Konumuz iklim değişikliği -- ve Türkiye.
Konu hakkında okuma yapmış, yapmamış hemen herkes bu kavramı duymuş olsa gerek: İklim değişikliği. Ne ki bu iklim değişikliği denen meret? Takdir edeceğiniz üzere, bu isim yalnızca gezegenin yörüngesel farklılıklarından yahut Güneş'in ısı değişikliklerinden ortaya çıkan konuyu değil, daha ziyade 'kapıdaki düşman' niteliğindeki ve insan bazlı etkenleri kapsayan bir tehlikeyi temsil etmekte.
Başta Birleşik Devletler olmak üzere, bu konu birçok ülkede harıl harıl konuşuluyor -- kimi yerde profesyonel ve sağlıklı bağlamda, kimi yerde ise saçma sapan safsatalara konu olmuş vaziyette.
Lakin, maalesef Türkiye, çoğu zaman bu ülkelerden biri değil. Tamam, dediğim gibi, söz konusu safsatalar -- gördüğüm kadarıyla -- özellikle Amerika'da olduğu kadar buralarda pek kol gezmiyor. Fakat bu durum aynı zamanda iklim değişikliğinin gerçek tehlikeleri, bizi nasıl etkileyeceği ve nelere mal olacağı gibi konuları da gözardı etmemizi sağlıyor. Neden?
Sormak istediğim de burada başlıyor işte: Neden? Sizce iklim değişikliği neden Türkiye'de hak ettiği ilgiyi görmemekte? Ve bunu düzeltmek için; insanları gerçekten de kapıdaki düşman diyeceğimiz kadar acil bir tehlike konusunda bilgilendirmek için ne yapılmalı? Bu soruyu yalnızca devlet olarak değil, halk bazında da düşünmenizi istiyorum: İnsanları iklim değişikliği konusunda nasıl bilinçlendirebiliriz? Ne yapılabilir bu konuda sizce?
Çok konuştum. İzninizle susuyor ve mikrofonu size uzatıyorum, efendim.
20. yilin ortasina dogru ABD'li bir psikolog olan Maslow insan gelisim psikolojisi alanini da derinden etkileyen bir teori ortaya atti ve buna ihtiyaclar piramiti dedi... Bu piramite gore insanlarin cesitli konularda olan ihtiyaclari kategorize edilebilir ve siralanabilirdi ve insan o anda baskin olan ihtiyacini tam olarak gidermeden bir ustteki ihtiyaca yonelmez idi...
Her ne kadar bazi elestiriler almis olsa da, su anda psikologlarin kabul ettigi ve sik kullanilan bir teoridir kendileri...
yazmaktansa piramitin kendisini gostersem daha etkili olur kanimca.
Piramiti incelersek, biz toplumca daha asagi basamaklardan maalesef kurtulamadik, ki ust basamaklara tirmanalim (bilim piramitin en ustunde)... Bilimin gelismis ve ekonomik sikintisi olmayan toplumlarda gelismesinin bir nedeni var. Cunku gecim sikintisi ceken, kendisinin ya da cocuklarinin karnini doyuramayan ya da bir evi olmayan insana, ne kadar anlatirsan anlat dediklerini duymayacaktir...
Bu ilk perspektifim...
2.si ise -inancsizlik propagandasi yapmiyorum -pek cok insanin hayatini islamdaki cennet/cehennem ve olumden sonra hayat kavramlari/gorusleri dogrultusunda yasamasi... Cunku Turkiye'de genel olarak insanlar bu dunyada hayatlarini yakin zamanda etkileyecek bir sey olmadigi surece dediginiz seyleri cok dinlemeyecektir. Siz 10 yil sonra bir seyin kendilerine zarar verecegini anlatabilirsiniz, ama bu o insan icin cok uzaktadir o nedenle uzerinde dusunmeye deger degildir. Hatta bu degisikligin cocuklarini bile etkileyecegini soyleseniz eminim cogu bunu umursamayacaktir (uzucu ama boyle dusunuyorum). Ayni zamanda bu dunya gecicidir ayni insanlara gore, o nedenle mahvedilebilir, cunku asil olan oteki dunyadir asil ugruna calismamiz gereken dunya orasidir...
Buraya kadar olan kisim neden sorusunun cevabi idi... Peki bu konuda ne yapilabilir? Unutmamakta fayda var, icinde yasadigimiz oryantalist kulturde gorsel ve isitsel ogeler her zaman okuma gerektiren olaylara gore daha cok prim yapar. Insanlar genelde yazmaz, okumaz ama dinlerler, ya da bir seyleri izlerler... Bu nedenle eger onlem alinmazsa iklim degisikliginin dunyayi ve ozellikle Turkiye'yi, yani bu topraklar uzerinde yasayan insanlari 10 yil 20 yil ya da 30 yil icinde nasil etkileyecegi gorsel ogelerle anlatilmali. O zaman insanlar dikkate deger bulabilir bu konuyu...
