Yahudiler bir ilim üzerine üstün tutulmuşlardır denilince ne anliyorsunuz. Musa peygamber o kadar mucizeye ragmen dağdan indiginde neden samir adlı vatandaş tarafından peygamberliği reddedilmiş. Yaptığı buzağı heykeli ilgili ayetler samirin reddetme gerekçesi hakkinda bilgi alışverişi yapmak isteyen var mı. Samir ne gördü...
Serkan Tuğyan
S
96. âyette geçen ve "elçi" diye tercüme ettiğimiz "resul" kelimesi müfessirler tarafından genellikle "Cebrail" olarak anlaşılmış ve âyetin diğer kısımlarına da buna göre mâna verilmiştir. Bu açıklamaların özeti Sâmirî denen şahsın "Cebrail'i gördüğü ve onun bineğinin ayak bastığı yerden bir miktar toprak alıp attığı" şeklindedir. Bu yoruma göre "onların görmediklerini gördüm" cümlesinin anlamı, Sâmirî'nin Cebrail'i gördüğünü ileri sürmüş olmasıdır. Râgıb el-İsfahânî'nin açıklamalarına göre ise "besura" fiilinin Arap dilinde kalbî (zihnî) bir idrak anlamıyla birlikte olmaksızın sırf görme organının algılamasını belirtmek için kullanımı nâdirdir. Bu fiil daha çok "bir şeyin künhüne vâkıf olmayı, bilinçli bilgiyi" ifade eder.(el-Müfredat, "bsr" md)
Râzî, İsfahânî'nin bu izahından yola çıkarak Cebrail merkezli yorumları eleştirir ve burada "elçi" kelimesi ile Hz. Musa'nın kastedilmiş olduğu yorumunu yapar. Râzî'nin yorumuna göre Sâmirî'nin âyette aktarılan sözünün anlamı şudur: "Ben onların göremediklerini gördüm, yani sizin izlediğiniz yolun doğru olmadığını anladım ve ey elçi senin dininden ve sünnetinden bir kısmını çıkarıp attım."
Esed, Râzî'nin bu yorumunu esas alan açıklamalarında önce Sâmirî'nin, müteâl ve görünmeyen Tanrı ya da Allah fikrine karşı çıktığına ve halkın "görünen, elle dokunulabilen somut" bir tanrıya inanması gerektiğini düşündüğüne dikkat çekmekte, "elçinin izinden bir avuç avuçladım ve onu attım" ifadesini de "Resulün öğretisinden bir tutam (yani onun bir kısmını) aldım ve onu (öğretinin muhtevasından) çıkarıp attım" şeklinde izah etmektedir.
Kur'an'da yer alan bu kıssanın teması ile ilgili olarak Esed'in daha sonra ortaya koyduğu şu açıklama da dikkat çekicidir:
"Kanaatimizce, Sâmirî'nin Hz. Mûsâ'nın öğretisinden bir kısmını reddetmesi, onun putperestliğe ve Allah'tan başka nesnelere ya da varlıklara tanrısal nitelikler yakıştırmaya ilişkin bilinç altı eğilimlerini açığa vurmaktadır. Tanrısal varlığın yahut en azından onun 'tecellisi' olarak tasarlanabildiği şeyin somut bir imajını ortaya koyarak (koymaya kalkışmak) kavranamaz, tasarlanamaz olanı insanın sınırlı algı ve duyu alanına yaklaştırmayı amaçlayan boş ve aldatıcı bir hayalcilikten ibarettir. Bu yoldaki tüm çabalar, insanın Allah'a ilişkin kavrayışını aydınlatacağına daha da bulanık bir hâle soktuğundan, bu yönde atılan her adım en başta kendi amacını baltalamakta ve böylece çıkmaz bir yola sokulmuş olan dindar eğilimli kişinin manevî potansiyeli büsbütün ziyan edilmektedir. Kur'an'daki veriliş tarzı itibariyle, altın buzağı kıssasıyla anlatılmak istenen gerçek de şüphesiz budur."