Arkadaşlar kime sorsam dört mezhepde hak diyorlar ama işin ucu Aleviliğe dayanınca tatmin edici bir cevap bulamadım Alevilik bir mezhepmi yoksa başka bir dinmi bilen varsa açıklarsa sevinirim
bak arkadaş 4 mezhep belli bölgelerde insanlara dini kolaylaştırmak için oluuşmıştur önce bunu araştır ardından alevilik nerdir onu saf kaynaktan araştır. Alevilikvbir din birvmezhep olamaz neden 4 mezhepte namaz vardır alevilikte yoktur. Alevilkte içki serbesttir 4 mezhepte haramdır. Unutmayalım alevilik kavramı ebu talib ve devamınıngetirdiğin din düşmalığıdır lütfen araştırın gercekler acıdır. Tevbe Sûresinin 113. âyet-i kerimesinin Ebû Talib’in îmanı hakkında nâzil olduğu bildirilmektedir. Başta İmam-ı Buharî olmak üzere pekçok muhaddisin rivayetlerinde ve tefsirlerde yer aldığına göre olay şöyle cereyan etmiştir:
Müseyyeb bin Hazn rivayet ediyor. Ebû Talib’e ölüm alâmetleri geldiği sırada ona Resulullah geldi. Ve amcasının yanında Ebû Cehil bin Hişam ile Abdullah bin Ebî Ümeyye’yi buldu. Resulullah (a. S.m.) Ebû Tâlib’e, “Ey amca! ‘Lâ ilâhe illallah’ de. Allah katında kendisiyle sana şehadet ve şefaat edeyim. Bu mübarek kelimeyi söyle” buyurdu.
Ebû Cehil ve Abdullah bin Ebî ümeyye: “Ey Ebû Tâlib! Abdülmuttalib milletinden yüz mü çevireceksin?” diye onu vazgeçirdiler.
Resul-i Ekrem (a. S.m.) amcasına Kelime-i Tevhidi arza devam ediyordu. Bu ikisi de mütemâdiyen o sözlerini tekrar ediyorlardı. Nihayet Ebû Talib bunlara söylediği son söz olarak:
Resulullah (a. S.m.): “İyi bil, amcacığım! Yemin ederim ki ben, hakkında mağfiret dilemekten nehyolunmadıkça her halde Allah Teâlâdan senin için af ve mağfiret dilerim” dedi.
Bunun üzerine Cenab-ı Hak şu meâldeki âyet-i kerimeyi indirdi:
“Akraba bile olsalar, onların Cehennemlik oldukları ortaya çıktıktan sonra müşrikler hakkında Allah’tan af dilemek, ne Peygambere, ne de îman edenlere uygun düşmez.” (1)
Ayrıca başta Tefsir-i Kurtubî olmak üzere diğer tefsirlerde ve sahih hadis kitaplarında kaydedildiğine göre, Kasas Sûresinin 56. âyeti yine Ebû Tâlib’in imanı hakkında nazil olmuştur. Âyet-i kerimenin meâli şöyledir:
“Sen sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Allah dilediğine hidayet verir. Doğru yolda olanları en iyi bilen de Odur.” (2)
Bu meseleye açıklık getirmesi bakımından Sahih-i Müslim’de rivayet edilen bazı hadis-i şeriflerin meâline bakalım:
Peygamberimizin amcası Hz. Abbas sorar: “Yâ Resûlüllah! Gerçekten Ebû Talib sizi korur ve yardım ederdi. Acaba bu ona bir fayda verdi mi?”
Resulullah (a. S.m.) şöyle buyurdular:
“Evet, verdi. Ben onu Cehennemin derin dalgaları içinde buldum da, kendisini sığ bir yere çıkardım.” (3)
Bu hususta bir başka hadisi Ebû Saîd el-Hudrî rivayet ediyor: Resulullahın huzurunda amcası Ebû Talib’in bahsi geçti. Resulullah (a. S.m.) onun hakkında şöyle buyurdu:
“Umulur ki, Kıyamet Gününde benim şefaatim ona bir fayda verir de Cehennemin sığ yerine konur. Topuklarına kadar erişir, ondan beyni kaynar.” (4)
“Cehennemliklerin azap itibari ile en ehveni Ebû Talib’dir. O dahi iki ayakkabı giyecek, onlardan beyni kaynayacaktır.” (5)
Bu hususta gerek tefsir ve hadis âlimleri, gerekse fıkıh ve kelâm âlimlerinin ve Ehl-i Sünnetin dışında bulunan âlimlerin farklı izahları bulunmaktadır.
