Osmanlıda İCMA-İ ÜMMET söylemi varmış. Bir adet, Müslüman cemaatinin çoğunluğu tarafından benimsenmiş ise o İslama uygunmuş buna göre. Türban olayına bunu uyarlamak mümkün mü, türbanın dinde yerini yok saymak; aynen kandil gecelerinin dinde yeri olmaması ama varmış gibi ele alınması gibi? Diğer dini konulara da bunu uyarlamak mümkün mü? Bu gibi konularda Müslüman devletlerde bir referandum ile bu sorunlar çözülebilir mi?
Alpay Delikbaş
A
Doğru bir tespit.
Doğru olan nedir, türban veya kandil geceleri veya dini konular ile ilgili olarak referanduma gitmek mi, biat olana devam edip İCMA-İ ÜMMET anlayışına sığınmak mı?
Yok değil bunlari yutturmanin tespiti.
İCMA-İ ÜMMET anlayışı yanlış mı peki, olmamalı mı?
Bu olay yanlış bir şekilde kullanılıyor. Toplumun bir sorun karsisinda adaletli bir çözüm bulup toplumun önünü açmasıdır.
Çoğu olusumlar ilk başta sekreterya kullanirdi.
Toplum dini konularda referanduma gidebilir mi diyorsunuz
Dini konular diye bir şey yoktur. Var olan sadece toplumsal sorunlardir.
Bu durumda her hafta referanduma gidilir, referandumsuz hafta olur mu peki bu durumda
Ortadoğu toplumlarinin sorunlari ve çözüm yolları.
Din denen olguya şu an yaşandığı gibi bakarsak kimse kimseye bir şey anlatamaz.
İsa Anıl bey, bir türlü söylemiyorsunuz; referandum iyi bir seçim mi
Arap, Turk, Kürt ve diğer halklarin çoğu tek Tanrili dine inaniyor ve bu halklar birileri tarafindan birbirine kirdirilmak isteniyor.
Alper taktin bir refaranduma adamlar filmine uyduruyor. Güçlü olduklari sahada savaşı dayatiyorlar.
Toplumların doğasının düzeni şu şekilde, üreteceksin, tüketeceksin; üretirsen üretimimden elde edeceğim gelirin ve dolayısı ile gücümün önüne geçersin. Ulus devletler kendi çıkarlarını bu şekilde konumlandırıyor olmalı. Sen üretmez isen, tüketeceksin. Üretenler bağımsız oluyor, tüketenler bağımlı. Bu durumda kimse Müslüman toplumları birbirine kırdırmak istemez; bunu isteyen, toplumların kendi algı ve bilinçleri. Bu bilince ve algıya sahip olursanız, gerek bireysel, gerek toplumsal, ulusal bazda, sonuç sizin dediğiniz gibi olur. Öyle ise ne yapmak gerekiyor; üreten olmak. Bunun için de Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok, gereğini yapacak bilinci taşımak, algılarımızı tekrar gözden geçirmek gerek ulus olarak. Dünya ile, insanlık ile barışık olmak bunun gereği olarak yapılması gereken ilk adımlar olabilir; sonrasında da, bilim, teknoloji, sanat ve özgürlüklere olan bağlılık yemini ve gereğinin yapılması geliyor. Kimsenin kimseyi kırdırmaya çalıştığını düşünmeden hareket etmek, düşündüğünün esiri olmamak gerekiyor.
Bak nasilda çözüm üretiyoruz. Hah iste din denen olgu budur. Gerisi uyduruk yalan hikaye.
Dinle bunu karıştırma şimdi farklı şeyler... Din doğal olarak toplumları birbirinden uzaklaştırır
Yok yok senin bahsettigin Muhammedi yontemdir.
Kuranda yazdığının tersine algımızı değiştirelim bütün kafirleri dost edinelim mi referandumu yapılsa, hayır derler
Kur'an in istediği şekilde inanip yasiyorsun hem de onu düşman saniyorsun.
Arkadaşlar ben diyiyorum ki dini bu şerefsizler in tek elinden kurtaralim.
Kuran kafir olarak saydığı Hıristiyanları, Musevileri, ateistleri, deistleri vb. Kafir sayıyor
Sen öyle sanıyorsun.
Kur'an da 8_10 yerde Muhammed peygamber le konusuluyor cogu da uyari.
Disari cikmak zorundayim özür dilerim saygilar.
Daha ilk kelimede algının esiri oldun. Dinin birilerinden kurtarılmaya ihtiyacı yok. Her insan kendi bilincini besleyecek şekilde nitelik kazansın bu yeterli. Bir başkası da çıkıp, dini bu ateistlerin, deistlerin vb. Elinden kurtaralım der, kılıçtan geçirir. Önemli olan insanların bireysel olarak kendini gerçekleştirip, kendini kurtarmasıdır; yoksa senin söylediğin noktaya varılır; birileri bu islam toplumlarını birbirine kırdırmaya çalışıyor dersin sonrasında
Bunu bilinç ile yapmayi kasdetmistim.
Yanlış algılama ve yanlış bilinç geliştirmek çatışma kültürünün ve gerilemeye dönüşün asıl izlerini taşır; bu izlerden kurtulursa toplumlar doğru ve güzel sonuçlara ulaşabilir ancak bu durumda. İnsanlığın ürettiği değerlerle barış dedim, uyum, özgürlükler, eşitlik, bilim, sanat, teknoloji... Bunları üretmeyen toplumlar kaçınılmaz olarak kendi kendileri ile çatışır.
Böyle bir toplumu şu an catismadan saglamanin imkani yok.