KUR'AN HIRSIZA NE CEZA VERİYOR?
BUGÜN BİZ NE CEZA VERECEĞİZ?
Hırsızın cezası Kur'anda Maide 38 ayetinde geçer; Allah hırsızlık yapanlara ceza olarak "ellerini kesin" der. Elleri kesmek ilk bakışta çok vahşice görüldüğü için Özellikle Modernist Müslümanlar: "O ayette kastedilen gerçek el değil mecazi şekilde el yani güç kesme olduğunu iddia ederler." Tabiki Kuranda kavramlar genelde iki anlamda kullanıldığı için el (éyd) kelimesi de güç manasında kullanılıyor.
Éyd (El) Kelimesi Kur'anda gerçek el ve mecazi el (güç) anlamında kullanılıyor.
1. Anlam: Gerçek El
YUSUF 31: (Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf´a da:) "Çık, onlara (görün)" dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini (éydiyehunne) kestiler (katta'na) ve: "Allah´ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir" dediler.
ARAF 124: "Muhakkak ellerinizi (éydiyekum) ve ayaklarınızı (ércülekum) çaprazlama keseceğim (leùkatta'anne) ve hepinizi idam edeceğim."
2. Anlam: Mecazi El (Güç)
ZARİYAT 47: “Göğü, gücümüzle (biéydi) biz kurduk ve Biz onu kuşatıcıyız.”
SAD 45: Güç (el-éydî) ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim´i, İshak´ı ve Yakub´u da hatırla.
Evet éyd kavramı Kuranda iki manaya geliyor. Fakat unutulan bir şey var: Maide 38 ayeti muhkem bir ayettir ve muhkem ayetlerde de mecaz olmaz. O zaman gerçek manada bir el kesme durumu söz konusu. Ama biz yine de Maide 38. ayetini ayrıntılı şekilde ele alalım.
**********
MAİDE 38: Hırsız erkek ve hırsız kadının, kazandıklarına bir karşılık (bimâ kesebâ), Allah´tan, ibret verici bir ceza (nekâlen) olmak üzere ellerini (éydiyehumâ) kesin (fâkta'û). Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Şimdi el kesmenin mecaz olduğunu iddia edenler için; yani hırsızlıktan sonra bir ceza değil, hırsızlık suçu işlenmeden devletin hırsızlık yapanın gücünü engellemesi gerektiğini söyleyenler için ayeti madde madde görelim:
1- Olay daha gerçekleşmemiş ise ayette neden "Hırsız" desin? Hırsızın gücünü kesin demesi için ortada bir hırsız olması gerekiyor.
2- "Keseba" kelimesi, elde edilmiş bir kazancı ifade etmekte olup, ayet hırsızlık suçunu işleyen kadın ve erkeğe verilecek olan cezayı beyan etmektedir. Yani olay vuku bulmuş, henüz yaşanmamış bir olaydan söz etmiyor.
3- Ayet hırsızlık suçunun işlenmesinden önceki zaman ile ilgili yapılacak bir eylemi; yani güç kesmeyi değil (zaten böyle bir güç kesme sosyal devletin yapmak mecburiyetinde olduğu bir şeydir, böyle bir ayet olmaz ise devlet hiçbir önlem almayacak mı yani?), hırsızlık suçunun işlendikten sonra, suçlunun suçunun sabit olmasındaki zamana dair bir hüküm olup, "Hırsız" olarak hüküm giydikten sonra, suçlular için uygulanacak işlemi ifade etmektedir.
4- "Nekalen"; İşlenen bir suçtan dolayı, başkasını aynı suçu işlemekten alıkoymayı ifade eden bir kelimedir. Ayet içinde bu kelimenin kullanılmış olmasından maksat, hırsızlık suçu işleyene verilen cezanın caydırıcılığının olması; yani hırsızlık suçu işlemiş olana verilen cezayı gören bir kimse, eğer hırsızlık yapmaya niyeti varsa işlenen suça verilen cezayı görerek bir kere daha düşünmesini sağlamaktır.
5- El kesmeye çok vahşice diyenler: "Yusuf Suresinde Yusuf'u gören kadınların elini kesmesi, eli kökünden değil de bir çizik atma şeklindedir." diyorlar. O zaman Maide 33'teki Allah ve Resulune savaş açanların cezası da ellerinin ve ayaklarının çizik atma şeklinde mi olacaktı?
6- Gerçek El Kesmeyi zalimce değerlendirenler: "Hırsızın eli kesilirse bundan sonraki yasamına nasıl devam edecek?" diye itiraz da ediyorlar.
Peki Maide 33'teki el ve ayakları kesilenler hayatlarına nasıl devam edecek? Maide 39'dan anliyoruz ki bu hırsızlık bir zulümdür. Dolayısıyla bu zulme Allah'tan daha fazla merhamet ettiğini düşünüp de hümanistçe bir tutum takınanların Gelenekçiler gibi Allah'ın Cehenneme layık kabul ettiği kimseyi peygamberin şefaati var diye kurtaranlardan ne farkı var ki?
