Din dersi adı altında Türk okullarında, çocuklara islam aşılanıyo. İslam dindir ve Okullar bilim yuvasıdır. Bilim ve din çok farklı şeyler. Madem okullarda islam öğretiliyor. Camide de o zaman evrim teorisi anlatılsın. Ya da hoca vaaz verirken izafiyet teorisini anlatsın, uzay zaman bükülmesinden bahsetsin.
Saçma geldi değil mi? İşte okullarda da din öğretilmesi bu şekilde saçmadır. İnsanlara ibadet etme özgürlüğü verilmiş, sinagog, kilise, cami hemen hemen dünyanın bir çok bölgesine ulaşmış durumda. Kimsenin de bir şey dediği yok. İşte dinin yeri o ibadet mekânlarıdır.
Bilimde dinin yeri yoktur. Bu yüzden okullarda dinin yeri yoktur bence. İsterse seçmeli ders olsun. Eğitim ve öğretim yuvalarında anlamsızdır din. Dinin öğrenileceği yer camidir.
Bir diğer konu ise, örneğin ben Kutsal yeşil cine inanıyorum (Yeşil Cin mevzusuna yabacı olanlar sayfadan bulup okuyabilirler ) Bu durumda bilim yuvasında küçük yeşil cin ile ilgili bilgiler öğretilmeli bana ve sınavlarda küçük yeşil cin ile ilgili sorular sorulmalı. Çünkü ben kendi dinimi öğrenmek istiyorum, başka dinleri öğrenmek istemiyorum. Bu benim en doğal hakkım. Nasıl bir müslüman kendi dinini özgürce öğrenebiliyorsa bende küçük yeşil cini öğrenmek istiyorum. Ya da başka bir hıristiyan kendi dini hakkında sorular sorulmasını ister. Ya da bir budist…
Türkiye’nin çoğunluğu müslüman o yüzden doğal olarak islam ile ilgili bilgiler öğretiliyor ve sınavlarda islam ile ilgili sorular soruluyor. Demeyiniz. Çünkü ortada eşitlik ilkesi var. Bir müslüman vatandaş ile bir hıristiyan vatandaş ya da diğer dine mensup vatandaşlar eşit haklara sahiptir. Bu yüzden okullarda sadece islamın öğretilmesi eşitlik ilkesine ters düşmektedir. Birde bunun üzerine müslüman olmayanların okullarda islamı öğrenmek zorunda kalması daha bir eşitsizliktir ve saçmalıktır.
Eşitlik sağlamak istersek, Türkiye’de kaç tane din varsa hepsini okullarda öğretmemiz gerekir. Bu durumda okullarımız bilimden çıkıp dine doğru yönelir. Bu yüzden en güzeli olan okullarda bilim, ibadet mekanlarında din öğretilsin. En güzeli budur.
bilim yuvasında din olmamalı, olacaksa da reşit insanlara öğretilmeli. Miniklere din gibi soyut şeyler öğretilmemeli, önce dünya gerçekleri öğretilmeli. Bu bilince sahip olmadığımız için ortalıkta evdeki perdeyi bedenine sarıp "kefenimizi giydik" söylemleriyle gezen dangozlar olması da doğal
seçmeli ders adı altında zorunlu veriliyor. Dersleri ayarlamışlar, din derslerinden en az birini seçmeden gerekli krediye ulaşamıyorsun.
bilinçlere ve araştırmaya ket vuracak her şey kisinin tercihiyle ögretilmeli.
İslam kesimi de cine inanıyor.. Cinler şeytanın torunlarıymış.. ;)) Bu yaşıma geldim daha yeni oğlumun din dersinden öğrendim..
hocaların iyi cinleri ne oluyormuş:)) onu da yazmış mi kitapda:))
Yazmış.. Ehli-müslim cinler..
