Konumuz iklim değişikliği -- ve Türkiye.
Konu hakkında okuma yapmış, yapmamış hemen herkes bu kavramı duymuş olsa gerek: İklim değişikliği. Ne ki bu iklim değişikliği denen meret? Takdir edeceğiniz üzere, bu isim yalnızca gezegenin yörüngesel farklılıklarından yahut Güneş'in ısı değişikliklerinden ortaya çıkan konuyu değil, daha ziyade 'kapıdaki düşman' niteliğindeki ve insan bazlı etkenleri kapsayan bir tehlikeyi temsil etmekte.
Başta Birleşik Devletler olmak üzere, bu konu birçok ülkede harıl harıl konuşuluyor -- kimi yerde profesyonel ve sağlıklı bağlamda, kimi yerde ise saçma sapan safsatalara konu olmuş vaziyette.
Lakin, maalesef Türkiye, çoğu zaman bu ülkelerden biri değil. Tamam, dediğim gibi, söz konusu safsatalar -- gördüğüm kadarıyla -- özellikle Amerika'da olduğu kadar buralarda pek kol gezmiyor. Fakat bu durum aynı zamanda iklim değişikliğinin gerçek tehlikeleri, bizi nasıl etkileyeceği ve nelere mal olacağı gibi konuları da gözardı etmemizi sağlıyor. Neden?
Sormak istediğim de burada başlıyor işte: Neden? Sizce iklim değişikliği neden Türkiye'de hak ettiği ilgiyi görmemekte? Ve bunu düzeltmek için; insanları gerçekten de kapıdaki düşman diyeceğimiz kadar acil bir tehlike konusunda bilgilendirmek için ne yapılmalı? Bu soruyu yalnızca devlet olarak değil, halk bazında da düşünmenizi istiyorum: İnsanları iklim değişikliği konusunda nasıl bilinçlendirebiliriz? Ne yapılabilir bu konuda sizce?
Çok konuştum. İzninizle susuyor ve mikrofonu size uzatıyorum, efendim.
Bu sorunun çözümüne müdahil olamiyoruz çünkü kendi hayatlarimiza dair bir plan yapamiyorken gezegeni neyleyelim havasindayiz. İklim değişikliğini dert etmek bir lüks sanirim. Ve evet iklim değişikliği normal bir süreç ama biz haddinden fazla hızlandırdık.
İklim değişikliğinin insanlarda "lüks bir endişe" algısı yaratması konuya aşinalıktan uzak bir algı olsa gerek. Yanlış anlamayın, burada senin söylediğini eleştirmiyorum: Hani dediğin gerçekten doğruysa ve "o kadar derdimiz var iklim değişikliği de neymiş" diyorlarsa insanlar -- o vakit, durum sanılandan da daha vahim derim. Bir de düzeltme yapayım: İklim değişikliğinin normal bir süreç olduğunu söylemek yalnızca bilinen dört mevsimleri kapsıyor. Onun dışında yaşananlar cidden sanayi devriminden bu yana insan-bazlı etkenlerden oluşmakta. Evet, gezegen daha önce benzer süreçlerden geçti ve evet, bu süreçler iklimi alaşağı edecek düzeydeydi. Lakin şu anda yaşanan iklim değişikliği oranı, arktik alanlarda analiz edilen buz-altı topraklardan yola çıkarak, geçmişten çok daha agresif bir oranda kontrolden çıktığı öğrenilebiliyor.
Velev ki toplumsal olarak bilinçlendik ve 2 Liraya kolayca alınabilen x temizleyicisi ağır metal içeriyor, uretiminde ve tuketiminde ciddi sorunlara sebep oluyor diye,%90 doğada çözünebilen y markasini almaya karar verdik;ortalama bir telefon fiyatına yakin maaş alan bilinçli kişi bu cari açığın üstesinden nasil gelecek? Sanayi devriminden sonra tüketimin suyunu cikardik ve önüne gecemiyoruz. İstisnasız tüm endüstriler talep üzerine üretir ve bunu yaparken de agir hasar birakir. Sureci biz hizlandirdik derken kastim buydu.
Sıkıntı yalnızca üretimde değil; söz konusu üretimin arz-talebi ne metotlarla karşıladığı. Enerji sektörleri de bunlardan biri. Senin söylediğin cari açıklar kanımca ara sıra doğa-dostu yahut her ne diyorsak o şekilde üretimlere başlayan ve sürünün kara koyunu olacak kadar nadir bulunan bir metotsa geçerli. Fakat her ne kadar radikal duyulursa duyulsun, bu durum küresel açıdan söz konusu olsaydı? Üretimde sil-baştan yaratılabilecek çeşitli ve emisyon salmayan metotlar kullanılsaydı? En nihayetinde söz konusu cari açık da kendi kendini çözecektir -- çünkü bel bağladığı ekonomi bu üretimlerden gelme. İklim değişikliğinin politikacılar ve enerji şirketler tarafından büyük bir nefretle ters tepmesi de buradan geliyor: Büyük zararlara yol açabilecek radikal değişimler. Lakin anlamadıkları şey de şu: Oluşabilecek felaketler en nihayetinde yalnızca gezegenin büyük bir nüfusunu yok edecek nitelikte değil, aynı zamanda bu felaketlerin yaşatacağı özel ve kurumsal zararlardır. Evet, buna sanayi de dahil -- haliyle.
Yazdiklarin yapilabilseydi harika olurdu tabii ki. Ama ucuza ve sorumsuzca uretebilmek, bunu reklamlarla iteleyebilmek dururken kimse etik olani dert etmiyor maalesef. Tüketici güruhu ise hala nükleer santrali, nükleer bombayla karıştırıyor ve güce sahip olmaliyiz diye direniyor. Beyni sabahtan aksama facebook ve TV sayesinde pelteye dönmüş insani nasil gerçeklerle yuzlestirelim? Yaşlanarak ölmeye dair bile umudu kalmamis insanlara gezegenin önemini nasil anlatalim? Simdi bir de Trump cikti bu sorunu çözmeye çalışan insanların önüne engel olarak. Biz burada yazarak her sorunu cozeriz tabi. Tehlikede olan dünya nüfusunun çoğu değil, tüm türler tehlikede. Avaz avaz bağırsak da sonuç değişmiyor. İPhone 6 kullanan 7nin derdinde.