7- Yusuf kıssasında kardeşi Bünyamin'i yanında tutabilmek için Yusuf'un hile yapması ve sonucunda hırsızlık yapan Bünyamin'in alıkonulduğunu, dolayısıyla da şimdiki hırsızların da bu ayete bakarak alıkonulması gerektiğini söyleyenler oluyor. O halde hırsız için el kesme olamazmış.
Oysaki Kur'andaki kıssalar muteşabihtir. Muteşabih bir ayetten muhkem ayete delil çıkaramazsınız. Muhkem bir ayetten muteşabih ayeti anlarız, ondan sonra delil çıkarabiliriz. Bu kitabın anası muteşabih değil, muhkem ayetlerdir (Al-i İmran 7).
8- "Eydiyehuma" (ikisinin elleri) Arapçada çogul en az 3'tür. Ama bir kişide 2 el bulunur; o halde gerçek el kesme olmaz diyorlar. Oysaki Tahrim suresi 4.ayette de Gulubeküma" (ikinizin kalpleri) hitabını dikkate aldığımızda, 2 kadının 3 tane kalbi olmayacağına göre, anlıyoruz ki bu Kur'anın üslubunu anlamadan hüküm vermeyeceğiz?
**********
Sonuç olarak; Maide 38'de el kesme gerçek bir el kesmeden bahsediyor. Fakat her hırsızlıkta böyle el kesme mi uygulanır? Asla.
Mesela Bankaları hortumlayan ile Baklava çalana aynı ceza verilir mi? Bu nasıl bir adalet olacak? Oysaki bana karşı çıkanların hemen hepsi Kur'anda her şey yazar diyenlerdir. Ee hani nerede yazıyor Baklava çalanla diğerinin cezaları?
İslam'da Din sabittir, Şeriat Dinamiktir. Yani hükümler zamana ve zemine göre değişkenlik arz etmektedir.
İstisnasız her ayet indiği nüzul ortamına göre TEFSİR edilir.
Yine istisnasız her ayet yaşadığımız ortama göre TE'VİL edilir.
Benim yukarıda maddelerle açıklamaya çalıştığım Te'vil değil Tefsirdir. Tefsiri Allah yapar. Bize düşen Allah'ın yaptığı Tefsiri birbirine benzer ayetlerle ilinti kurmaya çalışmak.
*****
Maide 38 indiği esnada Medine'de bir İslam Devleti vardı; fakat yeni kurulan bir devlet olduğu ve varlık-yokluk kavgası çektiği için yerleşik hayat tam kurulamamıştır. O nedenle vahiy Arapların el kesme geleneğini devam ettirmiştir.
Unutmayalım Kur'an cezalarda azami (en üst) sınırı gösterir, diğer alt sınırları bu orana göre ayarlamamız gerekmektedir. Zaten hiçbir zaman herhangi bir suçun cezası işte budur diyemezsiniz. O zaman mahkemelere ne gerek var? Zina mı işledin hemen 100 sopa, hırsızlık mı yaptın hemen el kes! Böyle bir adalet olabilir mi? Hiç kimse eşit koşullarda değildir.
Zina işleyenlerin hepsinin aynı koşullarda olduğunu mu zannediyorsunuz? Kimisi tahrik olmuştur, kimisi nefsine mağlup olmuştur, kimisi bu işi alışkanlık haline getirmiştir.... Vs. O halde hiçbir ayet motomot uygulanmaz.
Bir ayeti Te'vil edebilmek için yaşadığımız yörenin kültürü, geleneği-göreneği, örfü vs. Neticesine göre bakmamız gerekecektir. Bugünkü ortamda hapis cezası buna uygundur. Fakat hırsızlara bugünkü uygulanan cezaların ibret verici bir caydırıcılığının olmadığı aşikar. O halde biraz daha katı cezalar verilmelidir.
*****
Son olarak bir örnekle bitireyim:
Malumunuz Hz. Ömer hırsızların elini kesmemiştir. Tabi Hz. Ömer'in uygulaması dinde delil olmaz, sadece örnek açısından anlatıyorum.
Ömerle beraber İran ve Mısır'ın fethiyle sınırlar iyice genişliyor. Artık küçük bir devlet degil, kısa zamanda bir imparatorluk kurulmuştur.
El kesme cezasının indiği ayet Medine'de göçebe şeklinde yaşayan Araplara inmiştir. Ömer döneminde ise sınırların genişlemesiyle beraber yerleşik kültüre geçiyorlar ve ilk defa hapis kültürü Ömer döneminde hayata geçiriliyor.
Ömer bu, tam Kur'an mü'mini bir muvahhid. Bu muvahhid insan ayetleri nasıl te'vil ediyor, işte biz de bugün ayetleri te'vil edelim. Te'vil kafamıza göre yorumlamak değildir. Te'vil tefsirden bağımsız değildir. O halde Te'vil yapan kişinin Kuranın Tefsirini çok iyi bilmesi gerekiyor. O zaman Tefsir olmadan Te'vil yapılamaz.
Özet: Din sabit; ama şeriat sabit değil. Kuranda hiçbir ayet motomot uygulanmaz. Hele ki cezalar... Asla.
Kenan ESEN
30 Mart 2017
Hırsızlık üzerine konu konuşmak istiyordun al sana hırsızlık