Eski çağlarda insanlığımız dine mecburdu ama artık tanrılara/dinlere ihtiyacımız yok. Artık dinlerle merak duygumuzu bastırmak yerine, bilimle gerçeğin peşinden gidebiliriz. Ben bunu insanlığımızın tanrısal düşten uyanıp, cesaretle bilimsel gerçeklik yolculuğuna çıkması olarak görüyorum.
insanin çozemedigi olgular için ve aitlik duygusunu yaşayabilmesi için. Din olmak zorunda. Barışçil insanca..
şebnem hnm. Barıscıl insanca bir din olabilmesi için mevcut semavi dilertin tüm kitaplarından kurtulmak gerek, çünkü hepsi ölüm, savaş, kan, ve kin kusuyor..
maksat çözemediğini çözmekse, maksad hiç yerine getirilmemiş, hiç bir şey çözülmemiş, sadece çözülmüş gibi yapılmış benlikler kandırılmış
zaten insan için neyin iyi olduğunu düşünemeyen ve uygulayamayan toplumlara gelmiştir. Bence din olgusu gereklidir. Bir anlamda toplumsal kurallar koyar. Bir anlamda kontrol edilemeyen toplumlara mahalle baskısı uygular. Size şu din iyidir diyemem. Şiddetin savaşın zulmun oldugu her uygulama bana ters:)
her insanin sizler gibi düşünce yetisi yok. Degistiremedigimizi kabullenmek zorundayız.
Bu insanların din olmazsa sapıtacagı fikri dinlerin öğretilerinin insanlara empoze ettiği şartlandırmadır, insan dinsiz sapıtır fikrini desteklemek için bir sürü cahiliye hikayeleri uydurulmuştur, insanların nefislerine baskı yaparak sürekli nefisleri uyarılmış sonuçta baskılanan nefisler her defasında bir patlamayla insana zarar vermiştir, nefsi uyarılıp benliği kulluk ile köreltilmiş iradesiz bir insan kadar tehlikelisi yoktur
her insanın düşünce yetisini kazanmasını sağlayabiliriz ve görevimiz zaten de bu olmalıdır. Bunun için miniklerimize rasyonel bakışı öğretmeliyiz, onlara yaratıcılık aşılamalıyız, dünya gerçeklerine karşı sorumluluk aşılamalıyız. Ama biz ne yapıyoruz? Onları küçükten başlayarak "göremedikleri" şeylerle korkutuyoruz...
ben size haksızsınız demiyorum ki. Din olmadan veya kurallar olmadan insanların yaşamları nasıl olurdu düşünün. Fikir cimlastiği yapalım.
şahsen dini tümden ortadan kaldırmanın şu zamanda mümkün olduğunu düşünmüyorum, ancak dediğim gibi, hiç olmazsa körpe zihinlerin bilinçaltının gelişmeye başladığı dönemlerde onları dini söylemlerle köreltmemeliyiz. Bu türlü bir kontrol mekanizmasını kolaylıkla uygulamaya koyabiliriz diye düşünüyorum
insanlar yapı olarak bir şeylere bağlanmak ister. Bu bağlılık sevgiye dayalı ve çıkarsız olmalı ki kötüye kullanılmasın.
Meriç İgit haklısınız. Ben çocuklarıma sevmeyi öğretiyorum. Ama dışarda ki dünya farklı.
Daha güzel bir dünyanın, daha özgürlüklü bir dünya olmadan gerçekleşemeyeceği açık. Daha özgürlüklü bir dünyanın kurulabilmesi için de tabuların yıkılması gerekli.
her türlü tabu yıkılmalı. En başta da dinlerden, “inanç”lardan kaynağını alan tabular. “özgürlükleri bağlayan her türlü zincir kırılmalı, en başta da kafalardaki “iman zinciri”.
iman zincirine bağlı düşünce sabittir, değişmezdir. Bu ise doğanın değişken yapısına terstir. Zincirli zihin gelişme gösteremez; değişmelere, gelişmelere ayak uyduramaz. ...