Güzel yazmışsın, hocam. Dediklerine birçok konuda hemfikirim. Psikolojiden konuya girmen de bilhassa hoşuma gitti. Zira bu konuda cidden çalışmalar mevcut. Bunlardan bir tanesi de Daniel Gilbert adlı abiden geliyor. İnsanların tehlikeler söz konusu olduğunda algıda seçicilik yaptığını öne süren psikolojik iddialar mevcut. Amerikalı psikolog Daniel Gilbert‘ın iddiası, P.A. I.N. Teorisi‘ne (İngilizce “pain/acı”: Personal, Abrupt, Immoral, Now/Kişisel, Beklenmedik, Ahlaksız, Anlık) göre işlediği ve kişisel, beklenmedik, ahlaksız veya anlık olan sorunların bizi en çok etkileyenler olduğu yönünde. Buna göre yalnızca bu kriterlere uyan tehlikelere karşı önlem alma eğilimindeyiz. İklim değişikliği, doğası gereği emin adımlarla ama görece yavaş ilerleyen bir tehdit olarak algılandığından, maalesef bu kriterleri sağlamıyor. Çözüm aramaya itmek bir yana, akıllara “ya gerçek değilse” gibi sorular bile getiriyor. Fakat bu bile bir noktadan sonra kendini tekdüzeleştiriyor. Zira artık gün geçtikçe iklim değişikliği de kendini göstermeye başlamakta: Daha uzun soğuklar, sıcaklar, baharların yavaşça yok olması. Seller, kuraklıklar ve orman yangınları. Birçoğu kişisel birer sorun değil, bizzat bize değinmiyor, evet, fakat yine de insanların fikirlerini değiştirmeye yeter seviyedeler. Yaşatacağı ekonomik sıkıntılar gibi. Bende işe yaradı, en azından. Hakeza din konusunda değindiğin noktalar da. Herhangi bir dindar insanın bu tip bahanelerle umursamazlık taslaması sık görülen bir şey olsa gerek; fakat dindar olmayanlar? Hani evet, belki tabiri caizse doğaüstü olaylara inanan insanlar belki ülkede azdır -- veya daha materyalist düşününenler -- lakin bu tip insanlar mevcut; ve en az bu söylediğin insan tiplemesi kadar umursamaz görünüyorlar. Beni biraz da bu bocalıyor: Neden? Umursaması gereken insanların bile böylesine aciliyet teşkil eden bir soruya burun kıvırması çok ilginç.
biraz dusundum, belki bu dediginiz insanlar soyle dusunuyor olabilir. "tek basima ne yapabilirim ki?" ya da "benim tek basima yapacaklarim bunu nasil onleyebilir ki?"... O nedenle umursamiyor olabilirler. Sanirim yukaridakilere ek olarak soylenilmesi gereken diger bir nokta ise, insanlarin tek tek kisisel cabalarinin durumu degistirebilecegini anlatmak olmali. Tabii bir kisinin cabasi gercekten bir seyi pek degistirmez yani bir kisi sabah ise kendi arabasiyla gitmek yerine otobusu kullansa bu tek basina cok da etki etmez co2 salinimina... Ama bu isin duzenli ve programli olarak yani bir devlet politikasi gibi yapildigi anlatilabilirse, eminim pek cok kisi bunun bir parcasi olmak ister. O zaman kendisinin de cabasinin onemli oldugunun farkina varabilir.
Bu da en nihayetinde diğer soruma getiriyor bizi işte: Bu insanların önemli olduğunu, bu konuda değişim sağlayabileceklerini nasıl ikna edebiliriz? İklim değişikliğini çok daha fazla konuşmamız lazım, o ayrı. Fakat bunu yapabilmek için de bu konuda hali hazırda niyetli insanlar bulmak gerekiyor. Bu da nitekim kısır döngü gibi bir şey. Her zaman olmasa da, bir engel.
hani turkiye'de aydinlik icin bir dakika karanlik eylemleri vardi ya eskiden... Herkes isigini bir dakikaligina kapatiyordu aksamlari... Belki onun gibi bir sey yapilabilir. Eger basariili olursa konu halka da inmis olur... Su anda dunyada benzer bir etkinlik earth hour olarak yapiliyor, 1 saat karanlik eylemi... Tum dunyada yapildigi icin daha cok ilgi uyandirabilir. https://www.earthhour.org/
eger yanlis gormediysem, next earth hour 25 mart'ta yapilacak...