Sahih hadis kitaplarında yer alan ve Peygamber Efendimizin Ebû Tâlib’e Kelime-i Tevhidi arz etmesine mukabil, onun ölüm anında bunu söylememesi hususundaki hadisi delil olarak zikreden Ehl-i Sünnet âlimlerinin ekserisi Ebû Talib’in îman etmeden öldüğünü söylerler. İmam Âzam Ebû Hanife de aynı hadisi zikrederek, “Resulullahın (a. S.m.) amcası ve Hazret-i Ali’nin babası Ebû Tâlib kâfir olarak ölmüştür” der. (6)
bak arkadaş 4 mezhep belli bölgelerde insanlara dini kolaylaştırmak için oluuşmıştur önce bunu araştır ardından alevilik nerdir onu saf kaynaktan araştır. Alevilikvbir din birvmezhep olamaz neden 4 mezhepte namaz vardır alevilikte yoktur. Alevilkte içki serbesttir 4 mezhepte haramdır. Unutmayalım alevilik kavramı ebu talib ve devamınıngetirdiğin din düşmalığıdır lütfen araştırın gercekler acıdır. Tevbe Sûresinin 113. âyet-i kerimesinin Ebû Talib’in îmanı hakkında nâzil olduğu bildirilmektedir. Başta İmam-ı Buharî olmak üzere pekçok muhaddisin rivayetlerinde ve tefsirlerde yer aldığına göre olay şöyle cereyan etmiştir:
Müseyyeb bin Hazn rivayet ediyor. Ebû Talib’e ölüm alâmetleri geldiği sırada ona Resulullah geldi. Ve amcasının yanında Ebû Cehil bin Hişam ile Abdullah bin Ebî Ümeyye’yi buldu. Resulullah (a. S.m.) Ebû Tâlib’e, “Ey amca! ‘Lâ ilâhe illallah’ de. Allah katında kendisiyle sana şehadet ve şefaat edeyim. Bu mübarek kelimeyi söyle” buyurdu.
Ebû Cehil ve Abdullah bin Ebî ümeyye: “Ey Ebû Tâlib! Abdülmuttalib milletinden yüz mü çevireceksin?” diye onu vazgeçirdiler.
Resul-i Ekrem (a. S.m.) amcasına Kelime-i Tevhidi arza devam ediyordu. Bu ikisi de mütemâdiyen o sözlerini tekrar ediyorlardı. Nihayet Ebû Talib bunlara söylediği son söz olarak:
“O, yâni ben, Abdülmuttalib milleti üzeredir” dedi ve Lâ ilâhe illallah demekten çekindi.
Resulullah (a. S.m.): “İyi bil, amcacığım! Yemin ederim ki ben, hakkında mağfiret dilemekten nehyolunmadıkça her halde Allah Teâlâdan senin için af ve mağfiret dilerim” dedi.
Bunun üzerine Cenab-ı Hak şu meâldeki âyet-i kerimeyi indirdi:
“Akraba bile olsalar, onların Cehennemlik oldukları ortaya çıktıktan sonra müşrikler hakkında Allah’tan af dilemek, ne Peygambere, ne de îman edenlere uygun düşmez.” (1)
Ayrıca başta Tefsir-i Kurtubî olmak üzere diğer tefsirlerde ve sahih hadis kitaplarında kaydedildiğine göre, Kasas Sûresinin 56. âyeti yine Ebû Tâlib’in imanı hakkında nazil olmuştur. Âyet-i kerimenin meâli şöyledir:
“Sen sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Allah dilediğine hidayet verir. Doğru yolda olanları en iyi bilen de Odur.” (2)
Bu meseleye açıklık getirmesi bakımından Sahih-i Müslim’de rivayet edilen bazı hadis-i şeriflerin meâline bakalım:
Peygamberimizin amcası Hz. Abbas sorar: “Yâ Resûlüllah! Gerçekten Ebû Talib sizi korur ve yardım ederdi. Acaba bu ona bir fayda verdi mi?”
Resulullah (a. S.m.) şöyle buyurdular:
“Evet, verdi. Ben onu Cehennemin derin dalgaları içinde buldum da, kendisini sığ bir yere çıkardım.” (3)
Bu hususta bir başka hadisi Ebû Saîd el-Hudrî rivayet ediyor: Resulullahın huzurunda amcası Ebû Talib’in bahsi geçti. Resulullah (a. S.m.) onun hakkında şöyle buyurdu:
“Umulur ki, Kıyamet Gününde benim şefaatim ona bir fayda verir de Cehennemin sığ yerine konur. Topuklarına kadar erişir, ondan beyni kaynar.” (4)
“Cehennemliklerin azap itibari ile en ehveni Ebû Talib’dir. O dahi iki ayakkabı giyecek, onlardan beyni kaynayacaktır.” (5)
Bu hususta gerek tefsir ve hadis âlimleri, gerekse fıkıh ve kelâm âlimlerinin ve Ehl-i Sünnetin dışında bulunan âlimlerin farklı izahları bulunmaktadır.
Sahih hadis kitaplarında yer alan ve Peygamber Efendimizin Ebû Tâlib’e Kelime-i Tevhidi arz etmesine mukabil, onun ölüm anında bunu söylememesi hususundaki hadisi delil olarak zikreden Ehl-i Sünnet âlimlerinin ekserisi Ebû Talib’in îman etmeden öldüğünü söylerler. İmam Âzam Ebû Hanife de aynı hadisi zikrederek, “Resulullahın (a. S.m.) amcası ve Hazret-i Ali’nin babası Ebû Tâlib kâfir olarak ölmüştür” der. (6)