Doğru bir tutum sergilenmiş ve hep yerden yere vuracak da değiliz. Takdir de etmiyorum. Geç kalınmış, beklenmiş, çok çocuğun hayatına mal olmuş bir tutumdan anca dönülmüştür ama dönülmüştür. Neticede geçen bir yazımda demiştim. Biz kabul etmeyeceğiz, karşı çıkacağız ve eleştirilereceğiz ki, fikirleri değişsin.
Bu basit bir açıklama değil. Bin yıllık bir töre ve bir o kadar da kök salmış bir kültürün içindeki bir kanserin kazınmasıdır. Bu duruma normal bakan, sünnet diye bakan milyonlarca kişinin zihniyetlerini sorgulaması için ufak da olsa ilk hareketlerden biridir.
Doğru tavır ne ise, er yada geç o tavrı kabul edecekler.
Uzatmadan haberi vereyim.
Diyanet İşleri Başkanı ali Erbaş çocuk yaştaki evliliklere ilişkin, "Zaman zaman doğru ile yanlışı iyi ile kötüyü ayırt edebilme yetisine sahip olmayan çocuk yaştaki kızlarımız evlendirilebilmektedir. İnsanın onuruna uygun bir şekilde hayatını sürdürme hakkını gasp etmek ve özellikle çocukları türlü istismarlara maruz bırakmak dinimizde haram, yasaktır. Henüz sorumluluk bilincinde olmayan bir çocuğun evliliğe zorlanmasının dini ve ilmi bir meşruiyeti, temeli yoktur. Yuva kurmanın eş, anne olmanın anlamını idrak etme rüştüne erişmemiş bir kızın evlendirilmeye çalışılması asla kabul edilemez bir durumdur" dedi.
cuma hutbesindede bunu anlattılar bugün
Evlenme yaşını Devlet belirler!
Devlet denilen tüzel kişilik vatandaşların istekleri (iradeleri) doğrultusunda tarafların haklarını korur.
İslam ma'rufa uymayı emreder. Yani Arap için Arap örfüne, Türk için Türk örfüne uymayı emreder. Örf: Bir toplumun yazılı olmayan hukukudur. Konsensüs sağladığı ortak paydasıdır.
İslam Arap mahalli hukukunu (örfünü) yasa yapmıştır. Kime? Pek tabii Araplara!
Kur'an hem "قُرْءٰنًا عَرَبِیًّا " yani Arabî bir kitaptır. Yani Arap dilini, dolayısıyla Arap mütearifesini, evren tasavvurunu esas alan bir kitaptır.
Hem de "حُكْمًا عَرَبِیًّا" Arabî bir yasadır. Yani Araplara has bir yasamadır. Yani Arap örfünü kanun yapmıştır.
Örf değişince yasalar da değişir.
Ne Arap örfü evrenseldir. Ne de İslam evrenseldir. Tarihi ve mahallidir. İslam'ın evrensel olduğu iddiası çok sonra çıkmış ve sadece bir slogandır.
Dinin makasıdı /hedefleri evrenseldir.
İslam cahiliyenin bağrından çıkmıştır! Ve cahiliyenin devamıdır. İslam hiç bir yeni itikad, ibadet ve o toplumda bilinmeyen yasalar getirmemiştir.
İslam ne yeni bir kozmoloji, ne yeni bir tıb/biyoloji getirmiştir. Tıbb-ı Nebevî denilen tıp Arapların koca karı tıbbıdır. Peygamber ne doktor, ne de eczacıdır. O çağının insanıdır.
Cahiliye Arapları hırsızın elini keserlerdi. İslam da bunu yasa yapmıştır. Cahiliye Arapları üç talakla boşanırdı, Mesela şair A'şâ böyle boşanmıştır. İslam da bunu şeriat yapmıştır.
Yani Allah'ın yasaları dediğimiz şeriat Arap örfünün teşrîidir.
