, anne-babayı koku, ten, vb. Nedenlerde enseste karşı koruyor). Bunun tam tersine; ayrı yetişme, örneğin iki kardeşin farklı ailelerde yetişmesi, bu korumayı sağlamadığından enseste yatkınlaştırıyor. Sonuçta insanoğlu yüce bir varlık değil; evriminin bir ürünü.
Ahlak ilk topluluklarda özellikle güçlü olanın sahip olduğu metaların korunması için zamanla ortaya çıkmış bir kavramdır. Bu toplumlarda "kadın" ve "mal" meta olarak görüldüğü için ahlak "cinsellik" ve "çalmak" gibi konulara daha çok odaklanmaktadır... Kadının görece olarak daha az meta olarak görüldüğü kısmen komün yaşamı benimsemiş toplumlarda ise ahlak daha çok "yalan söylemek", "halkın zararına davranışlarda bulunmak" gibi kavramlar üzerine evrilmiştir.
Sosyal canlılarda sembolik düşünce, hiyerarşi ve kurallar var. Kurallara uymaları gerektiğini bilirler, yoksa başlarına iş alırlar. Bu durumda bir çeşit ahlaktan bahsetmek mümkün. Biz de, ceza/dışlanma endişesiyle empatiyi harmanlayıp, biraz daha gelişkin sistemler ortaya çıkardık. Bizdeki ahlak anlayışının yaygınlığı, kurumlara ve çevreye duyulan güvene göre değişkenlik gösteriyor. "Herkes yapıyor", "kimi kime şikayet edeceksin?" vb. Argümanların yaygınlığı, güven erozyonunun işaretleri mesela. Ahlak öğretisinin içeriği de, gene ilgili topluluğun tarihçesine ve organizasyon modeline göre değişiyor: Zor koşullarda mülkiyetçi/otoriter, bolluk durumunda görece birey merkezli, kozmopolit ve özgürlükçü. Benzer eğilimleri hayvanlarda da görebiliriz: Otoriter ve saldırgan şempanze ve babunlara karşılık özgürlükçü/barışçıl bonoblar. İkinci tür hiyerarşilere düğada daha nadir rastlanır ister istemez.