dünyamızdaki her türlü olumlu gelişme, dinin ve imanınki başta olmak üzere, tabuların zincirinden kurtulabildiği, yol bulabildiği ölçüde gerçekleşebilmiştir. İnsan aklı, bilim, teknoloji, insan hakları alanında ulaşılan noktalar, bu yoldaki adımların ürünleridir.
akıl ve bilim aydınlık kesimdedir.
din ve iman ise karanlık kesimde. Aklın, bilimin ölçüleri bellidir. Gözlem vardır, deney vardır, nesnellik vardır…
yolu ışıklandıran da bunlardır.
öyleyse “din”in üzerine nasıl gidilmesi gerektiği ortada ve son derece açık: Karanlığın üzerine nasıl gidilirse, “din”in üzerine de öyle gidilmelidir.
karanlıkla savaşılırken ışık gereklidir. Dinin, imanın üzerine gidilirken de
Turan DURSUN
Ben dini blincin oluşması için düşünsel evrimin sebeb olduğu bir blinc gelişim surecinin dualite yasasına bağlı olarak zıttıyla bilincin varolmasını sağlayan bir aktör olarak görüyorum, inanç bir yumurta ise blincte kuluçkadan çıkan civcivdir, ve artık inancın blince katkısı sona ermiştir, insanlık hala psikolojik olarak inanca bağlı kalmaya çalışıyor, tabi bir gün inancın görünmeyen zincirlerinden insanlık elbet kurtulacak
size örnek vereyim kırsal bir bölgede çalışıyorum. Bir önceki millet vekilliği seçimlerinden önce bir müşteri çocuğuna ilaç alamadı. Muyane ücretleri yüzünden. Sistemi anlattım şansın var dedim. Oyunu kullan. Başında yazma vardı bayanın. Bak hayatın ne kadar zorlaştı. Bu hükümet sana ne verdi aldıklarına bak dedim. Baş örtüsüyle her yere giriş sağladı dedi. Sana çık veya işini yapmayız diyen var mıydı da bukadar önemli örtü dedim. Hakverdi ve gitt. Ben mutlu bir kişiyi aydınlattım düşünmeye zorladım diyordum. Geçen sene aynı kadın çarşafla geldi. Ben anlatmaya devam ediyorum. Edeceğim ama kalıplaşmış bir şeyler varsa bu kalıplar adaletli. Güzel ve insan için olsun. Belli guruplara veya kişilere hizmet etmesin. Benim umutsuzluğum burda.
okulda seçmeli derslerde drama vardı. Hemen yazdırdım. Programa baktığımda seçmeli din dersi var. İdareyle konuştum ben istemiyorum dedim. Drama dersi verecek hoca yok muş. İletişimi, kendilerini ifade etmeyi öğrensinler yaratıcılıkları gelişsin diyorum. Kalıplara sokuluyorlar. Bu şartlarda çocukların önünü ne kadar açabilirim. Ben insana ne verebilirim diyorum... Din kişilerin özgür iradesine bırakılmalı.
İnsanlar tanrının varlığı veya yokluğu konusunda sürekli bir şeyler soyluyorlar, tanrı profilleri çiziyorlar, aşkın ve içkin profiller, ontolojik olarak varlığın kanıtları tanrının varlığının kanıtı değildir nede yokluğuna bir delil olabilir, varsa tanrı gizlenmiştir, eğer bir tanrı varsa bizi hesaba çekmek isteyen o tanrı kendisine koru körüne inananları, şehadet getirenleri yalancı şahitlikle suçlayabilir, çünkü ne varlığına ne yokluğuna tanık değiliz, tanık olduğumuz hakkındaki fikri desteklemek için sunulan evrenin varlık delilleri evreni ve sadece bir müdahil olmayan tasarımcının varlığını determize eder, bundan fazla çizilen müdahil tanrı profilleri uydurmadır