Haliyle "Kız kocasının yanında büyür" diyen Arapların örfü bazı toplumlara, hassaten bu çağa uymaz.
Boşuna Diyanet'i günah keçisi ilan etmeyelim.
Yapacağı bir şey yoktur. Önlerindeki müesses İslam büluğ çağına gelenlerin evlenebileceğini söyler. Kur'an'da bile nikah (cinsel ilişki) bazı ayetlerde büluğ anlamında kullanılmıştır.
Bu dinin peygamberi 9 yaşında olan Aişe annemizle evlenmiştir. O çağda ve o toplumda hiç kimse de buna itiraz etmemiş, peygamberi kınamamıştır. Hadi bunu kabul etmediniz, Aişe'nin yaşını indira gandi yaparak 18'e çıkardınız. Pekala peygamberin arkadaşlarının yani kendi yaşıtı olan Ömer'in Ebubekir'in kızını aldığını, kendi kızlarını yine ahbabına verdiği de inkar edebilecek misiniz? Bunun Berdel'den ne farkı vardır?
Kurtubî hanımlarının sayısını 31, İbn Habîb 25 olarak sayar. Mesela cariyeleri vardır. Bu cariyeler hem örtünmez, hem de bunlara nikah kıyılmaz. Çünkü çağında krallar, Arap beyleri böyle yaparlardı.
Uzatmak istemiyorum.
Diyanet'e nikah kıyma yetkisini verdikten sonra bunların geleceğini hesaplamalıydınız.
Bir taraftan İslamcı gençlik yetiştireceğiz diyeceksiniz.
Bir taraftan da "Dar tayt, çorap pantolon giyen kızlar beni tahrik ediyor! Ben zurna mıyım? Yoksa siz öküz müsünüz, tahrik olmuyor musunuz?" diyen felsefe öğretmenini kapı önüne koyacaksınız. Çelişki üstüne çelişki..
Pek tabii teşhircilik önlenmelidir. Hiç olmaz ise resmi kurumlarda bunun bir sınırı olmalıdır. Bu ayrı bir mesele.
Diyanet'in durumu yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal. Bir tarafta din, diğer tarafta çağdaş toplum.
Boşuna "İslam'a uymayan bir çağı teperim ben" diye tepinmeyin! Bugün değilse, yarın, biz değilsek çocuklarımız yaşadığımız çağdan kaçamayız.
Demek istemem şu ki; dinin sabiteleri, değişmezleri vardır, değişkenleri vardır. Şeriat bunlardandır. Şeraitin (şartların) değişmesiyle ümmetin ve bireylerin hakkı hukuku gözetilerek (maslahat) şeriat da değişir.
Evlenme ve boşanma ile ilgili şerî yasalar 1500 sene öncesinin Arap örfüdür. Şeriatın up-date edilmesi gerekir. Nokta.
Ilhami Güler'in dediği gibi Sabit Din, Dinamik Şeriat"
Gerçi sabit dinin yani itikadının bir çok unsuru da tarihseldir, mahallidir. Mesela cinleri, tacavüzcü şeytanları gibi. Dünya (en yakın) semasının yıldızlarının şeytanlara atılacak mermi olması gibi
Arşına oturmuş bir kral gibi tasvir edilen gökteki tanrı gibi.
---
en önemli kısmı bence şuydu:
Ve bizler, sıcacık yuvalarımızın temelini atarken evlenecek çiftlerin ehliyetini, karşılıklı rızasını, sevgisini ve sadakatini esas alırız. Zira evlilik, tek taraflı bir menfaat ilişkisi değildir. Aksine evlilik, kadın olsun erkek olsun eşlerin istikballerine beraberce karar vermeleridir. Bir başkasının iradesini esir alma, onun üzerinde mülkiyet iddiasında bulunma ve geleceğini belirleme hakkı ve yetkisi hiç kimsede yoktur.
Diyanet geri adım atarak hata yapmıştır. Yani bundan sonra ne olacak, diyanet fetvalarını kurandaki ayetlere göre mi, halktan gelen tepkiye göre mi verecek? Diyanetin yapması gereken açıklama; "her ne kadar dinimizce kız çocuklarının erken evlendirilmesi caizse de, bu durum insan haklarına aykırıdır, böyle bir zorunluluğunuz yok, kızlarınızı küçük yaşta evlendirmeyin" benzeri bir açıklama yapmak olmalıydı.
Diyanetin görevi Kur'an'a göre fetva vermek değildir. Diyanetin görevi bu coğrafyada bir dine tabii her kese eşit mesafede olup, her inanç arasında resmi bir kurum görevi görmesidir. Tek tarafın inancını koruyup gözetilerek diğer bütün inançları görmezden gelmek değildir. O nedenle diyanetin bir açıklama yaparken toplumu sadece Kur'an ve İslam dini ile değerlendirmesi ve bu doğrultuda açıklama yapması dahi doğru değildir.
Ben diyanetin bu fetvasını, "Kur'an'da ve de İslam'da, 9 yaşında evlilik yok; Hz. Ayşe anamız, 9 değil 19 yaşında evlenmiştir," iddiasında bulunanlara, bir yanıt olarak verildiğini algılıyorum. Demek ki, İslam şeriatı, kız çocuklarının 9 yaşında evlenmesine cevaz veriyormuş. Bunu ben söylemiyorum; ulemanın en tepe noktasında bulunan, hem de bir kurum olan Diyanet İşleri Bşk. Lığı söylüyor. Artık kimse bana, "İslam'da ve Kur'an'da, kız çocuklarının 9 yaşında evlenmesine izin yoktur," diyemez.
Diyanet tüm dinlere veya dinsizlere karşı eşit mesafede olmalıdır, bunda sorun yok ama sonuçta dini bir kurum... İslam dinini temsil ediyorsa kitabına göre fetva verecek
M Ali Çidem kuranda evlilik yaşı ile ilgili iki ayet var ve bunlar birbiriyle çelişiyor. Birinde küçük kızlar ile evlenilebileceği ima edilirken, diğerinde buluğ çağı vurgusu yapılıyor. Her ikisinde de yaş belirtilmiyor.
Yalnız Diyanetin değil; laik TC hükümetinin de, tüm dinlere ve inançlara aynı mesafede durması gerekir. Bu ilke laikliğin olmazsa olmaz koşuludur.
Arkadaşlar Diyanet dediğimiz kurum bir mezhebin sözcülüğünü yapıyor. Tüm yurttaşların inancını temsil etmiyor. Burada varacağımız her suçunun sünni mezhebi için olacaktır. Devlete bağlı dini kurum. Neredeyse Nasa'nın bütçesi kadar paraya sahip bir kurum tek bir mezhebi temsil edemez. Adaletli değil. Hoş bana kalsa seküler laik bir devlette böyle bir resmi kurum olmamalı zaten. Ama unutmayın diyanet kurumu demek tek bir mezhebi temsil eden oluşum demek
gören yazınızı şimdi gördüm. Aynı şeyleri dile getirmişiz.
DİYANET: BABANIN ÖZ KIZINA ŞEVHET DUYMASI HARAM DEĞİL
DİYANET: telefon, FAKS, SMS VE İNTERNET İLE EŞİNİZDEN BOŞANABİLİRSİNİZ
Bu söylemler varken. Sizin paylaştığınız diyanetin şimdiki açıklaması ne kadar samimi geliyor?
Ben hutbelere gitmiyorum bıraktım uzun zamandır ama hutbelerin konuları ne ise haberim oluyor ve imam geliyor benim iş yerine ordan giriyorum eleştirilere bi gün millet az daha uygarlaşsa camiye gider ordada söylerim ama saolsunlar konuşmama bile izin vermezler bu şekilde şeytan taşlar gibi kovalarlar.
Akıl baliğ...
Ama, su gider, mıl kalır...
Yaş olarak 0-9 yaşından söz etmiş, çocuk diyerek bence; kızlarda 9-18 yaşını çocuk olarak kabul ettiklerini çıkartamadım bu yazıdan
Aişe'nin yaşını 9 olarak kabul etmeyen İslamcı kesim, yaşın regl döneminden bir yıl sonra sayıldığını iddia ederler.
Bu bağlamda onlara göre, Aişe 12 yaşında adet gördü ve 21 yaşında evlendi.
Bu da demek oluyor ki kadınların yaşları ortalama 12 yıl eksik.
E o Zaman Hatice de 40 değil 52 yaşında olmuyor mu?
Arkadaki yaş farkı 15 değil de 25 yada 27 değil mi? Muhammed'in, Annesinden bile büyük bir kadın ile evlendiği yorumu çıkıyor ortaya.
Bu adet görme yaşı tabii ki zevahiri kurtarma cabalarindan, hadis çelişkilerinden kurtulma manevralarindan biriydi ama bu muhteşem bir arguman- teşekkürler. 40 (52) yaşına kadar dogurmamis bir kadının 6 çocuk doğurması daha da ilginç hale geliyor tabii bu durumda..
Sn. G, Erdoğan! Okuduğum kaynaklarda yanıtını bulamadığım, ancak kafamı kurcalayan bir soruyu size sormak istiyorum. Hz. Muhammet, Taberiye göre aynı anda 11, kimilerine göre 30, hatta 40 kadınla evlendiğini yazan tarihler bile var. Oda hizmetkârı Enes bin Malik; Peygamberin 32 erkek gücünde olduğunu naklediyor. İyi güzel de, nasıl oluyor da bunca kadının "Hatiçe hariç" hiçbirinden çocuğu olmuyor. Gerçi cariyesi Marya'an tartışmalı bir oğlu oluyor; fakat 32 erkek gücündeki bir kimsenin, evlendiği bunca hanımdan hiç çocuğunun olmaması şaşırtıcı değil mi? Hem de, evlendiği hanımlardan -bildiğim kadarıyla- sadece Ayşe kız olup diğerlerinin hepsi de dul...
Offff offf. Bunun cevabını biliyorum ama veremem. Yer yerinden oynar
Sadece şunu söylüyorum. Muhammed'in hiç çocuğu olmadı
Fatıma da dahil hiç çocuğu yoktur.
İlahiyatçı Arif Tekin'de, "Hz. Muhammet'in ve Kurmalarının hanımları" isimli yapıtında, o da bunu ima ediyordu. Ona ulaşamadığım için soramadım.
İlk fırsatta soralım. Neydi tam olarak öğrenmek istediğiniz?
Şuna döt korkusu de geç
gören sen uyanık birisisin ancak tüm uyanıklığına rağmen bu takiyeyi yemişsin !
Adamlar leş kargası ve çete !
Bu çete akılları sıra bir adım ileri tepkiye göre geri mehteran takımı gibi hareket etmekte ve darulharp gereği cihat etmekteler! İşgal altındayız hala farkında değil misin de güzelleme yapma gereği duymaktasın ?
Kelimeler yine özensiz seçilmiş açıklamada. ' Henüz sorumluluk bilincinde olmayan bir çocuğun evliliğe zorlanmasının. ....) bu ifadede n ' Sorumluluk bilinci kazanmış cocuklar da olabilir' tezatı da çıkarılabilir. Çocuk yerine 'birey' ifadesi kullanmak daha doğru olurdu.
Sorumluluk bilincini henüz kazanmamış birey dense direk çocuğa atıf yapılmış olunuzdu.
Hep öyle yapılıyor, kendi düşünceleri bildiriliyor, eleştiri ve reaksiyon gelince geri çekiliyor. Toplum sınaması yapılıyor.. Bu yeni birşey değil.